Dosya

Bir Sanat Dalı Olarak Klasik Türk Müziğini Çocuk Okurla Deneyimlemek: “Tanbûrî Cemil Bey”

Bu yazıda Tanbûrî Cemil Bey’in konu edildiği ve çocuk okur için yazılmış iki biyografik öyküden, bir eğitici-öğretici eserden bahsedeceğim.

“Birtakım duygu ve düşünceleri belli kurallar çerçevesinde uyumlu seslerle anlatma sanatı” olan müzik çok renkli bir dildir (TDK, “müzik”). Türk müziği de bu çok renkli dilin bir parçasıdır. Bugüne değin Türk müziği farklı evrelerden geçmiş ve böylelikle zenginleşmiştir. Klasik Türk müziği de müzik ağacının sanatsal bir dalıdır. Bu dal, Türk kültürüne has makamlı bir müziktir. Bu zamana kadar Klasik Türk Müziği tarzında birçok sanatçı yetişmiş ve çeşitli eserler meydana getirmişlerdir. Tanbûrî1 Cemil Bey, Klasik Türk Müziği denilince akla gelen ilk isimlerden biridir.

Cemil Bey küçük yaşlardan itibaren müziğe olan sevgisi, yeteneği ve disiplini sayesinde önemli virtüözlerden biri olmuştur. Başta tanbur ve klasik kemençe olmak üzere viyolonsel, yaylı tanbur ve lavtayı büyük bir ustalıkla çalmış, birçok besteye imza atmıştır. Bu yazıda Tanbûrî Cemil Bey’in konu edildiği ve çocuk okur için yazılmış iki biyografik öyküden, bir eğitici-öğretici eserden bahsedeceğim.

İlk metin Serhan Aytan’ın Tanburi Cemil Bey-Cemil’in Gizli Konserleri, Cemil Bey’i ve dolayısıyla Klasik Türk Müziğini tanıtmak ve sevdirmek gayesiyle çocuk okurlar için kaleme aldığı biyografik2 öykü, 2015 yılında Pan Yayıncılıktan yayımlanır. Resimleyen Saadet Ceylan’dır. Bu metin; Cemil Bey’in oğlu Mes’ud Cemil’in babasının hayatını anlatmak için 1947 yılında yazdığı Tanburî Cemil’in Hayatı adlı yapıttan yola çıkarak yazılır.3 Anlatı Küçük Cemil’in elindeki sürahiyi gizlice kilere götürmesiyle başlar. Kilerin uzak bir köşesinde bardaklara farklı miktarlarda su doldurup tahta çubukları vurarak zihninde dönen müziği aktarmaya çalışır Cemil. İlerleyen sayfalarda Cemil’in ailesi hakkında bilgi verilir: Cemil, babası Tevfik Bey’i üç yaşındayken kaybeder. Bu yüzden amcası Refik Bey; Cemil’i, Cemil’in ağabeyleri Reşat ve Ahmet’i, Cemil’in annesi Zihniyar Hanım’ı himayesi altına alır. Cemil’in büyük ağabeyi Reşat bağlama, küçük ağabeyi Ahmet ise tanbur çalmaktadır. Cemil de tanburun sesine hayrandır. Çalmayı çok ister ancak çok utangaç bir çocuktur. Ailesinden biri kızarsa diye eline almaya bile korkar ve yeni bir çalgı yapmaya karar verir. Bir tahta parçası üzerine sırayla çaktığı çiviler ve bu çiviler arasına gerdiği lastiklerden oluşan bir çalgı yapar. Bu basit çalgı ile içindeki müzik coşkusunu dile getirmeye çalışır ama yetmez. Yaz gelince amcasına ve çiftlikte çalışanlara yardım etmek için Cemil ve ağabeyi Ahmet dedelerinden kalan çiftliklerine giderler.. Cemil burada doğayla baş başa kalmayı, doğadaki sesleri dinlemeyi keşfeder. O yaz çiftliğe gittiklerinde amcası, çiftlik çalışanlarından biri olan Lenber Ağaya göz-kulak olması için Cemil’i emanet eder. Hikâyenin kırılma noktası tam da burada başlar. Lenber Ağa’nın tanbur çalması Cemil’i hem şaşırtır hem de heyecanlandırır. Her gün Lenber Ağa’nın tanbur çalmasını dört gözle beklemeye başlar.

