Filiz Özdem’in[*] hazırladığı ve Emine Bora'nın resimlediği Bir Masal Anlat: 15 Yazar 15 Masalı Yeniden Anlatıyor kitabı ilk olarak Yapı Kredi Yayınları'ndan 2014 yılında yayımlanmıştır.
Filiz Özdem’in[*] hazırladığı ve Emine Bora'nın resimlediği Bir Masal Anlat: 15 Yazar 15 Masalı Yeniden Anlatıyor kitabı ilk olarak Yapı Kredi Yayınları'ndan 2014 yılında yayımlanmıştır. Metinde her masalın farklı yazar veya şair tarafından yeniden yazımlarıyla beraber orijinal hâlinin de bir özeti bulunur. Tanıtım yazısında da belirtildiği gibi masallar "çağdaş yorumlarla" birlikte yeniden yazılmıştır. Hakikaten de bu çok eski masalların içinde birden "Pepe" karakteriyle karşılaşmak, bilgisayar ve tabletlerin bahsini duymak mümkündür. Daha da önemlisi masallarda o dönemlerde olmayan, bugünün tartışmaları veya sorunları da görülür. Yine çoğu masal neredeyse yapı sökümüne uğratılmış veya ters yüz edilmiş vaziyette karşımıza çıkar. Şöyle ki, prense dönüşen kurbağa yerine kurbağaya dönüşen insan görebiliriz. Her yeniden yazımın ardından masalın ilk versiyonunun bir özetinin verilmesi ise değişimin nerede yapıldığını kolaylıkla anlamayı sağlarken bir yandan da okuru düşünmeye sevk eder. Bu noktada masallarda günümüz insanını rahatsız eden noktalar, aslında birçok yerde eleştirilen değer yargıları bu yeniden yazımlarla beraber alaşağı edilmiş bir şekilde karşımıza çıkar. Bu yazıda, yeniden yorumlanan söz konusu bu on beş masalda yapılan göze çarpan değişiklikler üzerinde durulacak ve masallarda hangi noktalarda özellikle değişiklik yapıldığı, yazarın neye işaret etmeye çalıştığı yorumlanmaya çalışılacaktır.
Metin için söylenmesi gereken ilk şey belki de masalların sadece çocuklar için değil de yetişkinler için de yazılmış olduğudur. Zira masalların güncel hâllerinden hemen sonra ilk versiyonlarının özetlerinin verilmesi masallarda eleştiriyle yaklaşılması gereken yerlerin neler olduğuna işaret ediyor gibidir. Aynı zamanda başka masalların, dolayısıyla başka hayatların da mümkün olduğunun mesajı verilir. Zira, bu yeni masallarda kadınların güzelliğine ve evliliğin tek mutlu ve kaçınılmaz son olduğuna dair yapılan vurgular, kötülüğü klasik bir anlatıya çeviren masallar yerine iyiliğin olağan hâle geldiği bir dünya karşımıza çıkmakta. Bu noktada akla ilk olarak şu soru geliyor: Bizler masalların bu versiyonlarıyla büyümüş olsaydık aynı değer yargılarına sahip olur muyduk?
Masalların Dönüşümleri
"Alaattin'in Sihirli Lambası ya da Şişeden Çıkan Cin" masalında Berat Alanyalı anlatılan masaldan haberdar olan bir karakter çizer. Buna göre şişeden cin çıktığında her şey onun istediği gibi olacak sanırken yanılır ve masal bu şekilde ters yüz edilmiş olur. Klasik hikâyenin tam tersi olarak cin, güzel bir sofra, kuş tüyünden yatak ve padişah kızı ister. Masalın içinde "Alaattin'in Sihirli Lambası" masalından haberdar olan bir karakterin varlığı aslında masalı dinleyen veya okuyan için de "ben bu hikâyeyi biliyorum" hissine karşılık "bu senin bildiğin masala benzemiyor" mesajını vererek merak duygusunu canlı tutar. Ayrıca Alaattin’in lise ikiye giden bir çocuk olması masalı güncelleştirir. Anlatıda evlenmek isteyen insanların ve moda programının olduğu televizyondan bahsedilerek günümüz alışkanlıkları da olaya dahil edilmiş olur.
