Kritik

Çocuk Edebiyatında Bir Yol Anlatısı: Asım’ın Yolu

Yolculuk bittiğinde artık o, yola çıkmadan önceki hâlinden farklıdır.

 

Bir karakterin kişisel gelişim sürecini anlatmanın en etkili yöntemlerinden biri yol metaforudur. Edebi metinlerde bildungsroman olarak nitelenen bir kahramanın erginleşme motifi olarak okunan büyüme anlatılarında yola çıkmak, yolda kalmak, yoldan çıkmak, yola geri girmek, yolda ilerlemek ve yolun sonu gibi edimler büyüme eşiklerinde dönemeçler olarak belirir. Bu tip anlatılarda kahraman yola çıkar ve yolun sonunda hayatını değiştirecek tecrübeler edinir. Yolun yapısındaki değişkenler ve sürecin tahmin edilemezliği kahramanı dönüştürür. Yolculuk bittiğinde artık o, yola çıkmadan önceki hâlinden farklıdır.

İslam kültüründe “yol” beden ve ruhla ilişkili pek çok kavramı içinde barındırır. Tasavvuf kültüründe “tarik” ve “seyru süluk” nosyonları yol kavramıyla ilişkilendirilerek incelenebilir (Akay 290). Felsefede yolda olmak “var olmaktır”. Antik Yunan’da Homeros’un İlyada ve Odysseia destanları bir yolculuk anlatısıdır (Coşkun 49). Türk kültüründe “yola çıkmak” kavramı göçebe yaşantıya alışmış toplumlardan doğan bir söylemdir (Depe ve Şahin 30). Göç ve Türeyiş destanı gibi destanlarda da “yol” kavramının izdüşümlerini görmek mümkündür. Yine içinde bulunduğumuz kültüre yakın olarak peygamber kıssalarında da -özellikle Mûsâ (a.s.) ve Hızır’ın (a.s.) yolculuk anlatıları düşünüldüğünde- “yolculuk” kavramının izi sürülebilir (Kehf 66). Dilimizin “yol” odaklı deyim ve atasözleri açısından zengin olmasının temelinde yatan ana etkenin bu öğretiler olduğunu düşünmek pek de yanlış olmayacaktır.

Çocuklar için yazılan anlatılarda da benzer bir izleği takip edebilmek mümkündür. Yolculuk temalı kurgularda her kahramanın hayatının bir döneminde mutlaka yola çıktığını belirtmiştim. Yolculuk bazen aile, arkadaşlar veya hayvan dostların kahramana eşlik etmesi, destek olmasıyla da gerçekleşebilir. Fabien Toulmé’nin Büyük Aşk isimli eserinde Noémie, anneannesi Suzette’nin geçmişinde çözülmesi gereken bazı soru işaretlerini cevaplamak ve Francesco’yu bulmak için İtalya’ya doğru birlikte yola çıkarlar. Oysa bazı durumlarda yol, kahramanın tek başına deneyimlemesi gereken bir süreçtir. Anlatının tamamını veya bir kısmını kapsayan yola çıkma eyleminin itkisi, Ketebe Yayınları ile okurun karşısına çıkan Savaşın Başladığı Gün metninde savaşın dayanılması zor, temel haklardan mahrum bırakan mahiyetinden kaçmak şeklinde tezahür eder: “Koştum. Yağmur, çamur, soğuk demeden; tarlaları, yolları, dağları geçtim” (Davies 11).

Ya da Kobi Yamada’da olduğu gibi bir problemden kaçmak veya kendini aramak şeklinde gözükebilir yol. Paulo Coelho’nun Simyacı’sındaysa karakter bir gün yola çıkar ve başlangıç noktasına geri döndüğünde görünüşte aynı olsa da değişmiş, dönüşmüş bulur kendini. Yol boyunca kesiştiği insanlar ve olaylar Santiago’da kendini bulmak şeklinde tezahür eder. Yolculuk bazen de anlatıda metafiziksel anlamlar yüklenerek karşımıza çıkar. Söz gelimi kahraman hastalanır ve ruhsal bir yolcuğa çıkar ya da ölmek üzere olan bir kahramanın boyut değiştirdiği gerçeküstü bir yolculuktan bahsedilebilir. Bunun en güzel örneklerinden biri İbn Sînâ ile Uçan Adamın Peşinde isimli eserde İbn Sîna’nın yolculuğudur, şöyle der anlatıcı okura: “Orada öylece dururken gözlerimi kapattım ve kendimi bembeyaz bir hiçlik içinde uçarken hayal etmeye çalıştım.” (Öze 40). Yolculuk kahramanın isteği ve iradesiyle gerçekleşmez, bilakis “yol onu çağırır”.

