Dosya

İnsan, Doğa ve Teknoloji Bağlantısallığının Düşyeri Kitap Gelişen Teknolojiler Serisi’ne Yansımaları

Okul öncesi öykü kitapları yayıncılığı yapan Düşyeri Kitap, Ayşe Şule Bilgiç’in kaleme aldığı Nonyo 8.0’ın Duyargaları metinleri gibi farklı yayın yelpazesiyle çocuklara etkileşimli bir okuma deneyimi sunmaktadır.

Okul öncesi öykü kitapları yayıncılığı yapan Düşyeri Kitap, Ayşe Şule Bilgiç’in kaleme aldığı Nonyo 8.0’ın Duyargaları metinleri gibi farklı yayın yelpazesiyle çocuklara etkileşimli bir okuma deneyimi sunmaktadır. Hem dijital içerik platformu hem de öykü kitabı olan Düşyeri, çocukların güvenli ve çok yönlü gelişimlerine yönelik oyun, video, müzik ve öykü serisi gibi farklı türlerde ürünü çocuk tüketiciye sunarak ebeveyn denetiminde dijital dünyayla tanışmalarını kolaylaştırmaktadır. Düşyeri, dijital etkinliklerinin yanı sıra basılı materyalleri aracılığıyla çocuklara kitap okuma alışkanlığı sağlama, onların dil ve zihin gelişimini destekleme gibi konularda da çocuk okurlara rehber niteliğinde bir yayın politikası gütmektedir.  Bilhassa, farklı seriler kapsamında yaklaşık 23 farklı temayı konu edinen öykü setleriyle çocukların sosyo-psikolojik gelişimine de katkı sunmakta, anlatılarda değişen karakterler ve konular aracılığıyla çocuk okura pek çok problem çözme becerisi, sözcük dağarcığı gelişimi, merak duygusu uyandırma, sorma ve sorgulama becerisi gibi zihinsel becerilerini geliştirecek imkânlar sunmaktadır. Zira “dünyayı değiştirmenin bir insanı değiştirmekle başladığı düşünüldüğünde, çocuk yazın ürünü olarak romanın yalnızca değerler eğitimi açısından değil, geleceğin mimarı olan çocukların yetiştirilmesinde üstelendiği eğitsel işlev” (Genç 145) Düşyeri kitap için ön plandadır.

Genel anlamda Düşyeri kitap serisinin iç ve dış yapı özelliklerine baktığımızda kitabın kapağında bulunan “QR Kod ile Video Kitap Erişimi” yazısı, kitabın interaktif bir özellikte olduğunu okuyucuya sezdirir. Kapakta yer alan “Hata Dedektifimiz ol” ibaresiyle de okurda merak uyandırarak ilgisini henüz okuma deneyimi başlamadan kazandırır. Seri, her temaya özel hazırlanmış kapak resimlerinin yanı sıra seçilen canlı renkler ve büyük punto yazıyla hedef yaş grubunu yakalar denilebilir. Yine her bir metnin ilk sayfasında “Kitap okurken bunlara dikkat edin” şeklinde ebeveynler için hazırlanmış 3 adet yönergeye yer verilir. Bu yönergelerde anlatıda değinilen sözcükler hakkında çocuklarla konuşmaya ve bu sözcükleri cümle içerisinde kullanmalarını sağlamaya yönelik öneriler bulunur. “Düşyeri Sözlük” olarak düzenlenen sayfada öyküde yer alan ve anlatıda inşa edilen temaya uygun bazı kavramların Türkçe açıklamalar örnek cümleleriyle yer alır. Çocuklar ve ebeveynler için anlamı belirsiz veya bulanık olan kavramlar basit bir şekilde ifade edilip örneklerle somutlaştırılır. Yaklaşık 20 farklı yapılandırılmış sözcük çocuğun dil gelişimine destek sunar ve cümle içi kullanımlarıyla sözcüklerin anlamı okurda pekiştirilir. Bu noktada “Her çocuğun tüm gelişim süreçlerinde olduğu gibi dil gelişimi de kendine hastır” (1) söylemiyle de kitabın dil gelişimine yönelik baskın eğilimi de birlikte değerlendirildiğinde serinin çocuk okura bir öykü kitabından fazlasını sunduğunu söylemek yanlış olmaz.

Benzer şekilde ön sayfalarda yer alan “Oku, izle, dinle” bölümü, metne dijital olarak da erişimin sağlanabileceğini ve hatta “hata dedektifi” olunduğu takdirde bu imkâna ücretsiz erişilebileceğini belirtir. Yapılması gereken tek şey metnin içinde gizlenen bir hatayı bulmak ve karekod ile okutarak uygulamaya yüklemektir. Buradaki amaç çocukların hata yapmaktan korkmamalarını sağlamak, dikkat ve odaklanma becerilerini geliştirmek şeklinde yorumlanabilir. Kitabın son sayfalarında bulunan, çoktan seçmeli sorular, boşluk doldurma, boyama, eşleştirme gibi aktiviteler de anlatı aracılığıyla öğrenilen sözcüklerin içselleştirilmesini ve günlük hayatta kullanım pratiği geliştirilmesini sağlar. Öte yandan öykülerdeki konuyla ilgili açık uçlu sorular, çocuğun yeni sözcükleri kullanmasına ve edindiği yeni bakış açısını kendi düş gücüyle yeniden ifade etmesine olanak tanır.