"Kurbağa Prens" masalında ise en önemli öğe değiştirilir. Bu kez aslında kurbağa olup insana dönüşmüş biri tekrar kurbağa olmaya çalışır. Buradan hareketle diyebiliriz ki ne kurbağa olmak bir ceza ne de insan olmak bir ödüldür. Düzenin yerinden edilmesi her şekilde rahatsızlık hissi yaratır. Belki de hâli hazırda içinde bulunulan durum en büyük özgürlüktür. İnsan olmak her zaman bir ödül olmak zorunda değildir. Bu masalda olduğu gibi insana dönüşen bir kurbağa için hayat çok güzel değil aksine önceki alışkanlıklarından mahrum kaldığı için oldukça zordur.
Kitapta yeniden yazılan masallardan biri olan "Rapunzel" ise okura komşunun bahçesindeki marullara aşeren kadının hırsızlık yapan kocasının kötücül örneği yerine marullardan komşusuna veren iyimser kadın rolünü sunar. Ayrıca masala göre cadı tarafından merdivensiz bir kuleye hapsedilen Rapunzel değil de anne ve babasına ders vermek için kendi isteğiyle evden ayrılan bir çocuk profili çizilir. Yine "Parmak Kız" masalında göze çarpan en büyük değişiklik parmak kızın karşısına çıkan prense "hayır" diyebilmesidir. Neredeyse her masalda olumlanan "prenses" olma durumu burada tercih edilmeyip özgürlük vurgusu yapılır: "Olmaz! Kesinlikle olmaz! Hem ben kraliçe falan olmak istemiyorum. En büyük hayalim bir yaprağın gölgesinde karıncalar, tırtıllar, kuşlarla birlikte mutlu olmak. Kraliçe olursam dilediğim gibi gezemem. O yüzden kusura bakma sayın prens. Her şey gönlünce olsun!" (39). Dolayısıyla masallarda başka hayatların da mümkün olduğuna, prenses olmadan da mutlu olunabileceğine, daha doğrusu mutluluğun tek yolunun bir prensle evlenmek olmadığına işaret edilir.
"Kuyruğu Zilli Tilki" masalında da elindeki baltayla ağacı kesen tilki sahnesi yerine bütün ormanın bir olup ağacın kesilmekten kurtarıldığı bir son karşımıza çıkar. Tilkinin evine gittiğinde geniş kaplarda yemek sunulan leylek de tilkiyi kendi evine davet ettiğinde ona yemeğini uzun vazolarda ikram eder "Leylek ile Tilki" masalının asıl hâlinde. Tilkilerin kurnaz ve kötü yaratılışlı olduğu, kötülerinse aynıyla cezalandırılması gerektiği mesajı yerine kitaptaki yeniden yazım örneğinde leyleklerle arkadaş olmak isteyen ve ona ne ikram edeceğini şaşıran bir tilki ile, basmakalıp düşünceleri eleştiren ve önyargıları boşa çıkaran bir anlatıyla karşılaşırız.
Güncel Sorunlara İşaret Eden Masallar
Klasik masalların bazı yeniden yazımlarında içinde yazıldığı dönemden izler görmek mümkün. Masalın önceki hâlinde karşılaşılması mümkün olmayan durumlarla birlikte masal güncellenmiş gibi görünür. Yeniden yazımların da bir çeşit uyarlama olduğunu belirtirsek, "Altın Saçlı Kız ve Üç Ayı" ve "Bremen Mızıkacıları ya da Orman Çalgıcıları" masallarında içinde bulunduğumuz dünyanın yeni sorunlarından olan doğanın zarar görmesine yer verilir:
Pırıl'ın tek üzüntüsü yaşadığı kentte hiç yeşillik olmamasıymış. Çünkü kentin eski yöneticileri uzun zaman önce bütün ağaçları keserek yerine kocaman binalar, yollar, alışveriş merkezleri, gökdelenler yapmışlar. Tek bir ağaç bile kalmadığını gördüklerindeyse iş işten geçmiş. Çünkü bir ağaç fidanının dikildikten sonra büyüyüp ağaç olması çok uzun yıllar alıyormuş. Artık kentte yaşayan insanlar ağaç görmek istediklerinde arabalarıyla uzun yolları aşıyor, kentin dışındaki ormanlık alanlara çıkıyorlarmış (111).
