Dosya

Oz Büyücüsü ve Alegorik Dünyasının Ekonomik Uzantıları

“Tek yapman gereken topuklarını üç kez birbirine vurmak ve ayakkabılara gitmek istediğin yere seni götürmelerini emretmek.”

 

“Tek yapman gereken topuklarını üç kez birbirine vurmak ve ayakkabılara gitmek istediğin yere seni götürmelerini emretmek.”

L. Frank Baum

 

Fantastik çocuk edebiyatının özelikle yirmi birinci yüzyılda dikkate değer gelişmeler gösterdiği söylenebilir. Eleştirmenler olarak bu alanda kaleme alınan eserlere ilginin arttığını ve kitleleri peşinden sürüklerken aynı zamanda okurların da fan kulüpleri aracılığıyla kendilerini ifade etme imkânı buldukları sosyal topluluklar oluşturarak üretime katıldıklarını, nihayetinde Adorno’nun da 40’lı yıllarda “kültür endüstrisi” kavramıyla dikkat çektiği gibi ticari anlamda büyük bir piyasa oluştuğunu gözlemek de mümkün. L. Frank Baum’un Amerika dâhil birçok ülkede geniş bir okurluk yelpazesine ulaşmış Oz Büyücüsü (The Wonderful Wizard of Oz) adlı eseri de söz konusu fantastik eserlerden biridir. Metnin yazıldığı dönem Amerika Birleşik Devletleri’nin ekonomik olarak darboğazdan geçtiği yıllara denk gelir. Yazarı da bu atmosferi Oz Büyücüsü’nün kurgusuna taşır. Alegorik düzlemde anlatının olay örgüsü ve diyalogların işaret ettiği eleştiri, devletin ekonomik sürecini tarihsel olarak adım adım okurlara aktarır.

Nitekim Mustafa Özel “Oz Büyücüsü ve Kâğıt Para” yazısında eserin çocuk romanı mı yoksa üniversitelerde okutulacak bir iktisat kitabı mı olduğunu sorgular. Bu sorgu oldukça yerindedir çünkü The Wonderful Wizard of Oz, yazıldığı dönemde Amerika Birleşik Devletleri ciddi bir ekonomik bunalım yaşamaktadır. 1890’lı yılların sonunda ülkedeki tarlaların neredeyse üçte biri ipotek altındadır ve işsizlik oranı da oldukça yüksektir. İşte bu sosyal ve ekonomik yapı Baum’un eserini şekillendirmesinde etkili olmuştur. Ancak koşulların zorluğuna rağmen içerdiği yüzden fazla resmin cezbediciliğinin de katkısıyla The Wonderful Wizard of Oz çok kısa sürede doksan bin adet satış rakamına ulaşarak Amerika’da hediye alışverişlerinin yoğun olduğu Noel döneminin en çok satan kitabı olur (Earle 47). Gerek eğlenceli içeriği gerekse renkli tasarımıyla büyük beğeni toplayan ve bu yönüyle Amerika’da türünün ilk örneği olan eser, Amerikan çocuk edebiyatında yeni bir dönemin öncüsü olmayı başarır. Bu durum; Baum’un bir çocuğun nelerden hoşlanacağını bilen bir sanatçı olmasıyla birlikte kitabında eğlenceli diyaloglara yer vermesi, detaylı tasvirlerinden kaçınarak karakterlerin olaylara verdikleri tepkilerle onları betimleme yoluna gitmesi ve didaktik anlatımdan kaçınmasıyla açıklanabilir. Öte yandan 1900 yılında yayımlanan Oz Büyücüsü için büyük bir edebiyat serbestisi içinde, ortalama bir Amerikan köylü vatandaşını temsil eden Dorothy isimli saf ve iyi kalpli bir çiftçi kızın fantastik hikâyesi dolayımıyla o dönemde süregelen parasal anlaşmazlıkları ve parasal ekonominin kritik tarihini özetleyip yermiştir iddiasında bulunabiliriz.

