Dosya

Bireysel ve Sosyal Sorunlara Karşı Yaratıcı Bir Çözüm Olarak Çocuk Edebiyatı

Bu yazıda Margaret Gillespie ve John W. Conner’ın Çocuklar ve Gençler için Edebiyat Üzerinden Yaratıcı Gelişim (Creative Growth through Literature for Children and Adolescents) başlıklı çalışmasının okul öncesi yılları bölümünden söz edilecektir.

Bu yazıda Margaret Gillespie ve John W. Conner’ın Çocuklar ve Gençler için Edebiyat Üzerinden Yaratıcı Gelişim (Creative Growth through Literature for Children and Adolescents) başlıklı çalışmasının okul öncesi yılları bölümünden söz edilecektir. Bölüm çocuk edebiyatı metinlerinin çocukların dil gelişimini, karakter gelişimini ve sosyal çevre içerisindeki alıcı ve verici pozisyonundaki rolünü nasıl etkilediğine odaklanmaktadır. Buna geçmeden önce çalışmanın ana bölüm başlıklarının en azından isimlerini eklemek çalışmanın genel yapısını anlama adına faydalı olabilir. “Edebiyat ve Çocuk Doğası”, “Çocuğun Doğası”, “Edebi Etkileşim Üzerinden Yaratıcı Tepkiler Geliştirme” başlıklarındaki temel kavramların açıklandığı birinci bölümün ardından çalışma, “Okul Öncesi Yılları”, “Erken Okul Yılları”, “Orta Okul Yılları”, “Erken Ergenlik Yılları”, “Geç Ergenlik Yılları” başlıklarıyla çocukların gelişimsel dönemlerine edebiyatın rolüne yakından bakan çok daha ayrıntılı bir ikinci bölümle devam eder.

Yukarıda da değinildiği gibi bu yazı okul öncesi döneme odaklanmayı amaçlamaktadır. Ancak bu kısımdan önceki genel giriş bölümünden yani “Yaratıcı ve Estetik Cazibe” ve “Doğru Kitap Seçimi” başlıklı kısımlardan da kısaca söz etmenin çalışmanın genel yapısını anlatabilmek adına gerekli olduğunu düşünüyorum.

 

Yaratıcı ve Estetik Cazibe

Genç bireyin yaratıcılığı ve bu yaratıcılığın edebiyatın kendisinde var olan cezbedici yanıyla etkileşimi bu alanın üzerine düşünülmesi gereken en önemli unsurudur. Fakat sosyal varoluştan da kopuk bir gelişim seyretmez. Birey büyüme sürecinde sosyal etkileşim üzerinden çeşitli algılar, değerler, davranışlar, istekler ve duygularla tanışır. Dil-düşünme yeteneği de tam anlamıyla bombardımanına uğradığı bu bilgi yığınına karşı verdiği tepkiler, bununla girdiği etkileşim ve bu etkileşimden onun yansıttıklarıyla oluşur.

Bu iletişim ortamında genç birey beyni içinse iki tip düşünme biçimi söz konusudur. Çalışmada bunlar, “sol elle düşünme” (left-handed thinking) olarak adlandırılan artistik ve estetik düşünme biçimleri ve akıl ve mantık üzerine kurulu “sağ elle düşünme” (right-handed thinking) biçimleri olarak adlandırılır. Edebiyat ise bu iki düşünme biçimini de kapsayan ve besleyen öğretici, dış gerçeklikle ilişkili, dilin ve anlatının artistik kullanımını, şiiri ve dramayı da bünyesinde barındıran açık uçlu bir yapıdır. İnsan organizmasının duyusal tepkileri, dış gerçekliğin ve estetiğin sembolik temsili, tüm bir dil yapısı edebi etkileşim zemininde damıtılır. Edebi etkileşim sürecine bireyin verdiği çok temel tepkiler bu sürecin işlemesini sağlar. Bunlar “duyusal tepkiler” (42), “görsel tepkiler” (43), “duyma duyusu ile ilgili tepkiler” (44), “tad alma ve “dokunma duyusu ile ilgili tepkiler” (46), “duygusal ve entelektüel tepkiler” olarak başlıklandırılır (47,48). Burada bu kısımlardan ayrıntılı olarak bahsedilmeyecek. Ancak bu kısımların çocuğun girdiği edebi etkileşim sürecinde pasif bir alıcı olmadığını ve aktif tepkileri ile sürece yön verdiğini; metnin de onu yönlendirdiğini ve karakter yapısını, zihinsel ve sosyal gelişimini bu yaratıcı ve estetik yapı ile etkilediğini genel olarak iddia ettiğini söyleyebiliriz.

