Sinemasal

Charlie’nin Çikolata Fabrikası’nda Yoksulluğun Temsili: Charlie’nin Yoksulluğu Kader Olabilir mi?

1964 yılında ilk baskısı yayımlanan Charlie’nin Çikolata Fabrikası, küçük Charlie Bucket’ın yoksul bir yaşamdan fabrika yöneticiliğine/mülkiyetine uzanan öyküsünü anlatır. 

Roald Dahl'ın okuyucusuna sunduğu, Tim Burton tarafından da sahiplenilen ve izleyiciye sunulan temsil, yoksulluğun günümüz medyasındaki sunumuna belli noktalarda yakınlaşıp uzaklaşır. Filmde ve kitapta yoksulluğa yol açan değişken, sosyal yapı değildir. Yoksulluk şanssız insanların temiz yürekli ve çalışkan olmaya devam ederlerse değiştirebilecekleri kaderleridir ve kimsenin suçu değildir. Eserdeki temsilin aksine, yoksulluğun medyadaki yeni tasviri bireyin sorumluluklarının altını çizer. Yoksun olma hali kişinin yetersizlikleriyle ilişkilendirilir fakat talih faktörü tamamen göz ardı edilmez. Refah devletleri ve çalışma ilişkilerinin dönüşümüyle ortaya çıkan “çalışan yoksul” kavramı, tüm sorumluluğu tamamen bireye yüklemeyi olanaksız kılar.

1964 yılında ilk baskısı yayımlanan Charlie’nin Çikolata Fabrikası, küçük Charlie Bucket’ın yoksul bir yaşamdan fabrika yöneticiliğine/mülkiyetine uzanan öyküsünü anlatır. 2005 yılında Tim Burton tarafından aynı isimle aslına oldukça sadık kalınarak sinemaya uyarlanan roman, çocuk karakterleri vasıtasıyla yoksulluk, tevazu, aç gözlülük, hırs ve kibrin birer temsilini sunar. Eser, Charlie Bucket ve ailesinin yoksulluğunu talih olgusu üzerinden tanımlarken; tevazu ve sabrı, başkahramanı ve tüm aileyi serüvenin sonunda ödüllendirerek yüceltir. Bir çocuk edebiyatı eserinde yoksulluğa ve sosyal adaletsizliğe neden olan yapısal eşitsizliklere gönderme yapılmasını beklemek pek mümkün görünmese de; kader ve şans olgularının, özellikle sinema uyarlamasında sık sık vurgulanması çocukların dünyayı anlamlandırma noktasında eksik, hatta yanlış yönlendirilmelerine sebep olabilir. Bu bağlamda filmdeki ve romandaki yoksulluk temsilinin, yoksulluğun neo-liberal dönemde kazandığı yeni ve olumsuz boyutun medyadaki temsiliyle benzerliklerini ve farklılıklarını belirlemek faydalı olacaktır.

“Yoksulluk kültürü” olarak tanımlanan bu temsil, yoksulluğun tembellik, asilik ve suça yatkınlık gibi etmenlerle ilişkili bireysel bir başarısızlık ve kusur olduğunu; gerçekten hak eden herkesin yoksulluktan kurtulabileceğini ima eder (Erdoğan, 2007). Eserde temsil edilen yoksulluk, bundan farklıdır. Charlie ve ailesi son derece dürüst, çalışkan ve iyi yürekli insanlardır fakat talihli değillerdir. Yaşadıkları yoksulluk romantik bir şekle sokulmuştur. Her öğün lahana çorbasıyla karın doyuran, ısınmak için yeterli yakıtı ve uygun fiziki şartları olmayan bir evde yaşayan bu aile tüm zorluklara rağmen mutludur ve kanaatkârdır. Öte yandan yaşadıkları sefaletten kurtulmaları yalnızca şans faktörüne bağlıdır. İşçi bir babanın uzun çalışma saatlerine rağmen düşük ücretle çalışarak geçindirdiği bu ailenin yoksulluğu ekonomik, tarihî ve politik arka plandan bağımsızdır. Böylece, yeni yoksulluğun medya tasviriyle, hikâyenin geçtiği ve neo-liberal dönüşümün henüz yaşanmadığı bu dönemdeki yoksulluk tasviri yapısal eşitsizliklerden söz etmeme noktasında benzerlik gösterir.

