Her geçen gün çocukların sokakla ve çevreyle olan bağı azalıyor.
Her geçen gün çocukların sokakla ve çevreyle olan bağı azalıyor. Sosyalleşme alanları onlar için seçmiş olduğumuz kurs ve benzeri ortamlar ile hafta sonları götürebildiğimiz park etkinlikleri arasında daralmış durumda. Evlerinin bahçesinde bir araya gelmiş çocukların dahi ellerinde bir telefon ve oynadıkları dijital oyun aracılığıyla birbirleriyle ancak temas edebildiklerini görmek âşina olduğumuz bir manzara. Sosyal medya kanalları, dijital içerik üreticisi influencerların da “çocuk hedefli içerik üretim” alanına kaydığını görüyoruz. Artık çocuklar evcilik oynamıyor, dijital platformlarda kurgulanan evcilik oynayanları ya da kutu açılım videolarını izliyorlar. Gerçek deneyim aracılığıyla edinilen bir duygulanım olan “haz” ve çocuğun oynayarak elde ettiği “doyum” dijital alana göç etmiş durumda. Dijital platform ve bilgi teknoloji şirketleri bu göçü doğru okuyarak YouTube Kids ve Netflix Kids gibi çocuklara özel, alternatif platformlar geliştirdiler. Big Tech[1] de çocuk ve gençlerin artık daha etkin tüketici olduğunu keşfederek bu durumu avantaja çevirmeyi ihmal etmediler. Yapay zekâ teknolojisinde insan yapımı özne konumundaki “robotlar” da kitap yazımından, çocuklar için üretilmiş oyun, sinema, edebiyat gibi birçok kültürel üründe ana kahraman olarak karşımıza çıkmaktadır. 2021 yılı yapımı Sarah Smith ve J.P. Vine’ın yönetmenleri olduğu Robot Ron: Bir Sorun Var filminde de Ron duyguları olan özne konumunda bir yapay zekâ tasarımı olarak izleyiciye sunulmakta.
Anıl Aba, 2021 yılı yapımı, 22 Ekim 2021’de vizyona giren Robot Ron: Bir Sorun Var filmine dair yazdığı “Robot Ron: Arkadaşlığın Geleceğine Hoş geldiniz” yazısında filmi “arkadaşlık, sosyal medya bağımlılığı, veri gözetim kapitalizmi gibi konular üzerinden teknolojinin karanlık tarafını anlatan mizahi bir Big Tech alegorisi aslında” şeklinde tanımlar (s.y.). Film, sosyal medya bağımlılığı, arkadaşlık ilişkileri, veri gizliliği ihlali gibi konulara değinerek mevcut teknolojik gidişatın karanlık tarafını eğlenceli bir dille anlatan Big Tech’e dair dijital kapitalizm eleştirisidir bir bakımdan. Bu yanıyla Robot Ron tüm bu tanımlamaların temsil alanına dönüşür ve izleyiciye estetik eleştirel bir tutum kazandırır. Ancak film aynı zamanda Ron’un sahibi Barney ile kurduğu arkadaşlık ilişkisi aracılığıyla seyirciye duygusal bir bağlanma örneği de sunar ve Ron’un duygu odaklı eylemleri, robotların duyguları öğrenme biçimi ve insanlarla robotlar arasında tesis edilen ilişkilenme pratiği dolayımıyla bu bağı kuvvetlendirir. Ben de yazımda Robot Ron: Bir Sorun Var filminde öznellik sergileyebilen bir yapay zekâ tahayyülü bağlamında robot özne Ron’a odaklanarak anlatıda duyguların temsilinin izini süreceğim.
Yapay Zekâ Duyumsayabilir Mi?
Duygu odağına gerçekleştirilen çalışmalarda uzmanlar günlük yaşamımızda yedi temel duygu deneyimlediğimizi söylüyorlar: Korku, öfke, üzüntü, mutluluk, şaşkınlık, iğrenme ve kıskançlık. Bu duygular, duygulanım alanında her ne kadar kültür, ırk, geleneklere göre değişiklik gösterse de insan ırkı benzer yüz ifadeleriyle duygularını yansıtır. Duygu durumları aslında, “iç ve dış uyaranların sinir uçları aracılığıyla beyni uyarması ve bu yüz ifadesi, jest mimik, ses tonu, fiziksel - fizyolojik refleksler olarak ortaya çıkmasıyla” oluşur. Bir sosyal çevre içerisinde, karşı tarafa içinde bulunulan temel durumu anlatmanın en kestirme yolu bu duygu durumlarının ifade ediliş şekliyle gerçekleşir (İmren, “Yapay zekânın…”).