Em Teyzesi ve Henry Eniştesiyle birlikte yaşayan Dorothy’nin hikâyesi bir Kansas kasabasında başlar. Burada sıradan bir yaşam süren Dorothy’nin hayatında günün birinde sıra dışı bir olay gerçekleşir: Evleri kasırgada havalanır! Dorothy ve köpeği Toto bu büyük sarsıntılı olayda derin bir uykuya dalarlar. Uyandıklarında kasırganın yaşadıkları evi inanılmaz güzellikteki bir bölgeye indirdiğini fark ederler. Burası Oz ülkesidir.  Şiddetli hortum, Dorothy ve köpeğini Kansas’tan söküp Doğu’ya fırlatıp attıktan sonra küçük kız altın yol üzerinden kötü bankacılık cadıları ile büyücülerinin çalıştığı periler diyarına doğru yola çıkar. Yol boyunca Dorothy, Amerikalı çiftçiyi temsil ettiği düşünülen Bostan Korkuluğu (Weatherford 190), Amerikalı fabrika işçisinin vücut bulduğu hâli olarak iddia edilen Teneke Adam (190) ve dönemin Dışişleri Bakanı William Jennings Bryan’ı sembolize ettiği varsayılan Korkak Aslan ile karşılaşır (190). Bazı akademisyenlere göre bu ekibin Oz’a doğru yürüyüşü aslında 500 milyon dolarlık itibari paranın kamuya yeniden arz edilmesi ve sıradan insanlar için daha fazla iş imkânı talep eden “General” Jacob S. Coxet’in öncülüğünü yaptığı bir grup işsizden oluşan Coxey Ordusu’nun 1894'teki yürüyüşünün yeniden canlandırılmasıdır (190). Aslında Dorothy’nin Oz ülkesindeki serüveni Munchkinlerin şehrinde başlar. Munchkinler boyları oldukça kısa, küçük insanlardır. Bu insanlar Dorothy’nin bir büyücü olduğuna inanırlar ve Doğu’nun Kötü Cadısını öldürerek onları kölelikten kurtardığı için ona minnettar kalırlar. O sırada Amerika’da dönemin cumhuriyetçi partisi ile Mc Kinley yönetiminin ardındaki güç olan Marcus Hanna, Zümrüt Kent’teki finans mekanizmalarını yönetmektedir. Kendisinden “Altın Ons Büyücüsü” olarak bahsedilmektedir ve dolayısıyla anlatıda da ismi Oz Büyücüsü olarak kısaltılır. Ufaklıklar ise büyücü ve arkadaşları olan finansçıların parayı, ekonomiyi ve hükümeti kontrol eden ipler ile kolları nasıl çektiğini anlamayan Doğunun fazlaca bön insanları olarak sembolize edilir (190).

Anlatının devamında Dorothy büyük bir şaşkınlık içerisindedir. Çünkü cadıyı kasıtlı olarak öldürmemiştir. Doğu’nun Kötü Cadısı’nın ölümünden haberdar olan Kuzey Cadısı olay yerine ulaşır. Bu cadı, Doğu Cadısı’nın aksine iyi bir cadıdır. Dorothy Kuzey Cadısı’ndan evine dönebilmesi için Oz Büyücüsü’nü bulması gerektiğini öğrenir. Dorothy yanlışlıkla ölümüne sebep olduğu cadının gümüş ayakkabılarını giyerek köpeği Toto ile birlikte Zümrüt Şehir’e giden sarı tuğlalı yolu bulmak üzere yola koyulur. Dorothy yolda bir mısır tarlasında gördüğü ve canlı olduğunu fark ettiği Korkuluk’u oradan kurtarır. Korkuluk’un en büyük derdi bir aklının olmayışıdır. Dorothy’nin ona yönelttiği “Beynin yoksa nasıl konuşuyorsun?” sorusuna cevabı; “Bilmiyorum ama beyinsiz bazı kimseler çok konuşur değil mi?” olur (Baum 42) . Anlatının sembol düzleminden hareketle bu diyalogun dönemin çiftçileri için ağır bir söylem içerse de haklılık payı olduğu belirtilebilir. Ardından “Akıl, bu dünyada sahip olmaya değer tek şey,” diyen (42) Korkuluk, aklı bulmak umuduyla Dorothy ve Toto’ya katılır. Yaşayacağı maceraların henüz çok başında olan Dorothy, Toto ve Korkuluk, büyük bir ormanda bu sefer Teneke Adam’la karşılaşırlar. Teneke Adam pas içerisindedir. Dorothy eklemlerini yağlayarak onu pastan kurtarır. Bir kalbe sahip olmayı arzulayan Teneke Adam böylece onlarla birlikte yolculuğa katılır. Çünkü ona göre akıl insanı mutlu etmez ve iyi bir kalbe sahip olmak dünyadaki en mükemmel şeydir (54). Büyük ümitlerle Oz Büyücüsü’ne ulaşmaya çalışan bu yol arkadaşları, son olarak korkak olduğu için mutsuz bir Aslanla karşılaşırlar (62). Evini, aklını, kalbini bulmak isteyen karakterlerin arasına cesareti arayan Aslan da katılmış olur. Oz’a giden yolda birçok macera yaşayan ve çeşitli tehlikeler atlatan roman karakterleri Zümrüt Şehir’e ulaşmayı başarırlar. Oz Büyücüsü tarafından yönetilen Zümrüt Kenti’nde insanların birbirlerine altın tokalarla tutturulmuş yeşil renkli camlar giymeleri gerekir. Bu yeşil kıyafetleri giyen Oz şehri insanlarının ciltleri de yemyeşildir (101). Dorothy’nin ilgisini ise odanın ortasında duran yeşil mermerden yapılmış kocaman bir taht çeker (105). Hazinenin, dolayısıyla devletin temsilcisi Oz burada belirince roman karakterleri sırayla onunla görüşme fırsatı elde ederler (106). Oz Büyücüsü’yle ilk görüşen Dorothy, Kansas’a geri dönme isteğini büyücüye iletir. Ancak aldığı yanıt Dorothy’i çok üzer çünkü büyücü ondan Batı’nın Kötü Cadısı’nı öldürmesini şart koşar. Sonrasında sıra Korkuluk’a gelir. Ancak Oz ona da Batı’nın Kötü Cadısı’nı öldürmesi koşuluyla akıl verebileceğini söyler. Teneke Adam ve Korkak Aslan’a da aynı talebini sunan Oz’un bu isteğinden sonra karakterler yeni maceralarla karşı karşıya kalır. Tam da bu noktada eserin orta kısımlarındaki leitmotiv cümlelerin metin için kritik olduğunu belirtmekte yarar var. Çünkü metnin sembolize ettiği ekonomik atmosferden hareketle halkın, çiftçinin, ülke gündeminden ötürü ümitsizlik içinde savruldukları yorumu yapılabilir:

