Dosya

Dijital Tarihçilik Deneyiminde Çocuk Edebiyatının İmkânları

Bugün tarihçilik veya tarih öğretimi dediğimizde ilk akla gelen arşiv çalışması ve neşretmeye yönelik bazı çalışmalardır. Denir ki tarihçilik neşre değil, keşfe dayanır.

Bugün tarihçilik veya tarih öğretimi dediğimizde ilk akla gelen arşiv çalışması ve neşretmeye yönelik bazı çalışmalardır. Denir ki tarihçilik neşre değil, keşfe dayanır. Başka bir formda düşünmek, başka bir açıdan bakmak gerektiği zaman zorlanan, hatta zaman zaman çuvallayan tarihçiliğimizde en çok ihmal edilen konu; gençlere ve çocuklara tarihin öğretimidir. Bu yazıda, Z kuşağı olarak da ifade edilen günümüz çocukları için tarih öğretim metotlarında ne gibi yenilikler geliştirilmiş ve daha çok neler yapılabilir, bunlar üzerinde duracağım.

Günümüzde televizyon dizileri ve kültür-sanat çalışmaları aracılığıyla belli formlarda nesiller yetiştirilirken aslında keşfetmekten korkan, hazır ve pratik bilgi âşığı bireyler çoğalıyor. “İcat çıkarma!” uyarılarıyla büyüyen çocukların ortaya çıkardığı yegâne değer birbirinin aynısı ifadeler, düşünceler, eleştiriler ve eserler olmaya devam ediyor. Tarih ilmi açısından son derece sıkıntılı, akademi açısından hiç de etik olmayan bir durum bu. Yeni icat çıkarma hevesinde olan tarihçiler günümüz teknolojisinin sunduğu imkânları en üst düzeyde kullanırken; bu teknolojik imkânların tarih öğretim metotlarına pek de yansımadığı ortada... Diğer yandan, tarih metinlerinin hangi dönemde olursa olsun kurgusal, anlatısal yapısı itibarıyla edebiyatla kopmaz bir bağ içerisinde olması ve tarih metinlerinin bütün bu kurgusallığına rağmen gerçeklikle kurmaya çalıştığı ilişki bir başka ifade biçimini gerektiriyor. Peki, bu ifade biçimlerini hem çocuklar hem de dijitalleşen dünya için farklılaştırabilir miyiz bugün?

Farklı ifade biçimi noktasında öğretim metotlarında gerçekliği daha özenli ve vurgulu aktarabilmek için teknolojinin sunduğu inovatif imkanlardan faydalanmak etkili bir yöntem olabilir. Günümüzün büyük şirketleri çalışanlarından, iyi eğitim kurumları ise öğrenci, eğitimci ve araştırmacılarından yüksek seviyede “öğrenme emeği” beklemekte. Hızla gelişen ve değişen dünyada; kendini geliştirme ve sürekli yeni bilgiler öğrenme üzerine kurulu bu “öğrenme emeği çarkında” minimum efor ile maksimum öğrenme gerçekleştirmek için inovatif çözümler yerini çoktan aldı. Kısa sürede pratik olarak öğrenmeye alışan, hemen aksiyon almaya çalışan, her bilgi kaynağına ve eğlenceye dijital erişim sağlayan, hızlı ve aktif öğrenme metoduna alışmış çocuklara klasik bilgi aktarım yöntemi -dergi ve kitaplarla hikâye ve masal anlatımını da geleneksel yöntemlerle yapmak dâhil- pek etkili bir yöntem olarak kabul görüyor. Görsel hafızası son derece gelişmiş, hayatını dijitalde yaşayan bir çocuğa artık sayfa köşesinde gördüğü fotoğraflar yeterli gelmeyecektir. Görsellik tüm dünyanın yadsıyamayacağı etkin bir iletişim yolu iken tanıtım, pazarlama ve eğitim alanlarında baskın hâle gelmesi sadece teknolojinin getirisi değil, aynı zamanda genç kuşakların da talebi. Gear gözlüklerle çalışanlarına sanal gerçeklik deneyimi yaşatarak eğitimler veren şirketlerden ilham alıp bunu eğitim modeline dönüştürmek, inovatif çözümlerle çocuklara keşfetme, daha etkin ve kalıcı öğrenme imkânı sunmak gerekiyor. Bunun etkin olarak gerçekleştirilebileceği bir alan da çocuk edebiyatıdır.

