Sirkhane DARKROOM, sanatsal ve kültürel etkinliklere erişimi kısıtlı olan, savaş ve çatışma ortamlarında bulunan çocuklar için özel olarak tasarlanmış bir gezici fotoğraf atölyesidir.
Soruşturmayı Gerçekleştiren: Hafize Çetinkaya
Darkroom sanatsal ve kültürel etkinliklere erişimi olmayan, savaşa ve çatışmaya tanık olmuş çocuklar için oluşturulmuş gezici bir fotoğraf atölyesi. Sanatsal etkinliklere erişimi olmayan, savaş ve çatışma görmüş çocukların fotoğraf sanatı ile tanışmaları ve bu sanata yaklaşımları nasıl oluyor?
Sirkhane DARKROOM, sanatsal ve kültürel etkinliklere erişimi kısıtlı olan, savaş ve çatışma ortamlarında bulunan çocuklar için özel olarak tasarlanmış bir gezici fotoğraf atölyesidir. Bu atölye, çocuklara fotoğraf sanatını keşfetme ve öğrenme fırsatı sunar.
Savaş ve çatışma ortamlarında büyüyen çocukların sanatsal etkinliklere erişimleri sınırlıdır. DARKROOM'un amacı, bu çocuklara fotoğraf sanatını tanıtarak onların duygusal ifadelerini, hikayelerini ve düşüncelerini görsel yolla ifade etmelerine olanak tanımaktır. Fotoğraf, onların bakış açılarını, deneyimlerini ve çevrelerini paylaşmalarını sağlayarak kendi hikayelerini anlatmalarına olanak tanır.
Sirkhane DARKROOM, bu çocuklara fotoğrafçılığın temellerini öğretirken aynı zamanda onların yaratıcılıklarını ve düşünsel yeteneklerini geliştirmelerine destek olur. Bu sayede, gördükleri travmatik deneyimleri işlemek, duygularını ifade etmek ve pozitif bir aktiviteyle kendilerini ifade etmek için bir araç sunar.
Fotoğrafın gücüyle çocuklar kendi bakış açılarından dünyayı görmeyi öğrenirler. Bu atölye, onların kendilerini ifade etme ve yaşadıkları toplum içinde seslerini duyurabilme fırsatını sunar. Bu deneyim, onların sanatsal ifadeye olan ilgisini artırırken aynı zamanda kendilerini keşfetmelerine ve toplumlarına katkıda bulunmalarına olanak tanır.
Çocuklar analog makine kullanımı ve çekim sonrası karanlık oda deneyimini öğreniyorlar. Fotoğraf çekme eylemini gerçekleştiren çocuklar bir sanatçı kimliği de edinmiş oluyorlar. Sanatçı olarak çocuklar çekimler esnasında en çok neyi fotoğraflıyorlar? Bu fotoğraflama sürecinde fotoğrafladıkları şeylere sanatsal olarak yaklaşımları nasıl?
Fotoğrafçılık, çocukları güçlendirmek ve desteklemek için etkili bir araç olabilir.
Çocuk hakları konusunda, fotoğrafçılık çocuklara kendi deneyimlerini ve perspektiflerini ifade etme fırsatı sunar. Kendi gözleriyle dünyayı gözlemleyip fotoğraflar aracılığıyla duygularını ve düşüncelerini aktarabilirler. Bu, onların ifade özgürlüğünü ve seslerini duyurabilme yeteneklerini güçlendirir.
Toplumsal cinsiyet eşitliği bağlamında, fotoğrafçılık çocuklara cinsiyet stereotiplerini sorgulama ve değiştirmeye yönelik bir perspektif kazandırabilir. Çocuklar, çekimlerinde cinsiyet rollerini, toplumsal cinsiyet algılarını ve eşitlik konularını ele alabilirler. Bu da onların farkındalıklarını artırarak toplumsal cinsiyet eşitliği için seslerini yükseltmelerine olanak tanır.
