Kritik

Çocuğa Görelik İlkesi Bağlamında Kudüs’te Bir Gün

Kudüs’te Bir Gün “Kaplumbağa Battuta Günlükleri” serisinin ikinci kitabı olmakla birlikte Kudüs’ü konu eden ilk Türkçe çocuk edebiyatı eseridir.

Kudüs’te Bir Gün “Kaplumbağa Battuta Günlükleri” serisinin ikinci kitabı olmakla birlikte Kudüs’ü konu eden ilk Türkçe çocuk edebiyatı eseridir. Zeynep Sevde Paksu’nun kaleminden çıkan, Sümeyye Eroğlu’nun resmettiği Kudüs’te Bir Gün’de de serinin diğer kitaplarında olduğu gibi seyyah Kaplumbağa Battuta’nın başından geçenleri anlattığı günlüklerini okuruz. Kaplumbağa Batuta ilhamını büyük büyük dedesinin arkadaşı İbni Battuta’dan almıştır ve çocuklar için deneyimlerini anlatmaktadır. Serinin bu kitabında, Kudüs’ün önem arz eden tarihî ve dinî mekânlarını, arkadaşı Hacı Leylek ile birlikte gezer ve gördüklerine günlüğünde ayrıntılı olarak yer verir.

Sümeyye Eroğlu’nun hem çocuk gerçekliğine uygun ve renkli çizimleri hem tarihî mekânların aslına uygun tasvirleri, Kudüs’ün muhtevasını çok canlı yansıtmış. Ayrıca, muadili olmaması ve konunun hassasiyeti hasebiyle oldukça kıymetli bir kitap. Ancak, kitaba tamamıyla hâkim olan didaktik dil ve mizah (güldürü öğesi) sınırını aşan üslubu sebebiyle Kudüs’te Bir Gün kitabı, çocuk edebiyatının temel ilkelerinden biri olan “çocuğa görelik/ uygunluk” ilkesi bağlamında düşündürücü bir yerde durur. Yelda Kökçü, çocuk kitaplarındaki didaktik dil ile ilgili şöyle söyler:

Bilgi vermek gayesi ile yazılan bütün edebî eserler didaktik olarak adlandırılırlar. Her milletin edebiyatında ahlak, din ve teknikle ilgili bilgiler vermek amacıyla yazılmış edebî eserler vardır... Çocuğun eğitilebilmesi için okuyacağı eserlerin ahlaki değerleri dikkate alan öğretici metinler olması gerektiği ileri sürülür. Ancak iyi bir çocuk edebiyatı metni, sadece ahlaki yargıları içeren, eğitici ve öğretici bir eser değildir. Onun edebî değer taşıması, estetik zevk ve düşünce içinde oluşturulması gerekir. (Kökçü, 1627)

Kudüs’te Bir Gün kitabında “estetik zevk ve düşünce” ögesi didaktizm içinde adeta kaybolmuştur; kitabın kapağı kaldırıldığı an bilgi bombardımanı başlar. İlk olarak, Kubbetü’s-Sahra, Burak Duvarı, Kıyamet Kilisesi gibi Kudüs’ün önemli mekânlarının resmedildiği iki büyük sayfa çıkar okuyucunun karşısına. İlerleyen sayfalarda, Kaplumbağa Battuta bu mekânları tek tek ziyaret edecektir zaten. Hemen sonrasında ise Kaplumbağa Battuta’nın bir “önsözü” ile bilgi aktarımı devam eder. Sayfaların farklı farklı yerlerine yerleştirilen, genellikle tırnak işareti içerisindeki sunulan küçük bilgi notları, henüz ilk sayfadan başlar ve anlatıcı İbni Battuta hakkında okuyucusuna bilgi verir: “İbni Battuta 1304-1368 yılları arasında yaşadı. Fas’ta doğdu. 22 yaşında hacca gitmek için yola çıktı. Hacca gitti ama gezmek o kadar hoşuna gitti ki tam 28 yıl boyunca ülke ülke gezmeye devam etti. Mısır, İran, Afrika, İstanbul, Hindistan, Çin, Maldivler gibi pek çok yere gitti...” (2), “Patrik, Hristiyanlıkta bir ülkenin dinî liderine verilen isim” (23), “(...) Surlarda toplam 7 kapı var: Altın Kapı, Nebi Davut Kapısı, Şam Kapısı, Silvan Kapısı, Halil Kapısı, Aslanlı Kapı ve Zehra Kapısı. Bu kapılardan en çok kullanılanları Şam Kapısı ve Halil Kapısı.” (29) Anlatı boyunca, kitabın farklı noktalarına yerleştirilmiş tam 27 adet bu ve benzeri küçük bilgi notları bulunmaktadır. Zaten bir gezi günlüğü olması sebebiyle yapısal olarak öğretici bir içeriğe sahip olan Kudüs’te Bir Gün, verilen bu ekstra bilgi notlarıyla iyice turistik bir gezi rehberine dönüşür.

