Türk mitolojisinde yedi; soyları, gezegenleri, yeri, göğü, mekânı, zamanı, ağaçları, dağları, hayvanları, insanları ve özellikle de insanların erginlenme dönemlerini açıklamak için kullanılmıştır.
Gündelik hayatta ‘yediden yetmişe’, ‘yedisinde neyse yetmişinde odur’ gibi kalıpları, üzerinde pek de düşünmeden kullandığımız vakidir. Peki, yedi sayısını ve katlarını önemli kılan nedir? Çocuğun yetmişi yedisinde mi belli olur? Yoksa yedi ve yetmiş aralığındaki yaşlar toplumun tamamını kapsadığı için mi kullanılır?
Esas itibariyle yedi sayısı, tek tanrılı dinler başta olmak üzere yaradılışın her safhasına tezahür eden sembolik sayılardan biridir. Birçok araştırmacının yedi sayısına dair gizemi çözmek için yaptığı çalışmalar, sayının dünyanın birliği ve bütünlüğü içerisindeki çokluk kavramını yinelediğine dair mitolojik araştırmalarla benzerlik gösterir. Türk mitolojisinde yedi; soyları, gezegenleri, yeri, göğü, mekânı, zamanı, ağaçları, dağları, hayvanları, insanları ve özellikle de insanların erginlenme dönemlerini açıklamak için kullanılmıştır. Bu bağlamda yedi sayısının çocukluk döneminden çıkışı ve erişkinliğe adım atışı simgelediğine dair yaygın anlatılar vardır. Bu çalışmada kadim anlatılardan yola çıkarak gündelik yaşamda sürekli kullanılan “yediden yetmişe ve yedisinde neyse yetmişinde” odur söz kalıplarının arkasındaki hikmet, mitolojide çocukluk yaşı teması takip edilerek incelenecektir.
Bu konuda mevcut anlatılara geçmeden önce yedi sayısının simgesel değerine değinmek doğru bir başlangıç noktası olabilir. Nitekim yedi sayısına atfedilen kutsallık, mitik öykülemelere de yansımış ve çocukluk yaşının yedi sayısıyla ilişkisi bu bağlamda anlam ve değer kazanmıştır. Annemarie Schimmel, Sayıların Gizemi adlı çalışmasında insan yaşamının yedi yılda bir değiştiği ve gelişimini bu sayının katlarıyla sürdürdüğü fikrini, 17. yüzyılda ortaya çıkaran Arap hekim ve filozof İbn Tufeyl’in Hay bin Yahzan, Philosophus Autodidactus adlı mes¸hur felsefi romanda ifade ettiğini dile getirir. Schimmel de Sayıları Gizemi adlı eserinde yabani bir ortamda tek bas¸ına yetis¸en kahramanın 7 yıllık as¸amalarla ahlaksal ve ruhsal mükemmelligˆe ulas¸tığını vurgular (141-142). Çocukluktan erişkinliğe, oyundan mücadeleye dönüşen erginlenme, mitolojik metinlerde yedi sayısıyla simgelenmiştir. Mitolojik metinlerde, destanlarda ve masallarda çocuklar yedi gün, yedi yaş, yedi yıl, yedi gök, yedi kat ve yedi kurt gibi ifadelerle yedi sayısını vurgulayan zaman ve mekân unsurlarıyla birçok anlatıya konu olmuştur.
Türk kültüründe; yediden yetmişe, yedisinde neyse yetmişinde odur, yediden yetmiş yediye ve günümüzde yaygınlık kazanan 777 sayısının uğur getirdiğine inanılması, birçok kültürde de benzer şekilde yer edinmiştir. Schimmel, yedi sayısının günlük yaşamda kullanım çeşitliliğine ve sözlü kalıplarla ifadesine örnekler vermektedir:
Popu¨ler deyimler 7'yi ic¸eren deyis¸lerle doludur. İran'da kediler 7 canlıdır ve yavrularını 7 defa farklı yerlere tas¸ırlar. Go¨ksel ku¨reler "7 degˆirmen" ve Bu¨yu¨k Ayı takım yıldızı (Ursa Major) "7 taht" olarak bilinir. "7 mollanın is¸ini yapmak," "hic¸bir s¸ey becerememek" anlamına gelir ve Almancada birini "7 kilo bezelye" (durclı sieben scheftel) aracılıgˆıyla birileriyle ilis¸kilendirmek c¸ok bu¨yu¨k bir mesafe oldugˆunu belirtirken, İranlılar olumlu ya da olumsuz birs¸eyden so¨z etmeden o¨nce "onunla (dinleyiciler) arasında 7 Kur'an (ya da 7 dagˆ) var sanki denildiğini ifade etmektedir (161-162).