 

Düşyeri Kitap: Gelişen Teknolojiler Serisi

Gelişen Teknolojiler Serisi, fantastik ve bilim kurgu türünde bir öykü kitabı serisidir. Yapay Zekâ Nonyo metniyle başlatılan seri, insanın yapay zekâyla etkileşimi üzerine odaklanır. İlk kitap, Get gezenini ve “dünyada var olan ama gözle görülmeyen sistemleri” (Bilgiç 4) araştıran ve “tüm sistemin ihtiyacı olan teknolojileri üreten” (5) bir topluluk olan Abisliler’den söz ederek başlar. Abisliler’in çok sağlıklı bir topluluk oldukları, glüten içeren hiçbir yemeği yemedikleri ve sağlıklı yiyeceklerle beslendikleri okura anlatılır. Glüten, fiziksel ve zihinsel gelişime zarar veren bir besin olarak tanıtılır. Bu anlatım gerçekleştirilirken “teknoloji”, “glüten”, “zehir” ve “sistem” gibi kavramlar sözlükte yer alır ve metin içinde renklendirilir. Sonrasında Abis takımı adı verilen iki kız, iki erkekten oluşan bir grup araştırmacı tanıtılır: İzgi, Saya, Aka ve Begi. Bu araştırmacılar Get gezeninde çeşitli buluşlar gerçekleştirirler ve bunları topluluklarına tanıtırlar.

 

Get Gezegeninin Siberfeminist Uğrakları

Geleceğin Teknolojileri Serisi dijital teknolojilerin üreticisi olarak erkeklerin yanında kız kahramanları da anlatını merkezine alarak okuyucuyu ve çocukları toplumsal cinsiyet kalıp yargıların ötesinde düşünmeye davet eder. Ancak biraz daha yakın okuma yaptığımızda anlatıda bu tip kalıp yargıların bir kısmının halen geçerli olduğunu görürüz. Şöyle ki çizimlerde İzgi ve Saya’nın canlandırılmasında kum saati vücut biçimi tercih edilirken; Aka ve Begi’de bu temsilin yerini ters üçgen vücut biçimi alır. Yine kız kahramanların saç rengi sarı ve pembe; erkeklerinkiyse turuncu ve mavi olarak resmedilir. Kızlar daha genç kız formunda; erkekler daha çocuksu çizilirler. Öyküde İzgi, en yaratıcı fikirleri bulmasıyla; Saya ise “pembe, harika saçlarıyla ve tüm gezegeni ısıtan gülüşü” ile öne çıkarılır (8). Feminist eleştiri yoluyla söylemek gerekirse bu ayrım cinsiyetçi temsillerin kökleşmiş yapısını ve toplumsal cinsiyet rollerini bizlere bir kez daha sunar.

Toplumsal cinsiyet rolleri “kadınlarla erkekler arasındaki iş bölümü, roller ve kaynakları içeren ve onlara farklı yetenekler, arzular, kişilik özellikleri, davranış düzenleri vb. atfeden” (Bhasin 26) bir eşitsizlik düzeneğidir. Öyküde de sezdirildiği gibi toplumsal cinsiyet rollerinde kadınlar mantıklı olmaktan çok duygusaldırlar. Hem fiziksel hem karakteristik olarak ayrıştırılmaları ikili karşıtlık sisteminin bir yansımasıdır. İkili karşıtlıklarda erkek, birincil cinsiyet; kadın ise ikincil cinsiyettir, yani erkeğin “ötekisi”dir. Bu açıdan düşünüldüğünde serinin söz konusu metninde kadın kahramanların duygusal ve fiziksel açıdan erkeklerin ötekisi olarak kurgulandığını söylemek mümkündür.

Anlatıya dönecek olursak, Abis takımı, ürettikleri teknolojik araçlarla etkileşimde olan birer siborg temsilleridir. Haraway’e göre siborg, insan ile hayvan arasındaki “sınırı bulanıklaştıran”, insanın “başka varlıklarla eşleşmeleri sonucunda oluşan organizma ve makinelerin birleşimi”dir (3-9). Birer siborg olarak yaratılan bu karakterlerin toplumsal cinsiyet rollerine uyumlu tasarlanması siberfeminist kuramın sıklıkla eleştirdiği bir sorundur. Siberfeminizm, tam da bu sorunu, teknolojinin erkeksi imajını ve kadının bu mecradan dışlanmasını sorunsallaştıran feminist kuramlardan biridir. Siberfeminizm, feminist düşüncenin beden ve teknoloji odağında uygulama ve pratiklerini serimleyen bir kilit noktadır. Başka bir deyişle, siberfeminizm, kadınların teknolojik boyutta maruz kaldığı ayrımcılıkla savaşım vermektedir. Ağ tabanlı teknolojilere feminist yöntem analizi uygulayarak feminist mücadeleyi bu alana da taşımaktadır.  Öte yandan kas gücü gerektiren, ağır ve kaba sanayi teknolojisinin aksine, dijital teknolojilerin kadın özgürlüğünü sağlayacağını da ileri sürmektedir. Bu yüzden Plant ve VNS Matrix başta olmak üzere çoğu siberfeminist siber uzamı dişilik özellikleriyle kutsamışlardır. Sadie Plant’in 1997 yılında yayımlanan Zeros+Ones: Digital Women+The New Technoculture çalışmasında belirttiğine göre kadınlar zeki makinelerdir, robotik dişildir, sıfırdır-ikiliklerden arınmış- her zaman ö-tekidir (0-ther)[1]. Siber uzamın, var olan eşitsizlik toplumunda kadınlara özgürlüklerini kazanabilecekleri bir alan yaratabilme potansiyeli mevcuttur.