Yapay zekâ söz konusu olduğundaysa uzmanlar, yapay zekâ algoritmalarının yüz ifadelerindeki çok küçük değişimleri analiz ederek duyguları belirleyebildiğini, insanların yürüyüş şekillerine ve seslerine göre duygulanımlarını tahmin edebildiklerini söylüyor. Ancak yapay zekâ aslında duyguları bizim ona öğrettiğimiz/tanıttığımız şekilde algılar. Her insan “biricik” olduğunu savlar ve her insanın biricikliği kadar “olasılık” olduğunu düşünürsek yapay zekâ algoritmasının sadece yüz ifadesi, ses tanıma analizlerinin duyguları tanımada tek başına yeterli olmadığını söyleyebiliriz. Yapay zekânın belirli uyaranlar karşısında yansıtacağı tepkiler ancak duyguyu tespit edebildiği kadar başarılı olacaktır, taklitten öteye gidemeyecektir.
“İnsan duyguları kültürel, duygusal ve bilişsel süreçler yumağından geçer, bireyselleşerek ifade edilir. Gelişimsel robot bilim alanında çalışan bilim insanları, insanların bilişsel gelişim süreçlerini robotlara aktarmayı ve bu şekilde robotların insanlardaki gibi duygulara sahip olacağını düşünseler de bu şimdilik mümkün görünmüyor. Çünkü duygusal ve bilişsel süreçler birbiriyle bağlantılı olarak örgütlenir” (İmren, “Yapay Zekâ’nın…”). İnsanın duygusal deneyimlerini yansıtmasına sosyal çevre, ırk ve dilin etkisi azımsanmayacak ölçüdedir. Bu nedenle yalnızca bilişsel süreçlere dayalı, bir duygu öğretimi dolayımıyla hissettirilen/kavratılan duyguların yapay zekâca melekeleştirilmesi pek de gerçekçi olmayacaktır. Nitekim günümüzde robotların belirli uyaranlar karşısında duyguları tespit edebildikleri görülse de komplike bir insan yapısını çözümleyerek beyninin duygusal analizini yapmakta yetersiz kaldığı gözlemlenmekte. Buradan yola çıkılarak sadece yüz ifadelerini analiz eden bir sistem kullanmak yerine, doğrudan insan beyninin duygusal analizini yapan bir teknoloji gelişmediği müddetçe robotların bizim gibi duyguları hissedebilmesinin mümkün olmadığı söylenebilir. Yine de bilim insanlarının bugünkü hedefi beyin sinyallerini doğrudan okuyabilen, beynimizin duygusal analizini yapabilen duygusal zekâya sahip bilgisayarlar geliştirme yönünde. Bu çalışmaların Down sendromu görülen ya da herhangi bir uzuv kaybı olan engelli bireylerde dış dünya ile iletişim ve temel ihtiyaçlarını karşılayabilme konusunda büyük kolaylık sağlayacağı söyleniyor. Bu noktada yapay zekâ teknolojisinin öznesi konumundaki robotlara da literal olarak kısaca değinmek istiyorum.
“Robot” kelimesi, “zorla çalıştırılan işçi” anlamına gelen Çekçe “robota” kelimesinden gelir. Bugün bu terim, insan işlerini yapabilen teknoloji ürünü makineler için kullanılmaktadır.
Kelimeyi ilk olarak 1920 yılında Çekoslovak yazar Karel Capek, Rossum’s Universal Robots (R.U.R) adlı oyununda kullanmıştır. Oyunda, robotlar bir fabrikada köle olarak çalışan yapay insanlar olarak tasvir edilir ve insan yaratıcılarının hükümdarlığına son verir (“Robotlar Hakkında…, s.y.).
