Dağlarca, özneleştirdiği, çocukça bir afacanlık ve oyunbazlık yüklediği kelimelerin, şiire dönüşürken sınırları nasıl zorladığını, verili olanı nasıl sarstığını gösterir bize.
Cemal Süreya’dan “Üvercinka”, Cahit Zarifoğlu’dan “Güzelcin”, Metin Eloğlu’dan “İstanbulsamak”… Bu buluşlar şairlerin dilden devşirdikleri malzemeleri kullanarak icat ettikleri yepyeni kelimeler. Yeni kelimeler türetmek, modernist şiirin dilsel sınırları zorlayan özelliklerinden biri olsa da geleneğin şairleri de yeri geldiğinde dili, sapa yollara sürmekten çekinmemişler. Mesela Yunus Emre bildik köklerden “gümüşlenmek”, “yemişlenmek” gibi yeni eylemler türetmiştir. Malum, şiir, dilin yaratıcı kullanımıdır. Sanat da ana yoldan çıkıp yürünmemiş yan yollar açabilme cesareti ve becerisiyle ilişkilendirilir. Dolayısıyla şiir dilindeki sapmalar, bu dilin işleyişini anlamak için biz “yamaraz” okurlara incelemeye değer örnekler sunar.
Doğan Aksan’a göre “sapma” (deviation) adlandırmasıyla değerlendirilen yenilikçi çıkış, "gerek sözcüklerin ses ve biçim özelliklerinde, gerek dilin sözdizimi açısından niteliklerinde bilinçli olarak değişikliklere gitmeyi, dilde bulunmayan yeni sözcük ve anlatım biçimlerini kullanma eğilimini içerir” (166). Sapmaların estetik işleviyse “dile yeni bir güç kazandırmak” , “göstergeleri ses ve anlam açısından daha etkili kılmak”, “okuyan/dinleyenin zihninde yeni değişik tasarımlar ve duygu değerleri oluşturmak” şeklinde şiirsel metnin dünyasında belirir (166).
Peki, şiir dilindeki sapmaları çocuk şiiri bağlamında nasıl ele alabiliriz? Mavisel Yener’e göre, “şiir estetiğine dair bütün ölçütler çocuk şiiri için de geçerlidir” (14). Kuşkusuz bu ölçütler, çocuğun dünyası, bakışı ve deneyimleri dikkate alınarak uyarlanmalıdır. Bu durumda şiirde zaten var olan oyun, çocuk şiirinde olmazsa olmaz bir oyunbazlık biçiminde gösterecektir kendini. Çocuklar için yazılan şiirdeki sapmaları da çocukça oyunbazlık ve dilbazlık boyutuyla değerlendirmek kaçınılmaz olacaktır. Çocuklar için yazılan şiirlerde Leech’in saydığı sapma çeşitlerinin çoğunu görebiliriz: “Sesbilimsel”, “sözcüksel”, “dilbilgisel”, “anlamsal”, “yazımsal” (77-85).
Fazıl Hüsnü Dağlarca, Yaramaz Sözcükler’de, dille oynamayı şiirin eksenine yerleştirerek çocuk şiirimizdeki en güzel sesbilimsel ve dilbilgisel sapma örneklerinden birini vermiştir. Yaramaz Sözcükler’de emekli bir öğretmenin yazdığı cümlelerin kelimeleri, yer değiştirerek yepyeni şiirsel cümlelere dönüşürler. Öğretmen, başta yadırgadığı, anlamadığı bu oyunu, en sonunda anlayacak ve şöyle diyecektir:
[...] "Bir bildiği var sözcüklerin
Belki de
Olanı aşmak istemekteler
Belki de
Düzeni değiştirmek yenilemek
İstemekteler" (56)
Dağlarca, özneleştirdiği, çocukça bir afacanlık ve oyunbazlık yüklediği kelimelerin, şiire dönüşürken sınırları nasıl zorladığını, verili olanı nasıl sarstığını gösterir bize. Olanı aşma isteği, hangi yaş için yazılırsa yazılsın şiirin niteliğidir. Dağlarca’dan cesaret alarak, Dr. Nilay Yılmaz’ın Yaratıcı Yaramazlık kitabına atıfla “yaratıcı bir yaramazlık” olduğunu söyleyebiliriz.