Siberfeministler çeşitli medya sanatı örnekleri ışığında siborglar, oyunlar ve manifestolar aracılığıyla mevcut düzende seyreden tabu sayılan söylem ve davranışlarla müteşekkil ataerkil kalıpları anarşist ve ironik bir tutumla yıkarak, “Klitoris, matrikse doğrudan bir hattır” şeklinde yeni ve alternatif bir söylem geliştirirler. Bu açıdan siber uzamın en başından dişi olduğunu iddia ederler. Dolayısıyla siberfeministler sanayi teknolojisinde ötelenen kadını, ağ teknolojilerinde üstün tutmaya çalışmış ve kadın özneleri bu alana dahil etmeye çalışmışlardır.

Ancak siberfeminist kuramcıların da belirttiği gibi tarihsel çizgide bilim ve teknoloji çoğunlukla erkekleri öncelemiştir. Bu durum toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin hem bir sonucu hem de bir nedenidir. Judy Wajcman 2004 yılında yayımlanan TechnoFeminism çalışmasında bilim, mühendislik ve teknoloji alanında kadınların eksik temsil edildiğini ve bu sebeple teknolojinin ataerkil bir görünüme büründüğünü belirtir. Yapılan çalışmalar[2] robotların ve yapay zekâ sistemlerinin cinsiyet ayrımcı davranışlarını bulgulamışlardır. Dolayısıyla söz konusu öyküdeyse kahramanlardan Aka mantığı en güçlü; Begi ise turuncu saçlarında duyargaları olan “gözle görülmeyen sistemlerin kâşifi” (Bilgiç 9) olarak verilir. Bu yüzden siberfeminist kadınların yapacağı ilk iş, siber uzamı sahiplenmek ve burada feminist mücadeleyi sürdürmektir.

 

Abis Takımının Teknobilimine Ekoeleştirel Bir Bakış

İnsanlık olarak en derin ümitlerimizi teknolojiye

ama en derin güvenimizi doğaya bağlıyoruz

(Arthur 17)

Yapay Zekâ Nonyo metninde Abisliler geleceğin teknolojilerini üretirken dans ederler. Dans etmek fiziksel bir edim olmasının yanı sıra hem bilişsel hem duygusal bir aktivitedir. Dolayısıyla bu aktivitenin yapılan iş üzerinde de eyleyiciliği vardır. Eyleyicilik, “insan ve insan dışı tüm varlık ve nesnelerin, hatta sistemlerin arasında eşitsiz bir dağılım gösteren, olaylara yön verme kapasitesi anlamını taşımaktadır” (Ağın ve diğer, “Eyleyicilik” s.y.)[3]. Karen Barad insan ve insan dışı kişilerin, olguların oluşmasında eyleyiciliği olduğunu öne sürer (26). Bu anlamda maddenin etkin bir rolü olduğu ve posthümanist bir çerçeveden insanın doğa ile kurduğu bağda düz bir ontolojiyi paylaştıkları söylenebilir. “Bizden farklı organizmaların, inorganik maddenin ya da abiyotik bedenlerin kendi yaşam pratiklerinde ‘bizim gibi yapmıyor’ olmaları, ‘yapamadıkları’ anlamına gelmez” (Ağın 108). Sonuç olarak madde/bedenlerin eyleyiciliklerini görebilmek insanın algılama kapasitesini aşabilir. Ancak bu onların, kendi eyleyiciliklerini yok etmez. Öte yandan bir işi yaparken dans etmek mutlu olmaya eşdeğer ve işin mutluluk verici olduğunu sezdirir. Burada teknolojiye karşı duyulan korkulu duygular yerine olumlu ve destekleyici duygular açığa çıkarılır. Anlatıda Abis takımının teknolojiyi mutluluk ve iyilik için üretmeleri, teknolojiye dair iyimser bir bakış açısı edinilmesini sağlar. Bu bakış, söz konusu öykülerde, genel apokaliptik bilim kurguda yer alan eleştirel veya kötümser bakışa yeğlenir.