 

Kitap Seçimi

Bu kısım önemli bir soru sorarak başlar: İyi kitap nedir? Bir kitabı iyi yapan şeyin ne olduğu sorusuna Paul Hazard’dan yapılan alıntıdan yola çıkılarak bir açıklama getirilir. Hazard’a göre “sanatsal öze sadık olan, çocuklara bilgiyi sezgisel ve doğrudan sunan, kolaylıkla algılanabilecek durulukta ve çocukların ruhunda ömürleri boyunca devam edecek bir titreşim yaratabilecek güçte olan” kitaplar bu payeye sahip olabilir (?). Bu oldukça edebi tanımı açıklamak içinse çeşitli yaş gruplarının ilgilerini belirlemeye çalışan alt bölümlerden ilkiyle bu yazının da odak meselesi olan okul öncesi döneme geçiş yapılır.

 

 

Çalışma okul öncesi dönemdeki okuma ilgisini belirleyen ve iyi kitap nedir sorusuna da cevap olarak alınabilecek şu yanıtları sıralar: (1) Cezbedici çizimler, (2) ilginç hikâye içeriği, (3) faydalı bilgi, (4) espri anlayışı, (5) sürpriz unsurlar ve (6) ilgi çekici tekrarlanan nakaratlar (s.?). Bu unsurları açıklamak için kullanılan argümanlardan en belirleyici olanlarından biri çocuğun içinde yaşadığı ve kendisini merkezinde konumlandırdığı dış gerçeklikle olabildiğince açık ve hızlı biçimde bağ kurulmasının çocuğun okuma ilgisi üzerinde oldukça belirleyici olmasıdır. Çocuk için gerçekliğe dair olan ile hayal ürünü olan arasında henüz kesin bir çizgi bulunmaz. Okul öncesi dönem tam da fiziksel gerçeklik standartlarının oluşum sürecinde olduğu dönemdir. Az ya da çok fark etmez çocuğun bilgisi dahilinde olan dış gerçekliğe dair unsurlarla karşılaşması ilgisini belirleyen önemli unsurlar arasındadır. Aksi takdirde bazı anlatılar onun için hiçbir şey ifade etmeyebilir ve herhangi bir tepkiye yol açmayabilir.

İyi kitabın tanımında karşımıza çıkan çocuğun okuma ilgisini cezbeden en önemli unsurlardan biri de dilin kulağa ve göze hitap eden ritmik kullanımlarıdır. Anlamsız bile olsa tekrar eden ritmik dilsel ögeler, nakaratlar çoğunlukla çocukların ilgisini çeker. Dil ediminin gerçekleştiği okul öncesi yıllarda maruz kalınan dilin belli öğelerini sıklıkla tekrarlama, öğrenmenin ilk adımı olan kopyalamayı çok daha hızlı biçimde harekete geçirir. Bireyin öğrendiklerini yeni bir bağlamda kullanmaya başlamasını yani kopyalama sürecinden dili kullanma sürecine geçmeyi de hızlandırır. Bu nedenle tekrar eden ve kolay ezberlenen -yani kopyalanan- dilsel formlar erken dönemlerde edebi malzemeyi çok daha ilgi çekici yapar.

Çocuğun alışkanlıklar, kişilik unsurları ve yaklaşımları geliştirdiği bu sınırları belli fiziksel çevre içindeki dil gelişimi onun aynı zamanda başkaları ile iletişim kurmasını ve sosyal bir varlığa dönüşmesini sağlar. Çocuk neredeyse her an devamlı ve aktif bir şekilde içinde yaşadığı çevreyi sorgulayarak, sezerek, temel çalışma zeminini kurarak keşfeder. Yani bildiği fiziksel sınırları her an genişletir. Erken deneyimlerse özellikle entelektüel gelişim üzerinde fark yaratır. Gelecek öğrenimlerini ve kişiliğini de oldukça yakından ilgilendirir. Dil edimindeki herhangi bir engel ve zorluk çocuğun tüm bir kişilik yapısını etkileme gücüne sahiptir. Burada söz edilen kişilik özellikleri ise özfarkındalık ve özgüven gibi çok temel unsurları ima eder. Örneğin bir sebeple iletişim zorluğu çeken çocuklar aşırı agresif bir yapı sergileyebilir. Çocuğa gösterilecek dikkat, ilgi ve onunla paylaşılacak hakiki deneyimler bu dil ortamı içinde özgüveni ve duygusal gücü yeniden kazanmak adına hayati olabilir. Çalışma edebiyatı da bu bağlamlarda ele alınır.