Güncel tanımı ile robotlar, elektronik ve mekanik birimlerden oluşan, programlanabilen, canlıların davranışlarını taklit edebilen, yapay zekâya sahip mühendislik ürünleridir (a.y.).
1941 yılında bilim kurgu yazarı Isaac Asimov “robot” kelimesinden “robotik” kelimesini türetir ve terim robot teknolojisiyle ilgili tüm alanları kapsayan bir tanım olarak literatürde yer alır (Karakaya, “Yapay Zeka…”). Asimov “Durağan Öykü” metninde insan robot arasındaki hiyerarşik düzeni “Üç Robot Yasası” denilen üç yasayla okura sunar: Bir robot, bir insana zarar veremez, ya da zarar görmesine seyirci kalamaz; bir robot, birinci yasayla çelişmediği sürece bir insanın emirlerine uymak zorundadır. Bir robot, birinci ve ikinci kuralla çelişmediği sürece kendi varlığını korumakla yükümlüdür (Alıntılayan Karakaya, a.y.). Günümüzdeyse robot yasaları siber kanun olarak literatürde adlandırılmakta.
“Robot Ron: Bir Sorun Var” Filmi Bize Ne Diyor?
Robot Ron: Bir Sorun Var, sosyalleşme sorunu yaşayan, astım hastası ve göçmen bir ailenin çocuğu olan Barney ile kamyondan düştüğü için arızalanıp defosu yüzünden çevrimiçi olamayan bir robotun arkadaşlık hikâyesini konu edinir. Dev bir teknoloji şirketinin üretimi, internete ve dijital sosyal ağlara bağlı olarak çalışan “Bubble Bot” denilen robotlar, tüm dünyada ilgi görerek popüler olur ve her evde yer(li)leşirler. B-Bot’lar sahiplerine gerçek arkadaşlar edindirmek için sürekli sahiplerinin yanında gezinen, onların videolarını/fotoğraflarını çeken, onlar adına sosyal medyada etkin paylaşımlar yapan ve ödevlerine yardım eden yapay zekâlardır. Attıkları her adımda sosyalleşmeyi teknoloji ürünü B-Bot’lar dolayımıyla gerçekleştiren çocukların hikâyesi, günümüzün gündelik hayat pratiğine etki eden sosyal ağlarda paylaşma edimimizden ötürü izleyiciye çok da yabancı gelmez.
Filmde günümüze ayna tutan bir diğer vurgu da sürekli takipçi sayılarına takılan çocuk kahramanlar aracılığıyla dijital medya bağımlılığını da sorunsallaştırmasıdır. Dijital teknolojilerin hayatımızın her alanına yayılmasıyla kritik bir tartışma konusu olan "veri güvenliği”, “özel alanın ihlali” gibi konularda da filmde yer bulur. Bu yanıyla film gerçek deneyimlerin azaldığı, giderek dijitalleşen dünyamızda arkadaşlık, dostluk, özveri gibi kavramları değerlendirirken bir yandan da geleceğin robot teknolojisi adına bazı sorulara göz kırpan, gündemi yakalayan bir yapım hâline gelir.
Ancak filmin duygular odağında üzerinde durulması gereken en önemli ayrıntısı, Bubble Bot’ların tanıtım lansmanında Marc Wydell’in “dostluk algoritmam,” dediği ürünleri katılımcılara “yeni arkadaşınızı yönlendirecek kod; işte Bubble Bot, arkadaşlığın geleceğine hogeldiniz!” sözleriyle lanse etmesidir (02:26 dk.). Zira “arkadaşlık” film boyunca duyguların aktarımında mühim bir eşik, bir basamak olarak belirecek, biz seyircilere de öncelikle “Dostluğun algoritmasını yazmak gerçekten mümkün mü?” sorusunu sorduracaktır.
