"Asiye o ideal çocuk değil; bilakis gerçek ve elbette iyi bir “insan”. Kafasındaki bütün hinlikleri gerçekleştirecek merak, cesaret ve azme sahip, sonucuna katlanacak ve bedelini ödeyecek kadar da sorumluluk sahibi.
"Asiye o ideal çocuk değil; bilakis gerçek ve elbette iyi bir “insan”. Kafasındaki bütün hinlikleri gerçekleştirecek merak, cesaret ve azme sahip, sonucuna katlanacak ve bedelini ödeyecek kadar da sorumluluk sahibi. Şımarıklık yaptığı gibi utanmayı da biliyor. Uslu çocuklara soralım bakalım şirinleri görebilmişler mi?"
Başlıktaki espriyi ben değil Asiye’nin kendisi yapıyor. Yaptığı bir haylazlıktan paçayı nasıl sıyıracağını düşünürken soruyor bu soruyu kendisine. Diğer Asiye’leri bilemeyiz ama bizimki zaten kurtulmuş bir Asiye. Nasıl kurtulduğuna geleceğiz ama önce bir Asiye’yi tanıyalım.
Asiye yatılı okulda okuyan bir ortaokul öğrencisi. Nüktedan, haylaz, ele avuca sığmaz bir kız çocuğu. Hani çocuk milleti oturduğu yerde kurtlanır ya, işte Asiye’nin kurda ihtiyacı yok. Onun babaannesi, Sürmeneli Deli Asiye var. Asiye’nin canı mı sıkıldı, birisine karşı haince bir intikam planı mı düzenlemesi gerekiyor; hooop ninesi Deli Asiye hemen onun iç sesi oluyor ve bin bir türlü haylazlıkta ona koçluk ediyor.
Peki, Asiye ne’den kurtulmuş? Birincisi kollarını bağlayıp çiçek olmaktan kurtulmuş. Çocuk kitaplarını—burada çocuk edebiyatı ifadesini kullanmamamın nedenini yazının devamında açıklayacağım—çiçek gibi çocuklar yetiştirme uğruna öylesine araçsallaştırdık ki çocuklar sürekli değer odaklı üretilmiş karakterlerle muhatap olur hâle geldiler. Zihinlerine ve kalplerine hep bu ideal tipler yerleşti. Yatıp kalktıkları bu ideal tipler onların arkadaşları değil belki de süper egoları hâline geldi. Peki, çocuklar ideali değil de gerçeği istemezler mi? Bu gün olmasa da yarın bir gün elbette istemezler mi? Bu noktada iyi bir insan olmakla ideal bir insan olmak arasındaki farkı kaçırdığımızı düşünüyorum. Bu yüzden de çocuklarımızı hep o ideal olana maruz bırakarak çocukluklarını, hata yapma haklarını, gerçekle temas etme fırsatlarını ellerinden alıyoruz.
Asiye o ideal çocuk değil; bilakis gerçek ve elbette iyi bir “insan”. Kafasındaki bütün hinlikleri gerçekleştirecek merak, cesaret ve azme sahip, sonucuna katlanacak ve bedelini ödeyecek kadar da sorumluluk sahibi. Şımarıklık yaptığı gibi utanmayı da biliyor. Uslu çocuklara soralım bakalım şirinleri görebilmişler mi? Ben uslu çocukların değil cesur, bıçkın ve haylaz çocukların şirinleri göreceğine inanıyorum. Bence Asiye de benimle aynı fikirde. Asiye bu yüzden çocuklar için iyi bir arkadaş. Üstelik çok eğlenceli. Çete arkadaşları Sevilay ve Neşe bunun en büyük şahididir.
Asiye’nin maceralarını okurken dikkat çeken bir diğer unsur da arkadaşlık tabii. Onun kendisi ve arkadaşları gibi olmayan “farklı” çocuklarla da iletişim kurma becerisi çok iyi. Ayrıca Asiye’nin türlü haylazlıklar için çetenin elemanlarını örgütlemesi, haylazlıkta ileri gittiğinde ona en yakın olan çete üyelerinin bile onun arkasında durmaması, Asiye’nin bunlarla baş etmesi çocukluk dönemindeki o hesapsız, gerçek ve içten sevgiye örnek olamaz mı?