Kitaba hâkim didaktizmi besleyen ikinci bir öge ise dikkat çekilmek istenen noktaların renkli ve büyük puntolar ile yazılmış olmasıdır. Kitap boyunca bahsedilen tarihî mekânlar ve şahıslar, kültürel ögeler ve mimarî özellikler renkli ve büyük puntolarla yazılmıştır. “Kubbetü’s-Sahra” (7), “Aksa Avlusu” (8), “Zeytinyağlı Sarma” (18), “Kostantin” (22) ve “Hz. Davud’un Kabri” (35) bu örneklerden yalnızca birkaçı. Anlatıcı bu kelimelere dikkat çektikten sonra her birini uzun uzun betimler. “Çarşılar şehirlerin dolabı gibidir” (20) de renkli ve büyük punto ile yazılmış olan cümlelerden. Özlü söz, motto veya tespit diyelim; ancak her ne dersek diyelim bu cümlenin yeşil ile renklendirilerek ön plana çıkartılması, kitaba estetik veya edebî bir değer katmamaktadır. Zira bu cümle çocuk gerçekliğine değil, yetişkin bir okuyucu kitlesine hitap etmekte; bu ve benzeri unsurlar anlatıyı didaktizme sürüklemektedir.

Kudüs’te Bir Gün’de çocuğa görelik/uygunluk ilkesini ihlal eden bir başka husus ise anlatıcının mizah sınırını aşan üslubudur. Öğretici ögelerin renkli ve kalın punto ile ön plana çıkarılması gibi, kitapta yer alan güldürü ögeleri de renklendirilerek ön plana çıkarılmıştır. Leyleklerden bahsederken “ömür boyu bedava tatil yapıyorlar resmen” (4) diyen anlatıcı, “bedava tatil yapıyorlar” kısmını renklendirmiştir. Yine aynı sayfada, Kaplumbağa Battuta kendisinden bahsederken “otelim sırtımda” der. Hacca gittiği için Leylek “Hacı Leylek” (4) lakabını almıştır ve tüm bu mizahi ögeler renklendirilmiştir. Hemen sonrasında ise, Hacı Leylek’in sırtında gezen Kaplumbağa Battuta’nın başka bir esprisi ön plana çıkarılır: “Hacı Leylek kardeşim, müsait bir yerde inecek var.” (32) Bu ögelerin anlatıyı eğlenceli veya komik kılıp kılmaması bir yana, tüm bu mizahi ögelerin reklendirilerek ön plana çıkarılma çabası mizahı “zorlama” kılmaktadır.

Renklendirilmemiş, ön plana çıkarılmamış diğer mizahi ögeler incelendiğinde de üsluba dair farklı bir problem çıkar karşımıza:

“Torunların bile giyer bu ayakkabıyı, öyle sağlamdır.” dedi.

“Toruna daha çok var amca. Buralarda zeki ve güzel bir kaplumbağa hanım varsa tanışmak isterim ama.” dedim ben de. (21)

Bir çocuk kitabında “izdivaç” konusunun bu şekilde yer alması ve “hanım” seçiminde zekâ ve güzellik kriterlerinin belirtilmesi sorunsalı ile birlikte tüm bu ögelerin bir çocuk kitabında mizah unsuru olarak kullanılması, bir problemin göstergesidir. Zira bu konular, 7 yaş ve üstü çocuklar için bir güldürü ögesi değildir.

Bir diğer örnekte ise, Kaplumbağa Battuta Mescid-i Aksa’da tanıştığı Latife Teyze’nin evine gider ve onun hazırladığı yöresel lezzetleri tadar. Yine, kitapta “güldürü ögesi” olarak yer alan, ancak çocuk kitabı üslubuna uymayan pek çok örnekten ikisi karşımıza bu pasajda çıkar:

“(...) bir baktım kafam kadar simidi ve bir kâse zeytinyağını bitirmişim” (18)

“Hayır, ne yapayım Latife Teyze, beğendiğimi göstermek için evini mi yiyeyim, ne yapayım?” (19)

Büyük bir simide yapılan “kafam kadar” benzetmesi komik değil argodur; Latife Teyze’nin ısrarına karşı Kaplumbağa Battuta’nın söyledikleri ise sıcak veya samimi değil;  “bayağı” bir tepkidir. Dolayısıyla, söz konusu anlatıda güldürü ögeleri hem zorlama bir ifade kazanmış hem de mizah sınırları aşılmıştır.

Kudüs’te Bir Gün kitabının, konusu itibarıyla Türkçe çocuk edebiyatında ilk ve tek olması ve ele alınan tarihî ve dinî figürlerin, mekânların seçimiyle oldukça kıymetli olduğunu düşünüyorum. Ancak bir gezi günlüğü olması hasebiyle zaten muhtevasında yer alan öğretici ögeler, başka unsurlarla da desteklenerek ön plana çıkarılmış, dolasıyla metin oldukça didaktik bir esere dönüşmüştür. Bununla birlikte, güldürü ögesi olarak kullanılan unsurların çocuk gerçekliğine uygunsuzluğu düşünüldüğünde; Kudüs’te Bir Gün’ün belki çocukların değil ama yetişkin bireylerin zevkle okuyabileceği bir kitap olarak karşımıza çıktığını söyleyebiliriz.

 

Kaynakça

Paksu, Zeynep Sevde. Kudüs’te Bir Gün. İstanbul: Profil Çocuk, 2016.

Kökçü, Yelda. “İlk Dönem Çocuk Şiir Kitaplarının Biçim ve İçerik Açısından Karşılaştırılması”. Teke Uluslararası

Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim Dergisi (2015): 1617-1638.