Yine Abis takımı, kendi aralarında konuşurken “[a]nnem kopmuş çiçek görünce sevinmez; saksıda çiçek görünce sevinir” (14) sözü üzerinden bir çıkarım yapılır. Daha sonraki diyaloglarında bir mantık algoritması yaparak bilgisayarın kendiliğinden yorum yapabilmesi gerektiği sonucuna ulaşırlar. Anne ve çiçek sözcüklerinin cümle içinde seçimi manidar olmasının yanında ekofeminizme de bir göndermede bulunur. İkicilik (düalizm) mantığına uygun olarak kadın ve doğa arasında bir benzeşme kurma, onu erk/iktidarın karşısında konumlandırma bakımından sömürgecidir. Erkek/kadın, insan/doğa, kamusal/özel gibi düalist yapı da eleştirel ekofeministler için tartışma konusudur. Zira, “Doğa önemsiz, teknoloji toplumunun dikkate almadığı bir artalan olarak büyük ölçüde yadsınır” (Yılmaz 132). Dolayısıyla kadın ve doğa benzerliğinin karşısında teknoloji ve erkek birlikteliği yer almaktadır. Anlatı sonunda ise İzgi öncülüğünde Nonyo adlı yapay zekâ tüm seyircilere tanıtılır. Kitap okuma, şarkı söyleme ve dans etme gibi kategorilerle Nonyo ilişki kurarak birtakım bilgilerden çıkarsama yapabildiğini ve akıl yürütebildiğini gösterir. Çocukların yapay zekâ gibi karmaşık bir sistemi temel bir şekilde anlayabilmesi için verilen bu öyküleme onların hem bilişsel hem de dil gelişimine uygun ve geliştiricidir. Kitabın arkasında bulunan etkinliklerin birinde geçen “Şimdi sen de bir yapay zekâ ürettiğini düşle! Dış görünümü neye benzerdi? Hangi özelliklere sahip olurdu?” soruları makinenin görünümüne dair çocuklardan fikir yürütmelerini istemektedir (26). Bu etkinlik robotların dış görünümünü çocukların düş gücüne sunmak hem onların yaratıcılığını teşvik etme hem de teknolojik dönüşümde onlara aktif bir rol verme anlamında başarılıdır.

Seride yer alan Kuantum Gerçeği metni, kuantum teknolojisi gibi karmaşık bir konuyu ele aldığı için ayrı bir takdiri hak ettiği söylenebilir. Çift yarık deneyinin basit bir şekilde anlatıldığı bu öykü kuantum hakkında çocukların farkındalık kazanmasını sağlar. Foton, parçacık, simülasyon gibi soyut düşünüş gerektiren sözcüklerin somutlaştırılarak öykülendirilmesi ve çift yarık deneyinin görsellerle anlatılması çocukların bilişsel düzeyini geliştiricidir. Böylece atom altı parçacık olan elektronun bir parçacık gibi davranmak yerine dalga gibi davrandığını keşfederler ve gözlemci etkisini yakalarlar. Birbirlerine sordukları “[b]u durumda elektronlar onlara birinin baktığını fark ediyor ve ona göre davranışlarını mı değiştiriyorlar sence?” (Bilgiç 8) şeklindeki soruyla maddenin eyleyiciliğini de keşfederler. Bunu tüm Abisliler’e anlattıklarında kuantum teknolojisi Abisliler’in hem kafasını karıştırır hem de onlara heyecan verici gelir. Bu sayede kitap, okuyucu veya dinleyici olarak çocukların zihninde bir karışıklık oluşmasını ve kuantum gerçeğinin gizemli kapısından içeri girmelerini sağlar.

Bir Robotu Öpmek adlı öyküdeyse robot teknolojisi çocuklara tanıtılarak konuya özgü bazı temel kavramlar öğretilir. Ayrıca kitabın adı robotlar ve insanlar arasındaki ilişkiyi gündeme getirir. Bilim kurgu filmlerinde yapay zekâ ile insanın ilişkisi bazen iyimser bazen kötümser bir eğilim çizmektedir. Ancak söz konusu öyküde bu ilişkinin ikinci eğilime yakın olduğu söylenebilir. Özellikle transhümanist hareket bağlamında sahiplenilen “teknoloji insanı iyileştirecektir” olgusu bu tekno-iyimser görüşe uygun görülür.

Bir Robotu Öpmek’te ev yardımcısı robot Kuni, pembe yanakları, gövdesinde pembe bir butonu olan bir ev işi robotudur. Temizlik, yemek gibi ev işlerini yaptırmak için yanağına bir öpücük kondurup kendinizi tanıtmanız yeterlidir. Çocuklar için “öpme” ve “öpülme” eylemi pedagojik olarak önemli ve hassas bir konudur. Robotun aktive olması için öpülmesi her ne kadar onunla duygusal bir bağ kurma adına olumlu olsa da karşıdakinin rızası dışında yapılan bir edim olduğu için bir yanılsamaya neden olabilir. Ancak canlı veya cansız her madde şeylerin oluşmasında insan ve diğer her şeyle bağlantısal bir ilişkiye giriyorsa, burada robotlar da bir tür hak iddia edemez mi?[4] Madde, gen, atom… Hepsi birer enformasyon, birer bedensellik ve birer eyleyici olarak içinde bulunduğumuz evrenin bir parçasıdır ve insanla bağlantısal bir düzlemde yer almaktadır. Stacy Alaimo’ya göre insan bedenselliğinin ötesinde her şey bedenseldir, “beden ötesi cisimcilik biyolojik, teknolojik, ekonomik, toplumsal, politik ve öteki sistemler, süreçler ve aktiviteler boyunca farklı ölçeklerde üretilir ve bunlarla iç içe geçer” (436). Dolayısıyla artık hayvan ve doğa haklarının yanında robot haklarını da konuşma vakti gelmiştir. Ne yazık ki robot hakları, yeni ve güncel olması nedeniyle eksik ve geliştirilmesi gereken bir konudur.