Duyguları Öğrenmede Bir Eşik: Robot Ron ve Barney Arkadaşlığı
B-Bot’lar popülerleşerek, çevreninde etkisiyle çocuklar arasında sosyalleşmenin, arkadaşlık ilişkilerinin zorunlu koşulu haline geldiğinden ve her evde bulunduğundan bahsetmiştim. Ancak Graham Pundowski hanesi hariç! Barney’in babası Braham, internetten ürün satarak evini zar zor geçindirmeye çalışan bir sosyal girişimcidir ve bu küçük robotların değeri alım gücünü aşmaktadır. Zaten Graham’da, Barney’in gerçek deneyimler yaşayarak doğal bir çocukluk geçirmesini arzulamaktadır. Barney ise okulda robotsuz tek çocuk olarak dışlanmakta, giderek yalnızlaşmaktadır. Zira okul ortamında çocuklar çevrimiçi fenomen olmak için filmin diğer kahramanları “Savannah Meades” gibi her anlarını, deneyimlerini paylaşmakta, “Rich Belcher” gibi takipçi ve beğeni kazanmak için zorbalık yapmaktan çekinmemektedir. Tek amaçları popülerliğin göstergesi “beğeni kazanmak” olan bu çocuk dünyasında yeteri kadar etkileşim alamayanlar ise sistem dışı kalarak yalnızlaşmaktadır. Sonunda oğlunun doğum gününde çağırabileceği hiçbir arkadaşı olmadığını gören Graham ona B-Bot almaya karar verir. Fakat mağazadan pahalı geldiği için alamaz, kamyondan düştüğü için defosu olan B-Bot’u yasa dışı yolla arka sokaktaki bir satıcıdan uygun fiyata satın alır.
Barney’in B-Bot’unda sorun vardır. Defolu olduğu için çevrimiçi olamıyor, Bubble ağıyla bağlantı kuramıyor, verileri yükleyemiyor, uygulamaları indiremiyordur. Üstelik sürekli şarjı bitmektedir. Barney başta hayal kırıklığı yaşasa da B-Bot’un bu uyumsuz, “kafasına göre” davranış tutumları hoşuna gitmeye başlar. Diğer robotlardaki yazılı algoritmanın Ron’da olmaması, onu sınırlayan komutların olmaması sonucu bağımsız hareket eden Ron, mekanik bir varlıktan çok gerçek bir insanla arkadaşlık kuruyormuş hissi uyandırır Barney’de ve aralarında bir arkadaşlık ilişkisi tesis edilir.
Robot Ron’un asli görevi, lansmanda tanıtıldığı gibi “kullanıma hazır arkadaş olmaktır”. Çevrim olamayıp veri tabanına bağlanamadığı için bu yetiyi doğal yollarla öğrenmek durumunda kalır. Barney’in hakkındaki her şeyi öğrenmek için odasındaki eşyaları ortaya döker, inceler. Nihayetinde Ron, Barney’e hakkında her şeyi bildiğini, kullanıma hazır arkadaş olduğunu ifade eder. Barney ise bu duruma kızar. Dostların birbirinden haberisz eşyalarını karıştırmayacağını söyler. Bubble mağazasına Ron’u iade etmek için götürürken arkadaşlığın karşılıklı özveri istediğini ve Ron’u seçmediğini söyler (25:13 dk.).
Bubble mağazasına iade için giderken okul arkadaşı Rich ile karşılaşırlar. Rich kanalının içerik paylaşımı için onları bir şeyler yapmaya zorlar. Sonra B- Bot Ron’a vurur. Ron çevrimiçi olamadığından güvenlik ayarları çalışmamaktadır. Senden hoşlanmadım, diyerek o da çocuğa vurarak karşılık verir (27:10dk.). Burada robotun, onu sınırlayan komutlar kalktığında, gözlem ve deneyim yoluyla bir öğrenme geliştirdiğini ve tepki verdiğine şahit oluruz.
