Soruşturma

"Bence her sanat dalında eser sanatçısının içinden çıktığı kültürü yansıtır. Bu kaçınılmazdır."

Çizgi roman sanatı başlı başına bir sanat dalıdır ve bir sanat dalının insanda tetikleyeceği tüm uyaranlara sahip özel nitelikli başka bir yapıdır. Burada anahtar “doğru okuru doğru eserle buluşturmaktır”. Nasıl ki her yetişkin birey farklı...

Sıradan bir okur çizgi bant, karikatür bant, resimli roman, çizgi roman, mangayı kendi türsel dinamikleri içerisinde nasıl ayırt edebilir? Türler arasındaki muğlak sınırları siz nasıl tanımlar, okursunuz?

Temel olarak çizgi roman dört ana ekole ayrılmaktadır: Comics (ABD), BD/Bande dessinée (Fransız-Belçika), Fumetti (İtalya) ve Manga (Japonya).

Türler konusunda ekoller arasında büyük farklılıklar bulunmaktadır. Örneğin; comicslerde türleri içerikleri belirlemektedir: Western, bilim-kurgu, fantastik, romantik… Mangada ise türleri çoğunlukla hedef kitlenin yaşı ve cinsiyeti belirlemektedir. İçerikler yaş grubuna uygun üretilmektedir. Şiddet, romantizm, serüven ve türevi unsurlar yaş grubuna göre ayarlanır. Bununla birlikte muziplik ve zıpırlık olsun diye yaş gruplarınca merak edilen bazı hususlar usulca araya harmanlanır. Bunun dışında da mecha adı verilen bir türe de sahiptir ki o da robotsu serüvenleri kapsar.

Bu yazdıklarıma bakıldığında da görüleceği üzere aslında ortada muğlaklıktan çok bilgi eksikliği bulunmaktadır. Soruda geçen karikatür bambaşka bir sanat dalını adıdır. Bir veya iki karelik mizahi ögeleri barındırır. Çizgi romansa üç kareden itibaren başlayan ve binlerce kareye uzayabilen bir yapıdır. Çizgi bant işte bu; çoğunlukla, üç karelik anlatımlardan oluşur.

Resimli romanla çizgi roman kavramaları ise iki nedenden ötürü karışık gelmektedir alandan uzak olanlara:

1– Yeni bir sanat dalına ne isim verileceği konusunda uzlaşılamadığı dönemde çizgiöykü, çizgihikâye, resimliöykü, resimliroman, çizgiroman isimleri denenmiştir. Görsel imgelerle uzunca bir hikâye anlatımı tanımlanmaya çalışılmıştır. Çizgi roman üzerinde uzlaşılan, kabul gören isim olmuştur. Bu ismin bitişik veya ayrı yazılması da bir süre tartışıldıysa da ayrı yazılması yönündeki genel bir eğilim tartışmayı sonlandırmıştır. Bugün çizgi roman kavramı sanat dalının adıdır, diğerleri kullanılsa da nostaljik bir özlemdir.

2– Çizgi roman kavramının yeni nesilde kafa karıştıran bir diğer yanı kavramın bir üst başlık olmasıdır. Yani dilimizde öyledir. ABD’de comics tüm çizgi romanı tanımlamak için kullanılırken manga Japonya’da aynı şekilde kullanılır. Haliyle iki ekolün okurları “comics manga değildir” veya “manga comics” değildir diye çatışırken çizgi romanı kendi ekolleri üzerinden anlatmaya çalışırlar. Buna karşın ülkemizde manga, evet, Japon kültürü demekken çizgi roman kavramı üst başlık olarak tüm ekolleri kapsadığından disiplinin genel adıdır. Yakın zamanda popülerlik kazanan ve çizgi romanın alt türlerinden olan “grafik roman” okurlarının da çizgi roman karşıtı olmaları yine comics ekolünü ölçüt alan ABD’lilerin izinden gitmeleridir.

