Modern insanın yaşadığı hayatın doğasına aykırılığını keşfedişi son yıllarda, büyük ölçüde çocukları da etkileyen bir “doğala dönüş” akımını başlatmış durumda.
Modern insanın yaşadığı hayatın doğasına aykırılığını keşfedişi son yıllarda, büyük ölçüde çocukları da etkileyen bir “doğala dönüş” akımını başlatmış durumda. Şehirli insanın gri binaların farkına varışı ve yeşile kaçış arzusu, pek çok alternatif çözüm yoluyla birlikte tamamen geri dönüşün mümkün olup olmadığına dair tartışmaları da beraberinde getirmektedir. Özellikle metropol tipi yaşam biçiminin bireyde bir çeşit zihinsel dönüşüme sebep olduğunu savunan Georg Simmel’e göre dönüşen zihnin daha az uyaranın olduğu “taşra” yaşamına geri dönmesi bazı uyumsuzlukları da beraberinde getirecektir. Simmel meseleyi bireysel özgürlük bağlamında ele alır ve şehrin sakinlerine taşraya göre daha geniş bir bireysel özgürlük alanı açtığını savunur (317-29). Peter Brown’un Bay Kaplan Yabana Çıkıyor isimli 3-5 yaş arası çocuklara yönelik kitabı da şehrin sağladığı özgürlük alanını sorgulayarak şehirde yaşayanların şehrin kurallarının bunaltıcılığı ve doğa özleminin hissedilmesiyle yaşadıkları ikilemi ortaya koymakta ve bir çeşit uzlaşı önerisi sunmaktadır. Hikâyenin bir kaplan merkeze alınarak kurgulanması ise insanın doğaya karşı kendini konumlandırışını sorgulatmaktadır. Şehir yaşamının dayattığı davranış biçimleri ve kılık-kıyafet meselelerinin bu bağlamda temel çatışma unsurlarını teşkil ettiği söylenebilir.
Neredeyse tamamen görsellerden oluşan kitapta kelimelerin yerini çizimler almış demek yanlış olmayacaktır. Tıpkı bir metnin ardını görmek için dikkatli bir okuma gerektiği gibi bu kitabın mesajının yerine ulaşması için de dikkatli bakmak gerekiyor. Okuyucu kapağın hemen arkasında gri bir duvar karşılıyor. İlk bakışta estetik bir tercih olduğu düşünülebilse de arka kapaktan hemen önceki sayfalardaki kır çizimiyle öykünün meselesine dair bir anlam bütünlüğü oluşturduğu görülmektedir. İlk ve son sayfada görülen griden yeşile geçiş kitabın da genel izleğini oluşturmaktadır.
Kitabı Bay Kaplan’ın ve şehir sakinlerinin dönüşümleri bağlamında üç bölümde incelemek mümkündür. “Herkes, işlerin her zamanki gidişatından memnundu” ifadesiyle başlayan birinci kısımda “usulüne uygun” yaşayan şehir sakinlerinin gri yaşamları görülür. Geyik, kurt, maymun, ayı, sincap, gergedan gibi hayvanlardan oluşan şehirlilerin tamamı griye dönük renklerde resmedilirken Bay Kaplan tüm turunculuğuyla oradadır. 19. yüzyıl modasına uygun kılıklar ve hâllerinden memnun yüz ifadeleri arasında papyonlu bir somurtkandır o. Tekdüze kılıklar ve birbirinin aynı binalar arasında gevşemek ve eğlenmek istemektedir.
Bir gün aklına “yabaninin yabanisi” bir fikir gelir. Bu fikir okura iki tam sayfayı kapsayan tek bir görselle aktarılır: Dört ayak üstünde duran Bay Kaplan. Kendini bu şekilde çok daha iyi hisseder, fakat şehir halkı böyle düşünmez. Tuhaf bakışlara aldırmayan Bay Kaplan günden güne daha da “yabani” olmaya başlar. Çoğunluk onun bu hâlini kabul edilemez bulsa da ilginç bulanların tepkileri de dikkat çeker. Çatılarda gezerken pencereden bakanlar arasında tavşan ve gergedanın “Vay” (Wow), “Yaa” (Hmm) tepkileri alternatif seslere işaret eder. Bay Kaplan’ın bir sonraki adımı ise çizgiyi aşmasına sebep olur. Melon şapkasından ve ceketinden sıyrılır ve “çıplak” gezmeye başlar. Arkadaşları tarafından uyarılır ve eğer böyle davranacaksa bunu yabanda yapmasını söylerler. Beklenenin aksine, bu fikir Bay Kaplan’ın hoşuna gider ve şehrin dışına çıkmaya karar verir.
Buraya kadar grinin hâkim olduğu görsellerin yerini yeşil çimler, ormanlar ve şelaleler alır. Bay Kaplan artık istediği gibi yabani davranabilecek, istediği kılıkta dolaşabilecektir. Bu durumun keyfini bir müddet yaşar fakat zamanla sıkılmaya başlar. Yemyeşil bir çayırın ortasında yalnız ve mutsuzdur. Eski yaşamını özleyip uzaktan şehri izler. Sonunda dayanamaz ve dönmeye karar verir.
Döndüğünde onu arkadaşları ellerinde yeni kıyafetlerle karşılarlar. Çiçek desenli bir gömlek ve rahat bir pantolon giyer. Kitabın çözüm bölümü denilebilecek bu son kısımda yeşil ve grinin uzlaşısı resmedilir. Bay Kaplan’ın “gri” dostları onu yeşil çimlerde karşılar. Şehre döndüğündeyse oradakileri bıraktığı gibi bulmaz. Artık birçoğu kendisi gibi rahat giysiler içinde dört ayak üstünde dolaşmaktadır. Böylece şehrin kodlarının gevşemeye başladığı görülür. Şehir ve “yaban” arasındaki sınır kısmen kalkmıştır. Şehir sakinleri istedikleri zaman yeşil ormanlara gidip istedikleri kadar “yabani” davranabilmektedir.
Yeşil ve grinin uzlaşısı yine de bazı kurallara bağlıdır. Bay Kaplan şehre döndüğünde kuralların gevşediğini görse de orada hâlâ kıyafetler olmadan dolaşılmaz. Tüm hayvanlar ancak şehirden çıkıldığında doğal hâllerinde, kıyafetsiz dolaşırlar. Tabii şapkaları başlarında olmak şartıyla. Bu durum modernitenin icat ettiği boş zaman (leisure time) odaklı tartışmaları da hatırlatır. Şapkalarıyla ormanda koşan hayvanlar modern donanımlarıyla kampa veya doğa yürüyüşüne çıkan şehirlileri anımsatır.
Görsellerle kurulu detaylar anlam derinliği katarak hikâyede gri ve yeşilin karşı karşıya gelişini bir uzlaşı olarak sonlandırır. Simmel’in özgürlük alanı olarak gördüğü şehir yaşamına tam aksi bir bakışla yaklaşan Bay Kaplan Yabana Çıkıyor, şehri katı kuralların ve denetlenmenin mekânı olarak resmeder. Bireylerin arada kalmışlığına bir çözüm olarak gri ve yeşilin, adabın ve doğallığın bir aradalığı önerilir.
Kaynakça
Brown, Peter. Bay Kaplan Yabana Çıkıyor. Çev. Sevin Okyay. İstanbul: Hep Kitap, 2018.
Simmel, Georg “Metropol ve Zihinsel Hayat.” Bireysellik ve Kültür. İstanbul: Metis, 2009. 317-29.