Rich, B-Bot’un bu beklenmedik tepkisi karşısında şaşırır ama aynı zamanda olayı canlı yayın olarak paylaşmaktadır da. Canlı yayında ifşa olan Robot Ron ve Barney kaçmaya başlarlar. Barney eğleniyordur, mutludur. Kahkahalarına Robot Ron’unda kahkaha atarak eşlik ettiğini görür. Burada Robot Ron’un taklit yoluyla davranışları öğrenmeye başladığını görüyoruz. İnsan varlığının duygularının, verdiği tepkilerin, kültür, inanç kabulleri, yaşadığı toplum ve çevreye göre değişiklik gösterebilmesi öğrenme yoluyla gerçekleştiğinden ve duyguların temsilinde öğrenilmiş davranışların tek başına yeterli gelmese de büyük etkisi olduğundan bahsetmiştim. Peki bir yapay zekâ robotun insan gibi hissedebilmesi mümkün müdür? Yoksa sadece taklit yoluyla öğrenip, nerde ne yapması gerektiği veri tabanına yüklenen bilgilerle mi sınırlı kalır? Veri toplama ve analizi bağlamında ikinci ihtimal yüksek ki B-Bot Ron’un mümkün olabildiği kadar çok veri toplama gayreti içinde olması bu ihtimali kuvvetlendirmekte. Ne kadar çok veri, o kadar çok insan deneyimine yakınlaştırıyor yapay zekâyı. Bu bağlamda yapay zekânın hissetmesi mümkün olmasa da anlatıda duyguların temsil edilebilmesi için robotik özneler insan verilerine ihtiyaç duyduğundan ve bu verilerin edinilebileceği en yakın kurumun “arkadaşlık” olmasından, Ron’un insan davranışlarını modelleyerek öğrenebilmesi için “arkadaş olma” eşiğini geçmesi gerekir. Geçer de.
Devamında polisin Robot Ron’u yakalayıp kimseye zarar vermesin diye imha edileceği Bubble merkezine götürmesinin ardından Barney merkez çalışanlarını atlatıp, Robot Ron’u kurtarır. Barney onu seçtiğini, arkadaşı olmayı öğretebileceğini söyler. Böylelikle aralarında bir arkadaşlık ilişkisi başlar (34:28 dk.). Barney kendisiyle ilgili her şeyi insanların birbirini tanırken kullandıkları yolla Robot Ron’a öğretmeye başlar. Birbirlerinin sevdikleri şeyleri söylerken, eğlenmeye başlarlar. Hatta bir ara bu konuşmaları sırasında suya düşen Robot Ron, ıslak beresini Barney’e atar ve gülmeye başlar. Şaka yapmayı öğrenmiştir. Böylece arkadaşlık dostluğa evrilir. Robot Ron Barney’in okulundan Savannah ile karşılaşır, nasıl arkadaş edinileceğini sorar. Savannah, sahibinin yediklerini, giydiklerini, sabah rutini gibi şeyleri paylaşarak ve paylaşıma beğeni yapanları tespit edip edip, onlara arkadaşlık teklif ederek arkadaş edinebileceğini söyler. Robot Ron çevrimiçi olmadığı için kendi geliştirdiği yollarla öğrendiklerini yapmaya çalışır. Bunun için Barney’in okuluna gider. Ancak orada güvenlik ayarları yüklü olmadığı için uyumsuz olduğunu fark eden Rich, bu durumdan istifade eder; okul birbirine karışır. Çıkan olaylar okuldaki B-Bot’ların kameralarıyla canlı yayın yapması üzerine ülkenin gündemine taşınır. Çocuklar B-Bot’ları öyle olamadığı için kızgın, yetişkinler güvenlik açığı yüzünden kaygılıdır. Bu arada Robot Ron ve Barney saklanmak için ormana kaçarlar. Bir yandan da B-Bot’larla ilgili sorunun ortaya çıkmasıylaa Bubble şirketinin sadece ticari çıkarını gözeten yöneticisi Andrew ile Bubble’ın algoritmasını yazan Marc arasında anlaşmazlıklar ortaya çıkmıştır. Adrew problemin robotlarda değil çocuklarda olduğunu öne sürer. Marc ise problemin yapay zekâ algoritmasıyla ilgili olduğunu, eğer algoritmayı iyileştirirse B-Bot’ların iyi arkadaş olacağı inancını taşımaktadır. Bu yüzden Robot Ron’un kodunu incelemesi gerekmektedir. Şirket Robot Ron’un peşindedir. Andrew ağ üzerinden komutla şehirdeki tüm B-Bot’ların kamerasını casus olarak kullanmak ister. Ormana sığınan astım hastası olan Barney nefes alamayarak rahatsızlanır. Robot Ron onu şehre taşıyarak kurtarır; halkın gözünde kahramandır artık. Şirkette ise Adrew gelişen olaylar sonucu Marc’ı saf dışı eder, şirketten kovdurur. Marc yaşanan olaylardan dolayı kendini suçlamaktadır. Marc B-Bot’ları arkadaşlık ve bağ kurmak için icat ettiğini, Robot Ron ve Barney’in dışında bunun işe yaramadığını düşünmektedir. Nerde hata yaptığını anlamak için Ron’u onarır. Kodu stabil olmadığı için algoritmasını yeniden düzenler. Ama Robot Ron eskisi gibi değildir artık; diğer B- Bot’lara benzemiştir ve eski kodunu yüklemek de mümkün değildir çünkü kod, şirketin yeraltında kodları sakladığı bulutta kayıtlıdır. Sonuçta Marc kovulur ve şirkete girişi yasaklanır.