 

Üst kültür-alt kültür, popüler-estetik karşıtlığında çizgi romanın alımlanışı okur ve eleştirmenler özelinde sizce tarihsel olarak nasıl konumlanır? Çizgi roman edebiyatı ve estetiğinden söz edilebilir mi?

Her sanat dalı gibi çizgi roman sanatı da zaman içinde üretildikçe ve sanatçıları yapıyı zorladıkça, denemeler yaptıkça veya var olan kuralları yıktıkça kendi estetik ölçütlerine kavuşmuştur. Hatta bu süreç akademilerin ve resmî kurumların tüm baskılarına ve köhnemiş bakış açılarına rağmen gerçekleşmiştir. Aslında eserlerin; neredeyse, ilk çizgi roman örneklerinden bu yana hızla popülerlik kazanması aldatıcı bir hava yarattı. Çok satan bir alan olduğu anlaşılınca seri üretime geçilerek her damak tadına uygun iş üretildi. Bu da âdeta yayın dünyasının içinden gelen bir kumpasla sanat dalının fabrikasyon bir endüstriye dönüştürülmesine neden oldu. Ama neyse ki çizgi roman sanatı, sanatçılarının azmiyle ve okurlarının desteğiyle basmakalıp olmaktan çıkmayı başararak farklı estetik ölçülere sahip eserlerin üretildiği bir alana olmayı başardı. Artık her yaştan ve her kültür seviyesinden okuru içine çekebilen ve hayatı sorgulamasını sağlayabilecek materyalleri içeren eserlerin mevcut olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

 

Çizgi roman ve manga okurluğunun uluslararası alanda kazandığı ivme son zamanlarda dikkat çekiyor. Tarihsel olarak ülkemizde de zaman zaman tür popüler olmuş. Yeniden yazım ve adaptasyonlar odağında çizgi romanların bir dönem bir kültürel aktarım aracı işlevi yüklendiğini söylemek dahi mümkün. Yerli ve milli çizgi roman denemeleri de var. Estetik yönü, aksiyonu, özgün/taklit çizgisi ya da birçok şey konuşulabilir ama sizce bize özgü bir çizgi roman mümkün mü? Söz konusu denemelerden hangilerini anmak istersiniz? Belki çizerlerden de söz edebilirsiniz.

Bence her sanat dalında eser sanatçısının içinden çıktığı kültürü yansıtır. Bu kaçınılmazdır. Elbette farklı kültürlerle alış-veriş olur ancak asli olan ana kültürdür. Bu nedenledir ki Hristiyan kültüründen gelen biri bir “kurtarıcı” kahraman bekler ve ona bu kahraman sunulunca mutlu olur. Bu nedenledir ki bir Fransız BD’si Fransız Devrimciliğine gönderme yapan ve her tür baskıyı yıkmayı hedefleyen işler ortaya konunca okurunu sevindirir. Bu yüzdendir ki mangada binlerce yıllık baskıcı ve askeri rejime inat işler sevilir. Ve yine bu yüzdendir ki İtalya bir türlü oluşturmadığı kültür alt yapısından çok ABD’yi anlatan maceraları yayınlar.

Ve bundan dolayıdır ki ülkemizde yüzlerce yıl süren biat kültürüne başkaldırmanın gizli ve sessiz silahı olan “mizah” ön plandadır ve mizah çizgi romanı döner dolaşır her şekilde bu ülkenin temel türü oluverir. Ayrıca öyle hoşgörüsüz ve öyle çok siyasi gruba ayrılmışız ki “kahraman” kavramı bizde bir ülkeyi değil ancak ve ancak dar kesimleri temsil eder olacağından asla “çok” satamaz. Bu nedenle Karagöz-Hacivat, Nasreddin Hoca’dan, Bekri Mustafa’dan, Keloğlan’dan günümüze miras kalan yapıya uyarak eser, üreten, hangi siyasi görüşe sahip olurlarsa olsunlar olaylara eleştirel yaklaşan, isyankâr, yıkıcı, sorgulatan mizah çizgi roman sanatçılarımızın tümünün el üstünde tutulması taraftarıyımdır.

