Klasik ve modern edebiyatlarda kimi zaman kesişen noktaların varlığı görülmektedir. Söz konusu kesişimler, temalar veya anlatı yöntemleri üzerine olabilmektedir. Hayvanların edebiyattaki yeri ise bu kesişimlere örnek gösterilebilir.
Klasik ve modern edebiyatlarda kimi zaman kesişen noktaların varlığı görülmektedir. Söz konusu kesişimler, temalar veya anlatı yöntemleri üzerine olabilmektedir. Hayvanların edebiyattaki yeri ise bu kesişimlere örnek gösterilebilir. Özellikle kediler ve kedi anlatıları edebiyatta oldukça geniş yer tutmaktadır. Hem klasik hem de modern edebiyatlarda kedinin, anlatının konusunu oluşturduğu ya da/ve kediye çeşitli misyonlar yüklemek suretiyle bir tür anlatı aracı olarak kullanıldığı pek çok örnek gösterebilmek mümkündür. M.Ö. 1. yüzyılda yazıldığı tahmin edilen Beydaba’nın Kelile ve Dimne’sinde yer alan “Fare ile Kedi” hikâyesi, La Fontaine’nin 17. yüzyılda fabl türünde kaleme aldığı Masallar’ında yer alan kedi karakterler, 14. yüzyıl Fars edebiyatı şairlerinden Ubeyd-i Zâkâni’nin kaside biçimindeki 93 beyitlik “Mûş u Gurbe” (Fare ile Kedi) şiiri, Mevlâna’nın Mesnevi’sindeki hikâyelerde geçen hayvanlar arasında kedinin varlığı, Namık Kemal’in “Hirrename” şiiri ve Tevfik Fikret’in Zerrişte isimli kedisi için yazdığı “Zerrişte” şiiri dünya edebiyatlarından verilebilecek örneklerden sadece bir kaçıdır.
Bu çalışmada, kedinin edebiyattaki yerine dair verilen örneklere bir başkasını eklemek amacıyla Klasik Türk Edebiyatı 16. yüzyıl şairlerinden Meali’nin kedisinin ölümü üzerine yazdığı “Mersiye-i Gurbe” şiirinin günümüz Türkçesine çevirisi verilecektir.[1] Ardından, söz konusu şiir tanıtılararak üzerine araştırmacılar tarafından ortaya konulan belirli iddialara kısaca değinilecektir. Son olarak ise, var olan tartışmayı farklı bir boyutta yeniden açabilmek umuduyla şiirin günümüz Türkçesi hâli göz önünde tutulup metnin bir çocuk edebiyatı metni olarak okunup okunmayacağı üzerine sorular yöneltilecektir.
16. yüzyıl şairlerinden olan Meali, iyi bir öğrenim görmüş ve çeşitli vilayetlerde kadılık yapmıştır. Kedisinin ölümü ardından duyduğu üzüntü ile yazdığı “Mersiye-i Gurbe/Hirrename” yani “Kedi Mersiyesi” 21 bentten oluşan bir murabbadır. Şiirde kedisini hem fizik hem de karakter yönünden öven Meali, her bent sonunda “ah, vah” ünlemleri kullanmıştır. Söz konusu şiir üzerine edebiyat alanında iki farklı görüş bulunmaktadır. Bunlardan ilki bu şiirin bir mersiye olduğu yönündedir. Mersiyeler, feleğe sitem ve bu dünyanın geçici oluşunu vurgulayan bir giriş, kaybedilen bir yakının övgüsü ve onun kaybından doğan üzüntü ile ölenin mekânının cennet olmasını dileyen dua ve temenniler bölümünden meydana gelirler (İsen 152). Genellikle mersiyeler ölen bir yakının ve önemli devlet adamlarının ardından yazılan şiirlerdir. Mustafa İsen ise Acıyı Bal Eylemek: Türk Edebiyatında Mersiye isimli çalışmasında mersiyelerin farklı unsurlara da yazıldığını belirtir ve buna örnek olarak da şehir ve hayvan mersiyelerini gösterir. Bundan dolayı Meali’nin bu şiirini de bir mersiye olarak değerlendirir ve çalışmasında şiire yer verir.
İkinci görüş ise Meali’nin üslubundan yola çıkarak bu şiirin bir hicviye olduğu yönündedir. Talat Halman (2013), “Meali’nin Melali: Hirrename veya Mersiye-i Gurbe” isimli çalışmasında şiiri İngilizce’ye çevirmiş ve şöyle değerlendirmiştir: “Kedi ağıtı adeta ayrı bir mizah türü olarak değerlendirilebilir –bir hiciv olarak mersiye ya da taşlama tarzında ağıt.” (193). Halman, şiirin çeşitli yönleriyle farklı mizahî eleştirel barındırdığını belirterek bu şiirin Divan şiirinde kendine özgü bir ağıt ve hiciv türü oluşturduğunu belirtir (193-194).