Dolayısıyla masalların ilk versiyonlarında bahsi geçmesi mümkün olmayan güncel sorunlarla yeniden yazımlarda karşılaşılabilir. Özetle söylemek gerekirse yeni sorunların eski masallara uyarlandığını görülür.
Ormanların yok edilip yerine yüksek binaların yapılması sorunu "Bremen Mızıkacıları ya da Orman Çalgıcıları" başlıklı masalda da işlenir. Burada insanlar taş gezegeninden orman gezegenine gelerek istedikleri binaları inşa etmek için ağaçları kesmeye karar verir. Bir köpeğin dilinden günümüz insanının eleştirisi duyulur: "Yemeğimi verirler, bana iyi bakarlar ama ağaca, yaprağa öyle değil. Yıkarlar, keserler, beton binalar yaparlar. Buraya da o yüzden geldiler. Daha sonra gezegeninizdeki tüm ağaçları kesecekler ve yerine dev binalar yapacaklar. Tıpkı Taş Gezegeni'ndeki gibi" (150).
"İhtiyar Denizci ve Saf Köylüler (Kırlangıç ve Küçük Kuşlar)" masalında ise negatif bir fabrika resmi çizilerek fabrika köyün, yeşilin, mutluluğun karşısında yer alır:
"Ve bir sabah fabrikanın makineleri gürültüyle çalışmaya başladı. Uzun bacalarından gökyüzüne kara dumanlar püskürterek... Bugün o köyde, sabahları türküler söyleyerek bağa bahçeye çalışmaya giden neşeli köylüler yok artık. Tan ağarmadan fabrika düdüğüyle yola koyulan, yarı aç, yorgun, neşesiz işçiler var. Hasat zamanı yakılan şenlik ateşleri, zengin akşam yemekleri, sohbetler, eğlenceler, dostluklar bitti. Kıvrılarak akan güzel dereler kurudu, yataklarında incecik akan birer çamurlu su oldu. Göz alıcı meyvelerle dolu bahçelere, verimli tarlalara, bacalarından kara dumanlar püskürten yeni fabrikalar kuruldu. Toprak, su, hava kirlendi. Toprak ürün vermez oldu. Koyunlar, sığırlar, tavuklar hastalanıp öldü. Köylülerin gözlerindeki ışık iyice söndü" (144).
Bir distopya kurularak bitirilen masalda fabrikaların çevreye ve insana verdiği zararlar ise "Kırlangıç ve Küçük Kuşlar" masalı uyarlamasında ortaya konulur. Son olarak teknolojinin getirdiği sıkıntıların işlendiği bir diğer masal da "Fareli Köyün Kavalcısı"dır. Anne ve babaların çocuklarının tablet, bilgisayar, oyun konsolu ile vakit geçirmesinden yakınması üzerine kavalcı tüm teknolojik aletleri peşine takarak onlardan kurtulmalarını sağlar. Masalın klasik hâlinde farelerin köyü ele geçirmesi teknolojik aletlerin insanları ele geçirmesi şeklinde uyarlanmıştır.