 

Okurluk ediminde gündelik hayattan kaçış, bir sığınma alanı olarak değil de güç ve iktidar ilişkisi bağlamında politik bir alanda hesaplaşmaların temsili gibi farklı okuma pratiklerine açılabilecek çizgi romanlardan söz edebilir miyiz? Alternatif bir direniş olarak da türü yorumlamak mümkün mü?

Bir sanat dalı her hâliyle “direnişi” simgeler. Sanatçı kendisine sunulanı kabul etmediği anda, alımlayıcı da onu takip ettiği anda direniş başlar. Bir heykel, resim, çizgi roman, müzik, dans, tiyatro… Sanat eseri ne doğanın ne de sistemlerin dayattıklarını olduğu gibi kabul eder. Değiştirir, dönüştürür, yeniden şekillendirir ve ortaya bir başkayı çıkarır. Çizgi roman da içerdiği hemen her olanakla ve anlatım unsuruyla bu amaca hizmet eder. Elbette bunun için dünyanın tüm sanatçıları arasında kabul edilmiş yasalar yoktur ancak sanatın sanat olması sürecin bu şekilde işlemesini kaçınılmaz kılar.

 

Siz aynı zamanda Çizgi Roman Platformunun (ÇROP) kurucususunuz. Şöyle soralım, platform nasıl kuruldu? Edebiyat sosyolojisi bağlamında nasıl bir ihtiyaçta karşılık buluyor? Ayrı biraz aktörler olarak akademi, çizgi roman ve yayıncılığın birbirleriyle ilişkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Çizgi Roman Platformunun (ÇROP), 2006 yılında benim önerimle ve idealist okur dostların desteğiyle kurulduğunda sadece bir sosyal medya yazışma grubuydu. O yıllarda ülkemizde çizgi roman yayıncılığı son derece büyük zorlukları atlatmış yeni baştan yapılanmaya başlamıştı. Eski yayıncılar piyasadan çekilmiş yeni yayıncılar şaşkın bir şekilde atılımlar yapmaya çalışıyordu.

ÇROP, elini taşın altına sokan bu kurumlara destek olmak ve okurla aralarında köprü olmak maksadıyla kuruldu. Bunun için uzun süre yol-yordam arandı. ÇROPBlog’un kurulmasıyla birlikte de rotamız belli oldu. Böylece yeni çıkan yayınların tanıtılması, okurların arzu ve isteklerinin iletilmesi, okurun yaratıcılığını ortaya koyabileceği yarışmaların yapılması için olanak sağlanmış oldu. Ancak en büyük başarımız inceleme ve araştırma yazılarıyla gerçekleşti. Eksikliği duyulan akademik yazılar sıklıkla yayınlanarak okurun eserleri daha iyi anlaması hedeflendi. Daha da güzeli yayıncıların teşvik edici hediyeleriyle düzenlenen yazarlık yarışmaları sayesinde sektöre hizmet eden onlarca araştırmacı/yazar kazandırıldı.

Bu günlerde sosyal medyanın etkin gücü karşısında yayıncılığa biraz ara vermiş de olsak ÇROPBlog etkin bir 15 sene devirmiş oldu.

Bu arada üniversitelerle ortak düzenlediğimiz projelerle yine sektöre ciddi katkılar sağlayarak akademinin çizgi romana ilgi duyması için elimizden geleni yaparak büyük bir boşluğu doldurmaya çabaladık ama biliyoruz ki tüm olumlu gelişmelere rağmen hâlâ büyük eksiklerle karşı karşıyayız.

 

Platformun kurucusu olarak Çocuk ve Gençlik Yayınları Derneği (ÇGYD) iş birliğiyle son zamanlarda Instagram’da alanında uzman isimlerle bir araya geliyor ve çizgi roman odağında türün estetiği, alımlanışı, okurluk pratikleri, geleceği gibi konularda canlı yayın söyleşileri gerçekleştiriyorsunuz. Bu yayınlar özelinde çizgi romanı bugünde nasıl tanımlar konumlandırırsınız? Alanın kazandığı yaratıcı ivme, sektörün yaşadığı açmazlar, okurların tepkisi ve estetik beğeniler yeni anlatıları sizce nasıl şekillendiriyor?

