Sözlü edebiyatın en güzel örneklerinden olan masallar, yıllar içinde şifahen aktarıldığından birçok değişikliğe uğrasa da onların izlerini süren meraklı araştırmacılar tarafından yazıya geçirilmiş ve gelecek nesillere aktarılması sağlanmıştır.
Sözlü edebiyatın en güzel örneklerinden olan masallar, yıllar içinde şifahen aktarıldığından birçok değişikliğe uğrasa da onların izlerini süren meraklı araştırmacılar tarafından yazıya geçirilmiş ve gelecek nesillere aktarılması sağlanmıştır. Günümüzde ise ‘masal anlatıcılığı’ tekrar popüler hâle gelse de bunun ne kadar süreceği bilinmez. Ancak yine de yazılı kaynaklardan masallara ulaşmak onlarla ilgili araştırma yapmayı kolaylaştırır olsa gerek.
Masallar önceleri gezgin kimseler tarafından anlatıldığından, anlatıcısıyla birlikte gittikleri her yerde biraz farklılaşmış, içinde bulundukları topluma göre şekillenmiştir. Yenilen içilen şeyler, kıymet verilen eşyalar, kullanılan hayvanlar, adetler, geleneklermasalcının dilinde topluma uygun olarak yeniden düzenlenmiştir. Prof. Dr. Ali Fuat Bilkan bu gerçeği şöyle ifade eder:
Bütün masal dallarının tıpkı insan soyunda olduğu gibi, bir tek ağaçta birleştiğinde şüphe yoktur. Masallar, farklı ülke, kültür ve dillere geçtikçe birçok değişikliğe uğramıştır. Masal adları, kahramanlar, masallardaki tip ve motifler, yer adları, yemek adları, gelenekler ve atasözü, deyim gibi dil hususiyetleri her anlatım sırasında yeniden değişmektedir. Bu, sözlü anlatımın kaçınılmaz neticesidir. Nitekim masal, hikâye ve fıkra gibi anlatım türlerinde ‘anlatıcı’nın rolü çok büyüktür. (Bilkan 18)
Masallarda yer alan mahalli söylemler ve folklorik öğeler, gelecek nesillere kültür mirasının aktarılması açısından çok önemlidir. Unutulmaya yüz tutmuş deyimler, yemekler, gelenekler masallarla tekrar hayat bulur. Doğu kültüründe masaldan ders çıkarmak temel amaç olduğundan kullanılan her bir kelime de buna hizmet eder. Bu yazıda Yücel Feyzioğlu’nun kaleme aldığı Kardeş Masallar 1 kitabı üzerinden masallardaki folklorik öğeler incelenecektir.
Yücel Feyzioğlu, otuz yılı aşkın bir süre dünyayı dolaşarak Türk masallarının peşinde koşmuş, onları yeniden yazmıştır. Dünyada ilk defa yazıya geçen masal, Adapa isimli Sümer masalıdır.3760 yıl önce bir kil tablet üzerine yazılmış bu masalı da dilimize kazandıran Feyzioğlu’dur. Kardeş Masallar 1 kitabında ise Azerbaycan’dan Karapapaklar’a, Gagavuz yerinden Kalmuk Özerk Cumhuriyetine kadar 8 farklı diyardan 13 masal yer alır.
Örf, adet ve gelenekler ile mahalli kişi ve söylemler
Feyzioğlu, Türk Dünyası’nın en özgün halklarından biri olarak kabul edilen Gagavuzlar’a ait İvançu masalını, babasından “Üç Kardeş” ismiyle dinlediğini not eder(62). Bu da masalların aynı kökte birleştiğinin sayısız örneklerinden biridir. Bugün Moldova’da bulunan Gagavuz Yeri Özerk Cumhuriyeti’nde Hristiyan Türkler yaşar. Dini inanışları günümüz genel Türk Dünyası’ndan farklılık gösterse de örf ve adetlerin çok benzer olduğu gözden kaçmaz.
İvançu, “yoksul bir kadının”(62) üç oğlundan en küçük olandır. Kardeşler yola çıkarlar ve bir “aksakal”(63) ile karşılaşırlar. Aksakallar, yaşlı ve sözü dinlenen kimselerdir. Bu yolculukta büyük kardeş “koyun sürüsü”ne(63), ortanca kardeş “değirmen”e(64), küçük kardeş ise güzel bir “gelin”e(65) kavuşur. Bir süre sonra onları ziyarete giden aksakal büyük ve ortanca kardeşlerden vefasızlık görür. Koyun sürüsü ve değirmen ceza olarak ellerinden alınır. Annesi ve eşiyle birlikte yaşayan küçük kardeş ise aksakalı çok güzel karşıladığından altınlarla ödüllendirilir.
