Dosya

Yerli ve Milli Unsurlar Barındıran Bir Masal Derlemesi Örneği: Billur Köşk Masalları

Billur Köşk Masalları, Tahir Alangu tarafından 1961 yılında yeniden derlenen bir masal kitabıdır. Masallar sadece Alangu tarafından değil, alanında uzman birçok kişi tarafından da derlenmiştir.

Billur Köşk Masalları, Tahir Alangu tarafından 1961 yılında yeniden derlenen bir masal kitabıdır. Masallar sadece Alangu tarafından değil, alanında uzman birçok kişi tarafından da derlenmiştir. İlk bilinen nüshası 1899 yılında İstanbul’da Georg Jakop’un eline geçmiştir. Billur Köşk Masalları, o yıllarda Osmanlı’nın en uzak köylerine bile yayılan kimin tarafından yazılıp derlendiği belli olmayan ve uzun yıllardır tekrar tekrar alımlanan bir masal kitabı olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak bu kitabı diğer masal kitaplarından ayıran temel şey ise ilk derleme masal kitabı olmasıdır.

Billur Köşk Masalları, on dört farklı masaldan oluşmaktadır. “Muradına Eremeyen Kız”, “Muradına Eren Kız”, “Ağlayan Nar ile Gülen Ayva”, “İğci Baba”, “Tasa Kuşu”, “Helvacı Gu¨zeli”, “Billur Köşk ile Elmas Gemi”, “Zümrüdüanka Kuşu”, “Hırsız ile Yankesici”, “Sefa ile Cefa”, Ali Cengiz Oyunu”, “Saka Güzeli”, “Kara Yılan” ve “Mercan Kız” kitabın içinde bulunan masallardır. Metnin orjinalinde en sonda “Mercan Kız” masalı yerine “Kahveci Güzeli” masalı yer almaktadır. Fakat Alangu, “Kahveci Güzeli” hikâyesinin içeriğindeki müstehcenlik ve kaba dil dolayısı ile Türk masallarına uymadığını düşünerek bunun yerine kendi masallarından birine yer vermiştir.

Ben de bu yazımda bu on dört masalda ortak olarak bulunan Türk masallarına ait özelliklere, masalların yazılış biçimlerine, içinde barındırdığı millilik unsurlarına eğilirken yazarın derlemeyi sunuş biçiminden hareketle masallar arasında ortak bir izlek çıkarıp çıkaramayacağımızı tartışacağım. Bu noktada konuşacağımız ilk konu, derleme masal kitabının içinde Türk masalları ögelerinin ne kadar kullanıldığı olacaktır. Bu kitaptaki masallarda, Türk masallarına özgü birkaç motife yer verilmiştir. Özellikle “kırk sayısı”, “kuş”, “sabır taşı” gibi ögeler anlatıdaki masallarda karşımıza çıkmaktadır. Bu kitapta aynı isimli masalla yer alan sabır taşı sadece edebi değil dini bir motif olarak da kullanılır. Başka bir örnek olarak, kırk sayısı da hemen hemen her masalda sıkça geçen bir motiftir. Bu motifin Halk edebiyatı eserlerinde kullanılması, günlük yaşamda çok sık kullanılmasından kaynaklanıyor olabilir. Bu kadar sık kullanılmasının sebebi ise “dini değerlere yüklenen sayı ve simgelerin hayata yansıması” (Güvenç 86) olarak değerlendirilebileceği gibi, bir yandan da kırk sınırlı/sonlu bir şeyi temsil anlamına da gelebilir. Buradaki tüm masallarda mutlu sonlu düğünler kırk gün kırk gece yapılır. “Muradına Eren Dilber”de bir ölünün başında beklemek kırk günde gerçekleşir. Tutulan yas günlerininin, verilen cezaların, mühlet konulan günlerin sayısı hep kırktır. Sadece kırk sayısı değil, kırk bir de çok kullanılmaktadır. Özellikle “Karayılan” masalında kırk bir ifadesine çok yer verilmiştir. Kırk bir tane gül çubuğunu dizerek, kırk bir kirpinin derisinden vücudunu kaplayarak yılanı yakışıklı şehzadeye dönüştüren bu masal yine Halk edebiyatı motifini taşımaktadır. Yine üç sayısı da bu bağlamda kullanılan bir başka motiftir. Üç günlük yollardan, üç çocuğu olan sultana, babasının saç telinden üç tüy koparan kızdan, üç balıkçıya anlatılan masallara kadar sayı motiflerine oldukça yer verildiği görülmektedir.

