Duyuru&Haber

Yenilikçi Çocuk Yayıncılığı Paneli’nin Ardından

Samimi, enerjik, iş birlikçi, inovatif, aktif, oyunlu, dolu dolu bu programda yayıncılığı yeniden ama bu kez bakmadığım bir yerden; yeni medya, hayal gücü, instagram ve yapay zekâ bağlamında düşünmek ufuk açıcıydı.

 

Geçtiğimiz hafta sonu Fibula Yayıncılık ve Sosyal İnovasyon Ajansı’nın daveti vesilesiyle Çocuk Yazını’nı temsilen “Yenilikçi Çocuk Yayıncılığı” paneli için Konya’daydım.

Mekânlarla ilişkimiz gibi yayıncılık kodları da günden güne değişiyor. Bu konuda Kültür Bakanlığının, Türkiye Yayıncılar Birliğinin, Türkiye Yazarlar Birliğinin, Okuyay Platformunun, Basın Yayın Birliğinin, Günışığı Kitaplığının ve başka kuruluşların çeşitli çalışmaları, yayınladıkları raporları, yaptıkları eğitimler ve gerçekleştirdikleri buluşmalar var. Bu organizasyondaysa Fibula, panel programını yolculuktan itibaren başlatarak mekânları da yayıncılık dinamiğine dahil eden bir deneyime alan açtı. “Çocukluğa Dönüş: Gez Dünyayı, Gör Konya’yı” etabıyla ilk buluşma mekânı olarak hızlı treni de programın içeriğine dahil etmiş oldu. Her ne kadar başka bir etkinlikten ötürü ben bu bölüme dahil olamasam da yolu da yayıncılık pratiğine dahil etmenin etkisi program süresince gerçekleştirilen tüm konuşmalarda samimiyetle hissediliyordu. Ardından Konya’da sanat merkezli ve disiplinler arası bir kurgulanışla etkinliklerine başlayan Depo No.4’e gezi düzenlendi. Serginin kurgulanışı, söz ve mimarinin serimlenişi, mekânların yayım olabileceği bir düşünme biçimine yeniden ikna etti beni. Konya edebiyatı, dokumacılığı ve mimarisiyle interaktif, estetik ve aynı zamanda teknolojik bir hamleyle izleyene âdeta bir kitap gibi yayımlanıyordu. Sonrasında akşam 10’a doğru, müzede bir gece gibi deneyimlediğimiz “Çocuk Yayıncılığında Beraber Büyüdüklerimiz: Nereye, Nereden?” konuşmasına geçildi. Kütüphaneler ve Yayınlar Genel Müdürü Taner Beyoğlu’yla Erdem Yayınları genel yayın yönetmeni Melike Günyüz’ün yayıncılık tecrübelerini aktardıkları söyleşiyi Reyyan Büyükgümüş modere etti. Yayıncılığın ticari bir iş olduğunun altının ısrarla çizildiği bu buluşmadan heybeme, Tülin Kozikoğlu’nun önerdiği özel okulların kütüphanelerini haftada bir gün okul dışına açma fikrini attım. Ekonomik sorunları paranteze alırsak kitaba arz ve talep dengesinin yeniden kurulmasının yolu, kütüphane ve okul mekânlarının daha aktif kullanılmasından geçiyor muhakkak. Fakat ebeveyn ve öğretmen okura tevdi ettiğimiz nitelikli okur olma görevini biz katılımcılara da üleştirmek gerek. Dirsek temasında olduğumuz birbirimizi dahi okumadan yeni düzende sürdürülebilir yayıncılık hayali romantik ve nostaljik bir düzlemde salınıyor.

Etkinliğin ikinci gününde Sosyal İnovasyon Ajansının merkez binasındaydık. Açılış konuşması sonrası ajansın proje direktörü Ali Güney kurumun kuruluşunu bizlere anlattı ve çalışmalarını tanıttı. Akabinde Reyyan Büyükgümüş, çocukların sorularından derlenmiş bir soru fanusuyla çıkageldi. Zaten etkinlik öncesinde Fibula mekânı; “Senin Hikâyen Ne?”, “İyi Bir Çocuk Kitabı Nasıl Olmalı?”, “Kendi Karakterini Tasarla” başlıklı yazı alanlarıyla ve balonlarla dekore etmişti. Böylece tren yolculuğundan itibaren başlayan interaktif katılımı panele de taşıdılar. Etkileşimin de kurguya dahil olduğu bir buluşmanın aktif dinleyicileri olduk. Ayrıca oturum arasında ajans ekibinden Sıla Özer’in mihmandarlığında hem mekânı gezme imkânı buldum hem de çalışma prensiplerine dair fikir edindim. İnovasyonu bir eğitim turizmi gibi iller arası ortak bir çalışmaya açmak, beni yaklaşım olarak da heyecanlandırdı.

