Dosya

Öykü Öykü Gezen Kedi: Siyami

Çağdaş çocuk yazınımıza öykü ve romanlarıyla yaşamının ancak son on yıllık evresinde katılmış olan Zeynep Cemali, bu kısa süreye rağmen ardında bıraktıklarıyla üretken ve coşkulu bir yazar olmayı başarmıştır.

Çağdaş çocuk yazınımıza öykü ve romanlarıyla yaşamının ancak son on yıllık evresinde katılmış olan Zeynep Cemali, bu kısa süreye rağmen ardında bıraktıklarıyla üretken ve coşkulu bir yazar olmayı başarmıştır. İlk öykülerini bazı çocuk dergilerinde yayınlayan Cemali, yazınsal alana kitaplarıyla katıldığı 1999 yılından bu yana en çok okunan ve ilgi gören çocuk edebiyatçılarımızdan biri olmuştur. Bu başarıyı, kendini çocukların dünyasına daha yakın hissetmesine, onların diliyle konuşabilmesine, “içinin kıpır kıpır, gözününse çocukta olması”na (Cemali 176) borçlu olduğunu söyleyebiliriz kuşkusuz. Yetişkinlerin dünyasında metin yazarlığıyla başlayan yazı macerasını aslında kimler için yazmak istediğini bilerek, aldığı gözü kara bir karar sonucu çocuklar için yazarak devam ettirmiştir. Farklı çocuk yaşantılarından devşirdiklerini onlara eğlenceli ve nitelikli kurgularla geri kazandıran yazar, Türk çocuk yazınında kendine gerçek anlamda unutulmayacak, saygın bir alan açmayı başarmıştır. Sekizinci ve son kitabı Ankaralı romanı baskıya hazırlanırken yayımlanmış son hâlini göremeden aramızdan ayrılmıştır. Ancak adı, kitaplarını yayımlayan Günışığı Kitaplığı’nca her yıl düzenlenen “Zeynep Cemali Öykü Yarışması” ve “Zeynep Cemali Edebiyat Günü” ile yaşatılmaya ve şimdinin çocuklarına duyurulmaya devam etmektedir. Bu çabalardan başka, onu tanıyan edebiyatçı dostlarının hakkında anlattıklarıyla ve kitaplarında yarattığı çocuk dünyalarıyla gazetelerin kitap eklerinde ve bazı çocuk dergilerinde sıkça anılmaktadır. Yapıtları ayrıca, tezlere ve başka akademik çalışmalara da konu edilmektedir.

Ortaya koyduğu çocuk metinlerinde farklı türden çocukluk hâllerine bolca yer veren Zeynep Cemali, bundan başka çocukların yetişkinlerle, hayvanlarla, doğayla olan ilişkilerini de sık sık işleme çabasında olmuştur. Bir sokak kedisini odağa yerleştirip, görünür bir figür hâline getirerek anlattığı Öykü Öykü Gezen Kedi’de bu unsurların birbirleriyle iç içelik hâllerinin canlı bir anlatımla öyküleştirildiğini görürüz. Bu yazıda, Zeynep Cemali’nin Öykü Öykü Gezen Kedi adlı kitabını ele alarak öykülerin tamamında karşımıza çıkan aynı kediden hareketle, öykü kişileri ile onun arasında kurulan farklı ilişkilere bakmayı, kedinin buradaki öykülerde nasıl gösterildiğini okumayı deneyeceğiz.Öykü Öykü Gezen Kedi’de birbirinden bağımsız sekiz öykü yer almaktadır. Ancak hepsi aynı semtte geçmektedir ve bir öyküden diğerine gezinen Kedi Siyami öykülerdeki ortak noktalardır. Bu noktada, ilkin okurun aklında bir roman okuyacağı düşüncesi doğabilir, fakat anlatılanlar iç içe öyküler ya da bir romanın kesitleri olmaktan uzak, ayrı kişilerin ve yaşantıların konu edildiği kurgulardır.