Türk masallarında sıkça kullanılan kuş motifi de metindeki masalların neredeyse hepsinin içinde yer almaktadır. “Muradına Eren Dilber” masalında olayı şekillendiren, kızın kaderini belirleyecek haberleri ona getiren bir kuştur. “Tasa Kuşu” masalında yine sultanın çocuklarını çalan ve olayların seyrini değiştiren bir kuş olmuştur. “Sefa ile Cefa”, “Mercan Kız”, “Karayılan” masallarında da olaylara müdahale eden, masalın seyrini değiştiren motif olarak kuş karşımıza çıkmaktadır. Dolayısıyla masalarda ortak bir Türk masalı motifi kullanımından bahsetmek mümkündür.

Toplumsal huzuru ve gelişimi artıran etik ve sosyolojik iletiler ile toplumu eğitmek, Türk masallarında en sık kullanılan araçlardan biridir. Umay Günay, “Türk masallarında tipler akıl ve hüner göstermeden mutluluğa erişemezler” der (438). Yani tipler illa çalışkanlık, azim, sabır gibi değerler göstererek hikâyenin sonucuna ulaşılar. Bu derlemedeki masallarda da bunu açıkça görebiliriz. Örneğin, “Sabır Taşı” isimli masalda sultan, çocuklarını öldürmediği hâlde susarak ve sabrederek masalın sonunda ödüllendirilir. Kahramanlar bir şekilde düştükleri kötü durumdan kendi çabaları, bir işe girip gösterdikleri çalışkanlık ve yaşanan kötü şeylere sabretmeleri ile çıkabilirler. “Helvacı Güzeli” masalında da üç çocuğu öldürülüp yollarda kaybolduktan sonra sultan, erkek kılığına girerek bir helvacıda çalışmaya başlar. Azmi ile düşmanlarını bulur ve onları yıllar sonra ortaya çıkararak intikamını alır.

Bu masalları bilindik diğer masallardan ayıran birkaç özelliği de vardır. Bunlardan biri masalların giriş kısmıdır. Herkesin aklına masala denildiğinde “Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde..” diye devam eden tekerleme gelir. Fakat bu derlemede her masalın girişi bize tanıdık olmayan bir tekerleme ile başlar: “Bir varmış, bir yokmuş, Tanrı’nın kulu çokmuş. Çok demesi, yok demesi günahmış. Evvel zaman içinde..” Türk masallarında birden çok tekerlemeden bahsetmek mümkündür. Pertev Naili Boratav’ın Tekerlemeler isimli kitabında halk edebiyatında kullanılan tekerlemeleri sınıflara ayrılmış ve incelenmiştir. Yani aslında masallarda da kullanılan çokça tekerleme bulunmaktadır. Buradaki bu giriş tekerlemesi de bu masaları milli yapan ögelerden biridir ve Türk masallarına özgüdür.

Öten yandan metindeki masallarda birkaç kere tekrar eden bazı olaylar ve durumlar da bulunmaktadır. Örneğin, bir kuş kıza gelir, bir tekerleme söyler ve gider ya da bir anne oğluna kız istemek için karşı saraya gider. Bu gibi durumlar genelde masallarda tekrar ederler. Bu tekrar edişler yukarıda da bahsettiğimiz gibi Türk masallarına uygun bir biçimde motifler kullanılarak gerçekleşir. Özellikle üç rakamı bu tekrarların sayısını bize gösterir. Üç adımlık mesafe, üç gün, kızın başındaki üç iğne, at yelesinden koparılan üç tüy, karşılaşılan üç çocuk, falakaya yatırılan üç balıkçı gibi ögeler bu masalların millilik ve yerlilik özelliklerini ortaya koymaktadır. Masallarda tekrar eden kısımlarının çoğunda tekerlemelerle birlikte tekrarlar görülmektedir. Örneğin, “Muradına Eren Dilber” masalında “Sultan’ım, küçük sultan!/Bir ölü başında duracaksın/Kırk gün bekleyeceksin/Muradına ereceksin” diyen kuş, kahraman kızın başına üç farklı zamanda gelerek tekerlemeyi üç kez tekrar eder (86).

Bazı masallarda belli pasajlar tekrar ederken içinde birden fazla tekerleme bulunmaktadır. Bunlar genellikle karşılıklı konuşma şeklinde gerçekleşir. “İğci Baba” masalında İğci baba küçük kıza “Parmak, parmak, parmacık!/Küçük parmağım nerdesin?” diye üç farklı zamanda sorduğunda üç farklı tekerleme ile ona cevap vermektedir (188). Bir masal içinde birden fazla tekrar eden (tekerlemeli ya da tekerlemesiz) pasaj da bulundurabilir. “Saka Güzeli” masalında da iki farklı pasaj masalın farklı yerlerinde üçer kez tekrar etmektedir.

