“Üç buçuk harfliler” ve bazen de ne olduklarını tam anlayamadığımız kahramanlardan oluşan Ara Âlem Üçlemesi korku türünde bir roman olarak çıkar karşımıza.
“Üç buçuk harfliler” ve bazen de ne olduklarını tam anlayamadığımız kahramanlardan oluşan Ara Âlem Üçlemesi korku türünde bir roman olarak çıkar karşımıza. Üçlemede, üç buçuk harfli Canan’ın ölüm ve yaşam arasında olan bir hayatta kalma mücadelesi konu edilir. Kitabın yazarı Miyase Sertbarut, genel olarak eğitici, çocuklara yaşam konusunda cesaret verici; kadına şiddet, taciz, hayvan sevgisi gibi sosyal konulara değinen eserler kaleme almıştır. Korku türünde de kitapları olan yazarın ayrıca fantastik- macera türünde eserleri de vardır. Bu noktada Ara Âlem Üçlemesi’ni okurken okur hem korku hem macera izlerini rastlarken, bir yandan da eğitici bir hava hissedebilir. Söz konusu metinlerde anlatıcı okuyucuyu aynı anda korkutup güldürebilmiştir. Aslında romanların isimlerine, kapak resimlerine ve bölüm başlıklarına baktığımızda tam anlamıyla bir korku anlatısı olduğunu hissederiz fakat okumaya başlayınca bir yandan da aslında korkulacak bir şey yok hissine kapılırız. Bu durumu da Sertbarut üstkurmacayla sağlamıştır.
Postmodernist romanların en önemli özelliklerinden biri gerçek ve kurgu arasındaki sınırın belirsizleşmesidir. Modernist anlatıların aksine yazar okuyucudan anlattıklarına inanmasını beklemez, elinde tuttuğunun bir roman olduğunu üstkurmaca tekniğiyle belirtir: “Anlatıcının okuduğumuz metne roman demesi gerçek olmayan, kurmaca bir öykü olduğunu vurgulamasıdır. Bu anlayış postmodernizmin önemli özelliklerindendir. Modernizm sahte bir şekilde gerçeği anlattığını iddia etmesine karşılık; postmodenizm, samimiyetle okuyucusuna kurmaca bir metin olduğunu hatırlatır.”( Bayrak ve Yaprak 54). Miyase Sertbarut da Ara Âlem Üçlemesi’nin ilk kitabı olan Tarkoloz’un Tuzağı’na bu kitabın bir kurmaca olduğunu sezdirecek bir açıklamayla başlar: “Bu romanı geceleri saat üç buçukta uyanıp yazdım. Evet düzenli olarak üç buçukta, herkes uykusunun en tatlı yerindeyken...” (5). Sonrasında da okuyucuya yukarı da belirtildiği gibi “evet bu korku türünde bir roman” dedirtir: “Bazı geceler ensemde bir esinti hissettim, ayak bileklerimde de... Arkadan biri tişörtümü çekiyor gibi de oldu. Tuhaflığı yalnızca ben değil Baykuş da fark etti, kedim. ...Siz de okurken benzer şeyler olabilir, korkmayın, farklı bir boyutta denetim kazanmanın tadına varın” (5). Tarkaloz’un Tuzağı baş karakter olan üç buçuk harfli Canan’ın mezarlıkta gezindiği bir sahneyle başlar ve okur olarak üç buçuk harfli ne demek öğreniriz yavaşça. Üç buçuk harfliler, hayattayken belirli amaçları, hayalleri olan ve bu yüzden ölüme direnmiş, ölmüş ama tam da ölü olmamış insanlardır. Yaşayan insanları görebiliyor, onların zihnini okuyabiliyor, ama görünmüyorlardır. Yaşadıkları tam bir yaşam değildir; uyku, yemek, bir şeylerden tat almak yoktur bu yaşamlarında. Korktukları tek şey de onlara gerçek ölümü yaşatacak Tarkoloz’dur. Bu karakterin tek derdi ölümle yaşam arasında yani ara âlemde kalmışları gerçekten öldürmektir. Üç buçuk harflilerse kimseyi öldüremez çünkü bu da Tarkoloz’a yakalanma sebebidir. Üç buçuk harflilerin enselerinde oluşan bir koku vardır ve bu koku da Tarkoloz’a yakalanma riskini artırır. İşte bu kokudan kurtulmak için mezarlıkta dolaşmaları gerekir. Canan İncirli Mahallesi’ndeki mezarlığı ve Mumcu Nuran’ın evini mesken tutmuştur. Mumcu Nuran’ın evinde yaşayıp, ensesinde koku birikince de mezarlığın yolunu tutarak ara âlemde yaşamını sürdürür. Mumcu Nuran karakteri, aslında Miyase Sertbarut’un Komşumuz Çok Acayip romanındaki bir karakterdir. Yazarın postmodern yaklaşımını bu metinlerarası karakter aracılığıyla da görmek mümkündür.
