Yalnızca kendi çektiğim fotoğraflardan esinlenerek yazdığım öykülerden oluşan Genç Kareli Öyküler kitabım, bana birtakım gözlemler yapma olanağı tanıdı.
Soruşturmayı Gerçekleştiren: Zehra Nur Canpolat
Çocuk edebiyatını sanatsal bir tür olarak düşünmek bize nasıl bir pencere açar?
Edebiyat insanla ilgilidir. İnsanın türlü varoluş halleriyle. Çocukluk da bu hallerden biridir. İnsanın en saf, en özgür, en meraklı, en yaratıcı hali. Bunlar aynı zamanda iyi bir sanatçının da sahip olması gereken özellikler.
Çocuk edebiyatı eserleri feminizm, alımlama, kültürel eleştiri gibi farklı edebiyat teorileri çerçevesinde değerlendirilmektedir. Çocuk kitaplarında görsel öğe kullanımının yaygınlığı düşünüldüğünde kitapların sanat teorileri ışığında da eleştirel okumasını yapmak aslında mümkün. Çocuk edebiyatı eserlerini görsel temsil bağlamında incelemek için teori geliştirmek ve bu teori çerçevesinde incelemek okura, eleştirmene, yazarlara ve yayıncılara neler kazandırır?
Görsel öğe kullanımı uzmanlık alanım değil. Yalnızca kendi çektiğim fotoğraflardan esinlenerek yazdığım öykülerden oluşan Genç Kareli Öyküler kitabım, bana birtakım gözlemler yapma olanağı tanıdı. Gerçekten de fotoğrafın gerçekliği, estetik ve kompozisyon gücü gençlerin bir kurgu türü olan öyküye yaklaşımını, merak duygusunu, imgeleri zihinde canlandırabilme yetisini güçlendirdi. Bu etkide fotoğrafı çeken ve yazanın aynı kişi olmasının, yani resim ve metnin aynı dili konuşuyor olmasının da önemli rolü olduğunu düşünüyorum. Görsel düşünmeye yatkın ve alışkın çocuk ve gençleri edebi metne yaklaştırma adına belirttiğiniz yaklaşımın değerli ve önemli olduğunu düşünüyorum. Edebiyatın tüm unsurlarının her türlü inceleme, eleştirme, konumlama ve akademik değerlendirmeden önemli geribildirimler sağlayacağına ve bunun da sonraki üretimlere olumlu yansıyacağına inanıyorum.
Çocuğun sanatla ilk karşılaşması çocuk edebiyatı ürünleriyle gerçekleşiyor diyebilir miyiz?
Bunu bilemeyiz. Anne karnındayken klasik müzik dinletilen çocuklar var günümüzde.
Altın Kitaplar etiketiyle genç okurlarla buluşan kendi fotoğraflarınızı öykülediğiniz Genç Kareli Öyküler adlı kitabınız var. Bir fotoğrafçı ve yazar olarak edebiyatı fotoğraf karelerine dökmek ya da fotoğraf sanatını edebîleştirmek çocuk ve genç okurların dünyasında nasıl bir alan açar? Bu konuda okurlarda gözlemledikleriniz nelerdir?
Kareli Öyküler tamamen doğaçlama gelişen, benim tutkularım olan İstanbul, kent yürüyüşleri, sokak fotoğrafçılığı ve yazarlığın kesişiminden filizlenen bir proje. Sokağa çıkıp kendini hayatın akışına bırakmak, gözlemlerde bulunmak; yabancı binalara, insanlara, manzaralara karışmak beni besliyor, bana ilham veriyor, malzeme sağlıyor. Bu geziler esnasında tanıklık ettiğim etkileyici anları fotoğraflıyorum. Sonra odama dönüp o fotoğrafları tekrar derinlemesine inceleyerek o karenin öncesinde ve sonrasında edindiğim izlenimleri de işin içine katarak o fotoğrafın içinden geçen bir öykü yazıyorum. Fotoğraf, okur adayını metne yaklaştırıyor. Metin görseli derinleştiriyor. Ve bunların birlikteliği okurdaki etkiyi büyütüyor. Dahası yalnızca okuma değil, yazma iştahı da yaratıyor. Şu an pek çok okulda Genç Kareli Öyküler ve İstanbul Kareli Öyküler kitaplarımı okuyan çocuklar daha sonra kendi keşif gezilerini yapıp kendi fotoğraflarını çekerek kendi kareli öykülerini yaratıyorlar.