“Ya yapamazsak, o zaman asla cesaret alamayacağım,” dedi Aslan.

“Ve benim de asla aklım olmayacak,” diye ekledi Korkuluk.

“Ve benim de asla kalbim olmayacak,” dedi Teneke Adam.

“Ve ben de Em Teyze ve Henry Amca’yı asla göremeyeceğim,” dedi Dorothy ağlamaya başlayarak”. (114)

Anlatının orta kısımlarında birkaç kez okurun karşısına çıkan bu diyaloglar yolda karşılaşılan açmazların yıldırıcılığına birer atıftır. Yine de umuda evrilen bir süreç yaşanır. Yaşadıkları heyecan dolu olayların sonunda Dorothy bir kova su ile Kötü Cadı’yı yok eder. Ardından roman karakterleri Zümrüt Şehir’e geri dönerler. Bu, Oz için beklenmedik bir gelişmedir ve Oz’un sözünü tutması gerekmektedir. Ancak Oz’un bir sahtekâr olduğu çok geçmeden anlaşılır (158). Karakterler onun minicik, yaşlı bir adam olduğunu görürler ve çok öfkelenirler. Oz Büyücüsü ise bu durumdan utanır, onlara bu yalanı neden söylediğini anlatır. O aslında önceleri sirklerde çalışmıştır. “Bir şarlatan olmaktan bıktım. Eğer bu saraydan çıkarsam halkım kısa sürede bir büyücü olmadığımı anlar ve onları kandırdığım için benden nefret etmeye başlarlar. Bu yüzden hep bu odalarda kalmak zorundayım ve bir süre sonra bu yorucu olmaya başladı. Seninle Kansas’a dönüp tekrar sirklerde olmayı tercih ederim,” der Oz (172). Bu itirafının ardından da sırasıyla Korkuluk’un, Teneke Adam’ın ve Aslan’ın dileklerini yerine getirir. Sonunda iyi Amerikalıların tüm yapması gereken büyücü ve onun cadılarının yaptığı sahtekârlıkları ortaya çıkarmaktır. Böylece gümüş ve altından iki metalli para dünyasında her şey iyi olacaktır. Bu süreç içinde çiftçileri sembolize eden Korkuluk ne kadar zeki olduğunu keşfetmiş, Aslan cesaretini bulmuş ve çalışan Teneke Adam da iki metalli bir aletle yeni bir güç kaynağı elde etmiştir. Bundan sonra gümüş yağı, altın ve mücevherlerle kaplandığı müddetçe asla paslanmayacaktır. Dorothy’nin isteğinin gerçekleşmesiyse biraz zordur. Oz, Dorothy’i Kansas’a göndermek için bir balon yapar. Ancak bir aksilikle Dorothy ve Toto olmadan yalnız başına havalanır balon. Akabinde Kansas’a dönme umudunu yitiren ve büyük bir hayal kırıklığı yaşayan Dorothy, kendisine tek yardım edebilecek kişinin Güney’in iyi cadısı Glinda olduğunu öğrenir ve ona ulaşmak üzere arkadaşlarıyla birlikte tekrar yola koyulur. Bir dizi serüven sonucu Glinda’ya ulaşan küçük kız ve arkadaşları, Dorothy’nin gümüş ayakkabıları yardımıyla Kansas’a dönebileceğini öğrenirler. Arkadaşlarıyla vedalaşan Dorothy sevgili köpeği Toto ile birlikte havalanıp hızla dönerek Kansas çayırının ortasına düşer (210). Mutlulukla Em Teyze’yle kucaklaşan Dorothy’nin sıra dışı macerası burada son bulur (212).