Ekran zorlukları konusunda, fotoğrafçılık çocuklara doğayı, çevreyi ve etraflarındaki gerçek dünyayı keşfetme fırsatı sunar. Bu, onların dijital dünyanın ötesindeki güzellikleri görmelerine ve teknolojiyle dengeli bir ilişki kurmalarına yardımcı olabilir. Fotoğrafçılık, onlara ekran bağımlılığının yanı sıra dış dünya ile bağlantılarını güçlendirme şansı verir.
Sonuç olarak, fotoğrafçılık çocuklara kendilerini ifade etme, toplumsal konuları anlama ve duygusal zekalarını geliştirme fırsatı sunar. Bu da onların güçlenmesine, duyarlılık kazanmasına ve kendi hayatları üzerinde daha etkin bir şekilde söz sahibi olmalarına yardımcı olur.
Çocukların sanatsal yaklaşımı, çekimlerinde renklerin, ışığın, kompozisyonun ve duygusal ifadenin nasıl bir araya geldiğini keşfetmelerine dayanır. Onlar için önemli olan duygu, anı ve hikaye anlatma yeteneği fotoğrafçılıklarını şekillendirir. Fotoğraflama sürecinde, kendi bakış açılarıyla dünyayı yansıtma ve duygusal ifadeyi fotoğraflarına yansıtma fırsatı bulurlar. Bu da onların sanatçı kimliğini geliştirmelerine ve kendi benzersiz tarzlarını ortaya koymalarına yardımcı olur.
Ellerinde makinelerle her biri farklı hikâye anlatan bu çocuklar bize nasıl hikâyeler anlatıyor?
Bu çocuklar, ellerindeki makinelerle muhteşem hikayeler anlatıyorlar. Fotoğrafçılık aracılığıyla, kendi gözleriyle gördükleri dünyayı, yaşadıkları deneyimleri ve duygularını ifade etme imkanı buluyorlar.
Her bir fotoğraf, bir hikaye anlatır. Çocuklar, objektiflerinden geçen dünyayı kendi bakış açılarıyla yakalarlar. Fotoğraflarında, sıradan bir anı olağanüstü bir hikayeye dönüştürebilirler. Bir sokak manzarası, bir çocuğun gülümsemesi, doğanın güzellikleri veya günlük yaşamdaki detaylar, onların hikayelerini anlatır.
Fotoğraflarında bazen renklerin derinliği, ışığın oyunu veya çekim açısının seçimiyle duygusal bir anlatıma sahip olabilirler. Bu fotoğraflar, onların duygusal dünyasını ve düşüncelerini izleyiciye aktarır.
Her çocuğun farklı bir hikayesi ve bakış açısı vardır. Fotoğrafçılık, onlara kendi hikayelerini anlatma özgürlüğü verir. Bazen mutluluk dolu bir an, bazen hüzünlü bir hatıra, bazen de umut dolu bir gelecek, fotoğraflarında yaşar. Bu hikayeler, onların duygusal ifadesini ve dünyaya bakışını yansıtır.
Bu çocuklar, fotoğraflarıyla sessizce ancak güçlü bir şekilde konuşurlar. Makineleriyle birlikte, yaşadıkları dünyanın hikayesini anlatırlarken kendi bakış açılarını, duygularını ve deneyimlerini paylaşırlar. Ve bu hikayeler, izleyicilere farklı bir perspektiften bakma şansı verir, onların dünyasına dokunur ve yeni ufuklar açar.
Sadece fotoğraf çekmiyorlar aynı zamanda karanlık oda ve basım aşamasında da teknik sürece dâhil oluyorlar. İşin teknik boyutunda çocuklar bize farklı bir bakış açısı sunuyor mu?
Elbette, çocukların karanlık oda ve basım aşamalarında yer almaları, sadece teknik becerilerini geliştirmekle kalmıyor, aynı zamanda çocuğun işbirliği ve farklı perspektifler kazanmaları açısından da önemli bir rol oynuyor.
