Soruşturma

"Çizgi roman, manga ve animeler öğünler arasındaki bir dilim pasta gibi, renkli ve heyecan verici."

70’lerden itibaren mangaka denilen manga çizerlerinin içinde kadınların sayısının artmasıyla kadınlara ve erkeklere yönelik olarak bilinen türler arasında geçişler, geleneksel cinsiyet rollerini sorgulayan öyküler ortaya çıktı. Görsel olarak da...

Sıradan bir okur çizgi roman, anime ve mangayı kendi türsel dinamikleri içerisinde nasıl ayırt edebilir? Türler arasındaki muğlak sınırları siz nasıl tanımlar, okursunuz?

Çizgi roman deyince akla ilk olarak Batman, Superman, X Men gibi süper kahramanların maceralarını anlatan Marvel, DC Comics yayınları geliyor. Avrupa’dan da Tenten gibi ülkemizde tanınan birkaç örnek var. Son yıllarda kadın okuyucuların sayısı artsa da ağırlıklı olarak yetişkin erkeklere seslenen türler bu çizgi romanlar. Manga basitçe Japon çizgi romanı olarak adlandırılsa da her yaştan kadın ve erkeklere seslenen, özellikle konu çeşitliliği bakımından çizgi romanlardan ayrılan bir tür. Büyük kentte yaşayan genç bir kadın, yeni okuluna uyum sağlayamayan bir genç, çocuğuyla sorunlar yaşayan bekâr bir baba, işinden emekli olursa hayatının eskisi kadar anlamlı olmayacağından korkan yaşı ilerlemiş bir memur kendi öyküsünü bulabilir mangada. Amerikan çizgi romanlarından farklı olarak süper güçlere sahip olmadan, kötülerle savaşmadan da kendi öykünüzün ve hayatınızın kahramanı olabileceğinizi görürsünüz mangada. Okuyucu açısından en temel ayrım Japon çizgi filmleri olan animelerden de aşina olduğumuz çizim estetiği ve bu konu çeşitliliği. Tarihi destanlardan politik eleştiriye, yemek yapmaktan bir spor/sanat dalında uzmanlaşmaya, hatta manga çizeri olmak için hangi yollardan geçmeniz ve neleri başarmanız gerektiğine kadar aklınıza gelebilecek her konuda bir manga bulabilirsiniz. Yeni bir öykü ilk olarak aylık manga dergilerinde 10-15 sayfalık siyah beyaz çizimler hâlinde basılır. Okuyucu anketlerinde öne çıkan mangalar kitap şeklinde ciltli olarak basılır ve başarısını sürdürürse bir stüdyo tarafından animeye uyarlanma şansı artar. Animenin yapım maliyeti nedeniyle stüdyolar önce manga ya da light novel olarak başarı kazanmış öyküleri ekrana uyarlamaya sıcak bakar. Manganın konu çeşitliliği animeye yansıdığından efsanelerden savaşlara, iş hayatına alışmaktan büyümenin getirdiği yüklere kadar her konuyu ele alan animeler vardır.

 

Manga edebiyatı ve estetiğinden söz edilebilir mi? Mangaka, gekiga, otaku, amerimanga, doujinshi, coss ve crossplay kavramları nedir? Manga üretim ve tüketim dinamiğini düşündüğümüzde bu kavramları ayrı birer aktör olarak nasıl değerlendirebiliriz?

