Enneagram da önce kendimizin sonra da diğer insanların karakterlerini görmemize yardımcı bir mum niteliğindedir.
2021 yılında Genç Timaş Yayınları etiketiyle yayımlanan Cem Gülbent’in kaleme aldığı Arincon, iki kardeşin kaybolan babalarını arama macerasını konu edinen, şifre çözümlemeleriyle aksiyon alan, yazarının uzmanlık alanı fizik bilgisinin de anlatıya dâhil olduğu bilim kurgu türünde bir metindir. Arincon insanların bilinçaltı olarak tasvir edilen anlatı mekânıdır. Kahramanların şifreleri çözebilmeleri için Arincon’a gitmeleri gerekmektedir. Anlatının olay örgüsünde kilit noktalardan biri olan şifrelerin bazıları kişilik tiplerinin analizinin yapıldığı Enneagram sistemiyle ilintilidir. Ben bu yazımda modern anlatının tip ve karakter inşasında çocuk kahramanların kişilik tiplerinin Enneagram sistemiyle çözümlemesinin olanaklılığını tartışmaya açacağım.
Bir öyküyü kurgularken en önemli unsurlardan biri karakter oluşturmaktır. İyi bir karakter, okuru hikâyenin içine çekecektir. Ramazan Çiftlikçi’ye göre karakter; “bir nesnenin, bir bireyin hatta topluluğun kendine özgü yapısı, onları başkalarından ayıran ve bireyin davranış biçimlerini belirleyen ana özellik” demektir (Alıntılayan Tekin 83). O olmadan hikâye genel anlamda bir anlatı olamaz. Karakter ne kadar inandırıcı, gerçek olursa anlatı da o derece sürükleyici olur. “Bir hikâyeci ve romancının anlatıyı sürükleyecek kişiyi, anlatının niteliğine uygun olarak çizmesine, ona beşerî bir yapı kazandırarak canlandırmasına ‘karakterizasyon’ denir. Karakter oluşturulurken iki yöntem kullanılır: Açıklama ve dramatik yöntem” (Tekin 86). Açıklama yönteminde karakterin özellikleri anlatıcı ya da yazar tarafından topluca verilir. Dramatik yöntemde ise okur, karakteri anlatı ilerledikçe verilen bilgilerden ya da ipuçlarından tanır. Bu yöntem, karakteri gerçek hayatta olduğu gibi bazen iyi bazen kötü yönleriyle, hatalarıyla, gelgitleri ve iniş çıkışlarıyla tanımaya olanak sağlar. Modern anlatıda tercih edilen de genellikle bu yöntemdir.
Tip ise kelime anlamıyla cins, tür, numune, örnek anlamlarına gelmektedir. Tip diye nitelenen kişi toplumsal kimliğiyle temsili bir nitelik taşır. O kendinin dışında kalan değerlerin temsilcisidir (Tekin 105). Lukacs’a göre tip, romancının yeteneğinin ürünü olmaktan çok sosyal ve tarihsel koşulların belirlediği bir şahsiyettir (Alıntılayan Tekin 105). Modern anlatıda birey değer kazanmıştır dolayısıyla artık roman kahramanları sosyal bir olguyu ya da bir siyasi görüşü temsil eden veya toplumsal eleştiri hedefi hâline gelen karikatürize edilmiş bir “tip” değil kendi özgür düşünceleri olan, hakkında psikolojik ya da sosyolojik değerlendirmeler yapılabilen birey hâlini almıştır. Bir başka ifadeyle kahraman, yazarının mutlak egemenliği altından kurtulmuş, sınırları belirli davranışlardan sıyrılmış, kendine özgü ve gerçek bir karakter olmuştur. Modern insan da okuduğu hikâyede kendi gibi gerçek kişileri görmek ister. Çünkü insan sadece agresif, yalancı, korkak, bencil, sevgi dolu, yumuşak huylu, idealist, Batıcı-Doğucu gibi tek bir vasıfla etiketlenemeyecek kadar çok boyutlu bir yapıya sahiptir. Bu yapının içerisinde yaşadığı travmatik olaylar, ebeveyn etkisi, psikolojik gelgitler, içinde bulunduğu toplum ve kültür gibi birçok etken kişilik oluşumunun parametreleridir. Bu sebeple okur için de dinamik bir kişilik tipi çok daha inandırıcı ve etkileyici olacaktır.