Çocuk ve Gençlik Yayınları Derneği (ÇGYD) ile Çizgi Roman Platformunun (ÇROP) ortak projesi olan “Hayatımız Çizgi Roman” söyleşi dizisi bugün olduğumuz kişiler olmamızda, sıkı bir okur ve sanatsever olmamızda çizgi romanın etkisini sorguluyor. Ama bu sorguyu sadece çizgi roman dünyamızın bilinen isimlerinden değil de alan dışından isimlerle yapmayı tercih ediyor. Yönetmen, çevirmen, oyuncu, yazar, yayıncı, çizer, akademisyen, editör, araştırmacı… Alanında yetkin kişilerin ulaştığı noktanın temelindeki çizgi romanları konuşuyoruz. Benim instagram hesabımda her Perşembe saat 20.30 buluşma saatimiz oluyor ve daha sonra arşivlenmek üzere keyif ala ala sanat, çizgi roman sanatı konuşuyoruz.

Şu an için söyleşilerin ilk ortak noktası çizgi romanın bir zamanlar olumsuz bakış açılarından dolayı yasaklanışının yanlışlığı oldu. İkinci noktaysa bir sanat dalından uzak kalınması hâlinde nelerden mahrum kalındığıydı. Son olaraksa çizgi romanın faydalarıydı…

 

Alımlama estetiği bağlamında metnin anlamını tamamlayan unsurlardan biri olarak okur zaman içinde daha çok ön plana çıkmaya başlar. Okurlar artık anlamı çoğullaştıran, metni farklı okuma pratiklerine açan (seçkin okur dediğimiz eleştirmenler bağlamında özellikle) ve yeniden yazım ya da yorumlamalarla metin-mecra ilişkisi düzleminde açığa yeni bir ürün çıkaran üreticilere de dönüşür. Çizgi roman söz konusu olduğunda çizerler ve senaristler de anlamlandırma, anlamı çoğullaştırma ve yeniden üretme pratiğine eklemleniyorlar. Önce Yazı Sonra Çizgi: Çizgi Roman Senaryosu kitabınızda da siz aslında okurları çizgi romanlar üzerine metin mecra ilişkisi bağlamında yeniden düşünmeye davet ediyor, üretim pratiklerine dikkat çekiyorsunuz. Sizce mecralararasılık, yeniden yazım ve adaptasyon bağlamında çizgi roman senaristliği nerede konumlanır? Ümit Kireççi olarak bu kitabınızı nasıl tanımlarsınız?

Önce Yazı Sonra Çizgi: Çizgi Roman Senaryosu adını taşıyan kitabımı aslında lisans tezi olarak kaleme almıştım. A.Ü. DTCF Tiyatro Bölümü Dramatik Yazarlık Ana Sanat Dalı öğrencisi olarak sinema, dizi, reklam senaryosu, radyo ve tiyatro oyunu yazım tekniklerini öğrenmiştim. Hatta o yıllar (ve öncesinde) çocuk tiyatrolarına oyun, TRT’ye program ve reklam kampanyalarına metin yazarak pratik de kazanmıştım. Ancak çizgi romanın senaryo yazım teknikleri konusunda büyük bir açık vardı. O yıllarda Çapa Çizgi Roman Grubunun başyazarı ve editörü olarak o açığımı kapatmak için yoğun araştırmalar yapıyordum. Tez yazma vaktim geldiğinde çizgi romanın anlatım unsurlarıyla dünyadaki tüm ekollerin senaryo teknik örneklerini bir araya getiren bir tez hazırlama kararı aldım. Böylece kitabım bu şekilde ortaya çıkmış oldu.