Açık Bir Masal Eleştirisi: "Prenses ile Bezelye"
Metindeki yeniden yazım örneklerinde masalların içerisinde küçük noktalarda değişikliklerin yapıldığı görülür. Yine eleştiri getirilen durumlar da hayatın ya bir bölümü, ya da belli sorunlar üzerine yapılan eleştiriler şeklinde karşımıza çıkar. Fakat eleştiri dozu yüksek olan "Prenses ile Bezelye" masalında ise açıkça bir dönem ve zihniyet eleştirisi yapılırken yeniden yazımı yapılan masal aynı olay örgüsüyle devam etmesine rağmen bir anda parçalanarak neredeyse bir anti-masala dönüşür. Masaldaki değişim karakterlerin yer değiştirmesiyle değil de prenses karakterinin tamamen bireyselleşmesiyle oluşturulur. Prenses karakteri neredeyse bir okur hâline gelerek masalı ve beraberinde dönemin zihniyetini sorgular. Prenses, kendisine evlenme teklifi eden prensi eleştirerek henüz daha çok genç olduğunu ve yapmak istediği çok iş olduğunu söyleyerek teklifi reddeder. Ancak dönemin zihniyetini ve dahası masalların genel zihniyetini taşıyan prens onu anlamaz. Prense göre bir kadın için evlenmekten, bir yuva kurmaktan, çocukları olmasından daha kıymetli bir şey yoktur (79). Prenses, babasının da onu evlendirmek istediği için sarayından kaçmıştır. Masalların klasik prensesi kimliğinden vazgeçip gelinliğiyle Kudüs'e yürüyen bir "Barış Gelini" olmayı tercih etmiştir. Bu yeniden yazım, tüm bunların içerisinde feminist eleştiriyi de barındırır. Buna göre yirmi kat çarşafın altındaki bezelye tanesini fark etmek için prenses olmaya gerek yoktur, hassas bir insan olmak bunun için yeterlidir. Ayrıca prenses olmak da o bezelye tanesini fark etmeyi gerektirmez. Prensesler özelinde kadınların yapabileceği tek şey evlenmek, yuva kurmak, çocuk sahibi olmak değildir. Bununla beraber prensesin ne dediğini anlayamayan prens karakteri de küçümsenir. Prens ile prensesin evlenip mutlu bir hayat sürdükleri alışılmış mutlu sonun yerini barış için yürüyen bir prenses alır.
Sonuç
Klasik masalların yeniden yazımlarının yapıldığı bu kitapta masallarda birtakım değişiklikler göze çarpar. Bu değişiklikler masallarda güncel sorunlara yer verilerek günümüze uyarlanması şeklinde karşımıza çıkarken bazen masalın yapısının tam tersi şeklinde değiştirilmesi biçiminde de görülür. Klasik masallarda karşılaşamayacağımız günümüz sorunları yeniden yazımlarda görünür hâle gelir. Teknolojik aletlerin götürdükleri, yeşilin yok edilip binaların çoğalması gibi problemler masallarda yerini alır. Karakterler beklenen tepkileri vermek yerine kendileri gibi olup alışılan kalıbın dışında davranırlar. Artık Alaattin bir padişah kızıyla evlenmeyi dilemez. Onun en büyük başarısı annesiyle beraber mutlu bir şekilde hem okuyup hem çalışmaktır. Artık kızlar bir prens gördüğünde hemen evlenip mutlu olmak yerine özgür olmayı, kendi olmayı tercih etmektedir. Mutluluğun tek yolu prenses veya prens olmak değildir. Yeniden yazımlarda altı çizilen durum, “kendi olmak”, “özgür olmak”tır. Masalların belli noktalarında küçük eleştiriler göze çarpar. "Prenses ile Bezelye" masalındaysa bu eleştiri dönemin zihniyeti ile beraber masalın kendisini de kapsar.
Kaynakça
Özdem, Filiz (Haz.). Res. Emine Bora. Bir Masal Anlat: 15 Yazar 15 Masalı Yeniden Anlatıyor. İstanbul: Yapı
Kredi Yayınları, 2018.
[*] Bu yazı metindeki bütün masalların değerlendirmesini içerdiği için metni hazırlayan Filiz Özdem'in adı referans olarak verilmiştir. Masalların yazarları sırayla: Berat Alanyalı, Betül Dünder, Betül Tarıman, Doğan Yarıcı, Elif Sofya, Faruk Duman, Filiz Özdem, Gürsel Korat, Müge İplikçi, Nalan Kiraz, Neslihan Önderoğlu, Ömer F. Oyal, Semra Topal, Tuncer Erdem, Zeynep Köylü’dür.