Kuni’nin, bir ev robotu olarak öpücükle aktive olması kadınların görünmeyen/duygusal emekleri için de bir örnek oluşturur. Kadınların ev içi ücretsiz emeği, ataerkil sistemde karşılık ve değer görmez. Bu kadının eş veya anne olarak severek ve isteyerek yapması gereken bir ödevi olarak düşünülür. Burada bir robota bu rolün biçilmesi yine teknolojik tasarımın eril bakış açısını yansıtır. Kuni, bir tür frekans sistemi sayesinde uzaktan bir uygulama ile komut alabilir. Kuni’nin sunumunu bu defa Sanya yapar ve onu öperek kendini tanıtır. Kuni tasarlandığı ve programlandığı gibi ev dekorundaki tüm dağınıklığı toplar. Aynı zamanda bunu yaparken şarkı söyler. Başka bir deyişle, bu hizmeti yaptığı için şikâyet etmekten çok mutluluk duyar. Kuni, insan efendisine büyük bir bağlılıkla itaat eder. Habermas’ın İdeoloji Olarak Bilim ve Teknik çalışmasında belirttiği gibi bilim ve tekniğin rasyonelliği, içkin bir itaat ettirme veya bir iktidar rasyonelliğidir. Bu da demektir ki, makinenin akıllı bir varlık olabilmesi, onun üreticisine itaat etmesiyle eşdeğerdir.

 

Gelişen Teknolojilerin Transhümanist Eğiliminin Eko-politik Eleştirisi

Seride yer alan Birbiriyle Konuşan Nesneler başlıklı öyküde ise nesnelerin internetini konu edilir ve “Karür” adlı bir dijital makine okura tanıtılır. “Karür, Abis takımının geliştirdiği, tüm evrenin doğasına ulaşabilen özel akıllı bir sistem” (Bilgiç 6), “[b]ir çeşit iklimlendirme sistemi”dir (7). Karür kar üretebilir, yağmur yağdırabilir, tüm bunları özel teknolojik donanımı sayesinde gerçekleştirebilir. Kısacası, Karür doğanın döngüsüne hükmetme veya onu kontrol etme gibi örtük bir gayeye işlerlik kazandırır. Doğal çevreyi ve insanı, kötü ve sorumsuz davranışları yüzünden bozan ve teknolojik ilerlemeyi buna alet eden insan, yine çözümü teknolojide aramaktadır. Bu noktada teknolojiyi bir çıkış yolu olarak seçen transhümanist görüş, söz konusu öyküde karşımıza çıkar. Yetenek ve kapasitesi artırılmış, hastalıklardan arınmış ve mükemmelleştirilmiş insan ve onarılmış doğa düşü ile transhümanizm, insanı ve doğal çevreyi NBIC (Nano-Biyo-İnfo-Cogno) teknolojileriyle donatmayı düşler. Ancak etik önemler alınmazsa kapitalist şirket ve devletler bu hareketle hem gezegenin hem de insanın sonunu getirme potansiyeline sahiptir (Dağ 142). Sonuçta, insanın bozduğu ve tahrip ettiği Dünya gezegenini terk edip uzayda koloni kurma ve sömürme gibi amaçları olan bu hareket ataerkil ve kapitalist zihniyetin ürünüdür. Uzaya ve gezegenlere gönderilen milyonlarca uydu ve keşif araçları transhümanistlerin kâr hırsından öteye geçememektedir.

Saya, Karür’e su yerine şampuan koyunca tüm gezegen köpük içinde kalır. Saya yaptığı hata karşısında Karür’ün içindeki malzemeyle etkileşime geçmesini düşler. “İzgi unutabilir ama bu bir makine olsa unutmazdı” söylemiyle de makineyi kutsar (11). Öykü burada da teknolojinin insanla kurduğu etkileşimde hiyerarşik bir düzlem inşa ederek tahta teknolojiyi koyan transhümanist görüşü destekler. Ancak “bilincin ürünlerini taklit eden makinelerin, kurnaz bilincin bir gün kendisini aldatıp aldatmayacağı bilinmemektedir” (Habermas 21). Bu nedenle insan elinden çıkmış bir makinenin, kendi başına yapabilecekleri insan düşünün ötesindedir. Zira bir işlemcide bulunan transistör sayısının her iki senede ikiye katladığını öne süren Moore yasasına göre “insan zeki bir varlık yarattığında o da kendinden daha zeki varlıkları yaratabilecektir” (Akçay 84). Bu gerçekleştiğinde insanın konumu günümüzdekinden oldukça farklı olacaktır. Ancak bizler “doğayı olası teknik kullanımın nesnesi olarak ele almak yerine onunla olası bir etkileşimin rakibi olarak karşılaşabiliriz. Sömürülen doğa yerine, kardeş doğayı arayabiliriz. Hayvanları, bitkileri ve hatta taşları, iletişimin kopmasıyla yalnızca işlemek yerine, henüz tamamlanmamış bir öznelerarasılık düzleminde onlara öznellik atfedebilir ve doğa ile iletişim kurabiliriz” (Marcuse 38).

