Dosya

Ufaklık ve Canavar’da Çocuk-Ebeveyn İlişkilerinin Ters Yüz Edilişi

Uçan Balık Yayınları’ndan çıkan Marcus Sauermann’ın yazdığı, Uwe Heidschotter’ın resimlediği Ufaklık ve Canavar,  bir “empati ve rol karmaşası” örneğidir.  

Uçan Balık Yayınları’ndan çıkan Marcus Sauermann’ın yazdığı, Uwe Heidschotter’ın resimlediği Ufaklık ve Canavar, bir “empati ve rol karmaşası” örneğidir. Metin ebeveynlerin ayrılık (boşanma) sürecini çocuk kahramanın gözünden alışılmışın dışında bir biçimde okura yansıtır. Hikâye okul öncesi dönemde olduğunu tahmin ettiğimiz çocuk kahramanın annesini canavar olarak tanımlamasıyla başlar ve canavara dönüşmüş olan anne, kendisiyle bir yetişkin gibi empati kurmuş olan çocuğun çabalarıyla normal hayatına geri döner. Anne canavarın iyileşerek hayatına dönmesiyle birlikte bu kez baba canavarın iyileşme süreci başlar ve çocuk yüklendiği iyileştiricilik rolünü babaya kaydırır ve hikâye son bulur. Oldukça sert ve duygu yüklü bir meseleye değinmesine rağmen hikâye gayet yalın bir dille kaleme alınmış ve eşlik eden büyük çizimli resimleriyle çocuk okurların zihninde daha çok yer etmeyi hedefliyor görünmektedir. Metnin aslında hassas olan konuyu bir çocuk kitabı olarak bu biçimde kaleme alması ve buradaki asıl sorumluluğu çocuk kahramanın sırtına yüklemiş olması ise oldukça büyük bir sorunsala işaret eder. Yazımda Ufaklık ve Canavar metninde okul öncesi dönemdeki bir çocuğun bilişsel olgunluğuna göre annenin depresyon sürecini, çocuğun anne ve babayla kurduğu empatik ilişkiyi ve ebeveynlerle çocuk arasındaki rol karmaşasını bu bağlamda inceleyeceğim.

Ufaklık ve Canavar anlatısı kahramanın gözünde annesinin canavara dönüşmüş olmasıyla başlar: “Annen bir canavara dönüşmüşse eğer, işler bir hayli değişir” (Sauermann 6). Canavara dönüşmüş olan annenin ayrılık süreci öncesine dair hiçbir bilgi metinde okurla paylaşılmaz. Sade bir anne ve onun ayrılık/boşanma sonrası yaşadığı depresyon sürecini ise Ufaklık, yaşından beklenmeyen bir bilişsel olgunlukla karşılar. “Her şeyi kendi başına halletmen gerekir. Çünkü annen, aslında orada bile değildir” (11). Ufaklık karakterindeki çocuk tıpkı bir yetişkin gibi anneye refakat eder konumundadır. Onunla empati kurarak duygu durumunu anlayabilir bir pozisyona sahiptir. Bu bağlamda Ufaklık ve Canavar anlatısında yetişkin ve çocuk rollerinin değiştiği görülür.  Oysa okul öncesi dönemdeki çocuk kahraman, burada aslında Piaget’in “Bilişsel gelişim teorisi”ne göre işlem öncesi dönem olarak isimlendirilen gelişim sürecindedir: “İşlem öncesi dönemin başlıca özellikleri benmerkezcilik, düşünce katılığı, yarı mantıksal düşünce ve sınırlı sosyal biliştir” (Miller 76). Bu bağlamda anlatı gerçekçi bir perspektifi yansıtmaz. Benmerkezcilik “a) ben ve dünyanın, diğer insanlar da dâhil olmak üzere, tam ayrışmamış olması ve b) dünyayı bene dayanarak algılamaya ve yorumlamaya karşılık gelmektedir” (77). Piaget’nin kuramına göre benmerkezcilik çocuğun anne–baba arasında yaşanan ayrılık/boşanma sürecinde kendisinin rolü olduğunu algılamasına yol açar. Burada bir nevi sorunu yaşayan bireyle kendisini özdeşleştiren bir çocuk profilinden söz etmek mümkün olur. Buradan da hareketle anne veya babaya karşı empatik ilişki gelişir: “Benmerkezcilik çocuğun diğer bir insanın rolüne bürünmesini zorlaştırmaktadır” (a.y.) Dolayısıyla da empati kurabilmek bu yaş grubu için gelişimsel bağlamda henüz edinebileceği bir beceri değildir. Hâlbuki okur bu hikâyede Ufaklık’ın bilişsel olgunluğunu aşan bir empati becerisiyle hareket ettiğini gözlemler.