Bu bağlam fabl türünde anlatılarda da en diğer türlerdeki kadar yaygındır. Bütün ormanın kendisinden korktuğu ihtişamlı günlerine dönmek isteyen Aslan’ın Tilki’nin tavsiyesi ve eşliğinde yola çıkması gibi. Cahit Zarifoğlu’nun derleme hikâyelerinden oluşan Motorlukuş kitabındaki “Tilki ile Aslan”dan başkası değildir bu. Hikâyede aslan uzun yıllar ormanın kralı olmanın verdiği konfordan dolayı hantallaşmıştır ve bu durumun farkındadır. Ormandaki diğer hayvanlar aslanın beden ve akıl olarak zayıfladığını anlamadan önce bir şeyler yapmalıdır. Kendisine yola çıkma fikrini veren ve yol boyunca ona eşlik edecek olan tilki söz alır: “Demin size gösterdiğim kartallar bana bir fikir ilham etti: seyahat.” (Zarifoğlu 45).

Yol bazen Küçük Prens’teki gibi gezegenler arası bazen eski Arap hikâyelerindeki gibi çölde bazen de bir apartmanın daireleri arasında gerçekleşir. Nar Çocuk’tan çıkan İftar Tabağı’nda Adnan, annesinin isteğiyle oturdukları apartmanın katları arasında elinde iftar tabağı, komşular arası bir yolculuğa çıkar. Bazen de bir mektubu veya kitabı okumak yolculuğun ta kendisi olur. Yola çıkmanın örtük biçimde ifade edildiği anlatılar da vardır. Bu durumda karakterimiz yola çıkmayışıyla bile aslında bir yola çıkmıştır.

Tulu Kitap’tan Enes Celep’in kalemiyle okurlarıyla buluşan Asım’ın Yolu’ndaysa yazar “yol” metaforunu metnin tamamında kullanır. Bunu anlatı başlangıcında hafızlık yapma amacıyla “yola çıkan” dokuz yaşındaki Asım’ın her hareketinde görmek mümkündür. “Ohooo daha yolun çok başındayım,” der Asım (7). Kendine bir mesnet edinir: “Filmlerde izlemiştim. Ulu bilge komutana soruyordu: Yol nereye evlat?” (14)

 

(Asım’ın Yolu 15)

Asım’ın yolculuğu sadece bir yerden başka bir yere gitmek değildir. Zira o, yolculuk esnasında olağanüstü hallere de “kurdun sohbeti ve kendilerini koruması (57)”, “karganın arkadaşlığı (27)” ve “karıncanın bilge anlatıları (38)” şahitlik edecektir. Soğuk bir kış günü babasıyla birlikte karlar içinde yaptıkları yolculuk boyunca yaşadıkları Asım’ın karakter gelişimini olumlu anlamda değiştirecektir: ilki kurt ile karşılaşmasıdır. Önceleri kurttan çekinen Asım bir süre sonra onun varlığını kabullenir. Fakat kurdun sırrını babasına ifşa etmez. Çünkü kurt yalnızca yola çıkanlara göründüğünü söyler. Bu durumda Asım’ın, tıpkı kendisi gibi yola çıkan babasından farklı bir “yolda” olduğunu anlarız. Çünkü babasının yola çıkma gayesi Asım’dan farklıdır. Dolayısıyla kurt Asım’ın babasıyla konuşmaz. Bu haliyle kurt, Türk tarihinde yol gösterdiğine inanılan ve zorluk zamanlarında ortaya çıkan kurt inancının izlerini taşır. Kurt Asım’a şöyle der: “Korkmak kötü bir şey değil merak etme. Ama zamanla kendini keşfetmek için bu yolu tamamlamak zorundasın” (21).