Deyişler gibi sözlü kalıplar her toplumun kültürel belleğinde canlı olarak yaşar ve dilden dile aktarılarak simgesel değerini muhafaza eder. Sembolik sayıların mitsel anlatılardaki kökenine bakıldığında toplumun yaşayış ve inanış modellerinin izlerini sürdürdüğü görülür. Evrenle ilgili inanışlar çerçevesinde yaşamın gezegenler, dünya, yeraltı, yeryüzü ve gökyüzü olarak yedi sayısıyla örtüşen inanç silsilesi, insanoğlunun sayılara verdiği önemin kapsamını ortaya koymaktadır. Diğer taraftan dünyanın yedi bölgeye bölünmesi ve yedi nazır tarafından idare edilmesine dair inanışlar, yedi sayısının dünyada simgesel değerinin yaygınlığını da ortaya çıkarmaktadır. Eyüboğlu Halk İnançları adlı çalışmasında sayıların sembolik ifadesinin kökenlerine dair düşüncelere şu örneklerle açıklama getirmiştir:
Du¨nyanın yedi iklime ayrılması ve bu konu ile ilgili inanc¸lar, Tu¨rklerde Uygurlardan c¸ok evvel, Go¨ktu¨rk c¸agˆında bile go¨ru¨lmegˆe bas¸lanmıs¸tır. Platon'un yazılarında sık sık gec¸en yeraltı du¨nyası (Tartaros) en eski Anadolu dinlerinde de vardır (bas¸ka adlarla). Yunan yazınında go¨ru¨len Yedi Bilge'nin benzerini Su¨mer dininde de buluyoruz. Onlarda da yeraltı du¨nyasında yedi bilge vardır. Bunlar zaman zaman yeryu¨zu¨ne c¸ıkar, insanlara dogˆruluk, bilgelik, o¨gˆretir, iyilik yollarını go¨sterirler (52).
Yeryüzü ve gökyüzünde oluşan her bir cismin de simgesel olarak yedi sayısıyla ilişkili olduğunu Eliade, Şamanizm adlı eserinde şöyle ifade eder: “Sibirya Tatarları ic¸in dagˆ yedi katlıdır. Yakut s¸amanı da mistik yolculugˆunda yedi katlı bir dagˆa tırmanır. Bunun dorugˆu Go¨gˆu¨n Go¨begˆinde, Kutup Yıldızında bulunur” (164). Yeryüzünü gökyüzüyle birbirine bağlayan ve ikisi arasında yolculuk yapılmasını sağladığına inanılan axis mundi (demir kazık) de yedi sayısıyla ilişkilendirilmiştir. “Gu¨ney Sibirya’daki Abakan Tatarlarının efsanelerinde du¨nyanın ortasında, go¨klere kadar yu¨kselen bu¨yu¨k bir demir dagˆ vardı. Bu dagˆın u¨zerinde de yedi dallı bir kayın agˆacı bulunur” (164). Gökkuşağının mitik yorumlamasını Eliade, yedi renk olması ve göğün yedi katıyla ilişkilendirir. Eyüboğlu, gökkuşağına farklı bir yorum getirmekte ve Eski Anadolu-Grek mitolojisinde gökkuşağını yu¨ce go¨k tanrısı Zeus'un ulagˆı olan ebemkuşağı olarak belirtir. Adına iris dedikleri “ıs¸ık gibi, yel gibi hızlı olan bu ulağın yedi renkli olduğu ve bu yedi rengin de yedi ugˆurunun olduğunu” vurgular (133).