Okul öncesi dönem Erickson’un psikososyal gelişim kuramına göre ise “Girişkenliğe karşı suçluluk” evresine denk gelir. “Erikson, her bunalımı, örneğin özerkliğe karşı utanç ve kuşku gibi olası olumlu ve olumsuz sonuçları olan birer boyut olarak açıklamıştır. İdeal olan, çocuğun, olumlu özelliğin olumsuza baskın çıktığı uygun bir oran geliştirmesidir” (208).  Çocuk her dönemde kendisine “Ben kimim?” sorusunu sorar ve her dönemde de farklı yanıtlar bulur. “Girişkenliğe karşı suçluluk” evresinde artık bir kimliği olduğunu kabul eden çocuk şimdi de “Nasıl bir insan olacağım?” sorusuna cevap bulmak zorundadır. Bu da onun kendisine edindiği bir yaşamsal amacı simgeler. Okul öncesi dönemi kapsayan bu gelişim döneminde “Ben nasıl bir insan olacağım?” sorusuna cevap olarak arayacağı rol model kendisine en yakın anne-babası üzerinden şekillenir. Her şey yolunda giderse tüm evrelerde çocuğun bulduğu cevaplar ebeveynler tarafından onaylanır. “Bu evrenin teması çocuğun, büyük, güçlü ve her şeye karışan olarak gördüğü anne-babasıyla özdeşleşmesidir” (214). Ancak hikâyenin bütününde anne ayrılık/boşanma sürecinin akabinde yaşadığı ruhsal çöküntü sebebiyle çocuğun gözünde rol model alınacak bir yetişkin olmaktan çok yardım edilmesi, anlaşılması ve empati kurulması gereken bir birey olarak aktarılmıştır. Daha sonra bu aktarım baba üzerine geçer ve hikâye onunla son bulur.