Biz ise söz konusu şiire farklı bir bakış açısı kazandırmayı sağlayacak bir tartışma açmak niyetindeyiz. Klasik Türk Edebiyatı ürünlerinden olan bu şiirin, günümüz Türkçesi hâli göz önüne alındığında metnin bir çocuk edebiyatı ürünü olarak değerlendirme imkânını sorguluyoruz. Hem fizik hem de karakter özelliklerinin olumlu yönleri öne çıkarılan bir kedi şiirin, çocuklara okutulabilmesi mümkün müdür? Söz konusu metindeki kediyi bir tür anlatı aracı olarak kabul ettiğimizde çocuklara örnek teşkil eden edebî bir karakter olarak değerlendirmek olası mıdır? Öte yandan, bu şiirin günümüz çocuk edebiyatı ürünleri ile karşılaştırıldığında benzer yönlerinin mi yoksa ayrı yönlerinin mi ağır olacağı ayrı bir noktadır. Son olarak, umuyoruz ki açtığımız bu tartışmaya çeşitli katılımlar olur ve neticesinde çocuk edebiyatı için önemli katkılar sağlanır.
Mersiye-i Gürbe (Kedi Mersiyesi)
I.
Çıkdun elden nedelüm ansuzın eyvâh pisi (Çıktın elden ansızın ne edelim eyvah pisi)
Yandun ölüm odına derd-ile nâ-gâh pisi (Ölüm ateşinde dert ile vakitsiz yandın pisi)
Hasretâ şîr-i ecel buldu sana râh pisi (Ah yazık, ecel aslanı sana yol buldu pisi)
Nedelüm ah pisi neyleyelüm vâh pisi (N’edelim ah pisi n’eyleyelim vah pisi)
II.
Kanı ol bebr bakışlu kanı ol şîr-i zemân (Hani o bebr[2] bakışlı hani o bu zamanın aslanı)
Kanı ol vermeyen aslan ile kaplana emân (Hani o aslan ile kaplana aman vermeyen)
Kani ol oldugı evde komıyan mâr ü çiyân (Hani o olduğu yerde yılanı ve çiyanı koymayan-bırakmayan)
Nedelüm ah pisi neyleyelüm vah pisi (N’edelim ah pisi n’eyleyelim vah pisi)
III.
Katı lagbaz-idi gayet de eyü kişi-yidi (Çok şakacıydı gayet iyi kişiydi)
Gökde uçan kuşı avlamag anuñ işi-yidi (Gökte uçan kuşu avlamak onun işiydi)
Yedügi çörek-idi dible-yidi pişi-yidi (Yediği çörekti, dible[3]ydi, pişiydi)
Nedelüm ah pisi neyleyelüm vah pisi (N’edelim ah pisi n’eyleyelim vah pisi)
IV.
Serçe dutar gibi dutardı tavukla kazı (Serçe tutar gibi tutardı tavukla kazı)
Kendü akranı gibi şîr ile ederdi bâzi (Kendi akranıymış gibi aslan ile oyun oynardı)
Niçe kâfir sıçan öldürmiş idi ol gâzi (O savaşçı çok kafir sıçan öldürmüştü)
Nedelüm ah pisi neyleyelüm vâh pisi (N’edelim ah pisi n’eyleyelim ah pisi)
V.
Gâh tesbîh geçürürdi gehî banlar idi (Kah tesbih çekerdi kah ezan okurdu)
Âhiret korkusını bilür idi anlar idi (Ahiret korkusunu bilir anlardı)
Bû Alî[4]görse zekâsını anuñ tanlar idi (Ebu Ali onun zekasını görse şaşırırdı)
Nedelüm âh pisi neyleyelüm vâh pisi (N’edelim ah pisi n’eyleyelim vah pisi)
VI.
Aglamakdan aña gözsüz sepel oldı a’ma[5] (Köstebek ona ağlamaktan kör oldu)
Kıldı maymun teninin kanlu yaşı kızıl ala (Maymunun kanlı yaşı onun tenini kızıl ala çevirdi)
Kurd ü dilkü taga düşdiler oluban şeyda (Kurt ve tilki divane olup dağa düştüler.)
Nedelüm ah pisi neyleyelüm vah pisi (N’edelim ah pisi n’eyleyelim vah pisi)
VII.
Şîr-i merd-idi bahâdurdı yavuz gürbe-yidi (Mert aslandı, bahadırdı, çetin kediydi)
Yaşlu sanmañ anı genc-idi katı körpe-yidi (Yaşlı sanmayın onu. Çok körpeydi.)
Bıyıgı kıllarınuñ her biri bir harbe idi (Bıyığının kıllarının her biri mızraktı.)