Kitap, Charlie ve ailesinin yaşamlarına dair bir sunuşla başlar. Evlerinin fiziki imkânlarının ve beslenme düzenlerinin yetersizliği ev halkını özellikle Charlie’nin iyi olma halini son derece kötü etkiler. Çocuğun iyi olma hali; çocuğun mutluluğu, yaşam kalitesi ve sahip olduğu imkânlara bağlı olarak belirli göstergelerle tanımlanır. Bu göstergelerin arasında barınma ve çevre, eğitim, sağlık, maddi refah gibi iyi olma halini bütünsel bir çerçevede değerlendiren kıstaslar bulunur (Ben-Arieh ve Frones 2011). Bu barınma ve beslenme şartlarına bakıldığında; Charlie’nin iyi olma halinin gerçekleşmediğini görürüz. Fakat Charlie mutludur ve yaşamından hoşnuttur. Eserin öğretisi bu anlamda iki farklı şekilde okunabilir: İlki, zorluklar karşısında hayatı sevmeye devam etmenin, iyi insan olmanın ve bir gün şansının döneceğine inanmanın mutluluk getireceğidir. Bunu hem kitapta hem filmde diğer çocuk karakterler yanında “yozlaşmamış”, “yüreği temiz” ve “anlayışlı”  kalan Charlie’nin gezinin sonunda fabrikayı hak eden varis seçilmesiyle anlarız. İkincisi ise gelir eşitsizliğinin, buna bağlı olarak yoksulluğun toplumsal bir sorun olmadığı, buna karşın talihsizliklerin temiz yürekli insan olarak bertaraf edilebileceğidir. İkinci okumaya paralel sayılabilecek örnek; Charlie’nin fabrika gezisinde diğer çocuklar gibi Bay Wonka’nın verdiği bilgilerin gerçekliğini sorgulamaması, aksine; verilen bilginin gerçekliğini kabul etmeye hazır, duygusal sorular sormasıdır. Diğer çocuklar ve ebeveynler, Willy Wonka’nın anlatımındaki hataları ve gerçekdışılığı fark ederler ve bunu sorgularlar. Loompaland diye bir ülkenin olmadığını belirten, Willy Wonka’nın çiklet sevmediğini söylediği halde çiklet üretmesini yadırgayan, fizik kurallarına ve hayatın olağan akışına aykırı açıklamalarını sorgulayan çocuklar ve ebeveynler oyunu kaybeder ve cezalandırılırlar. Bunun yanı sıra, Willy Wonka’nın geçmişiyle ilgili sorular soran[2] ve aldığı cevaplarla ikna olan Charlie geziyi “kazasız belasız” tamamlamayı hak eder ve ödüllendirilir. Bu anlamda rasyonelliğin hayal gücüyle ve çocuk olmanın doğasıyla uyumsuz olduğu vurgulanır. Filmde fabrikadaki her şeyin anlamsız olduğunu söyleyen Mike Teavee’nin, Charlie’den “şekerin anlama ihtiyacının olmadığı” cevabını alması ve bu cevabın Bay Wonka’yı memnun etmesi; kabullenmenin ve sorgulamamanın kıymetli olduğunu düşündürür ki bir çocuk eseri için geçerliliği düşündürücüdür.