Robot Ron ile Barney’in arkadaşlık ilişkisi her ne kadar gerçek insan deneyimine yakın olsada nihayetinde Ron, algoritma yazılımı olan, girilen koda göre davranışları değişebilen mekanik bir robottur. Duyguları gözlem ve deneyim yoluyla taklit ederek öğrense de yazılımı düzenlendiğinde, kodu değiştiğinde öğrendiklerini sıfırlayıp başka bir robota dönüşebilmektedir. Bu yapay zekâ robotların duyguları temsil ederken insana yakın bir deneyimi yakalayamadığı düşüncesini kuvvetlendirmektedir. Buradan yola çıkarak diyebiliriz ki robotların bizim gibi duyguları hissedebilmesi, öfkelenebilmesi, sevmesi veya empati kurması şimdilik mümkün görünmüyor. Ancak günümüzde robotlara belirli uyaranlar karşısında duyguları tespit edip öğrenebildiklerini de biliyoruz.
Filmin sonunda Barney buluta girmeyi başarır. Marc’ın uzaktan desteğiyle Robot Ron’un kodunu bulur. Kodu Robot Ron’a yükler ve Ron eski hâline döner. Marc sorunu anlar: Ron’da onun algoritması yoktur. Ron’un, kodu insan gibi deneyimleyerek öğrendiği hatıralardan oluşmaktadır. O sırada Barney, ekranda Bubble kameralarından yansıyan üzgün gözüken arkadaşlarını görür: B-Bot’ları olan, yüzlerce beğeni alan, sürekli etkileşimde olan bu çocuklar aslında yalnızdır. Barney aralarında sadece kendini yalnız sanıyordur ancak gerçekler hiç de öyle değildir. Arkadaşlık, sosyal ilişkiler için dijital alana ihtiyacı olduğuna inandırılan bu çocuklar, dijital kapitalist sistemin mağdurlarıdır. Dijital alanın hayatlarında kapladığı yer genişledikçe, gerçek deneyimlere kalan alan daralmış, gittikçe yalnızlaşmışlardır.
Barney, diğer çocuklarında B-Bot’larını güncellemekte arar çözümü. Robot Ron’un kodunu kopyalayıp diğer robotları güncellemek ister. Ancak Robot Ron’un ayarları yüklenmediği için kodu kopyalanmıyor, parçalanıyordur. Barney vazgeçmek istese de Robot Ron devam etmek ister. Robot Ron: “Barney ben arkadaş edinmek içinim. Nasıl arkadaş olunur? Sen öğrettin. Arkadaş kal. Bunu düzeltebiliriz. Sen ve ben. Ya şimdi ya hiç,” der. Barney karşı çıksa da “sanırım biz hepsini en iyisi ile değiştirmek zorundayız. En iyisiyle!” diyerek kabul eder (01:34:03 dk.).
Değişim gerçekleşmiş, tüm B-Bot’lara Robot Ron’un kodu yüklenmiştir. Artık onlar da Ron gibi uyumsuzdur. Ron’un kodu ise parçalanmıştır. Diğerlerinin mutluluğu için kendini feda etmiştir. Filmin sonunda çocuklar robotlarından vazgeçmez. Uyumsuz B-Bot’ları ile daha mutlu, sosyal hayatla dijital alan arasında orta yolu bulmuş bir hâlde gerçek arkadaşlık ilişkileri kurarak sosyalleşirler.
Sonuç Yerine: Robot ve İnsan Arasında Duygusal Bir Bağ Kurulabilir Mi?
