Dosya

Coğrafyanın Sınırlarını Aşmak: Afrika Türküsü'nde Dünya Çocukları

Kırk yıllık bir hayalin gerçekleşmesi olarak nitelediği, çocukluğunda dünyayı atlaslardan tanımaya çalışmasının bir ürünü olan Dünya Çocukları Şiir Atlası’nda tüm dünya çocukları için kaleme aldığı şiirlerini bir araya getirir.

İnsan içinde yaşadığı çevreyle sürekli bir etkileşim hâlindedir. Bu bağlamda insana dair olan her şeyi konu edinen edebiyat da çevreden bağımsız düşünülemez. Çevre coğrafyayla ilişkilendirildiğinde anlatıda coğrafyayı temsil eden unsurlardan biri mekân olarak belirir. Her sanatçının mekânı algılayışı, alımlayışı ve edebi bir temsil alanına taşıyışı elbette ki farklıdır. Bu da mekânın temsilini farklı disiplinlerle ve okuma pratikleriyle değerlendirebilmeye olanak tanır. Hasan Aktaş, şiir ve coğrafyanın disiplinler arası ilişkisini ele aldığı “Disiplinler Arası İlişkiler Bağlamında Şiir ve Coğrafya” adlı makalesinde “Türk ve dünya edebiyatında klasik roman ve hikâye üretiminin yanı sıra klasik tahlil ve eleştirilerde de mekân/coğrafya önemli bir yer tutmasına rağmen şiirde coğrafyanın önemi sürekli göz ardı edilmiştir. Hâlbuki şiirde coğrafyanın önemi tahmin edilenlerin çok üstündedir,” sözleriyle edebi eserlerde özellikle şiirde coğrafyanın misyonuna dikkat çeker ve şiirin, coğrafyaya yüklediği anlamın öykü ve romandan daha derinlikli ve felsefî olduğunu savunur (Aktaş 3). Şiirin coğrafyaya, coğrafyanın şiire ihtiyacını ise “poetikanın kuramsallaşmış bir coğrafyasının olmaması”yla ilişkilendirir (6). Zira, “Soyutun somuta, somutun soyuta dönüştürülememesi minyatürleşmiş edebiyat ve coğrafya anlamına gelmektedir,” (6). Eğer coğrafya bilimiyle iştigal edenler iyi şiir okurlarsa ya da akademik anlamda “poetik bir coğrafya üretilebilirse” edebiyat ve coğrafyanın kesişiminde farklı okuma pratiklerine rastlayabilirdik (6).

Sanatı tek bir coğrafyaya sıkıştıramayacağımız gibi sanatçının coğrafyasına da sınırlar çizemeyiz. Şairler söz konusu olduğunda şiirlerinin estetik düzleminde evrenselliği yakalaması beklenir. Kendi coğrafyasını dert edinen bir şair için başka coğrafyalar da kendi coğrafyası kadar dikkate değerdir. Bu yazıda yer vereceğim edebiyatımızın kıymetli kalemlerinden Mustafa Ruhi Şirin de şiirlerinde coğrafya ayırt etmeksizin kendini tüm dünya çocuklarıyla kardeş gören bir şairdir. Kırk yıllık bir hayalin gerçekleşmesi olarak nitelediği, çocukluğunda dünyayı atlaslardan tanımaya çalışmasının bir ürünü olan Dünya Çocukları Şiir Atlası’nda tüm dünya çocukları için kaleme aldığı şiirlerini bir araya getirir (6). Atlasın ikinci kitabı Afrika Türküsü bu bağlamda şiirin coğrafyayla bağının en güzel örneklerinden biridir. Mustafa Ruhi Şirin; bu kitabının ön sözünde çocukluğundan bu yana ülkelerin, insanların, dağların, nehirlerin, denizlerin ve okyanusların atlaslara nasıl sığdığını merak ettiğinden ve dünya çocukları şiir atlasını yazmasında bu merakın önemli bir rol oynadığından bahseder ve bu şiirleri yazmasındaki en büyük etkenin çocuk hakları olduğunun altını çizer. Dünyanın ancak çocukla geleceğe yöneldiğinde umudun ve kardeşliğin çiçeğinin açabileceğini, barışa ancak bu şekilde ulaşabileceğimizi belirtir. Dolayısıyla poetikasında üç anahtar kelime vardır Şirin’in: çocuk, dünya ve barış (10).

