Dosya

Milli Eğitimde Şiir: Büyük Resmin Söyleyemedikleri

Asıl mesele bu anlatı yapılarının ne demek istediklerini anlamayı öğretebilmekte gizlidir.

"Türkiye’deki şiir eğitiminin bir asırlık tarihi üzerine yapılan çalışma okurlara genel bir perspektif sunmayı amaçlarken aynı zamanda araştırmaya temel olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin bir ulus-devlet olarak kurulumu süresince yani ortalama yetmiş yıllık bir dönemde, eğitimde belli bir kanona bağlı kalınarak yapılan şiir tercihlerinin “fetih duygusu”, “zafer”, “memleket (imparatorluk ya da ulus) uğruna şehit olmanın yüceltilmesi” gibi “merkezi konulara” göre seçilmiş olduğu iddia edilir."

Bu yazı Hilmi Tezgör’ün 2013 yılında ilk basımı yapılan “Bin Atlı Akınlarda Çocuklar” Orta Okul Türkçe Ders Kitaplarında Şiir (1929-2005) başlıklı kitabına eleştirel bir gözle odaklanmayı ve çocuklar için şiir eğitimi olgusu üzerine düşünmeye çağırmayı amaçlamaktadır. Tezgör’ün 2005 yılında gerçekleştirdiği tez çalışmasının sonucunda ortaya çıkan bu kitabın seçilme nedeni bu konuda yapılan az sayıdaki çalışmadan biri olmasıdır.  Yazıda çalışmanın ortaya koyduğu malzeme ve iddia değerlendirilecektir.

Türkiye’deki şiir eğitiminin bir asırlık tarihi üzerine yapılan çalışma okurlara genel bir perspektif sunmayı amaçlarken aynı zamanda araştırmaya temel olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin bir ulus-devlet olarak kurulumu süresince yani ortalama yetmiş yıllık bir dönemde, eğitimde belli bir kanona bağlı kalınarak yapılan şiir tercihlerinin “fetih duygusu”, “zafer”, “memleket (imparatorluk ya da ulus) uğruna şehit olmanın yüceltilmesi” gibi “merkezi konulara” göre seçilmiş olduğu iddia eder (Tezgör 147). Yazara göre “artık geride bırakılmış olan büyük şiir akımları art zamanlı olarak dahi kitaplarda kendilerine yer bulamamaktadırlar” (121). Tezgör’ün burada bahsettiği şiir akımları Garip ve II. Yeni gibi doğrudan şiir diline, modern şiire, bireyselliğe yüzünü dönen akımlardır. Diğer bir deyişle, Garip ve II. Yeni şiiri milli eğitim kitaplarında şiir üzerinde gerçek etkilerini gösterdikleri belirleyici şiirleriyle değil bu temsiliyeti taşımayan akım dışı şiirleriyle yer bulabilmişlerdir. Bu açıdan esas olarak metin Türkiye’deki şiir eğitiminin ortalama yirmi şairden alınan belli başlı şiirlerin uzun yıllar boyunca ders kitaplarında tekrar ve tekrar yer bulabildiklerini ortaya koyar. Tezgör bu şiirleri şu şekilde sıralar:

     1. Cahit Sıtkı Tarancı / “Bu Sabah Hava Berrak”(toplamda 59 yıl)

     2. Enis Behiç Koryürek / “Gemiciler” (toplamda yaklaşık 46 yıl)

     3. Ömer Bedrettin Uşaklı / “Bursa’da Akşam” (toplamda yaklaşık 43 yıl)

