Kritik

Tersine Dünya: Kırmızı’nın Mirası Masalında Gılgamış’ın Ayak İzleri

Masallar, tıpkı kar küreleri gibi kendi dışına kapalı görünen ama içinde sonsuz bir döngünün yaşandığı âlemlere açılırlar. Bu etkiyi yapan, masalların belli bir çerçeve içinde yinelenen kalıplar ve motiflerle kurulmuş olmasıdır.

Masallar, tıpkı kar küreleri gibi kendi dışına kapalı görünen ama içinde sonsuz bir döngünün yaşandığı âlemlere açılırlar. Bu etkiyi yapan, masalların belli bir çerçeve içinde yinelenen kalıplar ve motiflerle kurulmuş olmasıdır. Fakat her ne kadar kapalı devrelere benzeseler de, masalların birbirinden tuhaf ve karmaşık denebilecek yollarla yaşadığımız gerçekliğe bağlandığını görürüz. İşte Kırmızı’nın Mirası, bu yolların sonunda nasıl hayata çıktığını gösteren bir masal olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak bu yazı, Kırmızı’yı yaşanan dış gerçekliğe bakan veçhesiyle incelemek dışında bir şey daha yapmaya yeltenecektir. Bu da Kırmızı’nın Mirası’nın metinsel bir bağlamda öncü bir mit olarak görülebilecek Gılgamış’a nasıl bağlandığını, her iki metni birbirine aşina kılan yapısal özellikler ve metaforik anlatım unsurları üzerinden yorumlamaktır. Dolayısıyla bu çabanın haddi, Kırmızı’nın Mirası’nın özgül varlığıyla masal evreninde işgal ettiği yeri çözümleme arzusu ile bahsi geçen masalları farklı bağlamlarda buluşturacak ve belki başka biçimlerde tanıştıracak olan yeni anlam mecraları bulmaktır.

*Bu yazının devamını, editörlüğünü Meryem Selva İnce'nin ve Havva Yılmaz'ın üstlendiği Metinlerarasılık, Yeniden Yazım ve Adaptasyon adlı eserde bulabilirsiniz.