Toparlayacak olursak Tarihçi Henry M. Littlefield’in Oz Büyücüsü hakkındaki 1964 yılında yayımlanan “Popülizm Üzerine Bir Kinaye” isimli makalesine göre de Oz Büyücüsü’nde bahsi geçen “Sarı Tuğlalı Yol” altın standardını temsil etmektedir (53). Doğu’nun Kötü Cadısı ise ABD’nin doğu kıyısında insanlar üzerinde kontrol sahibi olan bankerleri ve iş adamlarını. Yazıda, pas tutmuş Teneke Adam’dan örnek verilerek Dorothy’nin onu yağlayana kadar bir yıl boyunca aynı pozisyonda kaldığı hatırlatılır. Littlefield, Teneke Adam’ın paslanmış eklemlerini, Amerikan Endüstrisi’nde 1893 yılında yaşanan ekonomik resesyon (durgunluk) sonrasını temsil ettiğini açıklar (52).  Korkuluk ise Kansas’taki çiftçileri sembolize etmektedir. Korkuluk’un beyne ihtiyaç duyması da çiftçilerin “aptal” oldukları iddiasına bağlanır. Korkak Aslan da dönemin ABD Başkanlığı için mücadele eden Dışişleri Bakanı William Jennings Bryan’ın eserdeki sembolüdür. Jennings, 20. yüzyıl başlarında altın ve gümüş standartlarının ateşli bir savunucusudur. Amerika'da 1880-1896 arasında fiyat seviyesinde %23’lük düşüş batıdaki çiftçilerin doğudaki bankalara borçlanmasına neden olmuştur (49). Fiyat seviyesinin düşmesi bu borçların gerçek değerini de artırmış, bu da bankaları zenginleştirip çiftçileri fakirleştirmiştir. O dönemin “popülist” politikacılarının konuya getirdiği çözümse bedava gümüş para dağıtmak olur (54). Esasında piyasada altın standardı geçerli olduğu için o değerli madenin miktarı ekonomideki para miktarını ve dolayısıyla fiyat seviyesini belirlemekteydi. Bu nedenle siyasiler gümüşün de paradan sayılmasını talep etmişlerdi. Bu sayede para miktarı artacak, fiyat seviyesi yükselecek, çiftçilerin borcunun gerçek değeri de düşecekti. Bu tartışma 1890’ların en önemli tartışması oldu. Gümüş dağıtılmasının önemli savunucularından birinin Willim Jennings Bryan olduğunu da hatırlatırsak Dorothy’nin gümüş ayakkabılarını ve yüklendiği sembolik değerin anlatıdaki yansıması daha da belirginleşir.

Sonuç olarak, mutluluğun para ile değil yerine konacak üç önemli değerle yani akıl, kalp ve cesaret dengesiyle gerçekleşeceğine inanarak yollara düşen dört arkadaşın hikâyesi olan Oz Büyücüsü, yazıldığı döneme ayna tutan bir eserdir. Bu yazımda Amerika Birleşik Devletleri’nin yirminci yüzyıl başlangıcında yaşadığı ekonomik bunalımının ve bu bunalımın üretici ile vatandaşlara yansımasını bazı metaforlar aracılığıyla alegorik bir düzlemde irdelemeye çalıştım. L. Frank Baum’u bir asırdan fazladır dünya çocuk kitabı piyasasında çok satanlar listesinde tutan, film ve tiyatrolara uyarlanan Oz Büyücüsü, elbette çok daha farklı okuma pratikleri üzerinden de değerlendirilmeye açıktır.

 

 

 

 

 

Kaynakça

Baum, L. Frank. Oz Büyücüsü. İstanbul: Yabancı Yayınları, 2018.

Earle, Neil. The Wonderful Wizard of Oz in American Popular Culture:Uneasy in Eden. Lewiston: E. Mellen Press,

1993.

Weatherford,  Jack. Para. İstanbul: Maya Kitap, 2019.

Littlefield, Henry M.  The Wizard Of Oz: Parable on Populism. American Quarterly, 16, (Spring, 1964): 47-58.