Nidelüm âh pisi neyleyelüm vâh pisi (N’edelim ah pisi n’eyleyelim vah pisi)
VIII.
Cengde basar-idi kasd edicek şir-i neri (Savaşta erkek aslanla savaşınca onu gafil avlardı)
Pençesi ile dutar atar-idi evranı beri (Pençesi ile tutar atardı yılanı ileri )
Hiç kaçırmazdı yetişüb dutar-idi keleri (Hiç kaçırmazdı yetişip tutardı kertenkeleyi)
Nedelüm ah pisi neyleyelüm vah pisi (N’edelim ah pisi n’eyleyelim vah pisi)
IX.
Hûb-âvâz ile ol şâm u seher mavlar idi (Güzel sesi ile o her akşam ve seher miyavlardı)
Sansarı hiç mecâl[6] itmez avlar idi (Sansara kaçması için hiç fırsat,olanak vermez avlardı)
Ana öykünmez-idi şîr ‘abes gavlar idi (Aslan onu taklide çalışmazdı; boş, anlamsızca gavlardı, hırlardı).
Nedelüm âh pisi neyleyelüm vâh pisi (N’edelim ah pisi n’eyleyelim vah pisi)
X.
Görse bogardı baragı (buragı) kovar-idi çakalı (Görse boğardı burağı kovardı çakalı)
Yolar-idi eline girse keçinüñ sakalı (Yolardı eline geçse keçinin sakalı)
Her ögünde yer-idi keklik-ile boz-bakalı (Her öğünde yerdi keklik ile boz bakalı[7])
Nedelüm ah pisi neyleyelüm vah pisi (N’edelim ah pisi n’eyleyelim vah pisi)
XI.
Derisi kakum ü semmur ü vaşakdan yeg-idi (Derisi kakum[8], samur ve vaşaktan daha iyiydi)
Rast-idi hüsni gibi hulkı(i) dahi gökçeg-idi (Güzelliği gibi yaradılışı da doğru idi, ve dahi latifti.)
Kedi sanman anı ol bir ala gözlü beg-idi (Kedi sanmayın onu, o bir ala gözlü beydi.)
Nedelüm ah pisi neyleyelüm vah pisi (N’edelim ah pisi n’eyeleyelim vah pisi
XII.
Her seher kalkar elini yüzini yur-idi ol (Her sabah kalkar elini yüzünü yıkardı o.)
Katı pâk-idi ve her vech ile ma’mûr-idi ol (Çok temizdi ve her yönden bakımlıydı o)
Kimse bilmezdi ama anun kadrini bir nûr-idi ol (Onun değerini kimse bilmezdi ama bir nurdu o)
Nedelüm âh pisi, neyleyelüm vâh pisi (N’edelim ah pisi n’eyleyelim vah pisi)
XIII.
Degme guyendede yog-idi anuñ avazı (Değme şarıkıcıda yoktu onun sesi.)
Zühre[9] işitse sadasın bıragurdı sazı (Zühre işitse [onun] sesini bırakırdı sazı.)
Hiç sevmezdi ne sufiyi ve ne gammazı (Hiç sevmezdi ne sufiyi ne söz taşıyanı.)
Nedelüm ah pisi neyleyelüm vah pisi (N’edelim ah pisi n’eyeleyelim vah pisi)
XIV.
Rûhı şâd ola ki incitmez-idi kimesneyi (Ruhu şad olsun ki incitmezdi kimseyi)
Ne gönindeki biti ne kulağındaki keneyi (Ne derisindeki biti ne kulağındaki keneyi)
Paça ile başı hoş-idi severdi teneyi[10] (Paçadan hoşlanırdı, pilavı severdi)
Nedelüm âh pisi neyleyeyüm vâh pisi (N’edelim ah pisi n’eyleyelim vah pisi)
XV.
Añrasa[11] heybet-ile iñler-idi kevn ü mekan (Anırsa heybetiyle inlerdi kainat)
Mavlasa sit[12] ü sadası ile solar-idi cihan (Miyavlasa sesi ve sedası ile dolardı cihan)
Defterin dürdi[13] anuñ bu devran-ı zeman (Defterini dürdü onun bu zamanın geçişi)
Nedelüm ah pisi neyleyelüm vah pisi (N’edelim ah pisi n’eyleyelim vah pisi)
XVI.
Katı nuhsind-idi dilkü gibi çok yaşlu-idi (Tilki gibi çok kurnaz idi, çok yaşlı idi)
Kurd-ile hasm-idi kaplan-ile savaşlu-idi (Kurt ile düşmandı, kaplan ile kavgalıydı)
Serv-kadd-idi ala gözlü kara kaşlu-idi (Servi-uzun- boyluydu, ela gözlü, kara kaşlıydı.)
