Ben yıllardır yazıyorum. Romanlar yazdım, öyküler yazdım. Yazmak benim için iş nev’inden olmadı hiç. Kendime görev biçerek de yazmadım. Biraz ihtiyaç ve çokça arzuydu hep.
Sevdiğimiz yazarların eserlerini okumak, kurgusunda gezinmek, kitaplarının imzalı olarak kütüphanemizin rafında zamana meydan okumasını izlemek okur olarak bizi doyuran bir mutluluk. Peki, bu yazarlar okur kitlesini artık değiştirmek istemişse? Yani çocuk edebiyatında yetkin örnekler verirken yetişkin sahasına geçmeye karar vermiş ya da tam tersini gerçekleştirmişse? Tam da bu bölümde bu geçişlerin ardına düştüğüm bir röportaj serisini siz Çocuk Yazını takipçilerine sunmak istiyorum.
İlk konuğum daha çok öykü kitaplarıyla tanıdığımız yazar ve editör Güray Süngü. Bugüne değin yetişkinler için kaleme aldığı metinlerle bilinen Süngü, şimdi de gençler için yazdığı bir romanla karşımızda! 2024 Mart ayında Ketebe Genç Yayınlarından çıkan Ben Neden Bu Kadar Böyle kitabı özelinde yazarla konuştuk.
Yazar kimliğinizden hareketle “Roman yazmanın çok sancılı ve farklı bir süreci var, hazzı da o ölçüde çok başka” diyorsunuz; bu düşünceniz gençlik edebiyatı için nerede duruyor?
Ben yıllardır yazıyorum. Romanlar yazdım, öyküler yazdım. Yazmak benim için iş nev’inden olmadı hiç. Kendime görev biçerek de yazmadım. Biraz ihtiyaç ve çokça arzuydu hep. Böyle olunca da sancılı veya farklı veya özel veya başka bir şey ama hep bir hazzı vardı. Bu haz bazen en olmaz şey olan su içmek gibi bir hazdı, bazen olmazsa olmaz denmeyecek ama baş döndüren bir tattı. Gençlik edebiyatı da yazarken çok farklı değil, sadece biraz daha üslup açısından diğer eserlerin seyreltilmiş hâli. Ortaya eser koyma saikı açısından ise aynı.
Genç okur belleğine seslenişinizin ilk eseri Ben Neden Bu Kadar Böyle kitabı. Fikir olarak ne zaman başladı ve eser olma süreci nasıl ilerledi?
Böyle şeyler hep vardır da üzerine güneşin doğmasını bekler gibi geliyor bana. Bu kitap özelinde ise hikâyenin zihnimde doğması, gençlik dizisi için bir hikâye anlatmak mevzubahis olduğunda düşünmeye başlamamla alakalı. Ne anlatacağımı bulmam çok zamanımı almadı. Onu nasıl anlatacağımı biraz düşündüm sonra. Birkaç taslak çıkardım ve sonra keyifli bir yazma sürecine giriştim. Bitince de baştan sona bir baktım eli yüzü düzgün mü diye.
Genç okur sizin gözünüzde nasıl bir tanıma sahip? Eseri yazarken hitap edeceğiniz kitleden ne kadar haberdardınız?
Genç okur, aslında benim bir zamanlar olduğum bir şey. Kendi gençliğimi biliyorum. Tabii ki kuşaklar birbirinden farklıdır, dünya da değişiyor, insan da değişiyor. Ama değişmeyen şeyler var. Ya da her şey bile değişse, değişmemesi gereken şeyler var. Ben de buna bakarak, buna dikkat kesilerek yazdım bu hikâyeyi. Bir roman yazarken insanlardan haberdar olarak, onların beklentilerine, onların zevklerine göre yazmıyorum. Bu hikâyeyi de gençlerin beklentilerini gözeterek yazmadım. Kendi iç sesimi duya dinleye, kendi gençliğimdeki hissiyata güvenerek yazdım. Böylesinin daha doğru bir yöntem olduğunu da düşünüyorum ayrıca, bu bir kolaylaştırma meselesi değil benim için.
Metinlerinizde sorular ve çözümlemeler var. Anlatının girdabında kayboluyorum galiba derken aniden açılan bir kapı ile karşılaşıyor okur. Ve aynı zamanda bu yolculuk, dingin bir havayı da içinde barındırıyor. Çocuk edebiyatında da bu tarz, okur için okuma zevkini arttıran bir durum ve eserde aranan bir özellik. Eserinizi bu bağlamda nasıl değerlendiriyorsunuz?