Dünyada yedi sayısının yeryüzü ve gökyüzü ile ilişkilendirilen zengin anlamlandırmalar içerdiği anlaşılır. Ögel’in aktardığına göre Mezopotamya ku¨ltu¨rlerinin bir unsuru olan bu rakam, Go¨ktu¨rk devrinden itibaren kozmolojik bir anlam kazanmıs¸ ve du¨nya “yedi iklimdir” diye so¨ylenegelmiştir. Ögel, “Gu¨ney Rusya’da oturan Batı Tu¨rkleri ile Macarlar ve Fin-Ugor kavimlerinin de aynı inanca sahip olduklarını ifade eder. Ögel aynı zamanda ¨Hıtay devletinde yedi, daha ziyade takvimde yedi gu¨n, yedinci ay gibi dini^ ve yedi kara c¸adır gibi ic¸timai^ hayatta o¨nem kazanmıs¸tır. Yedi ata da bunlardan biri olmalı” (300-428) der. Evren ve doğayla ilişkilendirilen ve çokluğu ifade ettiğine inanılan yedi sayısına yaşamı kapsayan ve çevreleyen bir değer atfedildiği anlaşılır. Mitoloji özelinde verilen örneklerle yedi; yaşamı, varlığı ve yokluğu kapsar. Bu nedenle sayının dünyanın ve insanoğlunun yaratılışına dair anlatılardan oluşan kozmogoni ve yok oluşuna dair anlatılardan oluşan eskatoloji mitlerinde de sıklıkla yer bulduğu görülür. Türk Mitolojisinin ilk metni olarak kabul edilen Yaratılış Destanı’nda dünyanın ve insanların meydana gelmesi ile ilgili süreç, yedi sayısı vurgulanarak aktarılmaktadır: Du¨nya yaratılıs¸ı, altı gu¨nde olmus¸tu. Yedinci gu¨nde ise, Bay-U¨lgen uyumus¸tu, Yedi kis¸i yarattı, etleri de topraktan, nefesiyle u¨fledi, tuttu kulaklarına, yedi insanın hemen, can geldi ruhlarına (Ögel 434-436).
Altay ve Yakut Türklerinin tufan mitlerinden birinde de İslam dininde peygamber olan Hz. Nuh rolünde Nama adında bir tipten bahsedilir. Dünyanın sonunun nasıl geldiği ve Nama’nın dünyanın soyunu nasıl yeniden türettiği ayrıntılı olarak metne yansımıştır:
Tufan olacagˆını ilk olarak demir boynuzlu, go¨k (tu¨ylu¨) bir teke (temri mu¨u¨stu¨ ko¨k teke) haber vermis¸ti. Go¨k teke yedi gu¨n yeryu¨zu¨nu¨ dolas¸tı ve bagˆırdı. Yedi gu¨n zelzele oldu. Yedi gu¨n dagˆlar ates¸ pu¨sku¨rdu¨. Yedi gu¨n yagˆmur yagˆdı. Yedi gu¨n fırtına oldu ve dolu yagˆdı. Yedi gu¨n kar yagˆdı. Bundan sonra mu¨this¸ sogˆuk oldu. Yedi aziz kardeş vardı. Bunlar tufan olacagˆını bildiler. Bu kardes¸lerin bu¨yu¨gˆu¨ne Erlik, digˆer birine de U¨lgen denirdi. U¨lgen ila^hi kudret sahibi olup nomc¸ı (kitap ehli) adını almıs¸tı. Yedi kardes¸ gemi yaptılar. Her cins hayvandan bu gemiye birer c¸ift aldılar (İnan 418-419).
Kozmogoni ve eskatoloji anlatılarında tekrarlanan yedi sayısı, dünyanın oluşumu, sonu ve soyların yeniden türediğine dair bilgileri sembolleştirmesiyle kaos ve kozmosun yineleyen simgeselliği vurgulamaktadır. Aynı zamanda sayının mitsel anlatılarda varlık, yokluk ve çokluk ile ilişkisi insanoğlunun bu sayı etrafında gizemli bir arayış ve yaşayış sürdürdüğünü ortaya koymaktadır.