Abis takımı söz konusu teknolojik keşifle, “[bir] nesnenin başka bir nesneyi internet aracılığıyla tanıyıp fark ederek, birbirleri ile konuşmalarını, veri alışverişinde bulunmalarını sağlayacak çok akıllı bir sistem dizayn edeceklerdi[r]” (16). Cansız nesneler birbirleriyle iletişim kurup olası sorunların önüne geçebilecek ve insandan bağımsız çalışabilecektir. Bu şekilde insana daha az bağımlı bir sistem oluşturma fikri Karür ile hayata geçirilir. “Robotların, biyonikleri ve nano-teknolojiyi kullanarak doğaya bağımlı olmayan posthuman türleri icat etme amacında olan insanlar kendilerini de posthuman’a dönüştüreceklerdir” (Dağ 46). Karür bu anlamda bir posthuman olarak öyküde hak ettiği koltuğa oturur.

Benzer şekilde Sanki Gözlüğü başlığını taşıyan metinde de trashümanist harekete meyleden bulgulara rastlarız. VR teknolojisinin konu edildiği öyküde Abis takımı görmek istedikleri yerleri önceden modelleyip bilgisayar ortamında var etmeyi planladıkları bir teknoloji keşfederler. Sanki gözlüğü adını verdikleri aletle bu yerlerde dolaşmayı düşler ve bu teknolojinin tıp ve eğitim gibi birçok yerde kullanılabileceğini öne sürerler. Sanal bir uzamdan söz eden bu öyküde yine transhümanist bir eğilim olduğunu fark ederiz. “Transhümanizmin en radikal yönü insanların beyninin, zihinlerinin içeriğini biyolojik olmayan bir varlığa aktarabilecek ve böylece ölümsüzlüğe erişebilecekleri senaryosudur” (Samuelson 17). Bu teknolojiyle çevrenin modellemesini yapan Abis takımının gelecekte planladığı aşamanın bilincin de bilgisayar ortamına aktarılması olması yüksek ihtimaldir. Abis takımı, bu durumda transhümanist görüşe göre posthumana bir geçiş süreci olan transhuman basamağını yaptıkları icatlarla atlayacaklardır.

Bu metinden ayrılmadan önce, karakterlerin özel alanına göz atmakta da fayda var. Nitekim bu öyküde, Abis takımının gündelik hayatı ve evleri resmedilir. Erkeklerin, evde tişört veya pantolon gibi rahat kıyafetler giyerken kızların gömlek ve kazak giymeleri dikkat çeker. Saya’nın kitaplığındaki dantel örtüler ise Aka’nın resmedildiği TV ünitesinde yer almaz. Ayrıca uçak teknolojisinde ve tıp bilimindeki görsellerde doktor ve pilot, erkektir. Buradaki tüm bu göndermeler yine toplumsal cinsiyet rollerine çıkarak, erkek egemen bakış açısının hem edebiyat hem kurgu hem de teknolojide ne denli baskın olduğunu örneklendirir. Uzayın Getirdikleri adlı öyküye geldiğimizde de bu bakış açısının devam ettiği görülür. Abis takımı uzayı keşfetmek için bir gezi planlarlar ve İzgi besin değeri yüksek kavanoz maması geliştirir. Begi ise duyum frekansını yükselten işitme cihazı icat eder. Yine buradaki iş bölümü toplumsal cinsiyet rollerini imler.

Anlatıda keşfettikleri nanoteknolojinin işitme problemi yaşayan insanlar için müthiş bir icat olduğu belirtilir. Daha sonra dijital bir göz olarak kamerayı icat eder ve gezegene tanıtırlar. Gözün yerini alan kamera bir gözetleme aygıtıdır. GET gezegenine dijital bir gözetim sağlamaktadır. Foucault’ya göre gözetleme bir iktidar teknolojisidir. Bir sınırlandırma olarak gözetleme, itaat etmeye alışkın insanlar (kadın/çocuk) oluşan mekanik sistemlerde gelişerek dijital araçlarla günlük yaşantımızın her yanını sarmıştır (104).

Nonyo 8.0’ın Duyargaları olan son kitap duyarga teknolojisini konu edinir. Abis takımı duyularla veri toplar ve araçlara duyarga teknolojisi takmayı düşlerler.  Gezegendeki tüm veriyi toplayarak büyük veriye ulaşırlar. Büyük veri öngörüde bulunup çeşitli durumlarda önlem almayı sağlayabilir. Son sunumda veriyi doğru sonuçlara ulaşıp insandan bağımsız karar verebilecek olanın yapay zekâ Nonyo 8.0 olduğu belirtilir. Ancak veriyi toplayan ve işleyen araçlar yanlı veya eksik veriye neden olabilirler. Bu kusurlu veriler cinsiyet ayrımcılığından başlayarak pek çok sıkıntıya sebep olabilir. Nitekim Perez’e göre tarihsel olarak icat edilen teknik alet edevat erkeksi ve erkeğe uygun olarak dizayn edilmiştir. Bu bakış açısı bilim ve teknolojide cinsiyet veri boşluğuna sebep olmuştur (211). Cinsiyet veri boşluğu, yapay zekâ sistemlerinin hafızasını oluşturan büyük veri için ciddi bir sorundur. “Yapay zekâ sistemlerindeki bu ayrımcı tavır, algoritmayı tasarlayanın ve bir bütün olarak toplumun düşünme şeklinin bir sonucudur” (Aydemir 124).  Cinsiyet veri boşluğu tarihsel olarak var olan bir bakış açısı sonucu oluşmuş bir boşluktur.