İyi eserler çok katmanlıdır biliyorsunuz. Eser olay anlatır ama olay aslında bir olgunun anlaşılmasına, düşünülmesine yarar. Ben de bu kısa romanımda bir olay anlatırken aslında bir takım duygu durumlarının, birtakım hâllerin izahına onları çerçeveleyerek gitme yolunu seçtim. Haricen cevapların değil de soruların peşinde yürüdüm. Soruların peşinde yürüyünce kendimi cevapların eşiğinde buldum. Benim açımdan durum bu ama asıl değerlendirmeyi biraz kitabın okurları, biraz zaman yapacaktır. Hep öyle olur.
Metinde Ali, ablası ile merhamet ve sevmek duygularını öğreniyor. Kendini ve hayatı keşfetme yolculuğunda rehber bir kimlik olarak olan Ali’nin ablası aslında kimi temsil ediyor?
Sadece merhamet, sadece sevmek diyemem ben işin aslı. Hayatı birtakım duyguları anlamak için yaşamayız. Yaşarız ve birtakım duyguları hissederiz, anlarız. Olguları fark ederiz. Hâllerin peşine düşer, onları anlamaya çalışırız, bazı hâllerden kaçarız, bazı hissiyatları sevmeyiz, bazılarını da çok severiz. Bunlar yaşarken çok doğal ve kendiliğindendir. Anlatırken de yaşarken olduğundan farklı bir mekaniğe de sahip olsa öyledir. Yoksa yazdıklarımız bazı hâlleri, duygu durumlarını izah için kurulmuş denklemlere, bazı çözümler için yazılmış formüllere benzer ve bunlar da sorundur. Bu bağlamda Ali’nin ablası bir ablayı temsil ediyor.
Yetişkinler için yazarken çocuk ya da genç için yazmanın nasıl gerçekleştiğini, yazı hayatına yeni bir soluk getirmenin asıl yazarlık kimliğini nasıl etkilediğini de konuştuğumuz röportaj için Güray Süngü’ye çok teşekkür ediyorum.
Güray Süngü
1976 yılında İstanbul’un sur içi mahallelerinden Kadırga’da doğdu.. Çocukluğu Ayasofya ve Sultanahmet’te geçti. Gedikpaşa’da esnaf olan babası sayesinde çalışma hayatını erken yaşta tanıdı. Üniversiteden mezun olana kadar bütün tatillerini Kapalıçarşı’da geçirdi. Farklı milletlerden, meşreplerden, dinlerden insanların arasında büyüdü. Üniversite eğitimini Uludağ Üniversitesi’nde aldı. İktisat fakültesinde okudu. 2009 yılına kadar çeşitli sektörlerde görev aldıktan sonra, yayın sektörüne geçti. Düş Kesiği adlı romanıyla 2010 Oğuz Atay Roman Ödülü’ne, Kış Bahçesi adlı romanıyla 2011 Türkiye Yazarlar Birliği Roman Ödülü’ne layık görüldü. 2014 yılında Deli Gömleği ve Hiçbir şey Anlatmayan Hikâyelerin İkincisi kitapları ile Necip Fazıl Hikâye Ödülü’nü kazandı. 2018 yılında 14. Kristal Lale ödüllerinde yılın edebiyatçısı seçildi. Roman ve hikâyeleri genel olarak değerlendirildiğinde yazarın postmodernizmin imkânlarından mümkün oldukça faydalandığı görülmektedir. Eserlerde; kişiliğini arayan umutsuz kişiler, baba, oğul, anne, buzdolabı tamircisi, doktor ve sıradan insanlar gibi günlük hayatta karşılaşabileceğimiz karakterlere sıkça rastlanılır. Kurgusu sağlam hikâye ve romanlarıyla Güray Süngü’nün popüler yazarlardan ayrılarak insanın varoluşunu ve gerçekliğini merkeze alan yazarlar arasında yer aldığı görülmektedir.
Meryem Nur Ayar
‘Sarı Çizmeli Edebiyat’ atölyesinde öğretmen olarak çocuk edebiyatına dair çalışmalarını yürüten Meryem Nur Ayar, Çocuk Yazını için içerik üretmektedir. Çocukluk anılarını her daim anımsayarak çocuklara soru sormanın yollarını açan Ayar, aynı zamanda alanında yetkin isimlere çocuk edebiyatında dair yönelttiği sorular yöneltmektedir. Bu sayede yetişkin okurlar için çocuk edebiyatının keşfedilmeyi bekleyen kapılarını aralamaktadır.