Bir gün Lenber Ağa iş için uzaklaştığında Küçük Cemil tanburla baş başa kalır. En sonunda dayanamayıp duvarda asılı duran tanburu eline alır ve yıllardır bu anı bekliyormuş gibi çalmaya başlar. Lenber Ağa kapıya yaklaşınca içeriden gelen seslere şaşırır. Kapıyı açar açmaz tanburun ses kesilir, Cemil kucağındaki tanburla kalakalır ve utancından konuşamaz. Lenber Ağa şaşkınlığını gizleyemez: “Sen ne zaman böyle güzel tanbur çalmayı öğrendin” diyerek Cemil’e sevecenlikle yaklaşır. Bu olaydan sonra iki yakın arkadaş olurlar Cemil ve Lenber Ağa. Hiç kimseye söylemeyeceğine dair söz verir Cemil’e.

Çiftlikten ayrılma zamanı geldiğinde Lenber Ağa olan biteni Cemil’in amcası ve ağabeyine anlatır. Bunun üzerine ağabeyi Ahmet sürpriz yaparak Cemil’e tanbur hediye eder. O günden sonra Cemil tanburunu yanından hiç ayırmaz. Anlatının sonunda Tanbûrî Cemil Bey’in müzik kariyerine kısaca değinilir ve sorularla ucu açık bırakılarak bitirilir:

Acaba Küçük Cemil’in bardaklarla çaldığı müzikler; tahta, çivi ve lastiklerle yaptığı sazından çıkardığı nağmeler, Tanburi Cemil Bey olarak yapacağı muhteşem bestelerin ilk müjdecileri miydi?

Belki de herkesin hayretlere düşüren, aynı zamanda hayran bırakan, imparatorların bile nefesini tutarak dinlediği, çalgı müziğinde yepyeni bir çağ açan o muhteşem taksimlerin öncüleriydi. Kim bilebilir ki? (36)

Bu noktada Cemil’in Gizli Konserleri kitabıyla çocuk okur anlatıda çocukluğu kurgulanan sanatkâr karakter dolayımıyla bir sanat dalı olarak Klasik Türk müziğiyle daha kolay özdeşlik kurar diyebiliriz. Yetişkinler de bir zamanlar çocuk olduklarını, kendisine benzer duygular yaşadıklarını, hayaller kurduklarını hatırlar.

Diğer anlatı ise Havva Bozan’ın kaleme aldığı Tanbûri Cemil Bey-Örümcek Hikâyesi’dir. Resimleyen M. Ahmet Demir’dir. Aytan, Cemil Bey’in çocukluğunu merkeze alarak hikâyesini alırken Bozan, küçük bir çocuk ve dedesi üzerinden olayları kurgular. Hikâyenin ana karakteri Agâh isminde bir çocuktur. Agâh, dedesi Arif ve diğer aile üyeleri bir araya toplanıp sohbet ederler. Sohbet hem sazlı hem sözlüdür. Arif Dede, Tanbûri Cemil Bey’i küçüklüğünden itibaren anlatır. Önceki anlatıda olduğu gibi burada da küçük Cemil’in su dolu bardaklar ve tahta çubukla yaptığı müzikten söz edilir. Çiftlikten de bahsedilir ama Lenber Ağa’nın ismi Latif Ağa olarak değiştirilmiştir. Metin ilerledikçe başlıkta yer alan örümcek hikâyesini Arif Dede sohbet esnasında anlatırken Agâh odanın ortasında bir örümcek görür. Tanbûri Cemil Bey’i dinlerken aşağı yukarı hareket eden örümcek gibi odadaki örümcek de yer değiştirir. Agâh çok şaşırır. O günden sonra sohbetlerine örümcek eşlik eder. Agâh ne zaman Tanbûri Cemil Bey’i hatırlasa gözü küçük arkadaşı, örümceği arar. Agâh-Arif Dede-Tanbûrî Cemil Bey-örümcek arasında kurulan bu ilişki çocuk okurun zihninde ekoeleştirel yaklaşımlarla da okunabilecek, insan olmayan failliklere de dikkat çeken bir alan açar.