 

Sonuç Yerine

“Gelişen Teknolojiler Serisi”nde yer alan her metinde Abis takımı yeni bir icat ortaya çıkarırlar. “Bu kitabı okuyan çocuklar teknolojiyi öğrenen değil teknolojinin içine doğan çocuklar” şeklinde kitabın arka kapağına konuşan Düşyeri kurucusu Bilgiç, “Gelişen Teknolojiler Serisi”nde geleceği şekillendirecek olan teknolojilerden öyküler derlemiştir. Ona göre bu serinin diğerlerinden farkı, geçmişte edinilmiş bilgileri değil henüz tam olarak hayatımıza yeni girmiş olan bilgileri öyküleştirmesidir. Geleceğin teknolojileriyle erken tanışan çocuklar, gelecekte bu teknolojilerin çok daha ilerisinde düş kuracaktır. Kitabın arka kapağındaki bir diğer isim olan Aşkım Kurt ise ebeveynlere hem kitap okuma hem teknoloji kullanımı konusunda rol model olmalarını tavsiye etmektedir.

İnsan, doğayı nasıl kendi ereğine uygun olarak sömürürse, teknoloji de insan elinde aynı amaca hizmet etmektedir. Söz konusu incelenen bu metinler, hâkim toplumsal anlatıdan ırak değildir. Dolayısıyla feminist, ekolojik, politik ve teknolojik yönde yapılan çözümlemelerimizde toplumun ataerkil, sömürgeci ve kapitalist mantığı kendisini örtük yolla göstermiştir. Bu nedenle gelişen teknolojilerin çocukların düzeyine uygun olarak anlatıldığı kitaplar, çocukların dijital teknolojilerle tanışmasını sağlasa da hâkim ideolojik bakışı da aşılamaktadır. Ne yazık ki teknolojinin kültürel imajı, sanayi teknolojisinde olduğu gibi erkeksidir. Bunun sonucu olarak yapay zekâlı sistemlerde ve robotlarda cinsiyet ayrımcı söz ve davranışlarla karşılaşılır. Zira kadınlar, ilk cinsiyetçi iş bölümünden başlayarak makineden, bilimden ve teknolojiden dışlanmıştır. Erkekler ve kadınlar basitçe söylemsel kurgular değil, eşitsiz sömürüye dayalı ilişkilerde temellenmiş maddi varlıkları olan toplumsal gruplardır.

Tekniğin ideolojikleş(tiril)mesi, kapitalist bir mantığa dayandığı için hem doğa hem insan yaşamı için olumsuz bir görünüm taşımaktadır. İnsan etik bir düzlemde yalnızca kendisi için değil içinde bulunduğu doğal çevre için de ideolojik duruşunu sorgulamalıdır. Bilim ve tekniği kendi hırsı uğruna araçsallaştırarak hizmetkarı haline getirdiği bu sosyo-ekonomik koşullarda ekolojik ve politik bakış açısını barışçıl bir yöne çekmelidir. Dolayısıyla gelecek nesli yetiştirirken de bu bakış açısıyla çocuk kitaplarını donatmak önemlidir. Nitekim kitaplar, insanın çok yönlü gelişiminin önemli bir parçasıdır. Yaşamı ve kendi öz bilincini anlamlandırma sürecinde kitapların yol gösterici olduğu unutulmamalıdır.

 

Kaynakça

Ağın, Başak. Posthümanizm: Kavram Kuram Bilim-Kurgu. Ankara: Siyasal Kitabevi, 2021.

Akçay, Elif. Biyoteknoloji Çağında İnsan Kalabilmek. İstanbul: Sarmal, 2022.

Alaimo, Stacy. “Trans-corporeality”. R. Braidotti ve M. Hlavajoya (ed.) Posthuman glossary içinde (435-438).

London: Bloomsbury Academic, 2018.

Arthur, Brian. Teknolojinin Doğası. Çev. İdil Çetin. İstanbul: Optimist - Bilim Tarihi Dizisi, 2011.

Aydemir, Duygu. “Büyük Veri’nin Cinsiyet Veri Boşluğu”. Tarih Bilinci: Tarih ve Kültür Dergisi 42 (2022): 120-

127

Barad, Karen. Meeting The Universe Halfway:Quantum Physics And The Entaglement Of Matter And Meaning.

Durham: Duke University Press, 2007.

Bhasin, Kamla. Toplumsal Cinsiyet. Çev. K. Ay. İstanbul: KADAV, 2003.