Dünya Çocukları Şiir Atlası toplamda 187 şiir olmak üzere üç ayrı metinden oluşur: Dünya Çocukla Kardeş, Afrika Türküsü ve Sevgidir Uçurtma. Atlasın ilk iki kitabı Dünya Çocukla Kardeş ve Afrika Türküsü 2022 yılının Ocak ayında Turkuvaz Çocuk etiketiyle okurlarıyla buluşur. Sevgidir Uçurtma ise bu yazının yazıldığı sıralarda henüz yayınlanmamıştır. Mustafa Ruhi Şirin Dünya Çocukları Şiir Atlası için “uçsuz bucaksız yeryüzü üzerindeki tüm çocukların acılarını ve sevinçlerini taşıdığını fakat sadece çocuklar için yazılmış bir eser olmadığını,” söyler (11). İyi bir şiirin yaşı yoktur ve Şirin’e göre hayalini kurduğu “Dünya Çocuk Barışı”nın bir aktörü de yetişkinler olduğundan Şirin, şiirlerini yetişkin okurlara da sunar (11).

Afrika Türküsü iki bölümden ve 68 şiirden oluşur; kitapla aynı adı taşıyan birinci bölümde çoğunlukla Afrika kıtası ve siyasi olarak Ortadoğu ve Asya ülkeleri mekân olarak belirir. İkinci bölüm “Güneş Oyuncakları Ülkesi”ndeyse coğrafya Orta Asya’dan kutuplara kadar genişler. Bu yanıyla Afrika Türküsü bir bakıma Asya’nın da türküsüdür. Bizatihi Dünya Çocukları Şiir Atlası’nda coğrafyanın bir sınırı yoktur. İçinde çocuk olan tüm coğrafyalar onundur. Afrika kıtasıysa sömürge faaliyetlerinden ötürü kıtlığın, açlığın, hastalıkların ve ölümün kol gezdiği bir yerdir. Bu toprağı sömürmek isteyen devletlerin politikaları ve bölge ülkelerinin kendi iç savaşları nedeniyle modernist bir kalkınma ve gelişme gösteremediği söyleminin inşa edildiği madundur. Afrika Türküsü’nde temsil düzlemine taşınan coğrafyaların büyük bir kısmı söz konusu zulme uğrayan coğrafyalardır. Şiirlerinde coğrafi unsurlar ülkelerden, bölgelerden, şehirlerden, dağlardan, göllerden oluşur. Konu edilen coğrafyaların tarihi, kültürü, dili, iklimi ve duygu birikimleri de şiire yansıtılır. Her şiirde o coğrafyaya ait siyasi, tarihi veya kültürel bir mesele öne çıkar. En önemlisi de o coğrafyadaki çocukların dünyaya bakışının şiirine taşınmış olmasıdır.

Birinci bölüm “Afrika Türküsü”nde yer alan şiirlerin başlangıcında şair önce Afrika’nın kıta olarak “ne”liğini anlatıya taşır. Bu şiirlerinde kıtayı sessizce büyüyen ve ışık saçan bir güneşe benzetir. Afrika’nın “yabancı adamlar”, “maskeli adamlar” ve “beyaz adamlar” olarak nitelediği sömürgeci güçlerden kurtulup yeniden doğacağına olan inancını vurgular. Sonrasında okur, Afrika ve diğer bölgelerdeki ülkelerden bahseden şiirleriyle karşılaşır. Bu şiirlerinde ülkelerin siyasi, tarihi ve coğrafi özelliklerine yer verir Şirin. Mısır’da Nil Nehri’nden ve piramitlerden bahsettikten sonra Afrika ovalarına uzanır ve oradan atların çocuk gibi öldüğü ülke, Cezayir’e geçer. Şiirinde Cezayirli çocuklardan özür dileyerek başlar. Bu şiir metinlerarasılık bağlamında Sezai Karakoç’un “Kutsal At” şiiriyle ilişkilendirilebilir. Karakoç’un:

[...]"Siyah atlar ölür

Al atlar ölür

Cezayir’de atlar ölür

ve

Cezayir’de atların gördüğünü

Kimse görmedi" [...] (84)

dizelerine Şirin:

[...]"Senin için Cezayir

Kuşlar gibi savaşan atlarımız

Öldüler birer çocuk gibi" (84)

dizeleriyle karşılık verir. Fransa’nın Cezayir’e zulmünün en büyük şahidi atlardır. İki şair de atlar dolayımıyla yaşanan bu insanlık dramına dikkat çeker.