     4. Kemalettin Kamu / Akdeniz’den Geçerken” (toplamda yaklaşık 40 yıl)

     5. Tevfik Fikret / “Körle Kötürüm” (toplamda yaklaşık 39 yıl)

     6. Ahmet Kutsi Tecer / “Nerdesin” (toplamda yaklaşık 38 yıl)

     7. Cahit Sıtkı Tarancı / “İstiklal Marşı’nı Dinlerken” (toplamda yaklaşık 38 yıl)

     8. Yahya Kemal Beyatlı / ”Mohaç Türküsü”  (toplamda yaklaşık 38 yıl)

     9. Orhan Şaik Gökyay / “Bu Vatan Kimin?” (toplamda yaklaşık 37 yıl)

     10. Cahit Külebi / “Mustafa Kemal” (toplamda yaklaşık 35 yıl) … (135)

Ancak söz konusu ilgi çekici bilgi toplamını eleştirel biçimde değerlendirme konusundaysa çalışma alana ciddi bir katkı sunmaz. Ne tam olarak eğitim şiir ilişkisi üzerinden kavramsal bir tartışma yürütür ne de resmi cumhuriyet eğitim anlayışındaki tek dil, din merkezli, eril ve askerlik odaklı makbul vatandaş tanımı ve kurulumunun şiir üzerinden yapılmaya çalışıldığına dair doğrudan bir eleştiri gerçekleştirir. Elimizde yalnızca bir kanon bilgisi vardır. Yine de çalışma önümüze oldukça ilgi çekici bir resim serer. Şiir gibi oldukça bireysel bir anlatı alanında resmi eğitimin seçimlerini, devamlılık ilişkilerini, temsil edilen yahut edilmeyen şiir veya şairleri bir büyük resim hâline sokar.

Nitekim devlet ideolojisi ve şiir ilişkisi konusunda yüzyıl ortasında karşılaşılan Michel Foucault’nun Büyük Kapatılma’sı (2015) veya John Taylor Gatto’nun Eğitim Bir Kitle İmha Silahı (2018) gibi çok daha güncel ve sert çalışmalar bizleri eğitim-devlet ideolojisi ilişkisi ve milli eğitim kavramlarının kendisini sorgulamaya götürebilir. Fakat kitle eğitiminin kendisi aynı zamanda bir toplum grubu içerisinde hayatta kalma, yer edinme yahut edinememeyle başa çıkabilme, düşünme, fikir üretebilme ve onu paylaşabilme gibi bir dizi deneyime ulaştırabilme potansiyelini de içinde barındırır. Zira artık ne yaparsak yapalım devasa bir internet ağına “kapatılmış” hâldeyken en iyi seçenek hâlâ aktif bir özne olabilmenin yollarını aramak olabilir.

Ortaokul Türkçe ders kitaplarına yönelik olarak gerçekleştirilen bu nicelik odaklı çalışma tüm eleştirel eksikliklerine rağmen bizleri şiir ve çocuğu yan yana düşünmeye davet eder. Şiir eğitiminin devlet ideolojisi ile olan ilişkisi meselenin bir yönünü oluştursa da çok daha önemli olan diğer yönü yani şiirin dilin kendisine yönelen, konuşma dilinin sınırlarını yıkan, farklı anlam imkânlarına çağıran, müzikaliteyi ve ritmi merkeze çeken güçlü dilsel üretimlerin çocukların zihinleriyle karşılaşması üzerine düşünmek gerekir.

Sonuç olarak, şiir eğitimi üzerine yöntemler, eleştirel bakış geliştirme, yazılı veya sözlü anlatı analizi gibi bir dizi aracın süreçte nasıl kullanılacağı seçilen şiirlerin kendisinden çok daha önemlidir. Zira her merkezi söylem kendi alternatifini üretme potansiyelini taşır. Herhangi bir merkezi ideolojinin eleştirisine ve alternatifine erişmek de bugünün dünyasında oldukça kolaydır. Asıl mesele bu anlatı yapılarının ne demek istediklerini anlamayı öğretebilmekte gizlidir. Şiiri okumayı öğrenmek bu hikâyedeki en büyük handikaptır. Şiirlere yakından bakmak, kelimelerin çoğul anlamları üzerine düşünmek; çocuğun zihnini, imgeleri oluşturan anlam alanlarının kayganlığına alıştırmak, odağı dilin kendisine çekmek ve dil üzerine düşünmek çocuklarla paylaşılan şiir okuma deneyiminde kullanışlı yöntemler olabilir. Diğer bir deyişle, amacın kendisini şiir okumanın kendisi yapabilmek… Belki de bu sayede çocuk kendi başına düşünebilir, karşılaştığı resmi ya da bireysel, merkezi ya da kıyıdaki anlatıların pasif alıcısı değil anlatıların anlamlandırılma sürecinde aktif bir özne olarak belirebilir. Milliyetçi olmak ya da olmamak, belli bir ideolojiye bağlanmak ya da bağlanmamak adına kendi kararını verebilmesi için ona açılacak alan yalnızca zihindedir. İyi şiir okumak ve üzerine düşünmek de şüphesiz bu alanı genişletir.

 

Kaynakça

Foucault, M. Büyük Kapatılma. İstanbul: Ayrıntı, 2015

Gatto, J. T. Eğitim Bir Kitle İmha Silahı. İstanbul: Edam, 2018

Tezgör, H. "Bin Atlı Akınlarda Çocuklar" Ortaokul Türkçe Ders Kitaplarında Şiir (1929-2005). İstanbul: İletişim Yayınları, 2013