Dil gelişimi, karakter gelişimi ve sosyal karakter geliştirme sürecinde edebiyatın işlerliğine yapılan vurgu çalışmanın etki alanını da belirler. 1975 gibi oldukça erken bir dönemde yapılan çalışmaya 1990’lı yıllarda ve sonuncusu 2019[1] da olmak üzere 2000’li yıllarda yapılanlara atıflar bibliyoterapi yani okuma terapisi kavramı üzerine yoğunlaşmaktadır. Bu çalışmalar çeşitli sosyal veya bireysel sebeplerle psikolojik sorunlar yaşayan, dil gelişimini ilerletemeyen çocuklardaki davranışsal sorunları edebi okuma ve edebi etkileşim üzerinden rehabilite etme çalışmaları olarak açıklanabilir.

Gillespie ve Conner’ın çalışmasının edebiyat-sosyal etkileşim ve çocuğun edebi anlatıya gösterdiği tepkiler konusundaki yaklaşımları bibliyoterapinin temel vurgusunu oluşturur. Edebiyat bireyi bilişsel, duyusal, duygusal ve sosyal olarak kuran, değiştiren ve yeni değişikliklere her an yeniden imkân tanıyan yaratıcı bir oyun alanıdır. İlk yıllarda kendisinin merkezde olduğu tek başına kurulan oyunlar oynayan çocuk zamanla çok daha sosyal bir oyun ağına dahil olur. Çalışma bu dönemde çocukların farklı kültürleri anlatan kitaplarla da tanıştırılması gerektiğini hatırlatır. Sosyalleşmenin bu ilk dönemlerinde hayal gücü de oldukça aktiftir ve çocuğun çevresini hayali unsurlarla doldurmasını sağlar. Çalışma geleneksel fantazileri ve modern fantazileri bu bağlamlarda inceler. Çocuğun geleneksel fantezi olarak adlandırılabilecek halk anlatıları ve peri masallarındaki karakterle kendini bire bir ve bilinçsizce örtüştürdüğüne vurgu yapar. Bu durum karakterin yaşadığı zorlukları yaşadığını hissetmesine ve giriştiği çözümlerden ilham alarak kendi hayatının zorluklarını çözebilmek adına harekete geçmesine imkân sağlayabilir. Modern fantazilerse çok daha özgün ve özgür içerikleri ve olay örgüleri ile çocuğu, çok daha geniş bir hayal gücüne götürebilir ve içinde yaşanan gerçeklik ile çok daha doğrudan bağ kurulmasını sağlayabilir.

Sonuç olarak Gillespie ve Conner’ın çalışması edebiyat etkinliğini genç bireyin yaratıcılığını çok yönlü bir şekilde etkileyen bir etkileşim ve oyun alanı olarak görür. Çalışma, edebiyatı, bireyin içinde yaşadığı sosyal ve fiziksel gerçekliği, kişilik gelişimini, dil gelişimini ve gelecekteki muhtemel kişilik özelliklerini doğrudan etkileyebilme imkânına sahip rasyonel ve estetik unsurlarla örülü bir yapı olarak öne çıkarır. Sadece çocuğun kendi gerçekliğini ve hayal gücünü kurma sürecinde değil ilerleyen yıllarda yaşanan iletişim ve kişilik sorunlarını çözebilmek adına gereken duygusal, bilişsel ve yaratıcı değişimleri harekete geçirebilme ve yönlendirme gücünü bünyesinde barındırdığını ima eder. Bu nedenle çalışmanın yakın bir zamana değin bibliyoterapi yani okuma terapisi çalışmalarını etkileyen çalışmalardan biri olması da şaşırtıcı değildir.

 

Kaynakça

Gillespie, M. C. ve Conner, J. W. Creative Growth through Literature for Children and Adolescents. Ohio: Charles

E. Merrill Publishing Co. A Bell & Howell Co., 1975.


[1] Bu çalışma ebeveynleri asker olarak uzun süreyle farklı ülkelerde görev yapan Amerikalı çocuklar üzerinde gerçekleştirilen bibliyoterapi çalışmalarına odaklanmaktadır.