Mezarlıkta ise bir başka karakter çıkar karşımıza; Kendal. Canan sürekli gittiği mezarlıkta solucan toplayıp satan Kendal’la karşılaşır ve iletişime geçeceği insan olarak da onu seçer. Gerçekten yaşayan bir insanla iletişim kurmak onu Tarkoloz’dan kurtarabilecektir ve böyle de olur. Üç buçuk harfli Canan çoğu olayda Kendal’la iletişime geçerek Tarkoloz’dan kurtulur. Birinci kitap Canan’ın Kendal, üç buçuk harfli kuş meraklısı Sinan, yarı üç buçuk harfli Cihan gibi karakterlerle arkadaş olmasıyla başlar, daha sonra Tarkoloz’dan kaçış maceraları ile devam eder. Kendal’ın babasının kendi ölümüne sebep olmasını öğrenmesi onun için bir yıkım olmuştur ama Kendal’la olan ilişkisini son kitaba kadar sürdürecektir. Romanın ortalarına doğru antika bir resim ortaya çıkar. Bu tılsımlı resmin kaybolmasıyla kitap biter ama ne resmin ne de Canan’ın maceralarının sonu gelmiştir. Kitapta yazar sürekli “okur”, “sen” diye hitap ederek metnin kurmaca olduğunu vurgular. Üstkurmacayı işlevsel bir hâle getirerek bazen bu yolla okura çeşitli mesajlar verir ve korku türünde bir eser olmasına rağmen okura “bu kurmaca bir yapıt ve aslında gerçekte korkulacak bir şey yok” hissi verir: “Sizi kıskanıyorum. Siz sadece okuyorsunuz, risk almadan, biri ensenize binmeden sayfadan sayfaya geçiyorsunuz. Bense bu tehlikeleri yaşıyorum, kıskanmayıp da ne yapayım?” (103). Sertbarut bu çocuk romanında sosyal mesajlar vermeyi de hedeflemiştir. Üç buçuk harfli olan Canan sürekli hayattayken değerini bilmediği şeylerden bahsederek okura “bunların kıymetini bilmeliyim aslında” hissini yaşatır: “Ağrılarımı özledim, düşmelerimi, dizlerimin sıyrığını, direğimin sızısını çok özledim. Yaşama sevincini yaşamayan birinden dinlemek belki sana saçma geliyor ama biliyorsun, birçok şeyin değeri onu kaybettikten sonra anlaşılır” (103). Bu örnekte yine üstkurmacayı işlevselleştiren bir anlatım göze çarpmaktadır.
İkinci kitap ismini Canan ve arkadaşlarının başını belaya sokacak olan oyundan ismini alır: Yasak Oyun. Bu kitapta da başta karakterlerin tanıtıldığı bölümde yazar sen ve ben başlığıyla üstkurmaca tekniğini kullanır: “Sen: Kitabın okuru. Okuduklarına bazen inanan, bazen saçma bulan, sabırsızca sayfa çeviren, bazen de atlayarak okuyan kişi. Tarkoloz hariç bütün karakterlere yakınlık duyuyor. Ben: Kitabın yazarı. Yazdıklarına bazen inanan, bazen saçma bulan, sabırsızca klavye tuşlarına basan, bazen atlayarak bazen uzatarak yazan kişi. Tarkoloz dahil tüm karakterlere yakınlık duyuyor” (7). Burada dikkat edilmesi gereken nokta yazarın kötü karakter olan Tarkoloz’a bile yakınlık duyduğunu açıkça belirtmesidir. Çünkü bu onun romanı, Tarkoloz da onun kurmaca bir karakteridir. Karakterlerin başlarını belaya sokacak olan oyunsa Kendal’ın arkadaşı Oya’nın ruh hastası olan dayısının oyunu, oynayanları kaybolması gerekçesiyle patent alamayan yasaklı bir bilgisayar oyunudur. Oyunla birlikte Oya’nın tılsımlı tablonun içindeki yaşama geçmesiyle başlar maceralar. Onunla birlikte Kendal ve Canan da bu aleme girer ve anlatıda burada başlarına gelenler ve kurtulmaları anlatılır. Sonunda da yine Canan ve Kendal’ın başına başka dertler açacak tamamlanmamış, tamamlayana ölüleri diriltecek güç verecek bir yarım ağaç nakışı ortaya çıkar. İkinci kitapta da Taroloz’un Tuzağı’ındaki gibi “korkulacak bir şey yok hissi” çoğu kez çıkar karşımıza. Herkesin özellikle de çocukların asla yapamayacağı bir şeydir gece mezarlıkta gezmek ama burada bu korkunun yersiz olduğundan bahsedilir: Hiçbir ölünün toprağı yarıp dışarı fırlamayacağını gayet iyi biliyoruz...” (67). İlk romanda olduğu gibi bu romanda da sürekli okura yaşadığı yaşamın değerini bilmesini söyler Canan. Ayrıca yazarın bir diğer amacı da çocuk okuru bilgiye, okumaya, belgesel izlemeye teşvik etmektir: “İzlediğim belgesellerden birinde değişik bir balık tutma yöntemi görmüştüm” (125). Burada üç buçuk harfli olan Canan’ın bu bilgi sayesinde yasak oyunun içinde açlıktan kurtuluşu anlatılarak, belgesel izlemenin faydasına dikkat çekilmiştir.