Tüm bu bahsi geçenlere ek olarak Asiye serisinde çocuk edebiyatı açısından değerlendirmemiz gereken iki unsur daha var: Bunlardan bir tanesi mizah diğeriyse süper kahraman olarak adlandırabileceğimiz “Sürmeneli Deli Asiye” karakteri. Yukarıda çocuk edebiyatı ve çocuk kitapları diye bir ayrıma gitmemin nedeni bu noktada daha iyi anlaşılabilir. Çocuk edebiyatı nedir, ne değildir, ayrı ayrı çocuk nedir, edebiyat nedir, çocuk edebiyatı dediğimiz olgu sürekli didaktik ve politik bir araç mı olmalıdır soruları çokça tartışılan konular, ancak bu yazının muhtevası itibariyle ele alınacak konular değil. Fakat bilhassa çocuklar okusun diye piyasaya sürülen her kitabın edebi değerinin ne olduğunu bir saniyeliğine de olsa sorgulamamız için özellikle çocuk kitabı şeklinde ifade etmeyi tercih ettim. Buradaki ayrımdan gidecek olursak Asiye serisinde yazarımızın gerek mizahi üslubu gerekse yarattığı karakterler bakımından edebi bir kaygısının olduğunu ve ortaya da bu anlamda değerli bir eser çıktığını söyleyebiliriz.
Seride, ana kahramanımız Asiye aynı zamanda anlatıcı olduğu için ister çocuk ister yetişkin olsun tüm okur kitlesine çok keyifli bir okuma deneyimi yaşatıyor. Asiye uymaya direndiği kuralları, yetişkinler dünyasında anlam veremediği her şeyi hafif alaya alarak anlatıyor. Örneğin okuduğu okulun işleyişi ve kurallarından “yatılı okulumuzun tuhaf gerçekleri” diye bahsediyor. Anneannesinin aşırıya kaçan titizliğini “Tacide sendromu” diye yorumluyor. Ayrıca Asiye etrafındaki herkese takma isim bulmakta bir usta; arkadaşı Neşe “hayatının Neşesi”dir; okul müdürü Fikri Beyin kendisini çağırdığını söylediğinde ise “kötü haber elçisi Neşe” oluyor. Sevilay ise bazen “Kadrolu Eleştirmen” oluyor, bazense “pisboğaz”. Bazı durumlarda ise söz kifayetsiz kalıyor ve Asiye durumu bize resimlerle anlatıyor. Mesela Asiye okuldayken ona göre ev ahalisi kutlama yapıyordur.
(Asiye 1: Kovun Beni Bu Okuldan, 29)
Bütün bunlar bize mizahın çocuk dünyasında ne kadar sağlam bir yere sahip olduğunu gösteriyor. Üstelik çocukların mizahla bir kere tanıştıklarında kendilerinin ve arkadaşlarının belki de Asiye’nin bile yaratıcılık sınırlarını ne kadar zorlayacaklarını yadsıyamayız.
Seride dikkatimizi çeken bir diğer unsur, süper kahraman Sürmeneli Deli Asiye’ye gelecek olursak, kendisi her ne kadar ölmüş olsa da fıkravari Karadeniz ağzı ile Asiye’nin zihninden dünyaya salıyor kendisini. Kendisi Asiye’nin beyninde gezen cinlerin başkumandanı olduğu için bu olağanüstü varoluş biçimi Deli Asiye’yi süper kahraman yapmaya yeter kanımca. Hem nineler hep çocuklara iyi öğütler veren, masallar anlatan kişiler olmak zorunda değil ya! Deli Asiye kimi çocuğun, özellikle Karadenizli çocukların birebir tanıdığı bir komşu nine, hatta kendi ninesi bile olabilir. Birebir tanımayan çocuklarsa birçok mizahi ögeyi bünyesinde barındıran hatta mizahın bizzat kendisi olan bir nine ile tanışmış olacaklar.
Uslu bir çocuk değil, ideal bir çocuk hiç değil gerçek birer çocuk olduğumuzda kim bilir belki biz de Sürmeneli Deli Asiye’yi görür ve ondan birkaç hinlik öğreniriz.
Kaynakça
Çalışkan Gürbüz, Hale Asiye 1: Kovun Beni Bu Okuldan. İstanbul: Taze Kitap, 2017.
Çalışkan Gürbüz, Hale. Asiye 2: Offf Çok Sıkıldım. İstanbul: Taze Kitap, 2017.
Çalışkan Gürbüz, Hale. Asiye 3: Bir Ben Miyim Perişan? İstanbul: Taze Kitap, 2019.