Masalda geçen “yaşlılara saygı”(63), “gelinin kayınvalidesi ile yaşaması”(71), “misafire ikram”(71), “düğünde kazanlarla yemek pişirilmesi”(65) Türk topluluklarında yer etmiş örf ve geleneklerdendir. “Yola düşmek”(63), “peynir ekmek yemek”(68), “aksakal ile karşılaşmak”(65), “değneğini yere vurmak”(65), “gelinin sandığını açması”(71), “düğün yemeği pişirmek”(65) bu masaldaki mahalli unsurlardır. Aksakalın “Hayırlı uğurlu olsun.(64)sözü ile küçük kardeşin “Helal süt emmiş bir kız ile evlenmek isterim.”(65) demesi mahalli söylemlere örnektir. “Gülnar Hanım İle Memik Memet”(112) masalında misafire “kahve”(122) ikram edilmesi de Türk toplumunda görülen misafirperverliğin göstergesidir. “Üç Kardeş ile Bir Bacı”(80) masalında geçen “helallik almak”(83) ifadesi de Türk geleneklerini yansıtır. Öte yandan tüm masallarda olduğu gibi iyilerin ödüllendirilmesi, kötülerin ise cezalandırılması –bazen affedilmesi- kitaptaki tüm masallarda geçerlidir.
Yemekler
“İvançu”(62) isimli masalda düğünde safran katılmış etli nohut yemeği olan “piti”nin(65) pişirilmesi yine folklorik bir özelliktir. Bu masal başka bir yörede anlatılsaydı büyük ihtimal anlatıldığı yere uygun olarak pişen yemek de değişirdi.
“Pıspısa Hanım İle Sıçan Soluk Bey”(14) masalında “nohut”(17), “mercimek”(17), “Tilkiden Korkan”(88) masalında “yağlı peynir”(91), “çörek”(91), “ayran”(91), “Çilbik ile Güvercin Kız”(51) masalında ise “mantı”(53) karşımıza çıkan yiyeceklerdir.
Deyim, atasözü, özlü söz ve sembolik ifadeler:
Dilimizin zenginliğinin göstergesi olan atasözü, deyim ve özlü sözlere bu kitapta bol miktarda yer verilmiştir. Anlamını bilmese bile cümlenin gelişinden tahmin edilebilecek bu sözler, çocuklarda anadilin gelişmesi ve kullanılması açısından önemlidir.
Aşağıda kitapta geçen atasözü, deyim, özlü söz ve sembolik ifadelere yer verilmiştir. Yüz yirmi sayfalık resimli bir kitapta bu kadar çok örneğin bulunması kullanılan dilin zenginliğinin göstergesidir. Söz konusu ifadeler; “Açlıktan susuzluktan iplere dönmek”(23), “Alkış tutmak" (53), “Alttan almak”(108), “Arabaya koşulmak”(17), “Ayağına gitmek”(55), “Ayağa dikmek”(32), “Arayıp taramak”(80), “Alaya almak”(89), “Aradan günler geçmek”(23), “Arkasından bakakalmak”(66), “Atına atlamak"(119), “Ayağa fırlamak”(115), “Ay yüzlü”(22), “Az gitmek uz gitmek”(91), “Bakanı karasevdaya düşürmek”(16), “Ben ettim sen eyleme”(109), “Bas bas bağırmak”(32), “Boy atmak”(24), “Bardağı başına dikmek”(119), “Bıyıklarını burmak”(16),“Baş tacı etmek”(42), “Başı dönmek”(113), “Başına olmaz işler gelmek”(113), “Bayram havası”(119), “Bir gören bir daha unutamaz”(80), “Bir işe yaramak”(44), “Bir işte parmağı olmak”(117), “Bir dediğini iki etmemek”(48), “Bire bin katmak(122), “Başını belaya sokmak”(95), “Burun buruna gelmek”(93), “Burnunu çekmek”(22), “Bakmaya kıyamamak”(80), “Bir iyilik eden bin iyilik bulur”(45), “Başbaşa vermek”(62), “Bağırıp çağırmak”(23), “Canından çok sevmek”(112), “Canını zor kurtarmak”(49), “Canı cebimizde”(110), “Canını kurban etmek”(17), “Canını çölde bulmamak”(88), “Cesarete gelmek”(106), “Ceylan gözlü”(17), “Cezasını bulmak”(125), “Çar naçar razı olmak”(115), “Çevreyi