Manga ve animenin sanatsal bir ifade biçimi ve popüler bir tür olmasında mangaka Osamu Tezuka’nın katkısı büyüktür. Özellikle çocuk ve ergen türlerinden aşina olduğumuz uzun bacaklar, büyük gözler, sinematik çizim tekniği, çizim karelerinin kenarlarına düşülen ve okuyucuya sorular soran çizer notları Tezuka’nın mirasıdır diyebiliriz. 1950’lerden itibaren Tezuka dramatik öyküleri ve kamera açılarına benzeyen yakın plan çizimleriyle tüm sektörü etkileyene kadar mangalardaki çizim kareleri bir tiyatro sahnesine benzer şekilde uzaktan ve kahramanların karşı karşıya durduğu şekildeydi. Kahraman öfkelendiğinde alnında beliren ter damlası veya atan damarın çok yakından gösterilerek duygu durumunun vurgulanması, aksiyon sahnelerinde bir tekmenin, hızla ilerleyen topun yakın plan ve birkaç kareye yayılan çizimiyle hareketin etkisinin artırılması manga ve animenin en bilinen görsel özellikleridir. Tezuka’nın türe önemli diğer katkısı ölüm, kayıp, kimlik karmaşası, büyürken yolunu bulmak gibi katmanlı insan öykülerini mangaya dahil etmesi.

70’lerden itibaren mangaka denilen manga çizerlerinin içinde kadınların sayısının artmasıyla kadınlara ve erkeklere yönelik olarak bilinen türler arasında geçişler, geleneksel cinsiyet rollerini sorgulayan öyküler ortaya çıktı. Görsel olarak da manga çizimlerindeki karelerin de sınırlarını bulanıklaştıran, estetik formla oynayan, karakterlerin duygu durumlarını vurgulamak için birden ortaya çıkan çiçekler, rüzgârda savrulan yapraklar gibi bugün iyi bildiğimiz öğeler mangaya dahil oldu ve anime estetiğini de etkiledi.

Gekiga 50’lerin sonlarında ortaya çıkan, genç yetişkinlere yönelik ve gerçekçi üsluptaki çizimleri olan bir manga türü. Daha karmaşık ve gerçekçi öyküleriyle İkinci Dünya Savaşı’ndan çıkmış ve toplumsal-ekonomik pek çok sorunla boğuşan Japonya’da toplumsal gerçekçi bir tarzda hem güncel sorunları, savaş sonrasını hem de feodal dönemi ve savaşa giden süreçteki militarist politikaları eleştirel şekilde ele aldılar. Günümüzde sosyo-politik meseleleri ele alan eleştirel tarzdaki manga ve animelerin ilk örnekleri gekiga denen mangalar olmuş, 60’larda Japonya’da sistem karşıtı öğrenci eylemlerinde gekiga manga karakterleri pankartlarda boy göstermiştir.

Sık sık duyduğumuz “otaku” sözcüğü, anime ve manga hayranlarını tanımlamak için kullanılan olumsuz çağrışımları da barındıran bir tanımlama aslında. Bilgisayar oyunları, anime ve mangayla çok fazla zaman geçiren, sosyalleşmekten çok bu ilgi alanlarına zaman ayırdıkları için "tuhaf" karşılanan kişiler animelerde de karşımıza çıkıyor. Örneğin Otaku’nun Aşkı Zordur adlı manga ve anime uyarlaması 4 otaku gencin aralarındaki aşkı, çatışmaları, çalıştıkları şirkette ve dışarıda yaşadıkları maceraları ele alır.

Amerimanga, manga estetiğini, görsel kodlarını kullanarak çizilmiş, orjinali İngilizce dilinde olan Japonya dışında üretilmiş yayınlardır. Uluslararası manga olarak da tanımlanan Amerimanga, manganın küresel olarak da önemli bir kültürel etki alanına sahip olduğunu gösterir.

Doujinshi özellikle sektöre katılmak isteyen amatör çizerler tarafından bir yayınevine bağlı olmadan kişisel olarak üretilen mangalardır. Özellikle manga ve anime festivalleri kendi öykülerini, çizimlerini hayranlara, profesyonel çizerlere ve dergi editörlerine göstermek isteyen amatör çizerler için büyük fırsattır. Bu festivaller aynı zamanda hayranların sevdikleri anime ve manga karakterlerine dönüşmek için kostüm giydiği cosplay denilen rol yapma oyunları için de uygun yerlerdir. Hayranlar bu festivallere makyaj ve saç tasarımından kendi diktikleri kostümlere kadar zaman ve emek harcayarak hazırlanır, en başarılı cosplay yarışmalarına katılırlar. Crossplay ise cosplay için seçilen anime/manga karakterinin karşı cinsten olduğu, örneğin bir kadının bir erkek manga karakterine benzemek için kostüm giydiği durumlar için kullanılır.

