Dosya

Mitosla Logos Arasında Bir Garip Keloğlan

Kişi, gölgesiyle yaşamayı, onu kullanmayı ve onunla iş birliği yapmayı öğrenmiştir fakat alttan alta gölgenin tehditkâr varlığı kendini hissettirmektedir. Bu yüzden kahramanın gölgesine karşı tetikte ve uyanık olmayı sürdürmesi gerekmektedir.

Mitolojiyle masal arasındaki ilişkiye dair farklı görüşler öne sürülmektedir. Masalların mitlerden türediğine dair yargıların yanında masalın esas mantığının mitik anlam dünyasından koptuğunu tamamen ayrı olduğunu söyleyenler de vardır. Özkul Çobanoğlu’na göre masal mitten farklı olarak bir inancın değil bir tasarımın, kurgunun anlatımıdır[1]. Mitle masal arasındaki bu farkı göz ardı edemeyiz. Öte yandan mitolojik örüntülerin masalların derin yapısında varlığını sürdürdüğü de bir gerçektir[2]. Mesela Zümrüdü Anka masalının alt metninde Türk Mitolojisindeki kozmik tasavvuru görmek mümkündür. Masalın kahramanının yeraltı dünyasına inişinde şamanların ruhani yolculuklarının izleri vardır. Masal ve miti yan yana düşünürken aralarındaki farkları ve benzerlikleri birlikte ele almak, bu yolda daha dikkatli ve incelikli bir güzergâh kurmayı sağlayacaktır. Bu noktada Campbell’ın monomit modeli, mitik kahramanın sonsuz yolculuğunu, masalın gerçekliği içinde masal kahramanına dönüşerek nasıl sürdürdüğünü bize gösterebilir. (Campbell’ın kitabının asıl adını dikkate alarak cümleyi şöyle de kurabiliriz: Kahramanın mitik yüzü masalsı bir çehreye dönüşerek varlığına devam edecektir. Bin yüzlü kahraman farklı anlatı türlerinde başka yüzlerini gösteriyor olamaz mı bize?) Keloğlan masalları, bu modele göre okunduğunda mitolojik kahramanın kozmik kemal yolculuğunun masal düzleminde dönüşerek sürdüğü görülecektir.[3] Keloğlan, “Bir destan kahramanı gibi zafer kazanmaz; kahramanlığı, mit kahramanı gibi makro-kozmik veya destan kahramanı gibi önceden bahşedilmiş ve millî değildir. O, tipik bir masal kahramanından da farklı bir çizgidedir” (Sarpkaya 814). Kel kahraman, kendi mikro-kozmosunda günü kurtarmak için maceralar yaşarken aynı zamanda mitik kahramanınkine benzeyen bir erginlenme yolculuğunu da tamamlamaya çalışır. Bu kemale erme yolculuğunun aşamalarını ve arketiplerini en bariz görebileceğimiz masallardan biri Köse Değirmenci ile Keloğlan masalıdır. Masalın en başında kel kahramanın babası ölüm döşeğinde “boyu kısa, kendi köselerle alışveriş etmemesini, yola da, işe de koşulmaması”nı vasiyet eder, bu aynı zamanda bir uyarıdır. Campbell’ın modelinde kahramanın erginlenebilmesi için evden çıkması, yola düşmesi gerekmektedir. Her ne kadar Keloğlan babasının ölümüyle evin yükünü sırtlansa ve buğdayı öğütmek için yola çıksa da baba yasa onu tehlikeyle yüzleşmekten alıkoyar. Keloğlan, Köse ile karşılaşır fakat babasının uyarısını hatırlayarak başka bir değirmene yönelir. Bu aşamada Köse’nin ısrarla Keloğlan’ın karşısına çıkması, Campbell’ın maceranın çağrısı ve reddedilen çağrının şiddetlenmesi kalıplarına da denk düşer. Burada dikkat çekici başka bir unsur da babanın vasiyetinin monomitteki eşik muhafızı arketipine karşılık gelmesidir: “Kişi çocukluğun duvarları içinde hapis kalmıştır: Baba ve anne eşik muhafızları olarak durur ve birtakım cezalardan korkan çekingen ruh, kapıdan geçmeyi ve dışarıdaki dünyaya doğmayı başaramaz” (Campbell 64). Köse ile yüzleşmekten geri duran Keloğlan’ın durumu, tam da macerada belli bir eşiği aşamayan kahramanın durumudur. Kel kahraman sonunda çaresizce buğdayını Köse’nin değirmeninde öğütmeye razı olur. Peki, olumsuz bir tipleme olan Köse, nasıl aynı zamanda maceraya çağıran kişi sayılabilir? Campbell’a göre, “maceranın müjdecisi ya da habercisi, öyleyse, genelde karanlık, tiksindirici ya da korkunç, dünyanın kötü saydığı biridir; yine de onu izlemek, gündüzün duvarları arasından içinde mücevherlerin ışıldadığı karanlığa giden yolu açabilir” (Campbell 64). Psikanalitik bir okuma, bize, Köse’nin Keloğlan’ın gölgesi yani karanlık tarafı olduğunu gösterecektir. Kişi, erginlenme yolunda gölgesiyle hesaplaşmadan onun enerjisini kendisi için kullanışlı hâle getirmeyi öğrenemeden ilerleyemez. Bu yüzden Köse, kel kahramanın kendi potansiyelini keşfetmesini sağlayan bir kılavuz sayılabilir. Seda Demiralp’e (1194) göre “Köse değirmenci bir terapistin bir danışana müdahalesi gibi müdahale eder Keloğlan’ın duygu dünyasına ve hayatına. Masal boyu onun Keloğlan’ı dönüştürücü etkisini izleriz. Keloğlan’ı önce sarsışını, onu kalıplaşmış katı düşünce biçimlerinden koparışını ve sonra onun yerine esnek, kıvrak, yaratıcı, spontan ve mizah dolu bir aklın yerleşmesine rehberlik edişini izleriz.” Köse, Keloğlan’ı köşeye sıkıştırarak onu içindeki yaratıcılığı keşfetmeye zorlar. Keloğlan’ın kendi hayal gücü ve zekâsını fark edip kullandığı aşamanın Köse ile girdiği yalan yarışı olması dikkat çekicidir. Kel kahraman böylece kendi potansiyelini açığa çıkarır; gölgesinin enerjisini kullanarak bir eşiği aşar. Demiralp’in (1185) belirttiği gibi “Keloğlan’ın bir yandan karanlık yanıyla veya içindeki eril şeytanlarla yüzleşmesi ve sonunda onları ehlileştirip kendi “askerlerine” dönüştürmesi, bir yandan da içindeki yaratıcı, esnek, dişil öğeleri ve değerleri sahiplenip bilincine taşıması gerekecektir.” Masalın sonunda Keloğlan gerçekten de Campbell’ın dediği gibi değerli ganimetlere ulaşır. Kırk Haramiler’in yağma mallarını sembolik anlamda kahramanın ulaştığı belli bir aşama olarak görmek mümkündür. Yine de kimileri bu masalın sonunda Haramilerin mallarını bölüşen Keloğlan ile Köse’nin psikanalitik okumasından şunu da çıkarabilirler: Kişi, gölgesiyle yaşamayı, onu kullanmayı ve onunla iş birliği yapmayı öğrenmiştir fakat alttan alta gölgenin tehditkâr varlığı kendini hissettirmektedir. Bu yüzden kahramanın gölgesine karşı tetikte ve uyanık olmayı sürdürmesi gerekmektedir.

