Sinemasal

“Nefis” Bir Kedi Olarak Crookshanks’in Voldemort’la Savaştaki Küçümsenemez Rolü

Geçtiğimiz son yirmi yılda “çocuk” olup da Harry Potter serisinin cazibesine kapılmayan var mıdır acaba?

Harry Potter serisinde iktidarın sembolü olan, aynı zamanda faillik bir sembol olan asayı taşıma yetkisi sadece insanlardadır. Bu da Harry Potter evreninde insanları diğer canlılar üzerinde kontrol ve güç sahibi olarak hiyerarşinin en tepesine yerleştirir, diğer canlıları da önceden belirli, kısıtlı rollerin içine hapseder.

Geçtiğimiz son yirmi yılda “çocuk” olup da Harry Potter serisinin cazibesine kapılmayan var mıdır acaba? Hatta J. K. Rowling’in yarattığı, tamamı yedi kitaplık bir seride karşımıza çıkan bu evrenin sunduğu büyülü olanaklardan ve çeşitlilikten heyecan duymayan herhangi biri oldu mu? Sıradan dünyamızda yaşayan Harry Potter adlı çocuğun büyücü olduğunu öğrenip yaşamını değiştirmesiyle başlayan maceralar serisini anlatan bu kitaplar, insanın bir fail olarak bir ömür süresince yapabileceklerinin alıştığımız dünyadakine kıyasla çok daha büyük, çok daha etkili, çok daha sarsıcı olabileceği bir evrenin kapılarını açıyor. Üstelik sadece eylemler değil, failler de çok çeşitli bu evrende. İnsanın yaşam alanını paylaştığı, ortaklık kurabildiği, iş birliği yapabildiği veya çatışabildiği, insanınkinden farksız bilinç düzeyine ve iletişim kapasitesine sahip pek çok canlı var; devler, yarı-devler, cin cüceler, ev cinleri, at adamlar, kurt adamlar… Bu çeşitlilik içinde seri boyunca onlarcasını tanıdığımız evcil hayvanlar da bildiğimiz gibi değil elbette, hem fiziksel hem de zihinsel kabiliyetleriyle düşünmeye alıştığımızın çok ötesindeler. Bu metinde, “evcil hayvan” tanımını ve insanla “insan dışı” canlılar arasındaki sınırı yeniden düşünmemize neden olan her biri diğerinden daha özel sayısız varlık arasından, serinin kahramanı Harry’nin en yakın iki arkadaşından biri olan Hermione’nin kedisi Crookshanks’e odaklanacağım. Crookshanks’in, inanılmaz çeşitliliğe rağmen son derece insan merkezli büyücüler dünyasındaki mevcut hiyerarşilerin altını oymada ne gibi bir rolü olduğunu, serinin üçüncü kitabı Harry Potter ve Azkaban Tutsağı metnine bakarak inceleyeceğim.

Crookshanks’in ilk tanıtılışı, insanlar dünyasında yer edinmesi için bir kediden beklediklerimizin hiçbirine sahip olmadığını bize bir anda gösterir. Ne bir dekor olabilecek güzelliğe ve çalıma sahiptir Crookshanks; ne de bir oyuncak gibi sokulgan, küçük ve yumuşaktır. Üstelik sevimli de değildir, insanların ilgisini çekmek için oyunculuk yapmak gibi numaralara tenezzül etmez. İri, tehditkâr ve söz dinlemezdir. İlk defa sahneye çıktığı sihirli hayvan dükkânında, Harry’nin en yakın arkadaşı Ron’un evcil faresi Scabbers’ı yakalamaya çalışarak Ron’un nefretine, Harry’nin ise kuşkularına hedef olur. Ancak bu durum, Hermione’nin Crookshanks’i çok sevip sahiplenmesine engel olmaz. Kitap boyunca Crookshanks her fırsatta Scabbers’ı yakalamaya çalışır; Hermione ise aralarının bozulması pahasına Ron’un kedi hakkındaki şikayetlerine kulak tıkar. Metnin sonunda gerçekten de Crookshanks’in saplantılı bir şekilde Scabbers’ı yakalamaya çalıştığı ortaya çıkar ama bu, doğası gereği fare kovalamayı sevmesinden kaynaklanmaz. Scabbers aslında, istediği zaman fare formuna bürünebilen Peter Pettigrew isimli hain bir adamdır. Peter, Harry’nin anne ve babasının ölümünden, vaftiz babası Sirius Black’in ise haksız yere cinayetle suçlanıp on iki yıl hapiste yatmasından sorumludur. Peter’ı yakalamak için hapisten kaçan ve istediği zaman köpek formuna bürünebilen Sirius, Crookshanks’le arkadaş olup ona amacını anlatmış, Crookshanks de fare Scabbers formundaki Peter’ı yakalaması için ona yardım etmeye başlamıştır. Yani Crookshanks en başından beri, diğerlerinin bilmediği gizli bir gerçeği bilen, bu bilginin gereğini yerine getirmek için denemelerde bulunan, kendine ait bir sosyal çevreye ve hedeflere sahip, kendi iradesini ortaya koyan ve bağımsız düşünüp karar verebilen bir kedidir. Deyim yerindeyse tam bir faildir Crookshanks.

