Dosya

Shingeki On Kyojin- Attack on Titan’da Şiddet Dili

Şiddet, çağımızın dünyasında, tanımı zor yapılan, bir yandan da gündelik hayatın her katmanında belirebilen bir olgudur.

Şiddet, çağımızın dünyasında, tanımı zor yapılan, bir yandan da gündelik hayatın her katmanında belirebilen bir olgudur. Toplumsal hayatın düzlüklerinde şiddetin tanımı geniş bir çeşitlilik yelpazesi göstermemekle birlikte takip edilen birçok sosyal mecrada ve kitapların, filmlerin içeriğinde temsil imkânı bulmaktadır.  Özellikle son zamanlarda izlenme rekorları kıran animelerin ve mangaların birçok türünün şiddet odaklı olduğunu söyleyebiliriz. Oldukça popüler olan Shingeki no Kyojin isimli manga ve animesi Attack On Titan da şiddet içeren kurgusu aracılığıyla kendini okutan ve izleten yapımlar arasında karşımıza çıkmaktadır.

Shingeki no Kyojin, örülmüş duvarların içinde, titan denen dev canavarlardan uzak 100 yıl süren sessizlikten sonra bir gün dev saldırısı sonucu evini ve ailesini kaybeden Eren Yeager’ın ve arkadaşları Mikasa ve Armin’in hayatları çevresinde şekillenmektedir. Ailesini ve evini kaybetmesiyle devlerden almak istediği intikam için yaşamaya başlayan Eren, Keşif Birliği’ne katılmak ve doğduğu dünyada özgürlüğünü kazanmak için çabalar. Devler hakkında bilgi alma ve surlar arkasındaki dünyanın nasıl olduğunu keşfetme görevi Keşif Birliği’nindir. İnsanlık adına kalplerini adayan Keşif Birliği askerlerinin Üç Boyutlu Manevra Teçhizatı ekipmanları ile devlere karşı kazanmaya çalıştığı özgürlüğü konu edinen anlatıda insanlık, kısıtlı imkânlarla devler hakkında bilgi edinmeye çalışmaktadır. Bu uğurda birçok kayıp vermeyi göze alan Keşif Birliği’nin askerleri ise yaşamlarını insanlığın özgürlüğü adına ortaya koymaktadırlar.

Bu manga, Mayıs 2018'de baskıda 74 milyon kopyaya ulaşmış ve en çok satan mangalar listesine adını yazdırmıştır. Sonrasında başarılı bir şekilde animeye uyarlanan Shingeki On Kyojin’in sunduğu ürkütücü dev sahnelerinin yanında kurgusuyla, karakterleriyle ve izleyicilerine kazandırdığı farklı bakış açılarıyla tüm dünyada kendine büyük bir hayran kitlesi edinmiştir. Hajime İsayama’nın ve ekibinin yıllar süren çalışmaları, hikâyeyle daha çok insanı buluşturmuştur. Sonrasında manga başarılı bir şekilde animeye uyarlanır, video oyunları ve Light Novel’ları yapılır. Attack On Titan’ın hem mangasının hem de uyarlamasının büyük bir başarı yakalamasındaki temel ögelerden biri olan şiddet her bölümün kendini farklı şekillerde tekrarlayan motifi olarak kurguda yerini almaktadır.

Şiddet geçmişten günümüze baskı, eziyet, korkutma, sindirme, öldürme, cezalandırma ve bunların yanı sıra başkaldırı şeklinde kendisini göstererek, hemen hemen her toplumda derece derece, ama sürekli bir biçimde günlük yaşamın bir parçası olmak özelliğini korumaktadır. Ne var ki günümüzde farklı olan durum, Jacques Ellul'ün de vurguladığı gibi, failin artık "şiddet bilincine" varmış olmasıdır (91). Attack On Titan manga ve animesinin ana kahramanı Eren, tam da böyle bir bilinçle şiddetin içerisindedir. Titan adı verilen devler tarafından yenen ailesinin görüntülerini gözünün önünden bir an olsun ayırmayan bu genç, intikam için adım attığı yolda gerek geçtiği eğitimler gerekse içindeki bu yangının hep diri olması sebebiyle öznelliğini uygulayacağı şiddet üzere inşa eder.  Lorenz Konrad’ın “Ecce Homo! (İşte İnsan!)” adlı makalesinde değindiği gibi kendisini coşkuyla en yüce olanın hizmetine adayabilen tek canlı varlık olan insan, bunu yapmak için her türlü tehlikeyi göze alarak, yaptıklarını en yüce olan uğruna yapması gerektiği inancıyla örgütlenmeye gerek duyar (77). İşte bu amaçla kurulan Keşif Birliği’nin tüm üyeleri adanmışlıkla yüklü bir şiddetin uygulayıcılarıdır.

Titanların cephesinde ise durum daha ilginçtir. Çünkü titanlar hem doğal bir şiddeti temsil etmekte hem de şiddeti hayatta kalmak ya da nefsi müdafaa için yapmamaktadır. İlk bölümlerden itibaren, titanların hayatta kalmak için insanları yemedikleri bilinmektedir çünkü yediklerini geri kusmaktadırlar. Bu sebeple, titanlar, hayatta kalmak için yemeğe ihtiyaç duymak gibi bir araç olmadan, doğrudan güçlünün güçsüz üstündeki tahakkümünü temsil etmektedirler. Yeme durumunun temsil ettiği şiddeti, insanların devleşerek titanları yeme sahnelerinden de anlayabiliriz.