Ama bu iş bu şekilde sonlanmadı. Zaman içinde hemen her medya aracında yayınlanan tüm araştırmalarım beni çizgi romanın dili hakkında daha ayrıntılı bir çalışma yapmaya itti. Yakında kitaplaşacak olan “Çizgi Roman’da Çeviri” yüksek lisans tezim de böylece hazırlanmış oldu. İ.Ü. Çeviribilim Bölümünde hazırladığım tezle çizgi romanın bütün dilsel olanaklarını masaya yatırdım. Çizgi roman çevirisi yapanlara bir tür el kitabı niteliğinde özgün bir çalışma ortaya koymuş oldum. Şaka bir yana her iki tezimin de kapsam bakımından yurt dışında bile muadili olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim.

Kısmet olursa bu iki kitap birbirlerini bütünleyerek ihmal edilmiş büyük bir açığı kapatarak alana ilgi duyan herkese yol gösterecektir.

 

Türk ve dünya klasiklerinin çizgi romana uyarlandığı bir akım da mevcut. Estetik özerklik ve çizgi roman estetiği özelinde bu örnekler nasıl değerlendirilebilir?

Doğrusu ben bunları çok da değerli görmüyorum. Şöyle ki; sanat eseri sanatçının bakış açısını, dünya görüşünü, muzipliğini ve yaratıcılığını barındırırsa eser olabilir. Bir romanı alıp görselleştirmek ancak farklı bir okuma şekli sunar. O kadar. Bana göre sanatçı görselleştirdiği esere ruh üflerse, beni alıp başka dünyalara taşırsa, bana yeni bir pencere açarsa ancak eser yaratmış olur. Elbette ki bu çalışmalar da değerlidir ama… Mesela; Pinokyo’yu ele alalım. Pinokyo’nun çizgi romanı romana sıkı sıkıya bağlı olarak üretilebilir. Çok da başarılı bir anlatım ve görsele sahip olabilir. Saygı duyarım ama çizgileri zayıf anlatımı yer yer vasatın üzerine çıkmayan Pinokyo Vampir Avcısı çizgi romanı benim gözümde daha değerlidir çünkü bana yeni bir pencere açmıştır.

 

Son olarak Çocuk Yazını’nın bu dosyasında sorduğu temel soruyu size yöneltelim, çizgi roman çocuk edebiyatının nesi olur? Çocuğa göre çizgi romanı ayırt eden özellikler sizce var mı?

Çizgi roman çocuk edebiyatının nesi olur? Cevap açık: Hiçbir şeyi!

Çizgi roman sanatı başlı başına bir sanat dalıdır ve bir sanat dalının insanda tetikleyeceği tüm uyaranlara sahip özel nitelikli başka bir yapıdır. Burada anahtar “doğru okuru doğru eserle buluşturmaktır”. Nasıl ki her yetişkin birey farklı beğenilere ve eğilimlere sahipse ve okuduğu/izlediği eseri ona göre seçiyorsa çocuğa da kişiliğine uygun eserlerin ulaştırılması esastır. Ve tabi ki başka görüşleri ve hayatları anlaması için de farklı lezzetlerle tanıştırılması elzemdir. Bunun için de yetişkinlerin hem çocuklarını tanımaları hem de seçecekleri eserleri önceden incelemeleri gerekmektedir. Ayrıca bir çocuğu yaşıtlarından ayıran “esneklik payının” doğru hesaplanması gerekir. Bir çocuğun sevmediği mizahı diğeri sevebilir, birinin ciddiye alacağı şiddet oranını diğeri umursamaz esere kurgu olarak yaklaşır, bazısı hemen duygulanıp ağlarken bazısı olaya tarafsız yaklaşır… Çocuğun kişiliğinin anlaşılması ve zaman içinde seçeceği eserin onun özelliklerine uygun olup olmadığına bakmak şarttır. Çocuğu bir sürünün sıradan bir neferi olarak görüp seçimlerine saygı duymamak onun sanattan, çizgi romandan soğumasına neden olabilir. Bu nedenle birlikte okumak/izlemek ve eserleri tartışmaya açmak eserlere nesnel yaklaşılmasını kolaylaştırır.