Kritik

Dünyadan Biraz Uzak, “Bize” Çok Yakın Bir Hikâye: Küçük Gece Kedisi

Sonja Danowski, Küçük Gece Kedisi adlı hikâyesi ile okuyucuya merhamet, hayvan-insan ilişkisi ve tüketim konuları üzerinde düşündürür. Hikâyeyi, Sonja Danowski’nin kaleminden okurken, aynı zamanda fırçasından âdeta izleriz.

Sonja Danowski, Küçük Gece Kedisi adlı hikâyesi ile okuyucuya merhamet, hayvan-insan ilişkisi ve tüketim konuları üzerinde düşündürür. Hikâyeyi, Sonja Danowski’nin kaleminden okurken, aynı zamanda fırçasından âdeta izleriz. Hikâye, hayatın içinden bir parça gibidir. Aşırılıklar, olağanüstü olaylar, abartı yoktur ve yazarın kitapta en az kelimelere verdiği yer kadar yer ayırdığı hayli ayrıntılı suluboya resimleri de tıpkı hikâye gibi abartısız ve bir o kadar da başarılıdır.

Hayvan barınağındaki şenliğin haberini alan Toni, bu şenlik için bir işe girişmeye karar verir: Şenlikteki çekiliş için bir resim çizecektir. Barınaktaki hayvanların ihtiyaçları için düzenlenen bu şenliğin çekilişine, Toni çizdiği resmin yeterli olmayacağını düşünür ve bu yüzden en kıymet verdiği şeyleri, oyuncak hayvanlarını da çekilişe koymaya karar verir. Böylece, bu hayvanları gören herkes şenlik için biletleri alacaktır. Annesinin itirazına rağmen Toni yardım etmekte ısrar eder ve hatta “Ama anne, hayvanlarım da yardım etmek istiyor”(Danowski 6) der. Toni’nin, kendi oyuncaklarını hayvanların ilaç ve mamaya olan ihtiyaçlarını düşünerek, onlara yardım edebilmek için bağışlaması, aslında hayvan sevgisinin yanı sıra fedakârlığı, aynı zamanda Toni’nin empati becerisini de gösterir. Toni ve annesi eve döndüklerinde, Toni tüm hayvanlarını barınaktaki çekilişe verdiğinden, gece yatağı boş kalmıştır ve uyuyamamaktadır. Annesi durumu farkedince, kendisinin çocukluğundan kalma oyuncak kedisi Pol’u bulup çıkarır.

Pol, en az 30 yaşındaydı, tüyleri yer yer dökülmüştü. Başından kim bilir neler geçmişti! Düğme gözleri bile kopmuştu. Toni, Pol’ün başını okşadı: “Zavallıcık!”.Toni’nin aklına bir fikir geldi. Banyoya koşup annesinin takı askısından yuvarlak küpeleri aldı. Turuncu turuncu parlayan boncuk küpelerin ortası siyahtı. Bu küpeler adeta zavallı Pol için yapışmıştı! Annesi yeni kedi gözlerini Pol’ün yüzüne dikti. “İşte yine eskisi kadar güzel oldun,” diye sevindi Toni. (22)

Toni, annesinin eski oyuncağı Pol’e bile merhamet ve sevgi ile yaklaşır. Eski olduğunu düşünerek onu bir kenara fırlatmaz, yeniden gözlere sahip olması için çözüm bulur. Hatta Toni verdiği oyuncakların yerine yeni bir oyuncak almayı aklından bile geçirmez, bunun yerine Pol’ü bir anlamda tedavi eder. Aslında Toni, Pol ve daha sonrasında Valentin’in dostluğuyla da oyuncaklarının yerini doldurmuştur.

Yazarın üslubu, Toni’nin tepkileri ve Toni’nin annesinin tavırları o kadar “ince” ve “naif”tir ki kitap aslında sadece fedakârlık, sevgi dışında insanlar ve hayvanlar arasındaki iletişime dair de bir yol gösterir. Kitaptaki en önemli hayvan karakter Valentin olarak görünse de, Danowski’nin çizdiği resimlerde Toni’nin oyuncakları arasında timsah, maymun, tavşan, kaplan da görürüz, bu oyuncaklar da hayli gerçekçidir. Bu da Toni’nin hayvanlarla olan ilişkisinin sadece kedi ve köpek sevgisinden ibaret olmadığını bize gösterir. Hatta şenlik için çizdiği resim bir panter resmidir. Çoğunlukla pek de sevimli bulunmayan hayvanlar dahi Toni’nin dünyasında sevilir. Dolayısıyla aslında Toni sadece bir kaç hayvanla değil, doğa ile iyi iletişime sahip bir çocuktur. Ayrıca, hikâyeyi okurken, yazarın çizimleri sayesinde aynı zamanda Toni’yi, annesini ve Valentin’i görürüz ve tanırız. Bu karakterler ise, karikatürize edilmemiştir ve bu da hikâyeyi daha çok hayatımızın bir parçasıymış gibi hissettirir. Örneğin Toni’nin annesinin barınaktan sahiplendiği kedi Valentin, gri renkli, sarı gözleri olan bir çok yerde rastlayabileceğimiz bir kedidir. Ayrıca yavru falan da değildir. Bu da Toni’nin hayvanlarla kurduğu bağın onları çok sevimli veya çok güzel bulmasından kaynaklanmadığını, tıpkı bir dosta verilen değer gibi onlara değer verip arkadaşlık kurduğunu gösterir.