Tüm bu pratikler manga ve animenin geniş kültürel etki alanını ve hayranları da üretim sürecinin bir parçası hâline getiren yaygın katılım ağını gösteriyor. Basılan mangaların alternatif sona sahip ya da bir yan karakteri alıp kendi öykülerinde merkeze taşıyan versiyonlarını çizmek kadar kendi özgün hikâyelerini de basan amatörler, kostüm tasarımları ve yarışmaları, farklı ülkelerde manga estetiğini temel alan eserler, sadece ekonomik olarak değil kültürel olarak da manga ve animenin güçlü türler olduğunu ortaya koyuyor.

 

Manganın alt türlerine baktığımızda içeriğe göre cinsiyetçi temeller üzerine bina edilen bir kategorileşme dikkat çekiyor. Kayıp Keşif Yolculuk: Japon Sineması Manga ve Anime çalışmanızda siz de manganın tarihsel ve kültürel seyri aracılığıyla cinsiyet rollerinin yeniden dağılımından ve türler arasında hem anlatı hem de okurlar özelinde gerçekleşen yakınlaşmalar ve dönüşümlerden bahsediyorsunuz. Eko eleştirel ve feminist yaklaşımlar bağlamında bu etkileşimleri nasıl değerlendirirsiniz?

Manga türleri genç kızlar ve erkekler, yetişkin kadınlar ve erkekler olarak ayrılıyor. Klasik ayrımda genç kızlara yönelik shoujo manga genelde aşk ve büyüme öykülerine yer verirken genç erkeklere yönelik shounen dev robotlar, arabalar ve kahramanlık destanlarını içerir. Ancak geleneksel cinsiyet kalıplarına bağlı kalan öyküler kadar bunları sorunsallaştıran, sorgulayan ve türler arasındaki geçişlerin görüldüğü mangaların da sayısı az değil.

Popüler kültür alanı daima toplumsal değerlerin, beklentilerin, kaygıların müzakere edildiği bir temsil alanı olmuştur. Sektördeki kadın çizerlerin sayısının artması, geleneksel cinsiyet rollerinin sorgulanmaya başlaması, genç kadınların bu geleneksel rollere itiraz etmesi sonucunda yemek yapan, çocuklarının sorumluluğunu taşıyan erkekler ve iş hayatına katılan, yalnız yaşamayı seçen kadınlar daha fazla sayıda mangada karşımıza çıkıyor. Toplum dönüştükçe manga da okuyucuların talepleri ve çizerlerin görüşleri gibi değişiyor. Özellikle 70’lerde sektöre giren kadın çizerlere ve yükselen kadın hareketinin de etkisiyle erkek türleri olarak kabul edilen mecha, bilimkurgu mangalarında kadın türlerine özgü görülen aşk, büyüme, kendine ve dünyaya dair güvensizlik gibi meseleler yer alıyor, keskin sınırlar giderek siliniyor. Karanlık gelecek vizyonlarında olduğu gibi tarihe bakışta da eril militarist değerlerin insanlığı yıkım ve felaketin eşiğine getirdiğini vurgulayan manga ve animeler alternatif bir tarih okuması ve geleceğe yönelik kadın kahramanların önderliğinde uzlaşmacı bir değerler sistemi öneriyor.

 

Anlatı türlerine baktığımızdaysa kültürel bir ortalık, evrensel değer ve mitolojik yaklaşımlar görüyoruz. Siz bu türleri anime bağlamında mahşer, festival ve ağıt olarak yorumluyorsunuz. Bu ayrımlara da değinelim mi?