Karakter Oluşumunda Enneagram Kişilik Tipleri Sisteminin Kullanılması
Enneagram; Latince “Ennea: dokuz” ve “gram: nokta” kelimelerinden oluşan, insandaki dokuz oluşum özelliğine atıf yapan bir bilgi sistemidir. İnsanın doğuştan dokuz mizacının olduğunu ancak bunlardan birine baskın oranda sahip olduğunu kabul eder. Çok boyutlu dediğimiz insan, dokuz özellikle sınırlandırılamayacağı için kombinasyonlarıyla birlikte bu kişilik özellikleri çok daha yüksek rakamlara çıkacaktır. Bu ayrıntı çok uzun yer tutacağı için burada değinmeyeceğim. Fakat Enneagram’ın insanı oluşturan üç tanımından bahsedeyim: “Mizaç; insanın doğuştan kazandığı çekirdek yapısı, bir nevi psikolojik genetiği sayılabilir. Kişilik; mizaç çekirdeğinin çevresel faktörlerle etkileşmesi sonucu ortaya konan düşünce, duygu ve eylemlerin bütünüdür. Karakter ise ortaya çıkan bu kişiliğin içindeki süreklilik gösteren baskın ve belirgin özelliklerdir” (Acarkan 44). Peki Arincon’un anlatısında da bahsedilen sistem hem yazar olarak kahramanların karakterizasyonunda hem de okur olarak analizinde nasıl kullanılır?
Enneagram Şablonu
Görseldeki şablon Enneagram’ın sistematiğini belirler. Renkli sayılar ana mizaçları, oklar ise stres ve rahat zamanlarında kişinin yöneldiği mizacı gösterir. Bizim bahse konu edindiğimiz Arincon eserinin metnindeyse iki ana kahraman var: İngo ve ablası Arya. Şimdi bu karakterlerin kişilik tiplerinin analizini yapmaya çalışacağım.
Metnin ana kahramanları olan Arya ve İngo, bir bilim projesinde görev alan profesör babalarının kaybolması üzerine onu aramak için bir yolculuğa çıkar. Bu yolculuk babalarının üzerinde çalıştığı; yapay zekâ ürünü olan, insanların bilinçaltlarını birleştiren bir paralel evren oluşumu Arincon’da devam eder. Baba, çocuklar için bazı şifreler hazırlar ve bu yolculuğu kolaylaştırmak için onlara kaybolmadan önce nasihatler ve bilgiler verir. Bu kısım anlatı boyunca flashback (geri dönüş) tekniğiyle işlenmiştir. Bu bilgi ve şifrelerin içerisinde onlara yardımcı olacak olan şeylerden biri de kişilik tipleri bilgisidir. Metnin ilk cümlelerinden itibaren karakter tanıtımının ipuçları okura verilir, yukarıda bahsettiğimiz “açıklama ve dramatik” yöntemin her ikisi de peyderpey kullanılır. Bu sayede Arya karakterinin bisiklete binerken kaskını sıkıca takmasından kurallara hassasiyet gösteren biri olduğunu çıkarsayabiliriz:
“Genç kız bisiklet kaskının tokasını çenesinin altına sıkıştırırken önce bulutlu gökyüzüne sonra da yan gözle kardeşine baktı:
‘Korkuyor musun?’
‘Korkmuyorum da başka zaman mı gitsek? Hem yağmur yağacak gibi.’
İngo ilerleyecekleri yola baktı, derin bir nefes aldı… avuç içleri terliyordu.” (Gülbent 7).
Burada İngo’nun kaskı takıp takmadığını bilmiyoruz çünkü bu anlatıda Arya’nın karakterini okura tanıtmak için seçilmiş bir özellik. İngo hakkında edindiğimiz ilk bilgi ise biraz korkak ya da yağmur yağacağı için tedbirli biri olmasıdır. Hissettiği korku nedeniyle bir kaygısı olduğunu, derin nefes almasından ve avuç içlerinin terlemesinden de anlayabiliriz.
Anlatıcının “Kardeş olmalarına karşın ikisi de zıt karakterlere sahipti. Ablası azimli ve inatçıyken İngo çekingen ve kolay pes eden bir yapıya sahipti” (8) sözlerindeyse karakterlerin özellikleri açıklama yöntemiyle okura aktarılır ve buraya kadar öğrendiğimiz az bir bilgi bile bizi Enneagram şablonunda bulunan Tip 1 ve Tip 6 mizacına götürür. Çünkü kahramanlar “tip” değil “gerçek birey” olarak karakterize edilmişlerdir: “İngo, konuşma esnasında etrafına bakmayı da ihmal etmiyordu” (9), “Daha önce hiç görmedikleri, hiç gitmedikleri yerlere gitmenin korkusunu hissediyordu” (13). Bu anlatımlarda da yine İngo’nun kaygılı ve tedbirli yapısı okura ima yoluyla gösterilir.