Keloğlan masallarını, mitik altyapısı üzerinden okumak, yeni sayabileceğimiz bir okuma biçimidir. Tahir Alangu’nun ilk kez 1968 yılında Türk Dili dergisinde yayımlanan “Keloğlan Masalları Mitostan Kurtuluş-Gerçeğe Yöneliş” adlı yazısı, başlığından itibaren bambaşka bir tez üzerine inşa edilmiştir. Alangu, masal ve mit arasındaki bağı kabul etmekle birlikte Keloğlan masallarının hem mitostan hem de masaldan koparak farklı bir istikamete yöneldiğini iddia etmektedir. Alangu’ya (194) göre Keloğlan, destan ve bildik masal kahramanlarının özelliklerini taşımaz: “Bu dünyanın haksızlıklarına karşı alttan ve derinlerden gelen sinsi ve kinle karışmış bir saldırı ya da bir direnme ihtiyacı, Keloğlan masallarının bütün örneklerinde ortak bir özellik olarak bulabildiğimiz, önde gelen temel unsurdur”. Alangu, Keloğlan’a atfettiği bu özelliklerle kahramanı olumsuzlamaz. Makalede Marksist ve ilerlemeci bir anlayış vardır. Keloğlan masalları, sınıflar arası çatışmaların tarihi üzerinden değerlendirilir. Dolayısıyla kel kahramanın mitik ve masalsı kökeninden kopuşu olumlanır: “Keloğlan masalları, bu yeni ifadeleriyle doğuşları, eski dinler ve ilkel yaşama etkilerinden, törelerden, bir başka deyişle mitosa bağlı ve epikayla anlatılan dünya görüşünden iyice kopmuş, bizim insanımızın varlığını anlamaya başladığı yeni bir çağa doğru yaklaşmaktadır” (Alangu 195). Makalede açıkça zikredilmese de mitostan kurtuluşun ve gerçeğe yönelişin istikametinin logos olduğunu düşünebiliriz. Akıl, hikmet, kelime, kelam gibi karşılıkları olan logos geniş bir anlam alanına sahiptir. Batı düşüncesindeki ilerlemeci tarih anlayışı, kendini mitos logos zıtlığı üzerinden konumlandırmıştır.[4] Bu anlayışa göre insanlık, mitostan yani asılsız düşlerin esaretinden kurtularak logosun yani aklın egemenliğinde daha “aydınlık” bir gelecek kuracaktır. Bugün geçerliliği tartışılan bu ilerlemeci tarih anlayışı, pedagojik ve didaktik bir bağlamda bir süre çocuk edebiyatı ürünlerimizde de etkisini göstermiştir. Alangu’nun mitostan kurtuluş vurgusu, Keloğlan masallarının yeniden yazımlarında ideolojik bir logosun baskın göstergesi haline gelmiştir.