Havva Bozan, Aytan’dan farklı olarak kitabın sonunda yer alan sözlüğe ve Tanbûri Cemil Bey’in çaldığı enstrümanların görsellerine de yer verir. Bunun yanı sıra hikâye boyunca evin duvarlarında yer alan Tanbûrî Cemil Bey’in fotoğrafları ve eserlerinin notaları tablo şeklinde karşımıza çıkar.

Tanbûrî Cemil Bey’in konu edildiği diğer bir eser ise Yüce Gümüş’ün Çocuklar İçin Müzik Kültürü-Tanbûri Cemil Bey Enstrümanları Anlatıyor kitabıdır. İllüstrasyon-tasarım Büşra Kaygın’a aittir. Bu kitap diğer iki anlatı gibi kurgu değil bilgilendirici bir çalışma, kurgulaştırılmış kurgu dışı bir kitaptır. Peki, Tanbûrî Cemil Bey nerededir? Tanbûrî Cemil Bey “birçok enstrümanı çalabildiği için onları çok iyi tanıdığını ve kitap boyunca çocuk okura eşlik edeceğini” söyler (7). Cemil Bey artık ne anlatının ana karakteri ne de anlatı nesnesidir. O artık bir anlatıcıdır, bir nevi öğretmen vasfındadır.

Gümüş, kitabın önsözünde müzik eğitiminin önemini vurgular ve Cinuçen Tanrıkorur’un hayatının anlatıldığı belgesel filminde yer alan bir anekdotu aktarır:

Annesinin işe gitmek üzere, kahvaltı hazırladığı için kalkmasının ardından yatağın boş kalan kısmına, -babasının yanına- transfer olan Cinuçen Bey, henüz 2,5-3 yaşlarında… Hemen hemen her sabah tekrarlanan bu olayı ilginç kılan ise, babası Zaferşan Bey’in o yaşlardaki oğluna şu an bizlerin çok zor, ağır diye nitelendirdiğimiz şiirleri ezberletiyor olması. Meşk usulünü andıran bir sistemle ezberletilen şiirlerden birisi Mehmed Âkif’in “Çanakkale Şehitlerine” şiiri. (…) Cinuçen Bey anlattığı bu türden anılarının sonrasında şu ifadeyi ilâve ediyor; “Efendim çocuk ne anlar ki demek, ben bir şey anlamıyorum ki çocuk anlasın demektir. Çocuklar her şeyi anlar…” (3-4)

Görüldüğü üzere “çocuk ne anlar” demeden bir yetişkin gibi çocuğa yaklaşmak, ona değer vermek, kültürel mirası anlatmak için şiir, müzik gibi edebi zevkleri aşılamak, küçük yaşlarda sanatla tanıştırmak önemlidir.

Hem Klasik Türk Müziğinin hem de Türk Halk Müziğinin[1] etkinliklerle tanıtıldığı bu kaynakta rebabdan tuluma, kudümden meye[2] kadar geniş bir yelpaze sunulur çocuk okura. İlk kısımda enstrümanların fiziksel yapısı, tarihi geçmişi, meşhur sazendeler hakkında öz bilgiler verilirken hemen yan sayfasında yer alan etkinlikle bu bilgiler pekiştirilmiş olur. Kitabın diğer kısmında ise seçilen icracılara dair daha geniş bilgiler yer alır.