Şu ana kadar bu kitaptaki masalların genel olarak Türk masallarının hangi öğelerini içinde bulundurduğuna, bunları nasıl ele aldığına ve masalların genel yapısının nasıl işlediğini inceledik. Şimdi ise bu kitabın derleyicisi Tahir Alangu’nun kitabı nasıl ele aldığı, masallara ve sunuş biçimlerine nasıl katkıda bulunduğu ve kitabı derlerken esas aldığı temel noktaları incelemeye çalışacağım.

Billur Köşk Masalları, makalenin girişinde de bahsettiğim üzere, 1800’lü yıllardan kalma bir derleme masal kitabıdır. Bu özelliği onu aslında değişime açık olmaya ve zamana göre farklılıklara açık olmasına imkân tanımaktadır. Alangu’nun derlediği kitap ise 1960 yılında derlenmiş ve bu vakte kadar da birçok masal ilgilisinin elinden geçmiştir. Mesela, Theodor Menzel'in Billur Köşk (Billur Kioshk) bu masalların en kıymetli derlemelerinden biridir.

Bir derleme onu derleyen kişiden de mutlaka izler taşıyacaktır. Alangu, bu derlemede sondaki masalı müstehcen ve kaba bulduğu gerekçesiyle değiştirdiğini, yerine kendi masalı olan “Mercan Kız”ı eklediğini öncesinde belirtmiştim. Alangu bu derlemesinde masalları yeniden kurup okuyucuya sunarken tek bir örneğe bağlı kalmadığını kitabın arkasındaki “Bu Kitap İçin” başlıklı yazısında söyler. Çok farklı kültürlerde başka çeşitlerinin bulunduğu masalların başka bölgelerden alınmış hâllerini birbiriyle karşılaştırıp yeniden kurgulayıp yazar. Bu karşılaştırmalar sırasında abartı, eğreti ve şişirilmiş bölümleri ölçülü biçimde sadeleştirdiğini söylemektedir. Çünkü Alangu, Türk masallarında olağanüstülüğün olduğu kadar gerçekçi bir anlayışın da hakim olduğunu söyler.

Billur Köşk Masalları’nı diğer masallardan ayıran bir özellik ise halk ağzından yazıya geçmesi değil, profesyonel masal anlatıcıları tarafından yazılıp halka doğru yayılmasıdır. Kitabın eski baskılarına bakıldığında bize ait halk masallarının dil ve anlatım özelliklerini taşımadığını görebiliriz. Fakat zamanla halka yayılan ve halk tarafından tekrar anlatılmaya başlayan bu masallarda, içinde bulunduğu topluluğun zevkine göre şekillendiğini fark etmekteyiz. Masalları anlatan halkın kendi kültürlerine göre motifleri modifiye etmeleri, kendi yaşayış biçimlerini masallara eklemeleri ve onlar için önemsiz olan ayrıntıları dikkate almadan kendi zevklerine göre masalları derlediklerini görebiliriz. Tahir Alangu da diğer tüm derleyicilerin izlediği yol gibi  kendi çağının anlayışı ve zevkini göz önünde bulundurarak derlemeyi gerçekleştirdiğini söyler.       

Sonuç olarak, Billur Köşk Masalları on dört masaldan oluşan Türk masallarının ilk derlemesi sayılan ve ilk derleyicisi olarak bilinmeyen bir kitaptır. Alangu’nun derlemesindeki masallarda Türk masallarına ait birçok motifi, Türk masallarında var olan tekrarlı yapıları ve tekerlemeleri barındırdığını görmek mümkündür. Fakat Alangu’nun söylediği gibi kitaptan halka yayılan bir masallar bütün olmasına rağmen, halklar, bu masalları benimseyip kendi kültürel öğelerini içine yerleştirmiş ve kendi okuma zevklerine göre masalları dönüştürmüştür. Alangu da, bu dönüşümleri kendi kültürümüze ve şu anki dünyamıza göre uyarlayarak olağanüstülüğün yanında gerçekçiliğini de kaybetmemesini sağlayan bir masal derlemesi bize sunmuştur.

 

Kaynakça

Alangu, Tahir. Billur Köşk Masalları. İstanbul: Remzi Kitabevi, 2010.

Günay, Umay. "Masal". Türk Dünyası El Kitabı, III. Cilt (Edebiyat). Ankara: Türk Kültürünü Arastırma Enstitüsü,

1998.

Güvenç, Ahmet Özgür. Kırk Sayısının Halk Edebiyatı Ürünlerinde Kullanımı Üzerine Bir İnceleme. Erzurum: A.Ü.

Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, 2009.

Menzel, Theodor. Türkische Märchen I, Billur Köschk (Der Kristall – Kiosk). Hannover: Orient-Buchhandlung

Heinzlafaire, 1923.