Bu bağlamda yazının bundan sonraki bölümünde Keloğlan ve Köse masalının üç yeniden yazımı incelenecek ve Keloğlan masallarının mitik köklerinden koparılarak ideolojik bir akılla yeniden nasıl biçimlendirildikleri anlaşılmaya çalışılacaktır.

 

Mitostan Arındırılmış Bir Garip İdeolojik Keloğlan

İbrahim Zeki Burdurlu’nun 1978 basımlı Keloğlan Masalları kitabındaki Keloğlan ve Köse masalının yeniden yazımı, didaktik ve pedagojik bir Keloğlan uyarlaması olarak dikkate değerdir. Burdurlu’nun Keloğlan’ı bir erginlenme macerasının öznesi değildir. Buradaki kel kahraman baba yasaya bağlı, iyiliğin ve doğruluğun temsilcisi bir tiptir. Bu tip, masalın içinde bir gelişme göstermez. Burdurlu’nun Keloğlan’ı masalın başında ortasında ve sonunda aynıdır. Bu yorum, masalı mitik kökünden kopararak onu tamamen didaktik ve pedagojik bir anlatı haline getirir. Burada artık hilebaz kahramanın dönüşümü söz konusu değildir. Bu dönüşümün yokluğu aynı zamanda yaratıcı hamlenin yokluğu anlamına gelmektedir. Köse de bu yorumda artık Keloğlan’ın gölgesi olarak okunamaz. Dolayısıyla Köse’nin Keloğlan’ı kendi içindeki yaratıcılığı keşfetmeye kışkırtan bir arketip olarak işlevi yoktur. Hatta masalın sonunda Burdurlu, klasik finale şöyle bir yorum getirir: “Gerçekten ikisi bir olarak, köylerinin tüm eksikliklerini yaptırıp kamu yararına sunmuşlar” (Burdurlu 21). Köse de bir dönüşüm geçirerek iyi bir tipe dönüşür ve anlatının bütün gerilimleri çözülür. Burdurlu’nun didaktik ve pedagojik yorumu, masalların mitik ve sembolik derin yapısını görmezden geldiğimizde neleri kaybedebileceğimizi gösterir bize. Kadim anlatıların evrensel diyebileceğimiz kemale erme, erginlenme örüntüleri, bütün çağların çocukları ve gençleri için olmazsa olmazdır. Burdurlu’nun yorumu, bu vazgeçilmez örüntüleri silerek Keloğlan’ı cansız, heyecansız bir tipe dönüştürmüştür.