İnsanoğlunun yaradılışı, çoğalması ve soyların türemesi de yedi ced, yedi soy kavramlarıyla ifade edilmiş ve soyun yedi sayısıyla ilişkisi bu yolla kurulmuştur. Ögel, “Yedi-Soy” prensibinin, soy ku¨tu¨gˆu¨nu¨n kurulmasında rol oynadığını belirtir (149). Türklerin Oğuz Kağan’ın neslinden yedi soyda türediğine dair rivayetler de yedi soy düşüncesinin yansımasıdır. Yedi ced, soy ağacı ve bu ağacın şamanların göğe ulaşmada bir araç olarak kullandığı yedi kat; yeraltına ve gökyüzünün yedi katının olduğuna dair inanışlar hep aynı sayının kâinatın oluşumunda sembolleşmiş olduğunu göstermektedir. Hayat ağacının soyu simgelediği yaygın olarak bilinen mitik sembollerden biridir. Dolayısıyla ağacın yedi dallı olduğu ve her bir dalın göğün katlarıyla beraber yedi soyu da simgelediği söylenebilir. Ögel, Eski Tu¨rklerin sosyal hayatında rakamların ve sayıların daima o¨nemli bir yer tuttuğunu belirtir. Du¨s¸u¨nceleri, efsaneleri, masalları hep bu sayıların doldurduğunu ve Tu¨rk dilinin ayrılmaz bir parc¸ası haline geldiğini ifade eder. S¸imdi bile kırk defa so¨yledim, yigˆidin s¸artı u¨c¸tu¨r, dokuz yerden kovuldu, du¨nyanın do¨rt yanını gezdi, yedi gu¨n yedi gece gibi, agˆzımızdan du¨s¸u¨rmedigˆimiz so¨zlerin Tu¨rklerin zaman anlayıs¸ı ve sosyal hayatlarının kurulus¸u ile c¸ok yakından ilgileri olduğunu vurgular (Ögel 291). Tezcan da ¨Tu¨rklerde asıllarını go¨stermek ic¸in yedi go¨begˆe kadar saymanın gelenek olduğunu; yedi go¨bekten beri demirciyim, yedi atam bu yurtta yas¸adı¨ denilerek örneklendirildiğini ifade eder (146). Bu sayıların Türk kültüründe toplumun yaşayış ve inanışlarını simgelerken devlet sisteminin temellerini de oluşturduğu anlaşılmaktadır. Dahası, yedi sayısının yaygın kullanımından dolayı “7”, “c¸ok” anlamına gelen belirsiz yuvarlak bir sayı olmus¸tur. Yorumcu Donatius Tyconius Kutsal Metinlerin Yorumu İc¸in Yedi Kural adlı incelemesinde sayının ifade edildiği sembollere örnekler vermiştir:
7 ru¨zgar, 7 deniz, 7 iklim, 7 c¸agˆ ya da Dogˆu gelenegˆinde 7 c¸o¨l ve du¨nyanın 7 harikasına paralel olarak 7 en bilge insanla kars¸ılas¸ılır. S¸airlere 7 dogˆum yeri ya da 7 mezar layık go¨ru¨lu¨r (kadim Yunanistan'da Homeros, Ortac¸agˆ Anadolu'sunda Yunus Emre). 7 ic¸eren sayısız yer adı aynı zamanda bir çoğulluk ifade eder: Sieben Bürgen (Yedimes¸eler), Sacelele ("Yediko¨y," Romanya'da) ya da Yedikule (eskiden İstanbul'un c¸evresindeki kale)¨ (Aktaran Schimmel 167) gibi.
Alıntıda belirtildiği üzere yedi sayısının dünya düzeni ve sistematiği içerisindeki çokluğu, birçok kültürün yaşayış ve inanış temellerini de oluşturmuştur. Nitekim çocukların çocukluk döneminden erişkinliğe geçişini sembolize eden sayılar arasında yaygın olarak ifade edilmesi de bu sebepten olağandır.