kollamak”(107), “Canını güç kurtarmak”(95), “Canını dişine takmak”(20), “Çileden çıkmak”(35), “Dediğine bin pişman olmak”(70), “Dere tepe düz gitmek”(91), “Derecesiz sevinmek”(101), “Derelerden yel gibi tepelerden sel gibi geçmek”(102), “Derisini belinden çıkarmak”(45), “Dikkat kesilmek”(125), “Dile gelmek”(45), “Dili dönmemek”(25), “Dili tutulmak”(66), “Dizlerinin bağı çözülmek”(46), “Dayanma gücü kalmamak”(33), “Dili bir karış dışarıda kalmak”(45), “Dişlerini göstermek”(49), “Dize getirmek”(117), “Dizlerinin bağı çözülmek”(146), “Diz boyu”(76), “Derdine ortak olmak”(55), “Dışarı ayak atmak”(100), “Donup kalmak”(27), “Dörtnala at sürmek"(118), “Dura dura beli bükülmek”(44), “Düşünüp taşınmak”(74), “Dünya kadar sevinmek”(53), “Dünya duydu”(120), “Dünya güzeli”(22), “Dünya onun olmak”(16), “Derme çatma”(51), “Dur durak bilmemek”(53), “Dağdan ağır konuk”(122), “Ekmek yetiştirememek”(120), “El etek öpmek”(113), “Eli ayağına dolanmak”(123), “Elimde avucumda”(63), “Elinden el aman demek”(110), “Elinden kurtulmak”(119), “Eline su dökememek”(112), “Elleri dolu dolu dönmek”(80), “Elleri kavuşamamak”(20), “Eteklerine inci elmas dizmek”(17), “Evinin yolunu tutmak”(17), “Eline düşmek”(110), “Geceyi gündüze katmak”(115), “Geçit vermemek”(37), “Gerisine karışmamak”(39), “Giyinip kuşanmak”(14), “Gözbebeği gibi korumak”(80), “Gözden yitirmek”(119), “Göze gelmek”(112), “Gözünden düşürmek”(21), “Gözleri hareli”(15), “Gözleri kamaşmak”(115), “Gözleri üstünde kalmak”(120), “Gözlerine fer gelmek”(74), “Gözlerine inanamamak”(110), “Güç katmak”(21), “Güçten düşmek”(41),“Gözleri parlamak”(24), “Gözden düşmek”(41), “Gününü görmek”(107),“Gözü korkmak”(92), “Gık demememek”(125), “Hayata sıkı sıkı sarılmak”(53), “Hal hatır sormak”(55), “Helal süt emmek”(65), “Her şeye burnunu sokmak”(117), “Her zorluğu yenmek”(21), “Hırsından bayılıp düşmek”(119), “Hayrete düşmek”(62), “Hayatı tanımak”(62), “Hangi bağın gülü hangi gülün bülbülü”(107), “Huzura çıkmak”(33), “İki gözü iki çeşme olmak”(110), “İleri çıkmak”(107), “İğne atsan yere düşmez”(70), “İstediği dona girmek”(103), “İşin arkasını bırakmamak”(117), “Karalar giyinmek”(112), “Karanlık çökmek”(91), “Karasevdaya düşmek”(16), “Kapı baca dövmek”(89), “Kana kana su içmek”(24), “Kalbini ikiletmemek”(122), “Kendinden geçmek”(42), “Kendine gelmek”(42), “Keskin bakışlı”(41), “Keyif çatmak”(122), “Keyfine bakamak”(17), “Kolları sıvamak”(120), “Kurda kuşa yem olmak”(23), “Kuş sütü eksik”(18), “Korkudan sesi çıkmamak”(100), “Korkusu büyümek”(98), “Kayıplara karışmak”(68), “Korkuya kapılmak”(55), “Korktuğu başına gelmek”(55), “Kocaya varmak”(14), “Köroğlu’ndan koçak”(46), “Kafasını vermek”(55), “Karanlıklara dalmak”(55), “Kötülerin şerrinden uzak tutmak”(25), “Kendi ayakaları ile gelmek”(107), “Kendini bir yere zor atmak”(20), “Körün aradığı bir göz Tanrı verdi iki göz”(107), “Meraklı gözlerle süzmek”(16), “Mideye indirmek”(46), “Merak içinde bırakmak”(83), “Ne fayda(51)”, “Ne gece ne gündüz demek”(48), “Ne gelen var ne giden”(23), “Onunla kimsenin yan yana gelememesi”(112), “Ödü kopmak”(94), “Ölüme bile gitmek”(17), “Paçaları tutuşmak”(123), “Pırıl pırıl parlamak”(88), “Ruhu bile