Susan Napier tüm anime ve mangalarda hangi konuyu ele aldığı, hangi yaş ve cinsiyetten okuyucuya hitap ettiğinden bağımsız olarak türler üstü bir ortaklık görüyor, bunlar geleneksel Japon sanatlarında, felsefesinde, kültürel ürünlerinde gördüğümüz mahşer, festival ve ağıt. Bir anime dev robotları, dünyanın sonunu ya da yeni bir okula uyum sağlamayı öykünün merkezine alabilir, ancak hepsinde otorite temsilinin komik duruma düştüğü, birden olayların tersine döndüğü veya bir grup insanın belirli bir şey için birlikte telaşla çalıştığı komik, karmaşık, renkli sahneler yer alır; bunlara festival anlatısı diyoruz. Mahşer kişisel ya da toplumsal boyutta olabilir, ailenin kaybı, dünyanın sonu, savaş sahnesi ya da okulda zorbalığa uğrayan bir ergenin akranları arasında küçük duruma düşürülmesi gibi… Ağıt sessiz bir yas, nostaljik bir özlem içerir; bazen doğanın güzelliklerinin sessizce takdir edildiği, bazen geçmiş zamanın anılarının hatırlandığı sahneler bu anlatıma örnektir. Bir manga ve anime baştan aşağı bu anlatı türlerinden birinden oluşmaz, ancak biri diğerlerinden daha baskın olarak yer alabilir.

 

Kültürel kimlik bağlamında animeyi değerlendirirken “teknolojik ilerlemeler, vücudun statüsü ve ilişkilere dair sorunlar gibi modern kaygılar pek çok Japon animasyonunun merkezindedir. Ancak bunların yanında anime postmodern bir kaygıyı, kültürel kimlik konusunu da anlatının merkezine alır” diyorsunuz. Buradaki postmodern kaygıyı ve kültürel kimlik meselesini biraz açabilir misiniz?

Japonya, atom bombası ile vurulmuş tek ülke olmasına rağmen İkinci Dünya Savaşı sonrasında kalkınma hamlesi gerçekleştirmiş, savaşın ve yıkımın izlerini silmeye çalışmıştır. Savaş sonrasında ülkedeki işgal güçleri tarafından kahramanlık destanları, samuray öyküleri militarist politikaların tekrar güç kazanmaması için yasaklanırken popüler kültür tarihsizleştirilmiştir. Ekonomik güç ve endüstriyel kalkınmaya odaklanan Japonya’da gerçek anlamda geçmişle yüzleşme, toplumsal düzeyde yaraların sarılması, teknolojik gelişme/çok çalışma/kalkınma eksenindeki modern birey kimliği ile geleneksel kültürün kolektifliği temel alması arasında yeni nesillerin kendilerini ait hissettikleri bir uzlaşma alanı bulması ertelenmiştir. Sadece kuşaklar arası çatışmaya indirgenemeyecek düzeyde bir tarihsel-toplumsal kopuştan, “Japon kimliğini kim ve ne temsil ediyor?” sorusundan bahsedebiliriz burada. Tüm toplumlar kültürel kimliğin modern sonrası dönemde ne olduğu, ulusal bir kültürel kimlikten bahsetmenin mümkün olup olmadığı meselelerini sorgularken Japonya gibi önemli tarihsel-toplumsal kırılmaların yaşandığı bir toplumda bu kaygılar tüm kültürel ürünlerde olduğu gibi manga ve animede de yer bulmuştur. Manga ve anime küresel çapta tanındıkça bu ürünlerin nasıl bir Japonluk temsili sunduğu, Japon gençlerini nasıl etkilediği, hatta gerçekten Japon olup olmadığı tartışma konusu olmuştur.

 

Çocuk edebiyatı gibi yetişkin ve çocuk okuru bir araya getiren bir okuma kültürü manga okurluğu dolayımıyla da mümkün mü? Çocuğa göre mangayı mangalardan ayıran temel unsurlar nelerdir?