Metnin devamındaki şiirlerinde diğer Afrika ülkelerine yönelen şair; adı siyahların yurdu anlamına gelen Sudan’a, iki yüz kırk dil konuşulan Kamerun’a, Bilal-i Habeşi ismini duyunca gururlanan Etiyopya’ya, evleri ve anneleriyle birlikte yanan çocukların ülkesi Moro’ya, yaz kış aynı ayakkabıyı giyen Nepal’e ve hayal kurmanın yasak olduğu ülke Kenya’ya da coğrafyanın sınırlarını aşarak uzanır. Hemen her şiirde o coğrafyanın çocuklarının yaşadığı zorluklardan bahseder. Afrika’ya yeniden dönmek üzere acının yerleştiği diğer bir coğrafya olan Orta Doğu’ya da yer verir. Meşhur “Hanzala” karikatürünün çizeri Naci el-Ali’ye ithaf ettiği “Filistinli Çocuğun Annesine Soruları” adlı şiirinde Filistin sorununa çocuk gözüyle yaklaşır. Şiirde ölüm temasını “bir sabah vakti Kudüs’e gidip dönmeyen baba” imgesiyle okura sunar. Çocuk Filistin halkının yaşadığı zorlukları coğrafi mekânlara yükleyerek sorar:

"Dağlar da nöbet tutar mı anne?

Çöller de insan gibi ağlar mı?" (32)

 

Irak’a geldiğinde ölüm temasını doğrudan yansıtır:

"Anladık

Çizgi filmlerdeki ölümler

Sanki birer şaka

Benzemiyor

Kahramanların ağlayış

İnsanların ağlayışına." (34)

Yine Iraklı çocuklar için “Dünya Barış Bildirisi”ne yedi sözcük ekler: “Çocuk sesleri olmadan gerçekleşmez dünyada hiçbir KARDEŞLİK” (35)

Anlatı coğrafyalar arası ilerledikçe “Yemen Türküsü”nü her dinlediğinde Yemen’den dönmeyen babasını hatırlayıp ağlayan ve dedesini anlatan bir çocuk da yıllar sonra Yemen’deki açlık ve kıtlıktan dolayı yaprak yiyen insanları televizyondan görerek şahit olur. Kutsal topraklara gelindiğinde çocukların ağzından Kâbe’ye sorular sorar. Savaştan sonra sabah şarkılarını söylemeden doğan güneşin ülkesi Lübnan, petrol kuyuları kuruyunca çok daha güzel bir şarkı olduğunu fark edecek olan Katar, duvarları beyaza boyalı ve içleri şiirlerle dolu evleriyle Tunus, sadece oyun oynamaktan yorgun düşmüş çocukların ülkesi Fas, yollarının tanklardan başka kimsenin yol almamış gibi olduğu Libya da metnin coğrafi duraklarıdır. Sonrasında şair yüzünü yeniden Afrika kıtasına döner.

Görünmez iplerle bağlı bulutları elleriyle kendilerine çekmek isteyen ve yağmur diye Allah’a yakaran çocukların ülkesi Somali’den iki kere bahseder. İkinci şiirde “suyun bile yandığı ülke” imgesi kuraklığı başarılı bir şekilde okura hissettirir (57). Birer coğrafi unsur olarak ele alabileceğimiz Zambezi Nehri ve Kariba Gölü’nün yer aldığı Zimbabve (49), silahlı adamlar yüzünden ıslık çalmanın yasak olduğu Angola (50), dünyanın en turuncu ülkesi Madagaskar (52), Kızıldeniz’in “Gitme” dediği için kalmaya karar veren çocuğun ülkesi Eritre (54), çiçekli ağaçlar ülkesi Güney Afrika (57), çocukları ağlayınca kedileri de ağlayan ülke Kongo (59), yüz altmış dil konuşan Nijerya (63), muson yağmurlu ve her daim yaşlı Mozambik’ten sonra (62) şair son bir kez daha yüzünü Orta Doğu’ya çevirir. Bu coğrafyada ziftle sıvanmış karabatakların ülkesi Kuveyt ve yalnızca beş kişiden biri okula gidebildiği için karnesi hep zayıf olan Umman’a yer verdikten sonra meleklerle balıkların kıyıya çıkardığı Aylan Bebek’in ülkesi Suriye’ye gelir. Aylan’ın ağzından tüm dünyaya sorduğu şu vurucu soruyla bölümü sona erdirir: “Bensiz nasıl dönüyorsun/ Ey dünya!” (71).