duymamak”(40), “Sarayı başına yıkmak”(27), “Seller sular kabarmak”(70), “Sen sağ ben selamet”(89), “Ses sese karışmak”(23), “Sesi titremek”(25), “Soluk soluğa”(20) “Son kuruşuna kadar vermek”(122), “Sözü sohbeti pişirmek”(123), “Sormak ayıp olmasın”(101), “Silip süpürmek”(93), “Sırrına ortak etmek”(117), “Surat asmak”(117), “Sevincine seninç katmak”(74), “Şırıl şırıl şırlamak”(88), “Şaşkına dönmek”(94), “Tabanını bekitmek”(102), “Tüyleri diken diken olmak”(103), “Tebdili kıyafet eylemek”(113), “Ünü alemi tutmak”(113), “Varlığına katlanamaz olmak”(22), “Yalanı meydana çıkmak”(105), “Yar olmamak”(15), “Yan gelip yatmak”(33), “Yanına bile yaklaşamamak”(122), “Yaraları kabuk bağlamak”(44), “Yastık yapıp yatmak”(21), “Yata yata yanları ağrımak”(44), “Yer yarılıp içine girmek”(82), “Yedi kat yerin altı"(83), “Yedi kat göğün üstü”(83), “Yel olup kanatlanmak”(83), “Yedi gün yedi gece düğün yapmak”(17), “Yola koyulmak”(122), “Yola vurmak”(23), “Yola çıkmak”(55), “Yorganın altına girmek”(94), “Yola düşmek”(51), “Yol yordam göstermek”(76), “Yorganı başına çekmek”(98), “Yolunu gözlemek”(59), “Yolunu tutmak”(78), “Yakayı kurtarmak”(46), “Yol açmak”(45),“Yolunu kesmek”(18), “Yolunu yitirmek”(24), “Yüreği dövünmek”(84), “Zamanın akıp gitmesi”(48), “Ziyafet çekmek”(48) şeklinde sıralanabilir.
Sadece “Gülnar Hanım ile Melik Memet” isimli masalda bu deyişlerden elli kadarı kullanılmıştır. Feyzioğlu, Karapapaklar’a ait bu masalda bazı kelimeleri orijinal hâlleriyle bırakmıştır. “Baba” gibi yakın dost, danışman anlamında “lele”(112), hayvanların ön ayaklarını iple bağlamak anlamında “çıdarlamak”(116), komik, şakacı anlamında kullanılan “lotu”(122), akordeon benzeri bir çalgı olan “karmon”(125), bağlama benzeri “kopuz”(125) ve palto anlamında “bürüncek”(46) de bunlardan bazılarıdır.
Enstrümanlar
Aynı masalda düğün evinde çalınan “davul”(125), “zurna”(125), “kopuz”(125) ve “karmon”dan(125) bahsedilir. Bu masalı Avrupa’da dinlemiş olsaydık muhtemelen daha farklı enstrüman isimleriyle karşılaşırdık. Düğünlerde yapılan özel yemekler, oynanan oyunlar kullanılan çalgılar her biri milli kültürün parçalarıdır ve masallarda sıkça karşımıza çıkarlar.
Eşyalar
“Çilbik İle Güvercin Kız”(51), “Gülnar Hanım İle Memik Mehmet”(112) masallarında geçen“halı”(54,121) folklorik bir öğedir. Genç kızlar duygularını halıya nakışlayarak ifade eder. “Gülnar Hanım ile Memik Mehmet” masalında Gülnar Hanım başından geçen olayları halıya işleyerek iftiradan kurtulur, gerçeklerin ortaya çıkmasını sağlar. “Hırka”(121), “heybe”(48) ve “mendil”(58) de halı gibi masallarda rastladığımız mahalli eşyalardır.
Meslekler
Günümüzde teknolojinin ilerlemesiyle neredeyse unuttuğumuz bazı meslekler masallar sayesinde tekrar gün yüzüne çıkar. Mesela “değirmencilik”bu kitapta “Cırttan ile Horttan”(98), “Gülnar Hanım ile Memik Mehmet”(112) ve “İvançu”(62) masallarında kahramanın ya da yan karakterlerden birinin mesleğidir. “Halı dokumacılığı” da “Çilbik ile Güvercin Kız”(51) ve “Gülnar Hanım ile Melik Memet”(112) masallarında karşımıza çıkar. Bu meslekler bir zamanlar insanların en çok ihtiyaç duyduğu ve toplumda yaygın olarak bulunan mesleklerdir.