Tip 6 mizacının temel motivasyonu güven içinde olmaktır. Bu güveni sağlayana kadar zihninin netleşmesi önemlidir. Arya ise kardeşiyle olan zıt mizacının zorluklarını yaşamaya devam eder. “İşlerimin yarım kalması bende stres yapıyor” der (22). Kurallara uyan, azimli ve sonuç odaklı bir yapıya sahip olmasından dolayı -ki bu Enneagram’ın Tip 1 mizacıdır- yarım iş bırakmanın kendisinde strese sebep olduğunu söylemesi de anlatıda beliren minik ipuçlarından biridir. Buradan itibaren artık okur olarak İngo ve Arya’nın olaylar karşısında göstereceği tavırları tahmin edebileceğimiz kadar bir bilgi sahibi sayılabiliriz.
“Sorgulayıcı bir kişiliğe sahipsin ve bu özelliğinin olumsuzluklarını üzerinde taşıyorsun.” “Ben korkmuyorum abla. Sadece yanlış adım atıp ortalığı karıştırmak istemiyorum.” “Korkuyorsun İngo çünkü zihnin net değil. Geleceği fazla düşünüp içinde kayboluyorsun.”
“Hiç de bile buna dikkatli olmak denir. Sen farklı bir açıdan bakıyorsun.”
“Aynı açıdan baksam zaten bunları söylemezdim. Özgüvenin eksikliği kontrollü davranmana neden oluyor… yeterince düşünmediğin ve zihninde netleştirmediğin durumlarda harekete geçmekte zorlanıyorsun, bu da senin stresini arttırıyor.” (27-28)
Bu diyalogda da görüyoruz ki İngo’nun zihni netleşmeden harekete geçemiyor çünkü içinde güven duygusu oluşması gerekiyor. Arya’nın daha cesur ve aceleci olması ise aralarındaki kişilik farkını açıyor ve olaylara farklı açılardan baktıklarını anlıyorlar. Ennagram’ın en temel konularından birisi de burada ortaya çıkıyor. Her insanın farklı yapıya sahip olmasından dolayı olaylara bakış açısı da farklıdır. Bunu çözmenin yoluysa önce kendini sonra da diğer insanları tanımak ve hassasiyetlerini bilmekten geçiyor.
Arya ile babasının önceden yaptıkları bir konuşmadaysa babası ona kardeşinin ve Arya’nın kişilik tipleri hakkında bilgi verir. Biz de bunu zamansal olarak geri dönüş tekniğiyle Arya’nın hatırlamasıyla okuruz:
“İşte bunlar İngo’ya ait kişilik özelliğinin stresli durumlarda ortaya çıkan olumsuz yönleri.”
“Peki ben nasıl biriyim baba?”
“Kuralların ve ilkelerin var. Planlı olmayı seviyorsun. Titiz ve düzenlisin. Gerekli ve doğru olanı yapmaya çalışıyorsun. Rahat olduğun zamanlarda keyifli, neşeli, iyimser ve kabullenicisin. Bu özelliklerinden dolayı denge durumunda ciddi, mantıklı ve sorumluluklarına duyarlı olabiliyorsun.”
“Kötü zamanlarım olduğumda nasılım?”
“Sen de kardeşin gibi umutsuzluğa kapılabilirsin. Fakat seninki ondan biraz daha geç olur. Aynı zamanda karamsar ve depresif olduğunda çok belli ediyorsun. Stres altındayken hata yapmaktan sakın korkma. Bu senin için zor olacak biliyorum ama yapılması gerekeni eksiksiz yapma isteğin seni daha büyük hatalara sürükleyebilir. Başkalarını kontrol etme zorunluluğunu üzerinden at. Böyle yaparsan en çok sen rahatlayacaksın” (22-29).
Burada anlatıcının açıklama yöntemini kullandığı bir karakter tanıtım bölümüyle de karşılaşıldığı için Ennagram şablonundaki stres ve rahat hattından bahsetmem gerekir.