Kitabın “Güneş Oyuncakları Ülkesi” olarak adlandırılan ikinci bölümü ise “Allah’ım niçin uzağa düşüyor Asya?” sorusuyla başlar. Bu şiirlerde coğrafi unsurlar olarak Ganj Nehri’nden ve Himalaya Dağları’ndan bahsedildikten sonra Hindistan’a geçilir. Ülkenin fil, maymun ve deve gibi kutsal hayvan figürlerine ve ineklerin kutsal olması meselesine değinilir. Ülkedeki her şey bir masal olarak nitelendirilir. Hindistan’dan Çin’e geçen şair, üç yaşında imparator olup dört yıl hükümdarlık yapan Puyi’yi anar. Çok sayfalı bir resimli çocuk kitabına benzeyen Endonezya’dan, yurdu kadar büyük soruları olan çocukların ülkesi Malezya’ya, çığlıklarını ağaçlardan başka kimsenin duymadığı çocukların diyarı Doğu Türkistan’dan, henüz çocukken bile aşktan bahsedebilen çocukların ülkesi Azerbaycan’a geçer. Babası ile atının bağını anlatmaya doyamayan Moğolistanlı bir çocuktan sonra coğrafya ve tarih için önemli bir isim olan Timur’u anlatır (75-91). Bu bölüme adını verense güneş oyuncakları ülkesi Kazakistan’dır. Tataristan’da atlarla çocukların çok güçlü bir bağları vardır. Bir sonraki şiirde dünyada tek “At ve Halı Bakanlığı” olan ülkenin Türkmenistan olduğunu öğreniriz (100). “Hangi Şehir Daha Güzel?” adlı şiirdeyse bazı Türk Dünyası şiirleri yer alır: Taşkent, Semerkant, Buhara, Kaşgar, Aşkabad, Gazne, Pamir, Ulan Bator, Bişkek, Duşambe, Bakü, Kerkük, Konya, Bursa, Edirne ve İstanbul.

Şiirin ülkesi İran’a gelince, şair bu coğrafyada Sadi ve Hafız’ı da anar (103). Dünya çocuk barışı yürüyüşünde İranlı çocukların görevi şiirler okumaktır. Steve McCurry’nin 1984 yılında çektiği o mavi gözlü Afgan kızı Şerbet Gula’da kendine yer bulur bu şiirlerde. Bir kalemin, bir aynanın bubi tuzağı olabileceğini unutan çocukların yanlışlıkla “sesli” ölebileceği bir coğrafyadır burası (105). Sonrasında unuttuğu bir ülke kalmasın diye bir tur daha atar şair atlasta: Manga okuyan çocukların ülkesi Japonya, güneşi bile üşüyen Sibirya, sevgisi öldürülen Vietnam, ninni ve türküleriyle Gürcistan gibi bir çiçek, Peygamberimizin doğum gününü bayram ilan eden Pakistan bu dönüşte anlatıda yer bulur (107,109,111,113,117). Nihayetinde Asya ve Afrika’da şiirlenmeyen coğrafya bırakmayan şair kapanışı Kuzey Kutbu ile yapar. Güneşsiz gündüzlerin, aysız ve yıldızsız gecelerin, yazın tadını bilmeyen çocukların, Kuzey Kutbu’nda Türkçe konuşan çocukların şiiridir bu son şiir (119).

 

Sonuç

Edebi temsilde coğrafyanın şiire nasıl taşındığı hâlâ önemli bir soruyken Mustafa Ruhi Şirin çocuklara bir şiir atlası hediye etmiştir. Coğrafya bu şiirlerde edebiyatta bildiğimiz anlamda bir mekân olarak kullanılmamıştır. Şair coğrafyayı bir özne olarak ele almış ve zulmün, yoksulluğun, savaşların ve tarihin bir şahidi gibi işlemiştir. Ölüm, yoksulluk, kıtlık ve savaş gibi çocuklar için hassas diyebileceğimiz konuları onlar için yazmaktan çekinmemiş şiirlerinde çocuğa görelik ilkesini gözeterek bu konulara da yer vermiştir. Bu gerçeklere yer vermesi çocukların dünyaya bakışını genişletecek ve onların sosyal ve toplumsal farkındalıklarını artıracaktır. Şairin en sancılı coğrafyalardan bahsettiği şiirleri bile umutla biter. Şiirlerinde çocukları merkeze almış ve onlara umut aşılamaya çalışmıştır. Dünya Çocuklar Şiir Atlası 2: Afrika Türküsü okuyan her çocuğu en yakın atlasa koşup şiirlerde geçen ülkeleri bulmaya yönlendirecek, o ülkeler hakkında bir fikre ulaşmalarını sağlayacak ve çocuklara şiir sevgisi kazandırabilecek nitelikli bir çalışmadır. Ayrıca şiirde coğrafyanın konumuna dair iyi bir örnek olarak da önem teşkil etmektedir. Bu açıdan Afrika Türküsü’nün şiir coğrafyası Cemal Süreya’nın “Bütün kara parçalarında/ Afrika hariç değil” dizesiyle de çizilebilir (38).

 

Kaynakça

Aktaş, Hasan. «Disiplinler Arası İlişkiler Bağlamında Şiir ve Coğrafya.» Studies of Ottoman Domain Ağustos 2012: 1-25.

Karakoç, Sezai. Gün Doğmadan. İstanbul: Diriliş Yayınları, 2003.

Süreya, Cemal. Üvercinka. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2019.

Şirin, Mustafa Ruhi. Dünya Çocuklar Şiir Atlası 2: Afrika Türküsü. İstanbul: Turkuvaz Çocuk, 2022. Aralık 2022.