Aynı zamanda, hayvanların barınakta da çok mutlu olduğunu görürüz. Aslında bu da Toni ve barınağa “yardım eden”lerin sayesindedir. Bir gün Valentin evden çıkar ve uzun süre dönmez. Toni ise üzülür ve endişelenir: “Ama bir akşam, güneş çatıların ardında gözden kaybolurken Valentin aniden balkona koştu, dalları balkona uzanan ağaca atladı, hızla aşağı inip gözden kayboldu. ‘Akşam gezintisine çıktı. Merak etme, geri gelir,’ dedi annesi” (36).Valentin’in evden rahatça çıkıp gitmesi ve Toni’nin annesinin ise onu sahiplenmesine rağmen buna müdahale etmemesi aslında hayvan doğasını da manipüle etmeyen, ince bir yaklaşımı sergiler. Valentin, Toni ve annesinin evinde yaşarken bir evin içine mecbur bırakılmamıştır, bu yüzden dışarıya çıkması da Toni’nin annesi tarafından gayet sıradan karşılanır. Bu noktada, Valentin’in satın alınmış değil, sahiplenilmiş bir kedi olması da önemlidir. Hayvanların petshoplarda satılması onları metalaştırırken, biz kitapta dışarda yaygın olanın tam tersi olarak Toni’nin hayvanlara naif bakışını ve bir hayvanla nasıl gerçekten dostluk kurulacağını okur ve izleriz. Toni, barınaktaki hayvanlar için yapabileceği her şeyi yapmakla beraber, Valentin’i de eşyası gibi değil bir arkadaşı gibi sahiplenir. Hatta, Valentin evden gittiğinde annesinin ona döneceğini söylemesi üzerine Valentin’in geri dönmeyeceğini düşünmez, sadece dönüş yolunu bulamamasından endişelenir. Toni, Valentin’i balkonda beklerken kedi şarkısını mırıldanır ve o sırada Valentin geri döner. Toni ise rahat bir uykuya dalar. Aslında bu da Toni’nin Valentin ile materyalist bir ilişkiden ziyade duygusal bir bağ kurduğunun göstergesidir. Yazar, Toni’nin annesinin çello çalarak şenliğe katılmasından, Valentin’in de çello sesinden çok hoşlanmasından bahsetmesi hikâyeyi müzikle harmanlar ve Toni’nin Valentin’i ilk gördüğü andan itibaren ona mırıldandığı şarkının notalarını hikâyenin en sonunda bizimle paylaşır. Bu melodiyi dinlemek ise, hikâyeyle okuyucuyu daha da yakınlaştırır. Melodi de tıpkı hikâye gibi sakin ve dinlendiricidir. Sonja Danowski ise bütün bunları mesaj verdiğini hissettirerek değil, hayatın doğal akışının içine yedirerek anlatır. Örneğin, hikâye çok belirgin olaylar içermez ve çok net bir sona sahip değildir. Toni sıradan bir çocuktur ve maceralar yaşamaz. Bu da okuyucuyu Toni’ye daha yakın hissettirir. Bunun yanı sıra, müziğin de kitapta destekleyici bir rol üstlendiğini görürüz.

Toparlayacak olursak, Küçük Gece Kedisi, çoğumuzun alışmış olduğu hayat biçiminden uzak ama bir o kadar da “bize” yakın bir hikâyedir. Kitap, hayvanların yaşamına ve doğasına olan saygıyı görürken, sevginin de aslında “elde etmek” üzerine kurulu bir şey olmadığını gösterir. Hayvanların barınaklardaki ihtiyaçlarını hatırlarken aynı zamanda hayvanları “satın alınabilir” değil, “sahiplenilebilir” olarak anlatır. Toni’nin sesli düşündüğü anlarda ise okuyucunun kendini onun yerine koyup hayvanlarla empati kurmasına olanak tanır. Hikâye, içerdiği resimler, üslup, karakterler ve hatta beste ile her yönden beslenerek bunlar sayesinde okuyucuda bir aidiyet hissi uyandırmayı başarır. Bu aidiyet hissini de, içinde yaşadığımız, çoğu zaman çocukları da yetişkinler kadar esir almayı başaran tüketime dayalı anlık mutluluk anlayışının karşısına sevgi ile beraber koyar. Biz de Toni’nin çok da uzaklarda aramadan, isteklerle değil, paylaşarak ve üreterek sahip olduğu mutluluğu bir pencereden izleriz.

 

Kaynakça

Danowski, Sonja. Küçük Gece Kedisi. İstanbul: Beyaz Balina Yayınları, 2017.