Anlatının ilerleyen bölümlerinde Asım’ın karşısına bir de karga çıkar. Karga da tıpkı kurt gibi Türk kültürü sözlü edebiyat ürünlerinde varlığını göstermektedir. Zira karga “kut” ile ilişkilendirilir.[1] Kurdun rehberliğine benzer şekilde karga da bu yolculukta Asım’ın rehberi olur ve yolculuğunu tamamlaması konusunda onu teşvik eder: “Bilsen de bilmesen de varacağın yer buradan çok daha güzel” (28)

(Asım’ın Yolu 26)

Kurt ve kargadan sonra Asım’a yol gösterme görevini üstlenen hayvanın karınca olması da dikkat çekicidir. Çünkü karınca tıpkı kurt ve karga gibi kök metinlerde yer edinir. Zira o, bir yönüyle Süleyman’la (a.s.) konuşan karıncadır, yolculuk gayesinin “hafızlık” gibi kutsal bir amaç olmasından dolayı Asım’la da konuşur. Anlatının ilerleyen bölümlerinde bütün hayvanların Asım’dan ve yolculuğundan haberdar olduğunu görürüz. Okur olarak karakter gelişimi açısından da yolculuk yaptığının farkına varırız Asım’ın: “İnsan yola çıkacağı zaman bazen her şeyi düşünemiyor. Sadece çıkmak ve varmak istiyor” (31). Anlatıcıysa yolculuklarının sonunda bu “yola çıkmanın” cesaret gerektiren bir seçim olduğunu vurguladıktan sonra asıl rehberi olan “hoca” karakteri ile karşılaştırır bizleri. “Hoca” bahsi geçen hayvanların rehberlik ederek yolculuğa hazırladığı Asım’a bu kez hafızlık yolculuğunda eşlik eden karakterdir. Ütopik biçimde “Hoca” mütevazı ve bilgedir: “Estağfurullah yola çıkıp varmayan olmaz. Yol bizim değil. Çıkaran kabul buyurmuş. Bizim ne haddimize” (72)

Nihayetinde yazarın kastettiği manada bir yolculuğa çıkan Asım’a Cahit karakterinin eşlik edeceğini öğreniriz. Kurt, karga ve karınca tıpkı Asım’la konuştukları gibi (hatta ondan önce) Cahit’le de konuşmaktadır. Asım hayvanların neden kendisiyle konuştuğunu da bu yeni yol arkadaşından öğrenecektir. Anlatı sonlanırken onlar bir yolculuğu tamamlamış; başka bir yolculuğa çıkmak üzere serimlenirler. Fakat bu sefer kat etmeleri gereken “yol” bir “kapıdır”. Asım şöyle der: “Hâlâ bir amaca mı gidiyoruz? Ben yol bitti sanıyordum”. “Cahit’in bahsettiği kapıyı çok merak ediyordu. Ardında neler vardı kim bilir?” (78) Genel olarak baktığımızda Asım’ın Yolu’nda akışkan bir yol kavramı görürüz. Bitti zannedildiğinde tekrar başlayan, karaktere eşlik edenlerin değiştiği fakat yolculuğun devam ettiği, başlangıcı ve sonu olmayan bir yol anlatısı vardır Asım’da.

 

 

Kaynakça

Akay, Hasan. İslami Terimler Sözlüğü. İstanbul: İslam Bilgi Merkezi Yayınları, 2005.

Celep, Enes. Asım’ın Yolu. Ankara: Tulu Kitap Yayınları, 2023.

Coelho, Paulo. Simyacı. İstanbul: Can Yayınları, 1996.

Coşkun, Büşra. “Yol Metaforu Bağlamında Mustafa Kutlu ve Rasim Özdenören Hikâyesi”.

Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi, 2020.

Davies, Nicola. Savaşın Başladığı Gün. İstanbul: Ketebe Yayınları, 2020.

Depe, Deniz ve İbrahim Şahin (Ed.). Bir Metafor Olarak Yol ve Yolculuk. İstanbul: Doğu

Kütüphanesi Yayınları, 2018.

Diyanet İşleri Başkanlığı. Kuran Meali. Web. “Kehf Suresi” Erişim: 19 Ocak 2024.

Öze, Özkan. İbn Sînâ ile Uçan Adamın Peşinde. İstanbul: Ketebe Yayınları, 2023.

Salih, Heya. İftar Tabağı. İstanbul: Nar Çocuk Yayınları, 2021.

Toulmé, Fabien. Büyük Aşk. İzmir: Desen Yayınları, 2023.

Zarifoğlu, Cahit. Motorlukuş. İstanbul: Ketebe Yayınları, 2023.

 

 

[1] Türk Dil Kurumu sözlüğünde “kut”, üstün güç, ilahi bir kaynaktan gelen rahmet ve bereket olarak açıklanır. Eski Türk Dünya görüşünde karga, kurtarıcı bir kuş olmasından ötürü “kut” olarak kabul edilmiştir.