Kahramanların erginlenme sürelerinin yedi sayısıyla ilişkisi ise Kara-Atlı Han adlı bir Altay masalında Kara Atlı Han’ın doğduktan yedi gün sonra düşmanı olan yedi kurdu yenmesinden bahsedilir (Ögel 314). Ögel, masaldaki çocuğun yedi gu¨nlu¨k olmadan kendisinde bir eylem yapma kuvvetini bulamayacağını ifade eder (312). Öte yandan Altun-Han ve ogˆlu Kara-Atlı Pergen adlı S¸or masalında kahramanın düşmanları, “bu c¸ocugˆu, ne edip edip bulmalıyız”, der ve “Yok egˆer, bu c¸ocuk bir yedi yas¸ına basar da bu¨yu¨rse hepimizi ortadan kaldırır”, diye ila^ve eder. (320). Masal yedi yaşına girerek olgunluğa erişen Kara Atlı’nın bu sayede de düşmanlarını bertaraf etmesiyle Manas Destanı’nda, Manas’ın doğuşu ve ölümü ile ilgili kısımlarda yedi sayısının kahramanın cesaret ve gücünü göstermek ve kendinde kahramanlık yapacak güç olduğunu kanıtlamaya yönelik mesajların, yedi sayısının yinelenmesiyle aktarıldığı görülür. Ayrıca Manas Han’ın karısı Kanıkey’ın yedi aylık hamile oluşu ve doğmamış olan çocuğun düşmanları tarafından öldürülmeye çalışılması konu edilir. Bu anlatıda yedi sayısının doğmayan bir kahramanın yedi aylık oluşuyla ilişkilendirilmesi, sayının yalnızca doğumdan sonra kat edilen erginlenme dönemlerini kapsamadığını da göstermektedir. Aynı zamanda Radloff, Manas destanında Ko¨ketey Han’ın, yetmis¸ yigˆitle ava c¸ıktıgˆında bir erkek c¸ocugˆu bulması ve c¸ocugˆun bakımı ic¸in yedi kadın tayin etmesi, Er To¨s¸tu¨k’u¨n yerin altında yedi yıl kalması, Burulc¸a’nın, Almambet’e ¨ben seni yedi sene beklerim¨ demesi; Manas du¨nyaya geldigˆinde Ko¨ketay’ın as¸ to¨renine gelen Orakkır’ın beraberindeki askerlerin yedi tane tugˆ tas¸ımaları olaylarında yinelenen kaos ve kozmosun yedi simgeselliği etrafında destana yansıdığını vurgular (202-205). Seydimbekov’un ifade ettiğine göre Alpamıs¸ Destanı’nda da Alpamıs¸’ın yedi yas¸ına gelince ata binmesi, Karajan’la savas¸tıgˆında yedi pirine dua etmesi, Karajan’ın yenildikten sonra yedi adım yu¨ru¨yu¨p yere du¨s¸mesi, Tays¸a Han’ın s¸ehrine kadar yedi gu¨n, yedi gece yolda yu¨ru¨mesi, Karajan’ın yedi gu¨nlu¨k uykuya dalması, Alpamıs¸’ın yedi yıl zindanda kalması gibi motifler bulunmaktadır (Aktaran Torebekkyzy 87). Dede Korkut Oğuznameleri’nde Bamsı Beyrek’in ve birçok kahramanın yedi yıl zindanda kalması ve yedi yıl uyuması da erginlenmenin bir tezahürü olarak okunmaktadır. Yedi sayısının doğmuş ve doğmamış çocukların gün, ay, yıl zaman aralıklarıyla eşikten geçtikleri, örneklendirilen anlatılarda simgeselliği etrafında birçok varlık ve cisimle ilişkilendirilerek yer almıştır.