“Yamaraz” şiirinde Beyzanur Demirci, sözcüksel sapmaları, dilbaz ve oyunbaz bir şekilde şiirin yapısına yedirerek çocuk okurun dikkatini çekecek bir söyleyişe ulaşır. Demirci’nin şiirinde dil, cansız bir malzeme değil şiirle mayalanan capcanlı, kıpır kıpır bir unsurdur. Bu şiirlerde dilin işleyen yapısı, sürekli hissettirilir çocuk okura. Dilin canlı varlığını somutlaştırmak için kelimeleri kişileştirir:
“Yazdım çizdim
Hepsini sıraya dizdim
Fırıldak yerinde durmaz
Zıpır desen çok yaramaz” (15)
Anlamını bilmediğimiz yepyeni kelimeler icat eder:
“Kimse bilmez miyav ne demek
Ne demek hominika mesela” (21)
Özellikle yansıma sesleri kullanarak dille oynar:
“Bir saatim var tiik taak tiik taak
…
Birden geçer zaman
Tik tak tik tak!” (16)
“Kat kat giyinip
Çat pat konuşalım
Tek tek durup
Seksek oynayalım” (17)
Sözcüksel sapmaların, çocuk öznenin oyunbaz dilinden verildiği “Yamaraz” şiiriyse çocuk şiirindeki sapmaların mantığı üzerine düşünmeye çağırır hem çocuk hem yetişkin okuru:
“YAMARAZ
Baba bana bir kipat al dedim
“Alırım sana bir kitap” dedi
Baba dedim opodüsleri anlatsın
“Otobüs kızım o” dedi
Baba dedim ne müsanebet
Yağmur yağınca ben
Şesmiyemi açıyorum
Kebelekleri kovalıyorum bahar gelince
Sayıyorum yoldan geçen abaraları
Opodüslerden fazla mı diye
Babam dinledi önce, sonra güldü ve dedi:
“Yamaraz kızım benim!” (14)
Yamaraz, çocuk özneyle “yetişkin” baba arasındaki karşılıklı konuşma üzerine kurulmuştur. Şiir, çocuk öznenin oyun çağrısıyla başlar: “Baba bana bir kipat al dedim” (14). Şiiri ilk kez alımlayan okur için bu oyun çağrısı belirsiz kalabilir (ki burada okur yetişkin midir çocuk mudur yahut önemli olan okurun, çocuk öznenin bakışına sahip olması mıdır diye sorulabilir). Dolayısıyla okur, yetişkinin yani babanın cevabına göre de hüküm verebilir ve çocuğun kelimeyi yanlış telaffuz ettiğini ve babanın da bunu düzelttiğini düşünebilir (fakat burada şiirin başlığındaki sapma, önemli bir ipucudur; başlıktaki bu sapma, şiirdeki oyunbazlığı en başından kodlar). Şiirin en sonunda anlayacağımız gibi aslında çocuk, babayı ve okuru oyuna çağırmakta ve kasıtlı olarak kelimeleri çarpıtarak şiirsel bir sapmaya başvurmaktadır. Çocuk için oyun ve hayat, standart dil ve şiir dili arasındaki sınırlar, kural koyucu ve gözetici yetişkinlere göre çizilmediği, daha geçişken olduğu için bu dilbaz ve oyunbaz şiirsel çağrı, başta baba tarafından anlaşılmaz, kabul görmez. Fakat çocuk özne vazgeçmez. Israrla yetişkini oyuna çağırmayı sürdürür. Yetişkin de ısrarla gramerin kurallarıyla döner çocuğa ve onu düzeltir. Şiirin sonunda çocuğun ısrarlı oyun çağrısı yetişkin tarafından anlaşılır ve baba da kızının oyununa katılır. Şiirin çocuk öznesi, dille oynamaktadır ve bu oyunun bir kuralı vardır. Telaffuz edilen kelimelerin belli bir şekilde deformasyona uğraması gerekmektedir. Baba, kızını iki kez düzelttikten sonra çocuk, “münasebet”, “şesmiye”, “kebelek”, “abara” örnekleriyle oyunun kuralını/şiirsel sapmanın biçimini pekiştirerek öğretir babasına. Çocuğun dille kurduğu ilişki esnektir. Şiirsel sapmalar, çocukların gündelik konuşmalarında, dilin doğal akışı içinde kendini gösterebilir. Yetişkinin de bu esnekliğin farkında olması gerekmektedir. Bu yüzden Beyzanur Demirci’nin Yamaraz şiiri, sadece çocuk okuru muhatap almaz. Yetişkinlerin bu şiirden çıkaracakları hisse bellidir: Bırakın çocuklarınız kelimelerle oynasınlar! Aynı zamanda hem yetişkin hem çocuk okura seslenebilen bir şiir olabilir çocuk şiiri.
Dağlarca’nın şiirinde emekli öğretmen, kelimelerin çocuksu afacanlıklarının aslında yaratıcılık ve sınırları aşma hamlesi olduğunu anlıyordu. Demirci’nin “Yamaraz” şiirindeyse baba, kızının dille oynadığını fark ederek ona katılır. Şiirsel sapmaların çocuk öznenin doğal söyleyişi içine yerleştirildiğinde nasıl “yaratıcı bir yamarazlığa” varabileceğimizin güçlü örneklerinden birini sunar. Çocuk şiirindeki sapmalar ister ses ister anlam düzeyinde olsun, oyunbazlık ve dilbazlık başlıca özelliklerinden biri olarak şiirsellikte kendilerini gösterir. Çocuklar dili de oynayarak öğrenirler. Kelimeleri eğip büker, yeni kelimeler icat eder hatta kendi sözlüklerini yazarlar. Çocuk şiirinin bu oyundan geri durması düşünülemez. Çocuklar ve şairler dilin kabına sığmadığını da bilirler. Belki de bu bilgiyi yetişkinler daha sık hatırlarlarsa çocukların son derece doğal bir şekilde kullandıkları dilsel sapmalar, çocuk şiirinde daha fazla yer bulur kendine.
Kaynakça
Aksan, Doğan. Şiir Dili ve Türk Şiir Dili. İstanbul: BE-TA Basım Yayım, (t.y.).
Dağlarca, Fazıl Hüsnü. Yaramaz Sözcükler. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2010.
Demirci, Beyzanur. Ben Çocuksam Eğer. Konya: Kayalıpark, 2016.
Özünlü, Ünsal. “Şiir Dilinde Sapmalar”. Türk Dili, 45, (Ağustos 1982): 79-85.
Yener, Mavisel. “Şiirin Sihirli Kapısı”. Varlık, 1331 (Ağustos 2018): 14-16.
Yılmaz, Nilay. Yaratıcı Yaramazlık. İstanbul: Altın Kitaplar, 2022.