Crookshanks’in konumunun metin sonunda tam bir fail, mutlak haklı taraf olarak kesinleştirilmesi, okurun ilgisini çekmek için yapılmış kurgusal bir şaşırtmacadan ibaret değildir. İnsan merkezli büyücüler dünyasındaki, insanın en tepede olduğu hiyerarşiye bir meydan okuma anlamı da taşır. Harry Potter serisinde iktidarın sembolü olan, aynı zamanda faillik bir sembol olan asayı taşıma yetkisi sadece insanlardadır. Bu da Harry Potter evreninde insanları diğer canlılar üzerinde kontrol ve güç sahibi olarak hiyerarşinin en tepesine yerleştirir, diğer canlıları da önceden belirli, kısıtlı rollerin içine hapseder. Crookshanks, insanların bir kediden beklediği gibi görünen ve davranan bir kedi olmadığı için zihinsel yeteneklerine rağmen reddedilerek asırlarca sihirli hayvanlar dükkânında satılmayı beklemiştir. Hermione onu sahiplendikten sonra da reddedilmesi sona ermez, metin boyunca Ron tarafından “canavar”, “aptal” ve “manyak” olarak adlandırılarak aşağılanır. Ron’dan, hatta Harry’den tekme yer. Kediyi bütün kapasitesiyle değerlendirerek, yeteneklerinin hakkını veren ilk kişi Sirius’tur. Ron’a: “Bu kedi manyak değil,” der ve devam eder: “Türünün şimdiye kadar rastladığım en zeki örneği. Peter’ın ne olduğunu ilk bakışta anladı. Ve benimle karşılaştığında bir köpek olmadığımı anladı. Bana güvenmesi biraz zaman aldı. Sonunda ona neyin peşinde olduğumu anlatabildim, o zamandan beri de bana yardım ediyor…”[1] Crookshanks bütün yetkinliklerine, iktidarlarına rağmen insanların yıllardır anlayamadığı bir gerçeği bir bakışta anlayarak mevcut hiyerarşik konumlanışları anlamsız hale getirir. Sadece zihinsel değil, fiziksel nitelikleriyle de insanların hiyerarşik üstünlüğünün altını oyar. Harry ve Hermione gitmeleri gereken bir geçide, geçit girişini koruyan Şamarcı Söğüt adlı büyülü ağaç yüzünden yaklaşamazken, Crookshanks dalların arasından süzülerek ulaşmayı başarır. Bu da bir kedi olarak insanların sadece zihinsel sınırlarının değil, fiziksel sınırlarının da ötesine erişebildiğini gösterir. Metnin en sonunda Ron’un, Sirius’un ona hediye ettiği baykuşu güvenilir olup olmadığını anlamak için “Ne diyorsun? Kesin baykuş mu?” diye sorarak Crookshanks’e koklatması bir dönüm noktasına işaret eder (394). Crookshanks’i en fazla reddeden kişi olan Ron’un, kedinin otoritesine başvurması, en azından Crookshanks söz konusu olduğunda hiyerarşik ilişkinin değiştiğini, tepe taklak olduğunu okura gösterir. Reddedilen ve aşağılanan kedi, bir otorite, güvenilir bir uzman olarak kendine bir yer edinmeyi başarmıştır.Ama bu metnin en sonunda olur, oysa Hermione, kedinin haklılığı kanıtlanmadan önce de onu ateşli bir savunucusudur. Kucağında Crookshanks’le çıkıp geldiğinde “O canavarı satın mı aldın?” diyen Ron’a “Nefis, değil mi?” cevabını verir (62). Başkalarının çirkin ve vahşi bulduğu bu hayvanı adeta hayranlıkla sevmektedir. Kedisiyle arkadaşı Ron arasında bir tercih yapması gerektiğinde hiç düşünmeden kedisini seçer. Kedisiyle çok kısa bir süre içinde kurduğu bu güçlü ilişkiyi anlayabilmek için Hermione’nin büyücüler topluluğu içindeki konumuna bakmak gerekir. On bir yaşına kadar büyü dışı dünyanın bir ferdi olarak büyüyen, büyücülerden haberi bile olmayan Hermione’nin büyücüler dünyasıyla ailevî bir bağı yoktur. Sihirli kana, yedi göbek büyücü anne babalara sahip olmanın büyük önem taşıdığı ve üstünlük kabul edildiği büyücüler dünyasında bu, genel olarak utanç duyulacak, küçültücü, hatta iğrenç bir şey olarak kabul edilir. Yedi kitap boyunca ara ara, Hermione’nin büyücü olmayan anne babası nedeniyle, kanın saflığının üstünlüğüne vurgu yapan “bulanık” kelimesi kullanılarak hakarete uğradığı görülür. Diğerlerinden daha akıllı ve başarılı bir cadı olmasına rağmen taşıdığı kan nedeniyle aşağılanan Hermione’nin, büyücüler dünyasının sırf türleri ve görünüşleri nedeniyle aşağılanan diğer canlılarıyla bir dayanışma içine girmesi, evcil bir hayvana ihtiyaç duyduğunda dükkândaki en zeki ama en beğenilmeyen hayvanı “nefis” diyerek kendine arkadaş seçmesi gayet anlaşılabilir bir tutumdur. Ne de olsa Crookshanks insanla insan dışı türler arasındaki hiyerarşinin altını oyarken Hermione de başka bir hiyerarşik sınırı, büyücü olan insanla olmayan insan arasındaki farkı belirsizleştirmektedir.