Tüm bu sebeplerle yedi sayısının anlatılarda çocuğun erginlenmesi ile başladığı ve yaş alırken eşikleri de yedi simgeselliği olan varlıklarla kat ettiği görülmektedir. Örneklendirilen anlatılarda yedi sayısıyla başlayan kahramanlığın yetmiş yaşına kadar devam edeceği veya yedisinde kahraman olan çocuğun yetmişinde de kahramanlığını devam ettireceğine yönelik mesajlar, anlatıların uzun olması sebebiyle kısaca örneklendirilmiştir. Schimmel, insanın bu¨yu¨mesinin ve gelis¸mesinin 7 ve 9 do¨nemde gerc¸ekles¸tigˆine ilis¸kin kadim bir fikrin tarih boyunca yinelendiğinden bahseder. Diğer taraftan aktardığına göre Solon ve Philo, insan yaşamını yedi yılda bir değişen on ayrı dönemde incelemiştir. İlk yedili do¨nemin sonunda su¨t dis¸lerinin yerine gerc¸ek dis¸lerinin çıktığı; ikinci yedili do¨nemin sonunda ergenligˆin bas¸ladıgˆı ve u¨c¸u¨ncu¨ yedilide genc¸lerin sakallarının c¸ıktıgˆı so¨ylenmektedir. Do¨rdu¨ncu¨ yedilinin yas¸amın yu¨ksek noktası olduğu ve bes¸inci yedilinin evlilik zamanı olduğu belirtilir. Altıncı yedili düşünsel olgunluk olarak kabul edilirken yedinci yedilinin akıl aracılığıyla ruhu yücelttiği söylenir. Sekizinci yedilinin hem aklı hem zekâyı mükemmelleştirdiği, dokuzuncu yedilinin tutkuları yumuşatıp adalet ve ölçülülük yolunda ilerlettiği ve son olarak onuncu yedilinin insanları yalnızca bir ayağı çukurda, yararsız, yaşlı varlıklar oldukları konusunda uyararak ölüme hazırladığı vurgulanır (1998: 140). Bu ifadelerden de anlaşıldığı üzere Schimmel, Kutsal 7’nin 10 katı ve bo¨ylece de onun "bu¨yu¨k bic¸imi" oldugˆu ic¸in 70'in o¨zel bir kabalistik degˆeri olmasının şaşırtıcı olmadığını ifade eder (283). Yedinin katları olması sebebiyle kutsal addedilen yetmiş sayısı, yaşamdan anlatıya kahramanın erginlenme sürecinin devam etmesi ve yurduna yedinin katları gücünde hakimiyet sağlaması şeklinde yansır. Mitolojik sayı simgeciliğinde Türklerin ilk yazılı kaynağı olan Orhun Yazıtlarında İlteris¸ Kagˆan’ın ¨Babam Hakan on yedi adamla bas¸ kaldırmıs¸. I·lteris¸ bas¸ kaldırıyor diye haber alıp s¸ehirdekiler dagˆa c¸ıkmıs¸, dagˆdakiler s¸ehre inmis¸, derlenip toplanıp yetmis¸ kis¸i olmus¸lar... Sonunda hepsi yedi yu¨z kis¸i olmus¸lar¨ diye aktardığı metinde yedi sayısının katlarının gücü ve çokluğu ifade etmek için kullanıldığı görülmüştür (Tekin 27). Kumru, ¨Tu¨rkler yediye bir on ilave ederek sonra da yediyi on ile c¸arpmak suretiyle ko¨ku¨ yedi rakamından gelen bu katları elde ederler¨ (25) der. ¨Bilge Kağan ve Kül Tigin yazıtlarından farklı olarak Göktürk Kağanlığının bilicisi ve yardımcısı olarak anılan Vezir Tonyukuk’un yetmişli yaşlarında olduğu ve devlet işlerindeki otoritesinin de yaşı itibariyle yazıtta daha seçkin ve ciddi sözler ve ifadeler olarak yer bulmasını sağladığına dair görüşler hakimdir (Ata 47). Aynı zamanda Özdemir, “yaş yetmiş iş bitmiş” atasözünün ise insanın yetmiş yaşına geldiğinde fiziksel ve bilişsel olarak yeterliliğini kaybetmeye başladığını ve bu yaşın yaşlılıkta gerileme dönemine doğru dönüşümde kriter olarak vurgulanabileceğini ifade eder (57). Bu anlamda yediden yetmişe ve yedisinde neyse yetmişinde odur söz kalıplarındaki yetmiş sayısının ise yedi sayısına addedilen anlamların güçlendirilmesi için on yedi, yetmiş, yetmiş yedi, yedi yüz, yedi bin şeklinde yaşamdan öyküye yansıdığını ve mitsel anlatılarda verilen mesajı güçlendirmek için kullanıldığını söylemek mümkündür.
