Soruşturma

Erol Köroğlu: "Kurmaca dünyalarında kendimi kaybetmek benim için müthiş bir şeydi"

Bütün çizgi romanlar ve televizyondaki dizi ve filmler bana edebiyat araştırmacılığında da iyi olduğum şeyi, sentaksı, sözdizimini takip etmeyi öğrettiler. Beni okuma konusunda yönlendiren akrabam ve öğretmenim olmadı.

"Bütün çizgi romanlar ve televizyondaki dizi ve filmler bana edebiyat araştırmacılığında da iyi olduğum şeyi, sentaksı, sözdizimini takip etmeyi öğrettiler. Beni okuma konusunda yönlendiren akrabam ve öğretmenim olmadı. O yüzden semantik ve özellikle de semiyoloji yönüm zayıftır. Edebi anlatının nedenselliği içine sığmayan sembolleri, anlamsal göndermeleri görmem zor olur." 

Bize çocukken okuduğunuz ve etkilendiğiniz beş kitabı söyleyebilir misiniz? Bu kitapların size nasıl bir tesiri olduğunu ve çocukluğunuza dair nasıl bir hatıra bıraktığını merak ediyoruz. Buradan yola çıkarak çocukluğa ve çocukluğun sosyal anlamda kurulumuna dair bize neler söyleyebilirsiniz?

Size çocukluğumda okuduğum ve beni çok etkileyen beş kitabı sayamam, çünkü hepsi beni çok etkiliyordu ama hangisinin nasıl etkilediğini hatırlamıyorum. Örneğin ilkokul 3 ya da 4'te Talip Apaydın'ın Sarı Traktör'ünü okumuştum, çünkü evde o vardı ve beni pek etkilememişti. Sadece romanın sonunda başkarakterin traktörüne kavuşup keyifli keyifli sürdüğünü hatırlıyorum. 

Bu cevaptan da anlaşılabileceği gibi, evimizde okuma alışkanlığı ve doğru dürüst kitap yoktu. Çocukluğumda bana ara sıra kitap alınıyordu ama hiçbiri okuma açlığımı gideremiyordu. Annem köyden şehre gelip konfeksiyon atölyelerinde işçi olmuş bir kadındı. Ben bir buçuk yaşındayken araba kazasında yitirdiğimiz öz babam ise lümpen proleterdi. Şoförlük ve garsonluk yapmış. Hayattaki ilk anım annemin anne-babasının evinde bir kutu çizgi romanı (Teksas-Tommiks) sokağa çıkartıp mahalledeki arkadaşlarıma dağıtmam ve bu yüzden annemden esaslı bir dayak yememdir. Meğer onlar rahmetli babamın yadigarıymış. Hayatta ilk okuduğum kitap da, henüz okuma yazma bilmezken, annemin konfeksiyon atölyesinde bir yıl boyunca resimlerine bakarak takip ettiğim uzun bir Zagor Tenay macerası. Sanırım olay örgüsü takibini onunla öğrendim. Fakat o da çok etki bırakmadı üzerimde, çünkü ondan sonra çok daha esaslı Zagor ve bilumum Teksas-Tommiks maceraları okudum.

Bütün çizgi romanlar ve televizyondaki dizi ve filmler bana edebiyat araştırmacılığında da iyi olduğum şeyi, sentaksı, sözdizimini takip etmeyi öğrettiler. Beni okuma konusunda yönlendiren akrabam ve öğretmenim olmadı. O yüzden semantik ve özellikle de semiyoloji yönüm zayıftır. Edebi anlatının nedenselliği içine sığmayan sembolleri, anlamsal göndermeleri görmem zor olur. Beni buraya yönelten, 1970'lerdeki yoksul aile çocuğunun hayatının sıkıcı olmasıdır. Yeni yeni yayılan televizyon ve bulabildiğim bütün kitaplar sıkıntıyla baş etme araçlarımdı. Anlatılara gark olmak, kurmaca dünyalarında kendimi kaybetmek benim için müthiş bir şeydi. Televizyon izlemeyi o kadar çok severdim ki, günün büyük bölümünde yayında olmayan televizyonu açıp bazen ekrandaki karlanmayı uzun uzun izlerdim, belki aniden bir mucize olur ve yayın başlar diye.

Çocukluğumdaki en önemli kitap anımı anlatayım. Milliyet Çocuk çıkardı ve elbette evi zar zor geçindiren annem ve üvey babam bunu bana düzenli olarak alamazlardı. Biraz param olduğunda Şehremini'de aslında gazeteden kese kağıdı yapıp satarken bir yandan da eline geçen eski kitap ve dergileri satan bir adamdan dergi ve kitap alırdım. Milliyet Çocuk'un ortasında çocuk klasiklerinin çizgi roman uyarlamaları olurdu. Bir gün Atatürk'ün hayatının çizgi romanını vereceklerini duydum ve âdeta ateşle yandım. Normalden de pahalıydı sanırım fiyat. Anneme söyledim ama alamayız dedi. Derginin çıkmasına yakın okulda borç bulmaya çalıştım ama o da olmadı. Akşam evde kös kös otururken annemle babam işten geldiler ve bana o dergiyi hediye getirdiler. Hayatımda unutamadığım tek hediye odur. Hâlâ hatırlarken içim yanıyor ve anne-babama minnet duyuyorum.

Pal Sokağı ÇocuklarıGüliver'in MaceralarıTom Amcanın Kulübesi... Böyle şeyleri okuduğumu hatırlıyorum. Bir de ortaokuldayken, okul kütüphanesinden ödünç alıp Hugo'nun Sefiller'inin tam çevirisini okumuştum. O da güzeldi, özellikle öykünün arasına serpiştirdiği upuzun ve kurmacayla hafifi bağlantılı denememsi bölümler smiley.

Ailemden her türlü ihtimamı ve sevgiyi gördüm ama maddi şartlar nedeniyle çok da bakımlı değildim. Okuldaki edebiyat dersleri okuma yazma macerama hiç katkıda bulunmadılar. Kendim yollar arıyordum ve şükür ki bulabildim. Şimdiki sınav baskısı ve ekran bağımlılığı ortamında bir çocuk olsaydım, yolumu bulabilir miydim, bilmiyorum.