Çocukların düşünsel ve estetik açıdan dünyayı anlaması ve anlamlandırıp kendi zihin dünyasında şekillendirmesinde en önemli araçlardan olan çocuk edebiyatı aracılığıyla çocuklara tarih öğretimi ve tarih bilincinin aktarılması son derece hassas ve bir o kadar da zahmetli bir iştir. Övgüler ve ödüllere değer görülen eserler genellikle geleneksel yayıncılık yöntemini izleyen, Anadolu topraklarını referans alan, Batı’nın oryantalist bakış açısına alternatif bir pencere açtığı düşünülen, çocukların zihin dünyalarını yerele mahkum etmeye çalışan eserler oluyor. Evrensel bir mesaj içermekten uzak, kurgusal anlamda yalnızca millî değerleri aşılama gayretinde bulunan eserlerden çocukların zihin dünyasında bir aydınlanma yaratması ne yazık ki beklenemez. Çocuklara tarih anlatmaya çalışan yazarların yaratıcı olmaları, dijital platformu etkin kullanmaları ve farklı iletişim kanallarından çocuklara hitap etmeleri gerekmektedir. Bugün hemen her istediğine erişebilen, hayal dünyaları ve gerçekleri çok geniş açılarda olan çocuklara verilecek mesaj kadar bu mesajın aktarılacağı kanal da bir o kadar evrensel ve yaratıcı olmalı.

Tarihi anlatırken çocuklar için kullanılabilecek en önemli araçlardan biri 3D sanal gerçeklik. Hem ilgi çekici hem de çok yönlü bir iletişim aracı olan bu yöntemle gerçekliğe bir nebze olsun dokunabilen çocuklar aslında tarihin edebiyatla buluştuğu o anlatısal çerçeveye farklı bir açıdan ulaşabilirler. Bu açıdan düşünüldüğünde, kurgusallığı yalnızca ifade ve anlatı biçimi olarak değil, aynı zamanda iletişim metodu olarak uygulamanın etkin bir anlatı biçimi olacağı söylenebilir. Zira, çocuklar için okumak ve dinlemek yeterli değil; görmek, dokunmak, duymak, zaman zaman iletişime geçmek istiyorlar. Çocuklar için geçmişi birçok yönüyle bugüne taşımak gerekiyor bu yüzden. Tarih örüntüsüyle oluşturulan hikâyelerin, masalların ve dergilerin dijitale aktarılması, piyasada bir süredir uygulanan bir yöntem. Bununla ilgili ufak bir araştırma yapıldığında onlarca esere ulaşılabilir. Maliyetinin basılı kitap ve materyallerden çok daha düşük olması bir yana, kullanımı pratik, erişimi, taşınması ve geri dönüşümü son derece kolay bir yöntem. Üstelik bu aktarımlarda ses ve görsellerin uyumu, çocukların hayal dünyasında gerçekliğin ve doğru bilginin oluşumunu da destekleyecektir. Yüzyıllar öncesinin İstanbul’unun sosyal ve kültürel hayatını doğru bir formda kurgulayarak çocuklara o bölgenin gezdirildiğini, insanların yaşayışlarına şahit olduklarını, zaman zaman onlarla sanal da olsa iletişime geçildiğini düşünelim. Bir tarihî yapıyı sanal gerçeklik aracılığı ile gezmek, dünyanın herhangi bir yerindeki tarihî mekânlara anında erişebilmek; çocuklar için hem interaktif hem de keyifli ve verimli bir öğrenim metodu olacaktır.

Artık hemen her şeye dijital olarak erişen ve mütemadiyen bunu talep eden çocuklara, hikâyelerin geleneksel yöntemlerle anlatılamayacağını düşünüyorum. 3D sanal gerçeklik aracılığı ile gerçek bir tarih deneyimini “yaşayarak öğrenen” çocuklar, böylelikle diziler aracılığıyla verilmeye çalışılan güncel, ideolojik ve tarih dışı aktarımlardan da korunabilirler. Edebiyatın yaptığı, tarihin de gerçekliğe dokunarak kurmaya çalıştığı gibi; anlatıyı dijital platformda interaktif bir şekilde ifade etmek hem edebiyatın hem de tarihin omuzlarındaki yükü biraz olsun hafifletebilir.