Bilgiç, Ayşe Şule. “Yapay Zekâ Nonyo”. Gelişen Teknolojiler Serisi. İstanbul: Düşyeri, 2020.

___ “Bir Robotu Öpmek”. Gelişen Teknolojiler Serisi. İstanbul: Düşyeri, 2020.

___ “Birbiriyle Konuşan Nesneler”. Gelişen Teknolojiler Serisi. İstanbul: Düşyeri, 2020.

___ “Kuantum Gerçeği”. Gelişen Teknolojiler Serisi. İstanbul: Düşyeri, 2020.

___ “Nonyo 8.0’ın Duyargaları”. Gelişen Teknolojiler Serisi. İstanbul: Düşyeri, 2020.

___ “Sanki Gözlüğü. Gelişen Teknolojiler Serisi. İstanbul: Düşyeri, 2020.

___ “Uzayın Getirdikleri”. Gelişen Teknolojiler Serisi. İstanbul: Düşyeri, 2020.

Carpenter, Julie et al. “Gender Representation And Humanoid Robots Designed For Domestic Use”. Int J Soc

Robot. 1. (2009), 261–265. DOI: 10.1007/s12369-009-0016-4 

Dağ, Ahmet. İnsansız Dünya: Transhümanizm. İstanbul: Ketebe, 2020.

Eyssel, Friederike. and Hegel, Frank. “(S)he’s Got The Look: Gender Stereotyping Of Robots”. Journal of Applied

Social Psychology. 42/9. (2012):2213–2230.  DOI: 10.1111/j.1559-1816.2012.00937.x

Foucault, Michel. İktidarın Gözü. Çev. I. Ergülen. İstanbul: Ayrıntı Yayınları, 2012.

Genç, Hanife Nalan. “Köprü Altındaki Aile İsimli Çocuk Romanında Çocuk ve Aile Kavramı”. TYB Akademi Dil

Edebiyat ve Sosyal Bilimler Dergisi. 28/28 (2020):145-160.

Habermas, Jurgen. İdeoloji Olarak Bilim ve Teknik. Çev. M. Tüzel. İstanbul: Yapı Kredi, 1995.

Haraway, Donna. Siborg Manifestosu. Çev. Osman Akınhay. İstanbul: Agora, 2016.

Marcuse, H. Tek Boyutlu İnsan: İleri İşleyim Toplumunun İdeolojisi Üzerine İncelemeler. Çev. A. Yardımlı.

İstanbul: İdea, 2015.

Nomura, Tatsuya. “Robots And Gender”. Gender and the Genome. 1/1. (2017):18-26. DOI:

10.1089/gg.2016.29002.nom

Perez, C. C. Görünmez Kadınlar: Erkekler için tasarlanmış bir dünyada veri yanlılığı ile yaşamak. Çev. M. Şengel.

Epsilon: İstanbul. 2021.

Plant, Sadie. Zeros+Ones: Digital Women+The New Technoculture. London: Fourth Estate,1997.

Samuelson, H. T. Engaging Transhumanism. G.R. Hansell, and W. Grassie (ed.) içinde, Transhumanism and Its

Critics.Kaliforniya, ABD: Metanexus Institue, 2011.10-23.

Sargın Sarbay. “Z. Çelik ile Çeliknaz’ın Reklam Kokan Aşkı: Arçelik Reklamlarında Toplumsal Cinsiyet Rolleri”.

Ankara Üniversitersi İlef Dergisi. 1(2015):95-114. https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/292755

Wajcman, Judy. Techno Feminism. Malden: Polity Press. 2004.

Yılmaz, Çağrı. Ekosinema: Çevreci Film Eleştirisine Giriş. İstanbul: Doruk Yayınları, 2021.

 

 


[1] Plant, burada 0 (sıfır) ile Other (öteki) arasında bir söz oyunu yapar. Türkçeye çevirirken buna uygun olması için “ö-teki” şeklinde yazılmıştır.

[2]Carpenter ve diğerlerinin 2009 yılındaki Gender Representation And Humanoid Robots Designed For Domestic Use; Eyssel ve Hegel’in 2012 yılındaki (S)he’s Got The Look: Gender Stereotyping of Robots;

Sargın-Sarbay’ın 2015 yılındaki Çelik ile Çeliknaz’ın Reklam Kokan Aşkı: Arçelik Reklamlarında Toplumsal Cinsiyet Rolleri; Nomura’nın 2017 yıılındaki Robots And Gender çalışmaları bu duruma örnek verilebilir.

[3] Arpaözü, Zeynep; Aslan, Sümeyye; Bölükbaş, Süleyman ve Ağın, Başak. İnfoGrafik: Eyleyicilik. Thepentacle.org. Web. 2 Ağustos 2021.

[4] Örneğin, Sophia giderek insani yetiler edindirilen yapay zekalı insan biçimli bir humanoid robot. Jimmy Fallon’un programına iki kez çıkan Sophia, taş kağıt makas oyunu, esprileri ve şarkı söylemesi ile izleyenleri şaşkına uğratmıştır. İzlemek için: https://www.youtube.com/watch?v=Bg_tJvCA8zw ve https://www.youtube.com/watch?v=G-zyTlZQYpE&t=508s