Serinin ilk bölümlerinde titan ve insanlık karşılaşmasında Eren’in bir titana dönüşmesi ise kaynağı mitolojiden alan bir dönüşümdür. Türk mitolojisinde de sık karşılaşılan bu don değiştirme olayı manga ve animenin başat konusudur. Çünkü kılık değiştirmek yalnızca Eren ile sınırlı kalmaz, hikâyenin diğer adanmış kahramanları da titana dönüşüverir. Böylece karşılıklı şiddette güçler, dengeli bir hâl alır.

Animenin sountrackini oluşturan ezgi ve şarkı sözleri de serinin sunduğu şiddet anlatısını seyircisine doğrudan aktarır:

Toprak çınlıyor ve kızıla boyanıyor
İnsanlar bu trajediyi anımsıyor
Bir yaratıcı mı, yoksa yok edici mi?
Öfkenin kıvılcımlarıyla kılıçlarımızı sallıyoruz
Bu bizim kaderimiz mi, seçimimiz mi?
Bu sıcak rüzgâr kanatlarımızı koparana kadar savaşacağız

Ufukların ötesinde ne bulacağız?

Kan kızılına boyanan toprak, titanlar tarafından yenen insanların trajedisi, insanların teker teker katledilmesinden duyulan öfke ve bu uğurda tükeninceye kadar savaşma arzusunu dile getiren animenin şarkı sözleri birçok bölümün başlangıcında yer alarak seyircisini şiddet içeriğine hazırlar. Sözler kadar melodisinin de yüksek tınısı ve çok sesli enstrümanların tercih edilmesi de animenin şiddet içeriğini tamamlayan unsurlardandır.

Serinin anlattığı konular pek çok açıdan değişkenlik gösterse de aslında ilk bölümden beri vurgu hep aynıdır. Başlarda titan kesmek üstüne başlayan bu seri, bir süre sonra darbe yapmaya ve iç düşmanlarla savaşmaya döner. Ardından animede anlatı titanların içindeki insanlarla savaşmasına evrilir ve nihayetinde, zaman atlamasıyla beraber, uluslararası politikanın çıkmazları ve soykırım gibi konular işlenmeye başlanır. Bu noktada, serinin temelindeki dünya görüşlerinden birisine değinmekte yarar var. O da şu: Dünya acımasız bir yerdir ve güçlüler, güçsüzleri yemek zorundadır. Bu noktada Attack On Titan’ın yazarı Isayama’nın bir çiftlikte büyüdüğünden ve çocukluk yaşantısının dünyaya bakış açısını etkilediğinden bahsettiğini söyleyebiliriz. Bizler, insanlar olarak, hayvanları öldürüyor ve yiyoruz. Dışarıdan acımasız gelse de dünyanın işleyişi böyle sürüyor ve bu bakış seriye doğrudan yansımış durumda. Gerek hayvanın hayvana yaptığı şiddet olsun, gerek titanın insana yaptığı şiddet olsun, gerekse insanın insana yaptığı şiddet olsun, güçlü her zaman güçsüzü yemekte, vegan bir dünya mümkün görünmemektedir.

Animenin finalinde geriye kalan dünya, titan sorunundan arınmış olsa da, onun yol açtığı sorunların tamamından veya insanların şiddeti ile militarizmden arınmış değildir. Isayama, aslında titanların varlığı dolayımıyla şiddeti merkeze alan hâle dönüşmüş bir dünya yazmıştır. Yani karakterlerin dünyayı dost-düşman ayrımına dayalı bir öldürme veya öl düzlemi olarak görmesi, titan döngüsünün yarattığı şiddetin bir sonucudur. Aynı sebepten dolayı, manga ve animesin baş kahramanı Eren sadece iki seçenek görür: Kendi tarafına ya da karşı tarafa soykırım. Yine bu sebepten dolayı, Eren’in en yakın dostu Armin gibi diyaloğa önem veren birisi bile, dünyayı değiştirebilmenin yegâne yolunun birilerini feda etmekten geçtiğini düşünmektedir. Aynı şekilde, diğer arkadaşı Mikasa dünyanın doğal düzeninin “öldür veya öl” olduğunu düşünmektedir.

Nihayetinde Hajime Isayama’nın yazdığı Shingeki on Kyojin mangası ve onun başarılı bir adaptasyonu olan Attack On Titan animesi gerek kurgusunun şiddet dolu içeriği gerekse gerilimi yüksek sahne ve müzikleriyle geniş bir hayran kitlesi yakalamıştır. Şiddetin yalın bir öge olmaktan ziyade tüm serinin belkemiğini oluşturması, seyircisine bu konuyla ilgili daha derin düşünme kapısını aralamıştır. Eren’in intikam arzusuyla titanları kesip onları yok etmeyi varlığının sebebi kılması ve tıpkı Eren gibi acımasız dünyada hayatta kalabilmenin tek yolunu güçlü birer titana dönüşmekte bulan anime karakterleri anlatıda şiddetin olağan yansımalarıdır.

 

Kaynakça

Ellul, Jacques. Cantre Les Violents. Paris: Le Centurion, 1972.

Lorenz, Konrad.Ecce Homo! (İşte İnsan!)”. Cogito (Kış- Bahar 1996): 77.