Kedi figürü ise öyküleri birbirine teğelleyen, bir arada tutan bir çengelli iğne gibi düşünülebilir. Öyküler bir semtte ya da mahallede geçtiklerinden kişi kadroları hâliyle kalabalıktır. Çoğunlukla bir yaz tatili sırasında çocukların başlarından geçen dönüştürücü, kişiliklerinde kırılma yaratacak olaylar hikâye edilmektedir. Çocukların hemen hepsinde başkişi olduğu öykülerde Kedi, kimi zaman esas rolü onlarla paylaşırken, kimi zaman yardımcı bir detay olarak kısaca görünmektedir. Öykülerdeki aileler birbirlerini iyi tanımasalar, sıkı komşuluk ilişkilerine sahip olmasalar da çocuklar çocukluğun verdiği kaynaşma ve ortaklık duygusuyla daha yakın ilişkiler içindedirler. Çocukların Siyami’yle olan ilişkileri anne babalarınınkinden ya da etraflarındaki diğer yetişkinlerinkinden daha farklıdır. İlişkileri ise farkındalıkları “karşılıklı” denebilecek boyuttadır. Bu iki varlığın dünyaları birbirlerine daha açık ve geçirgendir.

Söz konusu kedi ve bir kediyle birlikte yaşamanın neye benzediği kitabın yalnızca ilk öyküsünde belirgin bir şekilde kendine yer bulmuştur. Kedi, burada tam anlamıyla bir başkişiyken; diğerlerinde kısa süreli bir konuk ya da yoldan geçen “bir kimse” olarak düşünülebilir, işlevi azdır. Kitabın açılış öyküsü olan “Siyami Bey”de, bundan sonraki öykülerde de karşımıza çıkacak olan kedinin bir çeşit hayat hikâyesini okuruz. Siyami, geçirdiği bir kaza sonrasında ailenin babası tarafından yaralı halde bulunup tedavi ettirildikten sonra eve getirilen bir sokak kedisidir. Veterinerin söylediğine göre bir siyamdır, evdekiler bunu öğrenir öğrenmez ona Siyami Bey adını yakıştırır. Ev halkı sanki yıllarca böyle bir kedilerinin olmasını beklemişçesine ilk andan itibaren onu çok sıcak karşılar. Ancak babaları Erdoğan Bey aynı düşüncede değildir, araları pek iyi gitmez. Erdoğan Bey’in çocukluktan kalma misket koleksiyonunu dağıtır, köşe koltuğuna kurulur ve çocukların ona doğum gününde aldıkları deri terlikleri parçalar. Evdeki hayatı ona ufak ufak dar etmeye başlar. Siyami aslında sokaklara ait olduğundan ev ortamı ona yetmemeye, onu boğmaya başlamıştır. Bir gün, sokak kapısının açıldığı bir anlık boşlukta fırlayıp kaçar. Anne ve çocukların bütün neşesi kaçar, yemeden içmeden kesilirler, Erdoğan Bey ise tahmin edileceği gibi durumdan çok memnundur. Neden sonra, bir sabah peşine başka bir kediyi de katmış halde eve geri döner, eve birden sevinç dalgası yayılır. Bu süre boyunca bir bebek gibi bakılmış, korunmuş, şefkat edilmiştir. Ancak onun asıl yeri, meskeni sokaklardır. Ev ortamının rahatlığı ve sıcaklığı ona yabancıdır. Birkaç ay daha mutlu mesut bir arada geçtikten sonra tekrar dönmemek üzere evden kaçar. Bu kaçış öncekilerden daha farklı olmuştur. Özgürlüğüne çok düşkün bu kedi, aileyle bir arada olduğu süre boyunca onlara çok iyi gelmiş, eve canlılık katmıştır. Yataklarından kalkmak bilmeyen, kahvaltı sofrasına oturmaya nazlanan çocuklar onunla vakit geçirebilmek için kısa zaman içinde daha enerjik hale gelmişler, hayatla dolmuşlardır. Kedileri onların hayatında unutulmayacak bir iz bırakmıştır.

Sokak sokak, semt semt gezinen Siyami, bir sonraki öykü olan “Bisiklet Aşkına”da tekrar karşımıza çıkar. Buradaki rolü öncekine kıyasla küçük olsa da olayların akışını değiştirecek kritik bir işlevi vardır ve işlevini yerine getirdikten sonra âdeti olduğu üzere ortadan kaybolur. Onu bu kez, dayısının karne hediyesi olarak aldığı kırmızı bisikletiyle sokaklarda turlayan Öztürk’ün önüne birden atlayan kedi olarak buluruz. Bisikletten düşen çocuk yara bere içinde kalır. Durumu öğrenen annesi ona bisikleti yasaklar ve gittiği tamirciden kesinlikle geri alamayacağını söyler. Ancak Öztürk bunu bir türlü kabullenemez, için için ağlar, çünkü bisikleti aylarca hayallerini süslemiştir. Tamir parasını denkleştirip bisikletini tamirciden geri almanın çarelerini arar. Mahallede “Kaçık” diye anılan ihtiyar Pervin Hanım’ın köpeği Bağcık’ı günlüğü beş lira karşılığında gezdirmeye başlar, zamanla bu sokulgan ve sevimli küçük köpekle arasında güçlü bir dostluk kurulur. Öykülerinde hemen her fırsatta çocuğun doğayla ve hayvanla olan mutlak ve zorunlu temasını hatırlatan Cemali bunu bu kez bir köpekle yapar.