Kıyafetler
“Şaman Dede ile Oğlu”(74) masalında Şaman’ın oğluna dağa giderken giydirdiği kıyafet oldukça ilginçtir. “Sırmalı kaftan”(76) olarak tabir edilen giysiden rengarenk boncuklar, irili ufaklı çıngıraklar ve her hayvandan bir kürk parçası sarkmaktadır(76). Bu masalın derlendiği Orta Asya Hakas Özerk Cumhuriyeti’nde hâlâ Şamanlık gelenekleri yaşatılmaktadır.
“Bir Ana ile Dokuz Oğul”(32) masalında anne oğullarına birer “Çerkez kabanı”(32-42) örer. Rengarenk ipliklerden örülme bu kabanın kemeri süslü, etekleri püsküllüdür. Bir gören bir daha bakmak ister. Kuzey Kafkasya’da yaşayan Balkarya halkından derlenen bu masal iklim koşullarını gözler önüne serer. Soğuk kış günleri içilen örülen kaban oldukça kıymetlidir. Bu kabana sahip olmak için kardeşler içlerindeki dehayı ortaya çıkarırlar.
Hayvanlar
Her toplum yaşadığı coğrafyanın özelliklerine göre farklı hayvanları evcilleştirmiş ve günlük hayatlarında onlardan faydalanmıştır. Bazı hayvanlardan korkmuşlar, bazılarından ise hoşlanmışlardır. Kimisini uğur, kimisini de uğursuzluk sembolü olarak görmüşlerdir. Kardeş Masallar 1’de de hemen hemen her masalda bir ya da daha fazla hayvan ismine rastlamak mümkündür. “Pıspısa Hanım İle Sıçan Soluk Bey”(14) masalında “böcek”(14), “sıçan”(14-20), “kelebek”(17), “cırcır böceği”(17), “sincap”(17), “kedi”(18), “at”(20); “Dilsiz Kız ile Ballıbaba”(21) masalında “serçe”(21-29), “at”(21-29), “kurt”(24), “çakal”(24), “aslan”(24), “bülbül”(24); “Bir Ana İle Dokuz Oğul”(32) masalında “karınca”(35); “Çilbik ile Baykuş” masalında “kurt” (44-50), “at” (48), “köpek”(48), “kuş”(49), “baykuş”(50); “Çilbik İle Güvercin Kız”(51) masalında “akbaba”(51), “güvercin(51-59); “İvançu”(62) masalında “karga"(63), “koyun”(64), “horoz”; “Şaman Dede ile Oğlu”(74) masalında “kuş”(76), “karaca”(77), “bülbül”(78); “Üç Kardeş İle Bir Bacı”(80) masalında “at”(83); “Tilkiden Korkan”(88) masalında “tilki”(88-95), “koyun”(92), “inek(91); “Cırttan ile Horttan”(98) masalında “öküz”(100), “serçe”(98-111), “at”(107); “Gülnar Hanım ile Melik Memet”(112) masalında “at”(115), “güvercin”(115-126), “katır”(125) yer almaktadır.
Doğa Üstü Yaratıklar:
Tüm dünya masallarında olduğu gibi Kardeş Masallar 1 kitabının derlendiği Türk topluluklarında da doğa üstü yaratıklara oldukça çok yer verilmiştir. “Ejderha” imgesi “Bir Ana ile Dokuz Oğul”(32) ve “Üç Kardeş ile Bir Bacı”(80) masallarında; “dev”, “Tilkiden Korkan”(88) ve “Gülnar Hanım ile Melik Memet”(112) masallarında, “kutlu dede”, “İvançu”(62), masalında “güvercin kız” karakteri “Çilbik ile Güvercin Kız”(51) ve “Gülnar Hanım ile Melik Memet”(112) masallarında karşımıza çıkmaktadır.
Sonuç
Folklorik öğeler bir toplumun ortak dili, ortak yaşanmışlıklarıdır. Bu nedenle insanları birbirine bağlar ve onlar arasında köprüler kurar. Masallarda geçen folklorik öğeler ise aslında geçmişle gelecek arasında kurulan köprülerdir. Bu köprülerin sağlamlaşması adına masallarımıza sahip çıkmak ve sonraki nesillere aktarmak anlamlıdır.
Yücel Feyzioğlu da Kardeş Masallar 1 metninde dünyanın farklı yerlerinde yaşayan Türk topluluklarına ait eşyaları, yemekleri, kıyafetleri, enstrümanları, gelenekleri, masallar vasıtasıyla önümüze koymuştur. Bunu yaparken iki yüzden fazla deyim kullanmış ve dilimizin zenginliğini de gözler önüne sermiştir.
Kaynakça
Bilkan, Ali Fuat. Masal Estetiği. İstanbul: Timaş Yayınları, 2001
Feyzioğlu, Yücel. Kardeş Masallar 1. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2014