Şablona göre mizaçlar stres ve rahatta olduklarında başka mizaçların özelliklerini alırlar. Okun gittiği yön stres hattını, geldiği yön ise rahat hattını gösterir. Arya Tip 1 olarak rahat hâldeyken yani aradığı mükemmel ve tam olma motivasyonu gerçekleştiği durumlarda Tip 7’nin olumlu özelliklerini sergiler. Yukarıdaki diyalogda babasının bahsettiği gibi keyifli, neşeli, iyimser ve kabullenici olur. Bu tam ve kontrolcü olma motivasyonunu kaybettiğindeyse stres hattı olan Tip 4’e gider ve olumsuz özellikleri olan depresif ve karamsarlığa bürünür. Zorlayıcı ve olumsuz yönlerin kendisini sıkıntıya sokacağını fark eden Arya babasından bu konu hakkında biraz daha destek almak ister ve babası ona kişilik tiplerini bilmenin aslında insana özgürlük kazandıracağını anlatır:
“İnsanın kendini tanıması sınırlar içine hapsolduğumuz anlamına gelmiyor. Sahip olduğumuz imkânları ve potansiyelimizde mevcut olumsuzlukları görmemizi sağlıyor.” “İstesek değişemez miyiz?”
“Değişim? Neden olmasın? Ama doğuştan yanımızda getirdiğimiz bir çekirdek yapımız da var. Eğer çabalarsak değişim yerine gelişimi sağlayabiliriz. Kendimizi geliştirmemiz hayatımızda karşımıza çıkan engelleri aşarken doğru seçimler yapmamızı sağlar. Öz derinlerde saklıdır kızım. Oraya inmelisin ki kendini bulasın” (30)
İngo da ablasının bazı özeliklerinden rahatsız olur ve itirazda bulunur. “Haklıyım çünkü bazen aşırı yargılayıcı oluyorsun. Dediklerinin aksi olursa yanlış yaptığımızı düşünüyorsun” (32). Arya’nın doğru ve tam olma içgüdüsü işler yolunda gitmediğinde başkalarını suçlayıcı tavra dönüşür. Çünkü Tip 1’e göre herkes kurallara uymalı ve doğru olanı yapmalıdır. Ancak bu duyguyu yönetemediğinde başkalarına müdahale etmeye başlar ve haklı çıkma çabasına dönüşür: “Ben seni korumaya çalışıyorum ama sen bunu anlamak istemiyorsun” (32). Bu cümlede de olduğu gibi insan bilinçsiz şekilde önce karşısındakini yargılar. Aslında doğru ya da yanlış tek değildir. Sadece başka açılardan görünen tarafları vardır.
Yolculuğa başlarken önlerine sadece İngo’nun gördüğü bir uçurum çıkar. Ne yazık ki korkusu yüzünden orayı geçmekte zorlanır ve eve dönerler. Ertesi gün tekrar aynı yere geldiklerinde Arya İngo’nun korkusunu yenemeyeceğini bilmektedir bu yüzden babasının ona daha önce kardeşinin kişiliği hakkında verdiği ipuçlarını kullanır ve onu kızdırarak uçurumu geçmesini sağlar:
“Bencillik mi? Bunu da nerden çıkardın?”
“Bencilsin çünkü uçurumu geçtin ve beni burada bıraktın. Söylediklerimin hepsi senin kişilik tipinin olumsuz özellikleriydi. Ben genelleme yaptım. Eğer stresli olursan bu anlattıklarımın hepsi sende ortaya çıkabilir” (32-33).
Arya’nın burada yaptığı şey bilinçli bir şekilde stres yönetimidir. Kardeşinin korkusunun üzerine gidip stres hattına geçmesini sağlıyor. Enneagram şablonunda Tip 6’nın stres hattı 3’tür. Bu da korku ve kaygı içindeyken güven sağlayamayan Tip 6’nın Tip 3’ün olumsuz özelliğini alması demektir. Yani bunu rekabete dönüştürüp bencilce davranmak.
Arincon’a vardıklarında onları kandıran Profesör Kızıl, düşkapanlar ve kazıcılarla karşılaşırlar. Şifreleri sırayla çözüp ilerlerler. Yalnızca iki kardeşte bulunan şifreleri almak için Profesör Kızıl çaba gösterir ancak babası öncesinde İngo’yu bu yolculuğa hazırlarken ona bazı hafıza teknikleri öğretir. Bir teknikte aklındaki şifreyi imgesel olarak önünde var olduğunu hayal ettiği çukura atar. Hem de şifreye hiç bakmadan:
“Şifreyi oraya nasıl bıraktığını hatırlıyor musun?”
“Hayır, sadece hayalimde o uçurumun dibinde olduğunu hayal etmiştim” (86).
İngo’nun kaygılı ve tedbirli yapısı yapacağı her işi garanti altına alma isteğiyle ve güven motivasyonuyla onu şekillendirir. Şifreyi hayalinde bile uçurumun dibine yani kimsenin göremeyeceği en güvenli yere atması da Tip 6 mizacının belirgin özelliklerinden birine işaret eder. Yazar da İngo’nun kazıcıdan kaçarken geçirdiği süreç içerisinde öğrendiği şeyi; “hayatı boyunca karşılaşabileceği tehlikeler karşısında çaresiz kalmaması için sınırlarını zorlamalı ve kabuğunu kırmalıydı” (145) cümlesiyle ifade eder.