Hermione’nin Crookshanks’i almaya karar vermesinde etkili olan, büyücüler dünyasındaki “ötekiler”le dayanışma refleksi, serinin geneline yayılmış temel çatışma düşünüldüğünde daha da anlam kazanır. Serinin mutlak kötüsü olan ve Hitlervari söylemlere sahip Lord Voldemort, büyücüler dünyasını temizlemekten, “kanı bozukları” ayıklamaktan bahseden, kan ve soy üzerinden iktidar devşirmiş bir kara büyücüdür. Harry Potter serisinin en büyük gerilimi, Voldemort destekçisi faşizan kara büyücülerle daha açık görüşlü iyi büyücüler arasındaki iyi-kötü mücadelesidir. Seri boyunca Hermione’nin dikkatimize sunduğu büyücüler dünyasının “öteki” varlıkları ise, sadece insanlar arasındaki ayrımcılığa ve soya dayalı hiyerarşiye karşı çıkmanın yeterli gelmediğini, bir türün bir türe üstünlüğünü doğal kabul etmenin de Voldemort’un söylemiyle akrabalık taşıdığını bize hatırlatır. Hatta Voldemort’a cesaret veren şeyin, büyücülerin düşünmeden benimsedikleri bu kabuller olduğunu ima eder. Dolayısıyla Crookshanks’in tek yaptığı büyücüler dünyasının insan merkezli hiyerarşik yapısını bir top gibi pençeleri arasında yuvarlamak değildir. Diğer türler karşısındaki aldırışsız kibrin içinde barındırdığı kötülük tohumunu pati darbeleriyle “iyi” büyücülerin önüne sürüp, meydan okurcasına son bir darbeyle evrenin kenarından aşağı fırlatmaktır.

 

Kaynakça

Rowling, J. K. Harry Potter ve Azkaban Tutsağı. Çev. Sevin Okyay ve Kutlukhan Kutlu. 31. basım. İstanbul: Yapı

Kredi Yayınları, 2014.


[1] J. K. Rowling, Harry Potter ve Azkaban Tutsağı, çev. Sevin Okyay ve Kutlukhan Kutlu, 31. basım (İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2014), 332. Metnin devamında bu kitaptan yapılacak alıntılar parantez içinde sayfa numarasıyla gösterilecektir.