“Bir semtin sokak hayvanları sizden kaçmıyorsa orada yaşayın; çünkü komşularınız güzel insanlardır.” der Goethe.
“Bir semtin sokak hayvanları sizden kaçmıyorsa orada yaşayın; çünkü komşularınız güzel insanlardır.” der Goethe. Günümüzde şehir hayatı hem komşuluğu hem de hayvanları yaşantımızdan büyük oranda söküp aldığından hüzünlü bir tebessümle karşılıyoruz bu sözü. Sayıları eskiye nazaran azalsa da, kediler ülkemizde en çok görülen sokak hayvanlarıdır. Evlerimize ve edebiyatımıza konuk olan kediler çocuklar tarafından da çok sevildiğinden olsa gerek birçok okul öncesi kitabın ana karakteridir. Resimli kitaplarda bolca görmeye alışık olduğumuz kediler romanlarda da boy gösterir hatta kendi ağızlarından hikâyelerini anlatırlar. Bu yazımda Asuman Portakal’ın Denize Yağan Yıldızlar isimli kitabından ve kedi karakteri Şila’dan bahsetmek istiyorum.
Şila -dostlarının taktığı ismiyle Şilazof-, savaştan önce Suriye’de arkadaşlarıyla huzur içinde yaşayan bir kedidir. Mela adındaki bir kız tarafından doğduğundan beri korunup kollanmış, nefis mamalarla beslenmiştir. Ancak savaştan etkilenen sadece insanlar değildir. Tüm canlılar ve tabii ki kediler de zarar görür. Savaş, göç, mültecilik anlatıda Şila’nın dilinden çok yalın bir şekilde işlenir. Bu noktada hikâyeyi bir kedinin dilinden dinlediğimiz için bazı kavramlar insanlarınkinden farklılaşarak kedileşir. Şila savaş yerine “hırgür” (Portakal 16), bomba yerine “gümgüm” (15), bombardıman yerine de “gümbürduman” (16) kelimelerini kullanır. Psikolog ve psikoloji kavramları kediceden nasibini alır ve “mırkolog” (45) ile “mırkoloji”ye (46) dönüşür. Tokalaşmak “patileşmek” (12), arşınlamak “patilemek” (65), yalınayak “yalınpati” (183) olurken yavrucuğum da “miyavrum” (12) oluvermiştir.
* Bu yazının devamını editörlüğünü Meryem Selva İnce'nin üstlendiği Ornis Kitap etiketiyle okurlarla buluşan Çocuk Yazınında Kedi: İnsan Olmayan Faillikler, Sınırlar ve Kesişimler kitabında bulabilirsiniz.