Etkinliğin ilk bölümünde çevrimiçi konuk, Hayal Gücü Merkezi’nin fikir mimarı Emre Alettin Keskin’di. Bizlere, Van’da bir resim öğretmeni olarak başlayıp sosyal girişimciliğe evrilen öğrencilerle etkileşimli bir öğrenim modeli sundu. Yapabilirim meclislerinden düşünme alanına, soru-merak kütüphanelerinden çocuktan çocuğa akademiye kadar faaliyet alanlarını anlattı. “Cesur olmak bir özellik ama cesaret etmek öğrenilebilir bir şey,” diyen Emre Bey “Çocuk fikirleriyle öğrenme ve sosyalleşme mekânı nasıl kurulabilir?” sorusunun peşinden gitmeye cesaret etmiş. Çocuklarla gerçek olmayı, bağ kurmayı, anlam odaklı olmayı, ortak inanç geliştirmeyi, birlikte üretip karar vermeyi, inisiyatif tanımayı, fırsat yaratmayı, becerileri öne çıkarmayı, saygı duymayı, tavsiye istemeyi, toplulukların oluşmasına destek vermeyi, tanımlanmış boş alan bırakmayı öğrenmiş. Bir de “İnsan katkıda bulunduğu yere ait hisseder,” diyor Emre Bey, belki Fibula’nın kurguladığı panel de oyuna ve fikir alışverişine davet eden formuyla başka bir aidiyet zemini tesis etmiştir katılımcılara.

Panelin ilk oturumundaysa “Küresel Dünyada Çocuk Yayıncılığı Nasıl Yapılıyor?” sorusuna cevap aradık. Moderatörlüğünü Kelime Yayınlarının kurucusu Asya Çağlar’ın üstlendiği konuşmada sırasıyla, Uluslararası Kitap Fuarları ve Tanıtım Şubesi Şube Müdürü Şule Aygün, Kovan Ajans Kurucusu Beste Bal ve yazar Tülin Kozikoğlu söz aldılar. Şule Hanım devletin yayıncılık desteklerinden ve müdürlük olarak kendilerinin gerçekleştirdiği faaliyetlerden istatistikleriyle birlikte bahsetti. Beste Bal yayıncılıkta ajansın iş tanımlarına değindikten sonra kendi faaliyet alanının daha çok illüstrasyona yaslandığını, sanatçı menajeri gibi çalıştıklarını ifade etti. Yazar Tülin Kozikoğlu ise Asya Çağlar’ın sorusu üzerine onlarca dile çevrilen yazarlık tecrübesini ve yayıncılık gözlemlerini anlattı. Yazı ve konuşmalarda intihale dikkat çeken Kozikoğlu, çocuk yayıncılığının aslında en rekabetsiz alan oluşuna, tüm yayıncıların birbirini destekleyen bir tutum içinde olması gerektiğine değindi. Instagram’ın global ve yerel ağlarda kullanım değerinin altını çizdi.

 

 

İkinci oturumda konu “Çocuk Yayıncılığında İnovatif Olmanın Yolları”ydı. Yazar Şimal Gürtekin’in modere ettiği oturumda ben de Çocuk Yazını tecrübemi aktardım. Usturlab’ın kurucusu Sümeyye Ceylan, deneyim odaklı yayıncılığa, duyu ve orman merkezli öğrenime dikkat çekti. Wittgenstein’ın dil felsefine atıfta bulunan Ceylan, dilin imkânlarından ve hayatta dille temsil edilemeyen olgulardan söz etti. Cansu Demirbağ’ın Ayda ve Kızılgerdan kitabından da tanıdığımız doğanın müthiş şarkıcı kuşlarından kızılgerdanın sesini dinleterek katılımcılardan bu sesi yazmalarını istedi. Son olarak yazar Ahmet Melih Karauğuz “Teknoloji Odaklı Çocuk Yayıncılığında Yapay Zekânın İşlevi” başlıklı konuşmasında yapay zekânın yerli yerince ve kararınca kullanıldığında yayıncılığa nasıl bir ivme kazandırabileceğine ilişkin yapay zekânın potansiyelini açığa çıkaran örnekler gösterdi.

Son oturumda editör ve yazar Didem Demirel’in moderatörlüğünde çocuk kitapları bir de fenomen olarak konuşuldu. İçerik üreticisi Muhammet Yılmaz dijital medyanın önemine dikkat çekti. “Bir Bavul Kitap” örneğiyle Murat Moroğlu yanında getirdiği kitap seçkisinden pasajlar da okuyarak çocuk kitaplarıyla her yaşa hitap etmenin yöntem ve koşullarından söz etti. Metin Özdamarlar’ın da yer aldığı bu oturum, okuma kültürünün şekillenmesinde ve yayılmasında okur inşasının ve gerçeklik temsilinin altını bir kez daha çizdi. Yayıncıların nitelikli kitap üretimindeki sorumluluklarını bizlere hatırlattı. Her birlikte bir hatıra fotoğrafı çektirerek Konya’dan ayrıldık.

Samimi, enerjik, iş birlikçi, inovatif, aktif, oyunlu, dolu dolu bu programda yayıncılığı yeniden ama bu kez bakmadığım bir yerden; yeni medya, hayal gücü, instagram ve yapay zekâ bağlamında düşünmek ufuk açıcıydı. Pandeminin de etkisiyle uzun zamandır yüz yüze etkinliklere katılamıyordum. Toplantı vesilesiyle Çocuk Yazını çevrimiçi buluşmaları aracılığıyla görüştüğüm birçok isimle de artık tanış olduk. Fibula’nın kurucusu Reyyan Büyükgümüş ve ekibine; Sosyal İnovasyon Ajansı’nın direktörü Ali Güney ve ekibine bu güzel organizasyon için tekrar teşekkür ederim.