Görüldüğü üzere dünya mitolojisinde yedi sayısı, tek tanrılı ve çok tanrılı dinlerde birçok simgesel anlatıyı sembolleştirmek için kullanılan sayılardan biri olagelmiştir. Türk Mitolojisinde de yedi sayısının inanç, devlet yönetimi, toplum, aile ve çocuk ilişkileri, zaman ve mekânların kutsallığı, gökbilimi, yaşamın varlığı, devamı ve dönemlerinin anlamlandırılması konularında yer edindiği anlaşılmaktadır. Mitolojik sembollerin destan ve masal metinlerine yansıdığı, yukarıda örnekleri verilen yedi sayısına dair semboller ve metinlere yansıyan ifadelerinde de kendini göstermektedir. Metinde yer verilen anlatıların ötesinde yedi sayısının çocukluk döneminden erişkinliğe adım atılan sayısal simgeselliği ifade ettiğine dair anlatılar Türk mitolojisinde çeşitlilik göstermektedir. Örnek olarak sunulan anlatılarda bile kahramanlık, olgunluk, cesaret, bilgelik, yiğitlik gibi konulardaki erginlenmelerin yedi sayısıyla gün, ay, yıl, kat vb. ifadelerle yinelendiği ve mitolojide yedisinde çocuk, yetmişinde kahraman olan çocukların dönemlerinin ayrıntılı olarak işlendiği anlaşılmaktadır. Yedi sayısının çocuğun geçirdiği eşiklerden biri olduğu düşüncesi mit, destan, masal ve yazıtlarda günümüz sözlü kalıplarına mitsel simgesellikle yansırken eğitim sistemi için de kültürel değerini korumuş ve devam ettirmiştir.
Tüm bunlar birlikte düşünüldüğünde, Türk Mitolojisinde çocuğun yedi günlük, aylık, yıllık olduğu süreçlerde güçlendiği, düşmanı yenerek cesaret gösterdiği, yaş ve ad aldığı gibi yedi gök, yer, kişi, cisim, hayvan ve mekân kat ederek de erişkinliği yetmişine kadar sürdürdüğü ve yaşam boyu erginlenmenin döngüsel olarak devam ettiği sayı sembolizmi mitik çerçevede incelenmiştir. Yediden yetmişe yaş alan ve yedisinde nasıl bir erginlenmeyle kahraman olmuş ise yetmişinde de öyle olacağı düşünülen çocukların mitolojik anlatılarla başlayan ve din, devlet, eğitim, ahlak, siyaset vb. birçok alana yayılan ve toplumlara mal olan simgesel ifadesi söz kalıplarından yola çıkılarak anlamlandırılmaya çalışılmıştır. Türk kültüründe yedi sayısının günümüz çocuklarındaki tezahürünün mitolojik yaşayış ve inanış sisteminin söz kalıpları, eğitim sistemi, yaşam dönemleri ve gelecek beklentisi gibi birçok alanda varlığını sürdürdüğü anlaşılmaktadır.
Kaynakça
Annemarie Schimmel. Sayıların Gizemi. Çev. Mustafa Küpüşoğlu. İstanbul: Kabalcı, 1998.
Ata, Aysu. Orhun Türkçesi. Eskişehir: T.C Anadolu Üniversitesi Yayınları, 2011.
Eliade, Mircea. Şamanizm. Çev. İsmet Birkan. İstanbul: İmge, 2018.
Eyüboğlu, İsmet Zeki. Halk İnançları. İstanbul: Derin, 2007.
İnan, Abdülkadir. Makaleler ve İncelemeler-I. Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1998.
Kumru, Coşkun. Tu¨rk Mitolojisi Penceresinden Orhun Abidelerine Dair Degˆerlendirmeler. Ulakbilge 6.20 (2017): 7-26.
Ögel, Bahaeddin. Türk Mitolojisi Cilt 1. Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2003.
Özdemir, Meryem. Yaşlılık Kültürü Üzerine Halk Bilimsel Bir İnceleme. Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Türk Halk Bilimi Anabilim Dalı Türk Halk Bilimi Bölümü, Yayımlanmamıi Yüksek Lisans Tezi, 2020.
Radlof, Wilhelm. Sibirya’dan Seçmeler. Çev. Ahmet Temir. İstanbul: Milli Eğitim Basımevi, 1976.
Seydimbekov, Akseley. Alpamıs Batır. Almatı, 1979.
Tekin, Talat. Orhon Yazıtları. Ankara: Türk Dil Kurumu, 2014.
Tezcan, Mahmut. “Çankırı’da Yedi Yılda Yedi Kurban Geleneği”. Türk Halk Kültürü Araştırmaları içinde. Ankara: Kültür Bakanlığı, 1997.
Torebekkyzy, Lazzat. “Türk Halk Kültüründe ve Edebiyatında Yedi Sayısı”. Çeşm-i Cihan: Tarih Kültür ve Sanat Araştırmaları Dergisi E-Dergisi 8.1 (2021): 82-91.