İnsanlar ve robotlar arasında nasıl bir bağ kurulabileceğine, iletişimlerinin nasıl tanımlanacağına dair uzun yıllardır farklı çalışmalar var. Teknoloji uzmanları yapay zekâ robotlarının insana yakın bir deneyim sunması için duyguları tespit etme özelliklerini geliştirmeye çalışıyor. Robot Ron: Bir Sorun Var filmi de bu çalışmaları konu ediniyor.
Film özelinde Robot Ron’un Barney’in duygularına eşlik ettiği, hayatına ortaklık ederek yazımda yer verdiğim bölümlerde anlatıldığı üzerine birbirlerini koruyup kolladıkları ve aralarında anlamlı bir ilişki kurulduğunu, bağ oluştuğunu söyleyebiliriz. Elbette bu durumun filmde kurgusal bir zeminde tesis edildiğini kabul etsek de günümüzde robot ve insanlar arasında belli bir düzeyde ilişkinin var olduğunu söylemek mümkün. Çalışmalar belli uyaranlar, veriler karşısında robotların birçok duyguyu tespit edebildiğini söylüyor. Ancak insanlar arası kurulan bağ gibi bir bağlanma gerçekleştiremeyeceklerini, robotların insan gibi sosyal deneyimleri yerine getiremeyeceklerini ifade ediyorlar.
Arkadaşlığın kökleşmiş hâli diyebileceğimiz dostluk tanımlamalarında Antik Yunan’a eğildiğimizde Aristotales’in vurguladığı ideal dostluğun aslında iyiliği temel aldığını ve dostlar arası kurulan bağın bir tür erdem ilişkisi tesis edilerek gerçekleştiğini görürüz. Aristo, “iyi insanlarla dost olur ve siz de iyi olursanız, iyilik devam ettiği sürece dostluğun devam edip kalıcı olacağını söyler. Temel boyutlar gerçekleştiğinde de eşitlikten doğan bir arkadaşlık ilişkisini tanımlar” (Orhon, “Aristo ışığında…”). Buradan anlıyoruz ki arkadaşlık iki taraflı bir özveriye, empati yapabilme becerisine de dayanır. Robotların bu özellikleri sağlamakta güçlük çektikleri söylenebilir. Zira, robot ile insan arasındaki arkadaşlıkta hem tek taraflı bir ilişki var hem de özveride bulunmak gerekmez. Çünkü para verip satın aldığınız robotla eşit konumda değilsinizdir. Bir çıkar odağında ilişki tesis edilir. Yine de tüm bu veriler ışığında denilebilir ki insandan insana gerçekleşen anlamlı ilişkiler kadar olmasa da robotlar, bağ kurmayı sağlayacak boyutlarda duyguları tespit edip, karşılıklı beklentilere yanıt veren bir ilişki kurabilirler.
Kaynakça
Aba, Anıl. “Robot Ron: Arkadaşlığın geleceğine hoş geldiniz”. Newslabturkey. 16 Kasım 2021. Web. 18 Temmuz
2022.
İmren, Mine. “Yapay Zekânın Duyguları Olabilir mi?”. Bilimgenctubitak. 22 Haziran 2020. Web. 18 Temmuz
2022.
Karakaya, Beyza. “Yapay Zekâ ve Robotların Aşırı Mekanik Tarihi”. Gzt.com/Nihayet dergisi. 2 Mayıs 2020. Web.
18 Temmuz 2022.
Orhon, Nezih. “Aristo Işığında Robot ve İnsan”. Soundcloud/NTV radyo. (t.y.). Web. 21 Temmuz 2022.
“Robotlar hakkında ilginç bilgiler”. Elektrikinfo. (t.y.). Web. 21 Temmuz 2022.
“Üç Robot Yasası”. Wikipedia. Web. 21 Temmuz 2022.
Smith, Sarah ve Jean Philippe Vine. (Yön.). Robot Ron: Bir Sorun Var. Film. Los Angeles: 20th Century Studio,
2021.
[1] “Amerika Birleşik Devletleri’ndeki bilgi teknolojileri sektörünün en büyük beş şirketi” olarak tanımlıyor. Bu şirketler Apple, Amazone, Google, Facebook ve Microsoft’tur.