Roald Dahl'ın okuyucusuna sunduğu, Tim Burton tarafından da sahiplenilen ve izleyiciye sunulan temsil, yoksulluğun günümüz medyasındaki sunumuna belli noktalarda yakınlaşıp uzaklaşır. Filmde ve kitapta yoksulluğa yol açan değişken, sosyal yapı değildir. Yoksulluk şanssız insanların temiz yürekli ve çalışkan olmaya devam ederlerse değiştirebilecekleri kaderleridir ve kimsenin suçu değildir. Eserdeki temsilin aksine, yoksulluğun medyadaki yeni tasviri bireyin sorumluluklarının altını çizer. Yoksun olma hali kişinin yetersizlikleriyle ilişkilendirilir fakat talih faktörü tamamen göz ardı edilmez. Refah devletleri ve çalışma ilişkilerinin dönüşümüyle ortaya çıkan “çalışan yoksul” kavramı, tüm sorumluluğu tamamen bireye yüklemeyi olanaksız kılar. Fakat sorun yine sosyal ve ekonomik düzende aranmaz, böylece talih faktörü tekrar önem kazanır. Neo-liberal dönüşümle beraber artan hayırseverlik faaliyetleri de, sistemin eşitsizlik yaratan doğasının görmezden gelinmesinden ve yoksulların "talihsizliklerini" giderme konusunda, varlıklı ailelere düşen "sorumluluğu" yerine getirme çabasından başka bir şey değildir. Bu anlamda eserde, Willy Wonka'nın sorumluluk sahibi varlıklı bireyi temsil ettiğini ve "hak eden" yoksul olan Charlie ve ailesine talihsizliklerini giderme noktasında yardım ettiğini söylemek yanlış olmaz. Böylece eser, bu talihsizliklerden kurtulma yollarına dair bazı tavsiyeler ve uyarılarda bulunur. Hayal gücüne ve inanca olan bağlılık Charlie'nin galibiyetinin nedenidir. Rasyonalite ve gerçekçilik ise eserde ve filmde Willy Wonka tarafından küçümsenen ve görmezden gelinen özelliklerdir. Charlie kadar iyi niyetli, anlayışlı ve mütevazı olmayan diğer çocukların Wonka'nın eylem ve söylemlerindeki gerçekdışılığı sorguluyor oluşu bu anlamda önemlidir. Çünkü çocuk okur veya izleyici hangi tutumun talihi döndürebileceğini ve yaşamı güzelleştireceğini bu şekilde öğrenecektir.

Sinemaya uyarlanırken özüne ve genel çerçeveye sadık kalınan eser, yoksulluğu talihsizlikle açıklayarak kanaatkâr olmanın bir gün ödüllendirileceği mesajını vermekte; kaderci ve bireyci bir yaklaşımla sabretmenin, anlayışlı ve temiz yürekli olmanın önemini vurgulamaktadır. Çocuklara gerçekleşmeyecek bir hayal vadetmesi ve buna ek olarak soru sormama ve rasyonel olmamaya teşvik etmesiyle ise oldukça düşündürücüdür. 

 

Kaynakça

Aksoy, Seyhan. "Yoksulluğun Türkiye Yazılı Basınında Sunumu." Journal of Yasar University 3221, 2010. 3236.

Ben-Arieh, Asher, ve Ivar Frønes. "Taxonomy for child well-being indicators: A framework for the analysis of the

well-being of children." Childhood 18.4, 2011: 460-476.

Charlie’nin Çikolata Fabrikası. Yön. Tim Burton. Warner Bros, 2005.

Dahl, Roald. Charlie’nin Çikolata Fabrikası. Çev. Celal Üster. İstanbul, Can Yayınları, 2017.

Erdoğan, Necmi. “Ağır Çekim Yoksulluk”, Yoksulluk Halleri. İstanbul, İletişim Yayınları, 2007: 307-313.

Karakuş, Hüseyin ve Ece Karakuş. "Yoksulluğun Medyadaki Temsili: Kimse Yok mu Gönüllüler Programı Örneği."

Gazi Üniversitesi İletişim Dergisi, 35, Naci Bostancı Özel Sayısı, 2012.


[1] “Yoksulluk kader olamaz, kader değildir.” Cem Karaca’nın Yoksulluk Kader Olamaz şarkısı.

[2] “İlk yediğiniz şekeri hatırlıyor musunuz Bay Wonka?”