Sonuç olarak her üç eser incelendiğinde Tanbûrî Cemil Bey’in farklı formlarda karşımıza çıktığı gözlemlenir. Aytan’da küçük Cemil ana karakterdir, Bozan’da anlatı nesnesidir, Gümüş’te ise Cemil Bey yetişkin ve anlatıcıdır. Bu üç eser çocuk okuru sanatsal bir müziğe aşina kılmaya yönelik ilk adımdır. Böylelikle biyografik bilgiler esas alınarak hazırlanan kurmaca metinler çocuk okurun hem sanat hem sanatkârla daha kolay özdeşlik kurmasına olanak sağlar, enstrümanları daha yakından tanımasına imkân tanır.

 

 

 

[1] Bu kelimenin farklı yazılışları bulunmakta. Yazı boyunca bahsi geçen kişilerin tercih ettikleri formları aynı şekilde korudum. Herkes farklı şekilde tercih ettiği için metin boyunca farklı yazılışlar oluştu. Ben ise “tanbûrî” yazılışını tercih ediyorum. Bknz: Kubbealtı Lugatı, “Tambûri/Tanbûrî” http://lugatim.com/s/TAMBÛRÎ (Erişim Tarihi: 01.02.2024)

[2] Pan Yayıncılık “Biyografik Öyküler Dizisi”nden iki kitap daha yayınlamıştır. Bknz. Aysel Gürmen, Âşık Veysel-Uzun İnce Bir Yol, Res. Saadet Ceylan, İstanbul: Pan, 2015. Aysel Gürmen, Cemal Reşit Rey-Kuğu Kuşunun Şarkısı, Res. Saadet Ceylan, İstanbul: Pan, 2015.

[3] Kitabın sonuna “Bu kitap yazılırken, Mesud Cemil’in Tanburi Cemil’in Hayatı (Sakarya Basımevi, Ankara, 1947) isimli kitabından yararlanılmıştır” notu düşülmüştür. Orijinal metni incelemek isterseniz bknz: Mes’ud Cemil, Tanbûrî Cemil’in Hayatı, Haz: Uğur Derman, İstanbul: Kubbealtı, 2016, s. 49-55.

[4] Klasik Türk Müziği, Türk Halk Müziği gibi adlandırmalar araştırmacıların işini kolaylaştırmak için konulmuş olsa bile kavram birliği bulunmamaktadır ve bu adlandırmalar üzerine çeşitli tartışmalar vardır. Bknz. Güneş Ayas, Müzik Sosyolojisi/Sorunlar-Yaklaşımlar-Tartışmalar, İstanbul: Doğu Kitabevi, 2015.

[5] “Bilhassa kuzeydoğu illerimizde kullanılan, ağız kısmında yassı ve geniş bir ağızlık, ön tarafında sekiz, arka tarafında bir adet perde deliği bulunan, 30 – 35 santim boyunda nefesli bir halk mûsikîsi çalgısı, bir çeşit küçük zurna.” Bknz: Kubbealtı Lugatı, “Mey” http://lugatim.com/s/MEY . Erişim: 1 Şubat 2024.

 

 

Kaynakça

Aytan, Serhan. Tanburi Cemil Bey-Cemil’in Gizli Konserleri. İstabul: Pan, 2015.

Ayas, Güneş. Müzik Sosyolojisi/Sorunlar-Yaklaşımlar-Tartışmalar. İstanbul: Doğu Kitabevi, 2015.

Bozan, Havva. Tanbûri Cemil Bey-Örümcek Hikâyesi. İstanbul: Erdem, 2023.

Gümüş, Yüce. Çocuklar İçin Müzik Kültürü-Tanbûri Cemil Bey Enstrümanları AnlatıyorRes. Büşra Kaygın. 

İstanbul: Erdem, 2016.

Mes’ud Cemil. Tanbûrî Cemil’in Hayatı. Haz: Uğur Derman. İstanbul: Kubbealtı, 2016.