Yetişkin bir okuyucu olarak yeni başladığı okula uyum sağlamaya çalışan, ailesiyle sorunlar yaşayan, hayatta kendi yolunu bulmaya çalışan bir gencin öyküsünden de çok şey öğrenebilir, keyifle okuyabilirsiniz. Ergenlere ve çocuklara yönelik mangalarda sıklıkla yer verilen çok çalışarak hedefine ulaşmak, spor ya da sanatta ustalaşarak güçlenmek gibi öyküler her yaştan okuyucuya mucizevi bir güç bahşedilmesini beklemek yerine kendi potansiyeline güvenmek konusunda ilham verebilir. Çocuklara, gençlere ve yetişkinlere yönelik manga arasındaki temel ayrım şiddetin ve cinselliğin öyküde ne kadar yer alacağının, nasıl gösterileceğinin potansiyel okuyucunun yaş grubuna göre belirlenmesidir. Bu bakımdan yaş grubuna uygun seçimler yapılması çocuklar için büyük önem taşıyor.

 

Adaptasyon söz konusu olduğunda anime ve çizgi film estetiğinin temel farkları nelerdir? Bir fenomen olarak Pokemon’u ve türevlerini siz nasıl yorumlar, okursunuz?

Anime estetiği türler arasında değişkenlik göstermekle birlikte en yaygın türlerde kocaman gözler, renkli saçlar, hareketlerin ve duyguların abartılı dışavurumu ve bunların uzun zamana yayılan sahnelenmesi olarak özetleyebiliriz. Anime dizilerin estetiğinde televizyonun haftalık yayın formatına uyum sağlayabilmesi için yapılan seçimlerin de etkisi var. Her haftaya bir bölüm yetiştirmek zorunda kalan çizerler karakterleri şablon şeklinde oluşturup izleyicilerin bu karakterleri birbirlerinden ayırabilmesi için farklı renklerde saçlar, değişik stillerde kıyafetlerle belirginleştirmesi gerekir. Tek bir tekmenin, sahanın bir ucundan atılan topun farklı açılardan çizilmiş çok sayıda kareyle anlatılması da yayın süresini doldurmak için ekonomik bir çözümdür. Anime filmlerde süre baskısını daha az hisseden yönetmenler ekonomik çözümler yerine kendi özgün tarzlarında eser verme şansına sahiptir. Bunun dışında yönetmenlerin stilleri ve animenin konusu da stili belirlemede önemli bir etkendir. Mechalar dev robotların ve arabaların, bilimkurgular ise geleceğin tekno-kentlerinin hiper-gerçek çizimlerine yer verir.

Pokemon ve ardından gelen benzerleri animenin küresel olarak tanındığı, izleyici kitlenin hazır olduğu bir dönemin ürünleri. Sadece haftalık anime serisi olarak değil lisanslı ürünler, oyunlarla medya endüstrisinin önemli ürünlerinden biri. Japon çocuklarının ormanda topladığı böcekleri yarıştırması özellikle kırsal bölgelerde oldukça eski ve yaygın bir pratik. Pokemon bu yerel öğeyi alıp büyüme, arkadaşlık, sevdiklerini koruma ve güç kazanmakla ilgili küresel bir fenomene ve medya yatırımına dönüştürdü. Pokemon’un katmanlı anlatıya sahip sofistike bir anime olduğunu söyleyemeyiz elbette. Hayao Miyazaki, Isao Takahata, Mamoru Oshii gibi ünlü yönetmenlerin filmleriyle kıyaslanacak bir seri değil ancak anlatı yapısı ve hikâye dinamiklerinin en baştan video oyunlarına aşina bir kuşağın ilgisini çekecek şekilde kurgulanmış olmasının bu başarıda payı büyük. Kitlesine sadece izleme değil farklı platformlarda oyuna katılma şansını verdi ve benzerleri de aynı yolu izleyerek cips paketlerinden çıkan karakterlerden akıllı telefonlarda oynanabilen oyunlara kadar geniş bir yelpazede seyirciyi katılımcı hâline getirdiler.

