Dosya

Temsilin Sınırlarını Aşmak: Şehrin İstilası, Taşranın Kaybı

Shaun Tan’ın Taşradan Öyküler’i on beş kısa anlatıdan oluşan -özellikle “Anafor” öyküsüyle- Cortazar’la ve Cortazar demişken büyülü gerçekçilik akımıyla birlikte düşünülebilecek bir metin.

Shaun Tan’ın Taşradan Öyküler’i on beş kısa anlatıdan oluşan -özellikle “Anafor” öyküsüyle- Cortazar’la ve Cortazar demişken büyülü gerçekçilik akımıyla birlikte düşünülebilecek bir metin. Büyülü gerçekçiliği, en basit şekliyle anlatı düzleminde gerçekçi bir unsurun ya da bir kaç unsurun bir anda gerçekliğini kırarak farklı seyretmesi olarak tanımlayabilirim. Üst kurmacanın yoğun olduğu, anlatıda anlatının kendisini belirttiği ancak hâlâ bir mitos arayışında olan metinler. Başka bir deyişle gerçekliğin temsilinin o kırılan düzlemin içinde belirmesi büyülü gerçekçilik. Dolayısıyla temsil edilemezliğin acısı da var işin içinde. Bu noktada bana göre Taşradan Öyküler bir tür temsil edilemezliği sergileyen bir metin olarak okura taşranın temsilini değil, taşranın fantastikliğini, modern şehir unsurlarının istilası aracılığıyla sunmakta. O hâlde şöyle sorayım taşra gerçekten var mı?

*Bu yazının devamını, editörlüğünü Meryem Selva İnce'nin ve Havva Yılmaz'ın üstlendiği Çocuk Edebiyatında Mekan, Doğa ve Şehir adlı eserde bulabilirsiniz.