Bu süreç, yerel ve mülteci çocukların bir araya gelerek ortak bir hedef doğrultusunda çalışmalarını sağlar. Fotoğrafçılık, onlara işbirliği yapmayı, birlikte çalışarak ortak bir amaçla ilerlemeyi öğretir. Teknik aşamalardaki işbirliği, onların birbirlerine destek olmalarını, fikir alışverişi yapmalarını ve birbirlerinin bakış açılarını anlamalarını sağlar.
Aynı zamanda, bu süreç onlara dünyayı farklı bir açıdan görmeyi öğretir. Teknik detaylarla uğraşırken objektiflerinden geçen dünyayı daha derinlemesine keşfederler. Farklı kompozisyonlar, ışık oyunları veya detaylar üzerine odaklanmak, onların gözleme ve keşfetme yeteneklerini geliştirir. Bu da fotoğrafçılıkla birlikte dünyayı keşfetme yetilerini artırır.
Çocukların katılımı, atölye sürecinde onların aktif rol almalarını sağlar. Teknik aşamalara dahil olmak, onların düşünsel yeteneklerini ve yaratıcılıklarını güçlendirirken aynı zamanda karar alma süreçlerine katılmalarını da teşvik eder. Bu da onların kendilerini ifade etme ve topluma katkı sağlama gücünü artırır.
Sonuç olarak bu teknik aşamalar çocuklara sadece fotoğrafçılık becerilerini değil, aynı zamanda işbirliği, farklı bakış açıları ve katılım üzerine önemli dersler verir. Bu süreç, onların sadece fotoğrafın teknik yönlerini değil, aynı zamanda insan ilişkileri ve dünyayı keşfetme yetilerini de geliştirmelerine yardımcı olur.
Farklı yaşlardan ve farklı etnik kökenden gelen bu çocukların ortak paydaları sadece çocuk olmaları mı yoksa sanatta da ortaklıklarını gözlemleme şansınız oldu mu?
Etnik köken, yaş veya kültürel farklılıklar, çocukların sanatsal anlamda birleşmelerine engel olmaz. Aslında, farklılıkların getirdiği zenginlik ve çeşitlilik, sanatın daha derin ve zengin bir anlam kazanmasına katkı sağlar.
Sanat, birleştirici bir güçtür. Farklı yaşlardan ve farklı kültürel kökenlerden gelen çocuklar, sanatın evrenselliği ve ifade özgürlüğü sayesinde bir araya gelerek ortak bir dil oluşturabilirler. Resim, fotoğraf veya herhangi bir sanat dalı üzerinden, duygularını ifade etme ve ortak bir paydada buluşma şansını bulurlar.
Bu süreçte gözlemlediğim kadarıyla sanatın evrenselliği sayesinde çocuklar, kendi kültürlerinden gelen farklı öğeleri bir araya getirerek ortak bir yaratıcılık ve ifade biçimi oluştururlar. Etnik kökenleri veya yaşları ne olursa olsun, sanatın büyüsü altında birlikte çalışarak ortak bir anlam yaratabilirler.
Sanatta renkler, desenler, formlar ve duyguların ifadesi herkes için ortak bir dil olabilir. Bu da farklı etnik kökenlerden gelen çocukların birbirlerinin sanatını anlamalarına ve takdir etmelerine olanak tanır. Sanat, duygusal ve yaratıcı bir bağlamda bir araya gelmelerine izin verir.
Sonuç olarak çocukların sanatta ortaklıklarını gözlemlemek, farklılıkların birleştirici gücünü deneyimlemek demektir. Sanat, onların duygusal ifadelerini, kültürel miraslarını ve yaratıcılıklarını bir araya getirerek ortak bir dil oluşturmalarına olanak sağlar. Bu da farklı yaşlardan ve etnik kökenlerden gelen çocukların sanat aracılığıyla birbirlerini anlamalarını ve birlikte çalışmalarını sağlayabilir.