Metin boyunca boşanma süreci geçiren anne olarak Canavar, çocuk kahraman karşısında bir depresyon simgesi olarak yer alır. “Depresyon, büyük bir üzüntü, endişe, suçluluk ve değersiz hissetme, başkalarından uzaklaşma, uyku, iştah, cinsel istek kaybı ya da her zamanki faaliyetlere karşı ilgisizlikle belirginleşen duygudurumudur” ve anne de bu özelliklerin birçoğunu yaşantısında göstermektedir (Davison&Neale 235). Ufaklık annesinin bu durumunu metinde şu şekilde tespit eder: “Ama bazen de canavarlar, çok utanç verici olabilir. Kötü ruh hâllerini her yerde gösterebilir” (Sauermann 13). O kadar ki bu, Ufaklık’ın sosyal çevrelerde artık kendisinden utanmasına sebebiyet verecek denli güçlü bir dışa vurumdur. Canavar olan anne çocuğun yanında gerek postürü, gerek tutumları ve gerekse duygulanımıyla depresyon portresi çizmektedir. “Canavarlar bazı akşamlar o kadar üzgün olur ki, bir zamanlar mutlu olduklarını hatırlatan fotoğrafları bile paramparça ederler. İşte bu bir imdat çağrısıdır, artık teselli zamanı gelmiştir” (14-5). Hikâyede buradan itibaren bir kırılma başlamaktadır.  Anne Canavar’ın Ufaklık’a bir sığınak gibi yaklaşması dikkat çekicidir. “Bazen de canavarlar geceleyin yatağınıza süzülür, yanınıza kıvrılır” (16). Koruma, kollama, kapsama ve ilgi işlevini karşılayacak olan kişi anneyken bu rol metin ve görselde çocuğa yansıtılmaktadır. Ardından çocuğun ihtiyacı espritüel bir dille okura aktarılır: “Bu harika bir histir. Tabii hemen horlamaya başlamazlarsa. O zaman o harika his yok oluverir. Futbolda canavarları yenmek çok kolaydır. Hatta biraz fazla kolay” (16-9). Anne çocuk ile daha fazla vakit geçirmeye başladıkça Ufaklık çocukluğunu geri kazanmaya başlar. Çocuk ile annenin rolleri olması gereken dengeye yavaş yavaş ilerlerken hem anne hem de çocuk için bir diğer obje olan baba karakteri hikâyeye dahil edilir. Bu ortaya çıkış çocuk ve anne rollerinin tekrar yer değiştirmesine sebep olur. Çift arasındaki gerilimli ilişki metinde olgunluğunu koruyamayan yetişkinler yerine duruma bir çocuk olan Ufaklık’ın müdahalesini mecbur kılar. “Canavar, diğer canavarla karşılaştığındaysa gerçekten kötü şeyler olabilir. Bir anda ikisi de daha fazla canavarlaşabilir, üstelik bir zamanlar birbirlerini sevdiklerini bile unutabilirler. O zaman onları yatıştırmak ve her şeyin yolunda olduğunu göstermek gerekir” (21-2). Baba Canavar faktörünün olaya dahil oluşuyla kurgu gereği Ufaklık bir kez daha isminin aksi bir olgunluğu göstermek zorunda bırakılır.

Depresyonun bastırılmış kayıp duygusu ve bilinçdışı olarak içe yöneltilmiş kızgınlıktan ortaya çıktığı varsayıldığı için, psikanalitik tedavide hastaya bastırılmış çatışmayla ilgili iç görü kazandırma ve içe dönük kızgınlığı dışa vurmaya yüreklendirmeyle yardım edilmeye çalışılır (Davison&Neale 252). Metin ve görsellerde babanın ortaya çıkması annenin bastırılmış kayıp duygusunu (eş kaybı) yaşantılamasına, içe dönük kızgınlığını dışa vurmasına ve geçmişteki yaşantılarıyla yüzleşmesine olanak sağlamıştır. Böylelikle psikanalitik kurama göre depresyonun iyileşme süreci başlamıştır. “Zaman, depresyondaki bireye ya da ona yakın olan kişilere ölçülemeyecek kadar daha uzun gelse de, depresyon dönemlerinin çoğu birkaç ay içinde geçer” (a.y.). Depresyondaki anne Canavar’ın yanındaki yakın kişi olarak Ufaklık da aynı duygu durumu içerisinde davranır: “Canavarın ne kadar sürede eski hâline döneceğini kimse bilemez. Bunun için zaman gerekir, sabır gerekir, bir sürü güzel yaz günü gerekir; annenin çoktandır görmediği eski arkadaşlarıyla karşılaşması gerekir…” (Sauermann 24-5) diyerek destekleyici etkisini sürdürür.  Bir yandan ise anne artık ayrılık (kayıp) sürecinin sonuna yaklaşmış ve böylelikle annelik rollerini yerine getirmeye başlamıştır. “… ve sonra bir gün, tam da sen ona iyice alışmışken, Canavar tekrar annene dönüşür. Gerçi başlangıçta, bu pek kolay olmayabilir” (28-9). Çocuğun anneye ve çocuk rolüne tekrardan uyum sağlamaya ihtiyacı vardır. Ancak tam çocuk bu uyum sürecini yaşarken bir başka dinamik sürece dahil olur. “Anneler, canavarlardan her zaman daha iyidir; buna şüphe yok. Üstelik bazen yeniden âşık olurlar ve delicesine iyi hissederler” (30). Annenin hayatına yeni bir figürün girmesiyle çocuğun öfkeli yüz ifadesi görselde yansıtılmıştır ve “hatta biraz fazla iyi” cümlesinde bu öfkenin ironik biçimde dışa vurumu aktarılmıştır (31). Anne-babanın evlilik birliğinin kaybından sonra, annenin hayatına yeni bir figürün girmesiyle de çocuk bu kez aile kaybı ardından annenin kaybını yaşar. Burada ele alınan kayıp gerçek bir kayıp olmasa da çocuğun ruhsal dünyasında temsilen tasarlanan bir kayıptır. Yaşadığı bu kayıpla beraber hikâyenin başındaki rolüne geri döner. Çünkü benzer kaybı yaşayan bir kişi daha vardır; babası. Artık babanın ilgi, sevgi ve alakaya ihtiyacı vardır ve Ufaklık yine aynı döngü içine girerek bu kez babasını iyileştirmenin yoluna koyulur: “Babanın ise biraz daha zamana ihtiyacı vardır. Ve bende o zamana kadar onunla seve seve futbol oynarım” (32-3).

