Dosya

12 Devrimle Çizgi Romanı Yeniden Keşfetmek

Çizgi Romanın Yeniden Keşfi (Reinventing Comics) Nisan 2021’de Sırtlan Kitap tarafından S. Emre Yavuz çevirisiyle yayınlandı.

Çizgi Romanın Yeniden Keşfi (Reinventing Comics) Nisan 2021’de Sırtlan Kitap tarafından S. Emre Yavuz çevirisiyle yayınlandı. Kendisini “çizgi romanın sadık bir kulu” olarak niteleyen Scott McCloud tarafından yazılan kitap, yazarın 1993 yılında yayınladığı Çizgi Romanı Anlamak kitabının devamı gibi görünse de ilk kitaptan faklı bir konuya yöneliyor. Yazar Çizgi Romanı Anlamak’ta çizgi romanın içsel dinamiklerini tarafsız bir gözle anlatırken Çizgi Romanın Yeniden Keşfi’nde türün dış dünyada yaşadığı bazı değer yargılarını da işin içine katarak anlatmaya çalışıyor. Çizgi Romanın Yeniden Keşfi, 2000’li yılların başında dijital dünyanın vadettikleriyle beraber çizgi romanda gerçekleşmesi gereken 12 devrimden bahseden sadece çizgi roman tutkunlarının değil bu dünyayı merak eden her okurun sorularını cevaplayabilecek türden bir başvuru kitabı. Yazar çizgi romanın imkânlarından, bu imkânların ne kadar sınırlandırıldığından bahsederken sanat, teknoloji ve iletişim konularını da bağımsız olarak masaya yatırıyor.

Çizgi romanın uzun bir süre sadece çocuklar için yapıldığını ya da toplum tarafından böyle algılandığından bahseden yazar bu algının zamanla ve verilen yeni örneklerle beraber “çizgi roman artık sadece çocuklar için üretilen bir şey değil” fikrine döndüğünü hatta bazen çocuklar için tehlikeli bir tür olarak suçlanmaya kadar vardığını ifade ediyor. Bir dönem çizgi romanın çocuk suçlarında rolü olduğu gerekçesiyle ABD mahkemelerinde yargılandığını ve bu algının hâlâ ABD’nin birçok bölgesinde geçerli olduğunu da ekliyor (89).

Çizgi Romanın Yeniden Keşfi kurgu dışı bir türde olmasına karşın çizgi roman formatında hazırlanmış. Çalışma masasından okura seslenmeye başlayan yazar sayfalar boyunca âdeta oradan oraya koşturuyor. Girişte “Çizgi Romanı Anlamak” hakkında üç sayfalık bir özetle okuru karşılıyor. Burada çizgi roman fikrinin potansiyelinin ne kadar yüksek olduğunu fakat bu potansiyelin çok kısıtlı bir fikir ve ekipmanla gerçekleştirilmeye çalışıldığını, çizgi romanın halk arasında sanat dışı olarak görülmesine karşın doğrudan iletişimin birkaç yolundan biri olmasının büyük bir önem taşıdığını belirtiyor. Yazara kitlesiyle eşsiz ve samimi bir ilişki kurma fırsatı veren bu türün acımasız bir şekilde harcanmasının ne kadar üzücü olduğunu vurgulayarak bu özeti sonlandırıyor.

Çizgi romanı Hollywood’a sıçramak için bir basamak, hatıra figürleri ve koleksiyon kartları satmak için bir araç olarak görmediğini belirten Scott McCloud amacının çizgi romanı çizgi roman gibi görüp potansiyeline tam olarak ulaşabilmek ve bu yolda kendi potansiyelini de gerçekleştirmek olduğunu söylüyor (7). Kitabı yazdığı dönemde çizgi romanın yaşadığı en büyük tehdidin fırsat eksikliğinden dolayı yeni yetenekler bulmanın zorlaşması ve hoşça vakit geçirmek istediğinde çizgi romana yönelen insan sayısının azalması tespitinde bulunuyor (14).

Kitap iki bölümden müteşekkil: İlk bölümde yazar kendi kuşağının da henüz tamamlayamadığı on iki devrimin dokuzundan bahsediyor. Bunlar: Edebiyat olarak çizgi roman, sanat olarak çizgi roman, yazar/çizer hakları, endüstriyel yenilik, kamuoyu algısı, akademik inceleme, cinsiyet dengesi, azınlıkların temsili ve türlerin çeşitliliği. İkinci bölüm teknolojinin gelişmesiyle hayatımıza giren dijitalleşmenin çizgi romana yansıması üç devrimden oluşuyor: Dijital üretim, dijital dağıtım, dijital çizgi roman.