Nedelüm ah pisi neyleyelüm vah pisi (N’edelim ah pisi n’eyleyelim vah pisi)
XVII.
Sever-idüm ben anı can-ile mahbub gibi (Severdim ben onu can ile sevgili gibi)
Her gece koyar-idüm koynuma bir hub gibi (Her gece koyardım koynuma bir güzel gibi)
Pak ederdi ev için kuyrugı carub gibi (Kuyruğu evin içini süpürge gibi temizlerdi)
Nedelüm ah pisi neyleyelüm vah pisi (N’edelim ah pisi n’eyleyelim vah pisi)
XVIII
Kurtarırdı yılan agzına düşen kurbagayı (Kurtarırdı yılanın ağzına düşen kurbağayı)
Yuvalardı sıçan oynar gibi kaplumbagayı (Yuvarlardı sıçan oynar gibi kaplumbağayı)
Taşagı (bıyığı) saymaz-idi diz-dar[14] agayı (Bıyığı dizdar ağanın [bıyığını] saymazdı)
Nedelüm ah pisi neyleyelüm vah pisi (N’edelim ah pisi n’eyleyelim vah pisi)
XIX.
Kamil-idi hem edeblü-idi hem uslu-idi (Kamildi hem edepli hem usluydu)
‘Akil-idi eyü soy-idi kişi aslu-idi (Akıllıydı, iyi soyluydu, has kişiydi.)
Receb ayı-idi vefat etdügi güz faslı-idi (Vefat ettiğinde Recep ayıydı, güz mevsimiydi)
Nedelüm ah pisi neyleyelüm vah pisi (N’edelim ah pisi n’eyleyelim vah pisi)
XX.
Ey Me’ali anuñ öldügine kim aglamaya (Ey Me’ali onun öldüğüne kim ağlamaz [herkes ağlar])
Acıyup hasretile canını kim daglamaya (Acıyıp hasretle canını kim dağlamaz)
Cuş edüp kanlu yaşı seyl oluban caglamaya (Coşup kanlı yaşı sel olup cağlamaz)
Nedelüm ah pisi neyleyelüm vah pisi (N’edelim ah pisi neyleyelim vah pisi)
XXI.
Şimdiden-gerü sıçan duta bütün dünyayı (Bundan sonra sıçan istila etsin tüm dünyayı)
Gemüre hegbeyi çuvalı dele torvayı (Kemirsin heybeyi çuvalı delsin torbayı)
İñlede yohsulu ve yohsul ede hem bayı (İnletsin yoksulu ve yoksul etsin hem zengini)
Nedelüm ah pisi neyleyelüm vah pisi (N’edelim ah pisi n’eyleyelim vah pisi)
Kaynakça
İsen, Mustafa. Acıyı Bal Eylemek: Türk Edebiyatında Mersiye. Ankara: Akçağ Yayınları, 1993.
Halman, Talat. “Meali’nin Meali: Hirrename veya Mersiye-i Gurbe”. AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Semih
Tezcan’a Armağan 13 (2013): 191-197.
[1] Edith Gülçin Ambross’un Candid Penstrokes: The Lyrics of Me’ali, an Ottoman poet of the 16th Century adlı çalışmasında yer alan metin esas alınmıştır.
[2] Hindistan ve Afrika’da yaşayan, kaplana benzer, üstü benekli, derisi pek makbul tutulan, çok yırtıcı memeli hayvan
[3] Dible: Yufkadan simit biçiminde yapılmış tatlı.dibile. (Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü)
[4] “Baba, ata” anlamına gelen ve özel isimlerin başında kullanılan Ebû sözünün kısaltılmış şekli
[5] *sepel: a burrowing quadruped / The mole – gözsüz sepel (lexicon)
Gözsüz sepel: köstebek (Derleme sözlüğü)
[6] Mecal/macal: Zaman, olanak, macal (Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü)
[7] Boz bakal: Karatavuk ya da kara bakal ve boz bakal, karatavukgiller familyasından tüyleri kara, meyve ve böceklerle beslenen ötücü bir kuş türü.
[8] Kakum : Avrupa ve Asya’nın kuzey bölgelerinde yaşayan, sansar ve gelinciğe benzer, uzunluğu 30, kuyruğu 10 santim, kendi beyaz tüylü, kuyruğu siyah, kürkü çok makbul etcil memeli hayvan, as, hermin.
[9] Çoban yıldızı, Akşam yıldızı, Sabah yıldızı.
[10] Tene: tane, pilav (Lexicon)
[11] Hayvanlar toprakta yatıp yuvarlanmak/anırmak da olabilir. (Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü)
[12] 1. Ses, sedâ. 2. İyi nam, iyi şöhret, ün
[13] 1. öldürmek
[14] Dizdar: kale muhafızı.