Kedi Siyami’ye geri kalan öykülerde bazen bir ağaç dalında, bazen gizlice girdiği bir evin sallanan koltuğunda sere serpe yatar hâlde, bazen sahildeki balıkçı kovalarından balık aşırıp kaçarken rastlıyoruz. İlk öyküden farklı olarak bu öykülerde çocuklar ve yetişkinler arasında geçen ilişkileri yakından okuyoruz. Bu açıdan, kitabın kuşkusuz çocuklar için olduğu kadar, çocuk dünyasına ve onların gözünden kendi hâllerine bakmak isteyen yetişkinler için olduğunu da söyleyebiliriz.

Öykülerde görüldüğü, başta da söylediğim gibi Zeynep Cemali çocukların dünyasını yakından tanıdığından onların diliyle yani “çocukça” konuşabilen ve zihinlerine sokulmayı başarabilen bir yazar olduğunu bir kere daha kanıtlıyor. Bir şeyler öğretmek yerine deneyimlerini, gözlemlerini çocuklarla paylaşmaktan yana bir tavır ortaya koyuyor. Yetişkin tonlamasından ve “kör göze parmak” öğretici tutumdan uzak bir anlatımla çocukların hâlihazırda yaşadıkları hareketli ve eğlenceli yaşantılarını, araya örnek bazı değerler ve davranış biçimleri de katarak farklı kurgularla verebiliyor. Günlük hayatın içinden maceralar ve ilginç deneyimlerle dolu bu olaylar dizisi çocuk okurda sürükleyici ve merak uyandırıcı bir etki bırakıyor: “… Sanki okuru birden bir panayıra, şenlik ortamına, bayram yerine çıkarmış gibi çağıl çağıl, çavlandan dökülürcesine yoğun içerikli ama yeğni kıvamlı akışkan anlatımlaSonra birden atlıkarıncalardan, salıncaklardan, dönme dolaplardan sapır sapır dökülmüşçesine sıralı sırasız, yerli yersiz çocuk, genç, yaşlı, kadın, erkek yüzlerce, evet yüzlerce kişi kuşatıyor okurun çevresini,” (Aslankara 21). Anne babaların ya da aile büyüklerinin kapıldıkları evhamlardan çoğunun kuruntu olduğunu, çocukları özgür bıraktıklarında deyim yerindeyse suyun akıp yolunu bulacağını onlara hatırlatmayı deniyor. Açık, doğal ve içten bir dille kurulan bu öyküler, kullanım sıklığı azalmış, şimdinin çocukları ve yetişkinleri arasında dahi unutulmaya yüz tutmuş halk deyişlerini fırsat buldukça aralara serpiştiriyor. Kitap boyunca peş peşe gelen sürprizlerin anlatımdaki akıcılığa ayrıca katkı sağladığı söylenebilir. Kişilerin hep eylem ve hareket hâlindeliklerinin o anki veya bir sonraki sahnede nasıl bir ruh hâli içinde olacaklarını anlamamızı kolaylaştırdığı söylenebilir. Biçtiği rollerle çocukları yaşadıkları sokağın, kentin, doğanın akışına daha çok ortak ederek çevreleriyle olan ilişkiye katılmalarını, yaşadıklarına farklı pencerelerden bakmalarının hazzını yaşatıyor.

Öykü Öykü Gezen Kedi, engellilik, yaşlılık, yetimlik gibi farklı insanlık hâllerine değinirken bu hâllere empatiyle yaklaşmasıyla, acındırma ya da mağdur diline düşmeden algılayabilecekleri bir dilde çocuk okura sunmasıyla da çocuk edebiyatında farklı bir noktada konumlanıyor.

 

Kaynakça

Aslankara, Mehmet Sadık. “Zeynep Cemali...”. Cumhuriyet Kitap Eki (25 Kasım 2010): 21.

Cemali, Zeynep. Öykü Öykü Gezen Kedi. İstanbul: Günışığı Kitaplığı, 2012.