Birinci bölümün ilk kısmı çizgi romanın bir sanat formu olarak kabul edilmesine yönelik girişimlere ve bu yönde verilen eserlere ayrılmış. Burada çizgi romanın bir sanat olduğunu öne sürenlere ilk olarak çizgi roman sanatçılarının karşı çıkması dikkat çekiyor. Sadece insanları eğlendirmekle görevli olduklarını ileri süren eski çizgi romancılar kendilerini bir sanatçı olarak görmüyorlar. Scott McCloud çizgi romanın okurla olan ilişkisinin edebiyat ve sinemadan çok daha samimi ve aktif olduğunu, içinde barındırdığı imgeler sayesinde okurun kalbine işleme konusunda düzyazıdan daha etkili olduğunu savunuyor. Salt fiziksel formu, içeriği, yazarı veya fiyatı sebebiyle çizgi romanı sanat olarak görmenin eksik olduğunu belirtiyor. Bu kısımda sanatın ne olduğu ve sanatçının nihai amacının ne olması gerektiğini tartıştıktan sonra çizgi romanın sanat kabul edilmesi için yapılacak savaşın yine çizgi roman sayfasında yapılacağı sonucuna ulaşıyor. Tüm ödüllerin, fuarların ve törenlerin o sayfaya bir şey katmayacağını fakat sanatçıya çalışmalarına değer verdikleri mesajını gönderdiği için gerekli olduklarını belirterek bölümü sonlandırıyor.

Yazar edebiyat olarak çizgi roman ile yüksek sanat sayılan çizgi roman arasındaki ayrımı aslında çizgi romanın kendi içinde yaşadığı “yazılar ve çizgiler” ayrımının yansıması olarak görüyor. Kurgu dışı eserlerin çok nadir çıktığını (kitabın yazıldığı dönem için) fakat kurgu yazarları tarafından geliştirilen anlatım araçlarının kurgu dışı anlatılar için de eşit miktarda uygulanabileceğini belirtiyor (41).

Yazar ve çizer hakları konusuna çizgi roman dünyasının kurumsal sömürü ve hayatı tepetaklak olan insanlarla dolu olduğunu, ana akım yayımcıların sadece kendi çıkarlarına olan konularda reform yapmayı tercih ettikleri gibi sorunlarla giriş yapıyor. Yazar sanatçıların ürettikleri eserlerle ilgili icra haklarının kendilerine ait olduğu üzerine maddelerden oluşan bir “Sanatçı Hakları Bildirgesi” yazıyor (62). Çizgi roman dağıtımcılarının sanatçıyı tamamen dışarıda bıraktığından yakınıyor. Aynı şekilde okuyucunun da neyi neden satın aldığını bilme, uygun fiyatlarla alabilme gibi haklarını kapsayan “Okuyucu Hakları Bildirgesi” olması gerektiğini de ekliyor (79). Yine kamuoyu algısı kısmında geniş kitlelerin çizgi romanın sosyal değeri olmadığını ve doğası gereği sadece çocuklar için uygun olduğunu düşündüğünü bu nedenle de muzır yasalarına takılan ve müstehcenlik suçlamasıyla sansüre uğrayan çizgi romanların her zaman olacağını belirtiyor (89).

“Çeşitlilik Mücadelesi” adını verdiği bölümde cinsiyet dengesi, azınlıkların temsili ve tür çeşitliliği konularını ele alıyor. Çizgi romanın özellikle ABD’de uzun yıllar bir “erkekler kulübü” olmaktan kurtulamadığını son yıllarda bu aşılsa da hâlâ bazı çizgi roman dükkânlarının bu ayrımcılığa devam ettiğini belirtiyor. Kadın çizgi roman sanatçılarının eserlerine örnekler vererek artmaları temennisinde bulunuyor. Siyahi kahramanların 70’li yıllardan sonra çizgi romanlarda ara sıra belirmeye başladığını; engelliler, yoksullar, politik olarak ötekileştirilmişler ve hor görülenlerin de çoğunlukla çizgi romanda bir dert anlatma girişimi olduğunu öğreniyoruz. Çizgi roman dendiğinde akla gelenin çoğunlukla süper kahraman hikâyeleri olmasından yakınıyor. Çizgi romanın sadece süper kahramanlar için yaratıldığı tezine katılmıyor öyle olsa şimdiye kadar çoktan bu alanda en iyisinin yapılmış olacağını söylüyor. Özellikle savaş sonrası Japon ve Avrupa çizgi romanının bu tezi çoktan çürüttüğünü ifade ediyor. 90’larda tür çeşitliliğin başladığını otobiyografik, fantastik, polisiye ve aşk çizgi romanlarının artacağını ve daha nitelikli hâle geleceklerini umut ediyor.