 

Japon manga edebiyatının sektörleşmesini ve Amerika’yla ilişkisini düşündüğümüzde Türkiye’de son dönemlerde çocuk okuru da içine alarak genişleyen manga okurluğunu nasıl değerlendirirsiniz? Edebiyat sosyolojisi bağlamında Türkiyeli okurların manga yönelimi nasıl yorumlayabiliriz? Manga nasıl bir okura sesleniyor ya da nasıl bir okurluk ihtiyacını karşılıyor?

Manga Amerika’da da Türkiye’de olduğu gibi uzun yıllar bir alt kültür öğesi olarak varlığını sürdürdü. Özellikle Amerika’da pazarlama stratejisi olarak mangaların çizgi roman yerine grafik roman raflarında yer almaya başlaması edebi bir tür olarak görülmeye başlanmasında etkili oldu. Böylelikle pazar payı genişledi, çizgi roman festivallerindeki sınırlı kitleyi aşarak edebiyat fuarlarında da yer aldı. Buna ek olarak internetin etkisi manganın okur kitlesinin gelişmesinde en önemli etken diyebiliriz. Türkçe manga okumak isteyenler için seçenekler hâlâ kısıtlı; yeni yayımlanan bir manganın önce popüler olması ve lisans anlaşması için yeterli yatırım yapmaya gönüllü yayıncı bulunması gerekiyor. İngilizce okuyabiliyorsanız lisans anlaşmasını, çeviri için geçen zamanı beklemeden online olarak alıp okumanız mümkün.

Manga özellikle gençler arasında popüler çünkü anime izleyerek büyümüş, manga estetiğine aşina ve internette çok zaman geçiren bir kuşak bu. Mangaların konu çeşitliliğinin yanında sınav sistemini, toplum baskısını, geleneksel cinsiyet rollerini, iş hayatını, gelecek kaygısını, ebeveynlerle ilişkileri, kısacası aklınıza gelebilecek her şeyi sorgulaması, bunu yaparken de alternatifler ve çıkış yolları önermesi, güncel meselelere derhal yer vermesi okuyucu ilgisindeki en önemli etken. Manga çizimlerindeki estetiğin, ilgi çekici ve kimi zaman geleneksel Japon sanatlarından izler taşıyan çizimlerin de etkisi var. Son yıllarda Güney Kore dizileri ve müziklerinin de popülerleşmesine katkı sağladığı bir Uzak Doğu estetiği modası özellikle genç okuyucunun ilgisini çekiyor.

 

Son olarak Çocuk Yazını’nın bu dosyasında sorduğu temel soruyu size yöneltelim, çizgi roman, manga ve animeler çocuk edebiyatının nesi olur?

Hayao Miyazaki animelerin fantezi evreninde geçtiğinde bile gerçek dünyaya dair bilgi içermesi gerektiğini, çocukları gerçek sorunlardan kaçmak için değil animede öğrendikleriyle güç kazanıp gerçek dünyadaki sorunlarla baş etmesi için cesaretlendirmesi gerektiğini söylemişti. Çizgi roman, manga ve animeler öğünler arasındaki bir dilim pasta gibi, renkli ve heyecan verici. Elbette sürekli pasta yiyerek beslenemezsiniz ama pasta yediğiniz o keyifli anlar olmadığında hayat çekilmez olurdu. Çocukların erken yaşta farklı kültürler, gelenekler ve estetik değerler ile tanışması dünyayı daha iyi algılamalarına yardımcı olacaktır. Çizgi roman, manga ve animenin açtığı yolun daha geniş bir alanda okuma, öğrenme, araştırma isteğine çıkacağına inanıyorum.