Yeniden Doğuş adlı üçlemenin son kitabı olan roman, Canan’ın yeniden hayata dönmek için, Kendal’ın ise kaza geçiren babasını iyileştirmek için yarım kalan ağaç nakışını tamamlamaya çalışma macerasını anlatır. Bu nakış tıpkı yasaklı oyun gibi üç buçuk harfli Canan ve arkadaşı Kendal’ın başına bir sürü dert açacaktır fakat kitap Kendal’ın babasının iyileşmesi ve Canan’ın tılsımlı tablonun içindeki yaşamda yeni bir hayata kavuşmasıyla sonlanır. Bu kitap da son kitap olmasının da ilgisiyle daha çok öğüt verici ve daha fazla sosyal mesaj içeren bir bölüm olmuştur: “O kağıt bir zamanlar ağaçtı. Yaprağıyla, çiçeğiyle, meyvesiyle kuşları ve böcekleri beslerdi. Bir gün insan geldi ve testeresiyle o koca gövdeyi yere devirdi” (10). Çocukları ağaç katliamıyla ilgili düşünmeye iten Sertbarut ayrıca insanların kitap okumamasından da şikayetçi olmuştur Yeniden Doğuş vasıtasıyla. Kitapçıya tırtılla ilgili bir kitap bulmaya giden Kendal ve Canan kitap satışlarının ne kadar az olduğuna tanık olurlar:
“Sevkan çabuk gel, çabuk! Kitap soran biri var!”
İçeriden uykulu bir ses geldi ama o sesin sahibi gelmedi.
“Yine hayal görüyorsun Arden, her seferinde böyle yapıyorsun, yorma ben.”
“Vallahi var gel kendin bak.” Demek kimse gelip buraya alışveriş yapmıyor. Adam hâlâ Kendal’a hayaletmiş gibi bakıyor. Sonunda iç odadaki kişi geldi. Gözlüklü, saçı çok kısa tıraşlı, alnı açık biriydi. Kendal’ı görünce o da çok şaşırdı, yaklaşıp bizimkinin omzuna dokundu. “Gerçeksin sen!” Kendal korkmuştu, neredeyse kitabevinden çıkıp gidecek. Fısıldadım: “Korkma, satış yapmaya hasret iki kitapçı yalnızca, hayal gördüklerini sanıyorlar.” (128)
Bu diyalogda görüldüğü gibi Miyase Sertbarut kitap satışlarının, dolayısıyla kitap okuma oranının ne kadar düşük olduğunu mizahi bir havayla dile getirmiştir. Yine romanda paranın insanı olumsuz anlamda değiştirdiği, insanların elinde olduğu şeylerin (en önemlisi de yaşamanın,) değerini bilmediği gibi sosyal konular işlenmiştir.
Sonuç olarak, Ara Âlem Üçlemesi genel hatlarıyla korku türünde bir eser olmakla birlikte okuyucusuna hem bu kitaptaki olayların hem de gerçek hayatta insanların korktuğu şeylerin aslında o kadar da korkunç olmadığını üstkurmaca tekniğini kullanarak gösteren bir anlatıdır. Zaten romanlar, roman olduğunu okuyucusuna en başta belirterek bunu sağlamıştır. Anlatılarda mizahi yönler bulunmakla birlikte çeşitli sosyal meselelere de değinilmiş, hayatın değerinden, hayvan ve ormanlara yapılan tahribata; kitap okuma oranını düşük olmasından insanlar arasındaki vefasızlığa birçok konuda sosyal mesaj verilmiştir. Sertbarut bu eserde hem üstkurmacayı hem de romanı okuyucu kitlesi olan çocuklara çeşitli mesajlar vererek işlevselleştirmiştir.
Kaynakça
Bayrak, Ö ve Yaprak, T. (2012). “Üstkurmaca ve Gerçeklik Bakımından Orhan Pamuk’un Masumiyet Müzesi
Romanında Postmodern Unsurlar”, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 1, Cilt 22.
Sertbarut, Miyase. Ara Âlem Üçlemesi Tarkoloz’un Tuzağı. İzmir: Tudem Yayınları, 2017.
______________ Ara Âlem Üçlemesi Yasak Oyun. İzmir: Tudem Yayınları, 2017.
______________Ara Âlem Üçlemesi Yeniden Doğuş. İzmir: Tudem Yayınları, 2017.