İkinci bölümde dijitalleşmenin çizgi roman dünyasını nasıl bir evrime yönelteceğini üç başlıkta ele almış. Bu bölümün girişinde bilgisayar, teknoloji ve iletişim konusundaki birçok gelişme tarihsel bir sıra ile ele alınıyor. Fakat kitap 2000 başlarında kaleme alındığı için yazarın tahmin ettiği bazı gelişmeler günümüzde çoktan gerçekleşmiş, bazıları da hâlâ gelişme aşamasında. Burada yazarın amacı çizgi roman ve dijital medyanın kesişme yönlerini keşfetmek. Dijital devrimlerin bu dünyaya doğan nesil tarafından gerçekleştirileceğine inanıyor. Dijital tuvalin sınırsız revizyon ve ekleme fırsatı tanımasının, çeşitli uygulamalarla çizgi romana eklenecek efektlerin çizgi roman sanatına ne gibi katkıları olacağına örneklerle açıklıyor. On yıl içinde mütevazı araçlar ve yeterli tutkuya sahip olan herkesin çizgi romanın görünümünü sonsuza dek değiştirebileceğinden emin olduğunu ifade ediyor.

Yazar dijital dağıtımın yazar/çizer haklarında bahsedilen dağıtımcının sanatçıyı tamamen dışarıda bırakması sorununa kalıcı bir çözüm üretebileceğine inanıyor. Yayıncı ve okur arasında direkt iletişimin kurulmasının çizgi romanın tamamen dijitalleşmesine bağlı olmasına rağmen en büyük teknolojinin basılı yayın olduğunu ve basılı yayının sadık takipçilerinin sonuna kadar teknolojiden uzak kalmaktan mutlu olacağını da es geçmiyor. Bunu kâğıt ve mürekkebin dijital medyanın asla erişemeyeceği içsel bir estetik kalitesi olduğuna bağlıyor. Yine de bir eserle bağ kurmak için ille de temas gerektiğini düşünmüyor. Dijitalleşmeyle birlikte müzik, resim, sinema, edebiyat ve çizgi roman için tüm gezegenin bir otomata dönüşmek üzere olduğunu öngörüyor. Daha önce bahsettiği devrimlerden hiçbirinin dijital dağıtımdan etkilenmekten kaçamayacağının altını çiziyor. Dijital dağıtım sayesinde çizgi roman tutkunu olmayanlar için tasarlanan çizgi romanların artık yalnızca tutkunların onları görebileceği yerlere saklanmasına gerek kalmayacağına seviniyor.

Dijital çizgi romanlardan bahsederken o dönemin en büyük gelişimlerinden olan CD-ROM ve multimedyaları ele alıyor. Sanal gerçekliğin vaatlerinden (o dönemde henüz hiçbiri gerçekleşmemiş) ve bilgisayar ekranının sunduğu avantajlardan bahsediyor. Burada çizgi romanın ekrandan okunması için onu bölerek tek kutu hâlinde sunmanın çizgi romanın öz kimliğinin dokusunu parçalara ayıracağını savunuyor (215). Çizgi romanların olası en eski örneklerini mağara resimleri, lahit üzeri resimler, sütunlardaki kabartma hikâyeler, duvar halıları olduğu tespitini yaptıktan sonra bunların zamansal harita çizmenin beş farklı yolu olduğunu açıklıyor. Çizgi romanın her engelde başka bir sınırı aştığını ve değişmeyi öğrendiğini sayfanın da bir gün değişeceğini düşünüyor. Bilgisayar ekranının bir tuval olarak sonsuz bir imkân verdiğini kabul ediyor. E-kitap okuyucuların dijital çizgi romanı bir süre yolundan saptırabileceğini de not düşüyor. Son yüz yıldır hiçbir sanat formunun çizgi roman kadar küçük bir kutuda yaşamadığının altını çizerek on iki devrim çerçevesinde kitaba şöyle son veriyor:

Çizgi romanların nihayet olgunlaşmasının ve zanaatın altındaki sanatı bulmasının zamanı geldi. Çizgi romanların gücünün kaynağına saygı duyma ve önümüzdeki perşembe günkü ödemenin ötesine bakma zamanı geldi. Çizgi romanların halka açık yüzünün gerçeği yansıtmasının ve bu gerçeğin yalandan daha geçerli hale gelmesinin zamanı geldi. Çizgi romanların teraziyi dengeye oturtma dünyayı olduğu gibi görüp ufkunu genişletme zamanı geldi. Ve bugünden itibaren hayallerin ötesinde bir formda yeni hayallerin dile getirilmesinde yeni bir nesle yeni yollar bulma zamanı geldi (236-237)

 

Kaynakça

McCloud, Scott. Çizgi Romanın Yeniden Keşfi. Çev. Emre Yavuz. İstanbul: Sırtlan Kitap, 2021.