Nihayetinde babalarını aramak için çıktıkları yolda kendi kişilik özellikleriyle; olumlu/olumsuz yönleriyle yüzleşmiş ve birbirlerini de tanımış olurlar. Bir nevi Joseph Campbell’ın Kahramanın Sonsuz Yolculuğu’nda olduğu gibi karakterler erginleşip kendilerini gerçekleştirme aşamasını tamamlarlar.
Metnin sonunda babanın yine daha önceden anlattığı bir hikâyeye de yer verilir, Hintli hikâyesi:
Hintli biri hayatında hiç fil görmemiş bir köye fil getirmiş. Karanlık bir ahıra koymuş. Halk meraktan koşup gelmiş ve ahırda toplanmış. O kadar karanlıkmış ki kimse kimseyi göremiyormuş. Fili de çok merak ediyorlarmış. Herkes elini uzatmış ve file dokunup onun neye benzediğini anlamak istemiş. Ayağına dokunan onu direğe benzetmiş, kulağına dokunan ise filin bir oluk olduğunu söylemiş. Eli hayvanın sırtına denk gelen onun bir taht olduğunu sanmış. Yani herkes kendine göre yorum yapmış. Düşünsenize herkesin elinde bir mum olsaydı fili olduğu gibi göreceklerdi değil mi? (157).
Bu hikâyede filin görüntüsünü ortaya çıkaran mum insanlar için bilgidir. Enneagram da önce kendimizin sonra da diğer insanların karakterlerini görmemize yardımcı bir mum niteliğindedir. İnsanı kalıplara ya da etiketlere hapsetmeyen ona kendi potansiyelini gösteren bir özgürlük alanıdır. Konunun bir çocuk metninde kendine alan açması kayda değerdir. Bu nedenle Arincon’un gerek akranlarını gerek ebeveynini kendi sıkışmış bakış açısı içerisinde değerlendirmeye çalışan, erginleşme sürecindeki çocuk okur için yol gösterici bir kaynak olduğu düşüncesindeyim. Bazen arkadaşları tarafından olumsuz addedilen çocuk özne, öğretmeni tarafından da olumlu da olsa yanlış etiketlere maruz kalabilir. Arya gibi bir çocuğun “başarılı ve azimli” etiketleri her ne kadar iyi bir şeymiş gibi görünse de çocuğun kendi potansiyelini kısıtlayan bir şeydir. Bu etiket hâlihazırda mizacında “mükemmel olma” motivasyonu bulunan çocukta her zaman başarılı ve tam olma, hata yapmaktan korkma duygusu yaratacaktır. Ancak en başta da bahsettiğim, romanda “tip” ve “karakter” ayrımında söylediğim gibi hem gerçek hayatta hem roman kahramanlarında “ideal bir tip” oluşturmak insanın gerçeğine aykırıdır. İnsan dinamik bir yapıya sahiptir ve hem iyi hem kötü olabilir. İngo gibi yine mizacında “güven” motivasyonu arayan bir çocuğa “korkak, çekimser” gibi etiketleri yapıştırmak onun gelişimini olumsuz yönde etkileyecektir. Hâlbuki içindeki “güven” motivasyonu ona analizci bir özellik kazandırır. Tehlikelerden korunma içgüdüsü sayesinde olayları hızlı analiz edip tedbir geliştirebilir. Nitekim İngo karşısına çıkan birçok şifreyi de bu analiz yeteneği sayesinde çözer.
Anlatıda Arya ve İngo kardeşlerin babaları da kendi mizacını tahmin etmeleri görevini çocuklara verir. Anlatıcı yan karakter olarak kurduğu baba imgesi hakkında ufak ipuçları verse de bu yazıda babanın Enneagram tipi hakkında bir çıkarımda bulunmayacağım. Zira metnin sonu okura kitabın ikincisinin de yayımlanacağı izlemini veriyor. Umuyorum ki yazar ikinci kitapta da profesör baba hakkında bana yeni bir yazı hazırlama olanağını sunar.
Kaynakça:
Acarkan, İsmail. Kişiliğin DNA’sı. İstanbul: Kurtuba Kitap, 2019
Gülbent, Cem. Arincon. İstanbul: Timaş Yayınları, 2021
Tekin, Mehmet. Roman Sanatı 1 Romanın Unsurları. İstanbul: Ötüken Neşriyat, 1991