Ebeveyn ayrılığı olsun veya olmasın anne, baba ve çocuk ilişkisinde her zaman anne ve babanın çocuğa kazandırdıklarından söz edilir. Ancak hikâyede aksine çocuğun anne, babaya desteği ve kazandırdıkları kaleme alınmış ve alt mesaj olarak çocuğa yetişkin sorumluluğu verilmiştir. Böylece metinde gelişimsel süreçlerine uygun olmayan sorumluluklarla birlikte çocuk bir kahraman rolüne büründürülmüştür. Ebeveynlerin ayrılığı/boşanması ve dolayısıyla yaşadıkları ruhsal süreçlerin -depresyon gibi- anlamlandırılması okul öncesi gelişim dönemindeki çocukların bilişsel ve psikososyal gelişimleriyle örtüşmemekte ve dolayısıyla da çocuk karakter gerçeklikle bağdaşmayacak şekilde üstün bir bilişsel performans sergilemektedir. Anlatının hitap ettiği yaş grubundaki okuyucular için benzer ayrılık/boşanma deneyimi yaşayanların mevcut olması hâlinde gerçeğin üstünde bir “rol yüklemesi” yapılarak okur tarafından “sende bir kahraman olabilirsin” mesajının alınmasına yol açılabilir. Böyle bir çabaya girişmesine rağmen gerçek hayatta bunu deneyimleyemeyen küçük okurlar için bu gibi bir örnek bazı psikolojik problemlere sebebiyet verebilir. Bunlardan bazıları, kaygı bozuklukları ve yanı sıra bireyi çocuklukta ve/veya yaşam boyu zorlayabilecek, destek almasını gerektirebilecek kişilik yapılarıdır (pasif, bağımlı, asosyal). Bu kişilik yapılarına sahip yetişkinlerde kendini yetersiz hissetme ve suçluluk duygularına da rastlanabilir. Çocuk yaşta yaşanan rol karmaşası yetişkin yaşamda da devam edebilir ve ilişki problemlerini de beraberinde getirebilir. Bu bağlamda, Ufaklık ve Canavar’ın okura didaktik olarak ulaştırmak istediği mesaj hitap ettiği kitle düşünüldüğünde problematik bir yere dokunup oldukça hassas bir konu olan boşanma gibi süreçlerde çocuk gelişiminin olumsuz etkilenmesine yol açabilir niteliği yüzünden pedagojik olarak yanlış bir noktadan kaleme alınmışa benzemektedir.

 

Kaynakça

Davison, Gerald C. Ve John M. Neale. Anormal Psikolojisi. Çev. Ed. İhsan Dağ. Ankara: Türk Psikologlar Derneği

Yayınları, 2004.

Miller, Patricia H.. Gelişim Psikolojisi Kuramları. Haz. Bekir Onur. Çev. Zeynep Gültekin. Ankara: İmge Kitabevi,

2008.

Sauermann, Marcus. Ufaklık Ve Canavar. Çev. Ümit Mutlu. İzmir: Uçanbalık Yayınları, 2016.