Ahmet Uysal’ın 1977 basımlı Keloğlanın Diliyle adlı yeniden yazımında ilk dikkati çeken Keloğlan’ın ben anlatıcı olarak kendi hikâyelerini nakleden bir karaktere dönüştürülmesidir. Bu dönüştürme işlemi, onu, mitik ve masalsı dünyadan kopararak reel dünyaya taşımaktadır. Böylece Keloğlan, mitik ve masalsı bir varlık olmaktan çıkarak aramızda yaşayan hatta yaşlanan, hatıralarını anlatan bir kişi olarak sunulur. [5] Kitapta art arda gelen altı masalda Keloğlan bir yandan devrimci diyebileceğimiz ideolojik bir bilinç kazanır öte yandan ezilenleri örgütleyerek zalim Köseleri, ağaları, padişahları alaşağı eder. Yetmişli yılların politik ortamından çocuk edebiyatı da nasibini almıştır. “Keloğlan bir öteki sembolü olarak halk bilgisi ürünlerinin protesto işlevi bağlamında belli ideolojik görüşler için işlevselleştirilebilir bir semboldür” (Sarpkaya 815). Bunu bilsek de bu kitapta zalim ağaya karşı silah çeken bir Keloğlan görmek şaşırtıcıdır! Kitaptaki yeniden yazımlar, tamamen ideolojik bir filtreden geçerek dönüştürülmüşlerdir. Buradaki erginlenme ideolojinin biçimlendirdiği bir sınıf bilinci kazanma hâlidir. Keloğlan’ın hasımları, mitik kökenlerinden koparılarak zalim sömürücü üst sınıfın temsilcileri olarak yeniden anlamlandırılmışlardır. Ahmet Uysal’ın anlatımında, mitostan kurtarılan masalın ideolojik bir akılla yeniden yorumlanması söz konusu olsa da başka bir düzlem ve anlamda modern bir mitos üretiminin söz konusu olduğu da söylenebilir. Buradaki modern mitos Che Guevara, Yılmaz Güney, İnce Memet çağrışımlı bir kahraman mitosudur. Bu modern mitos kurgusu da masalın mitostan kaçamayacağının bir göstergesi olarak okunabilir.

Sennur Sezer ve Adnan Özyalçıner’in 1989 basımlı Keloğlan ile Köse yeniden yazımında ise Keloğlan, kendi aklıyla hileler bulan bir kahraman olmaktan çıkarılarak ortak aklın önerileriyle serüvenini sürdüren bir kahramana dönüştürülür. Köse’den borcunu almaya giden Keloğlan, önce köylülerin uyarısıyla karşılaşır: “Bir akçesini bile koklatmaz o sana. Keloğlan sen şimdiden avucunu yala. Ama bizi yanına alırsan iş değişir” (13). Keloğlan, bu uyarıyı dinlemez ve Köse’nin oyununa karşı da bir taktik geliştiremez. Köylüleri dinlediğinde ve onlarla birlik olduğunda ise Köse’ye karşı galip gelir. Klasik masallarda erginlenme macerasını tek başına tamamlamaya çalışan kel kahraman, Sezer ve Özyalçıner’in yorumunda kolektivitenin içinde eriyerek kaybolur.

 

Sonuç

Masalı masal yapan onun sembolik dili ve mitik alt yapısıdır. Masalla mit arasındaki bağ koptuğunda anlatı, masal olma vasfını da yitirmeye başlar. Bu durum, mitten masala devreden erginlenme/ kemal bulma örüntülerinin de yitirilmesi anlamına gelmektedir. Modern çocuk edebiyatının masallardan tevarüs edebileceği bu kodlar, büyüme yolculuğunda yol gösterici işaret taşları olarak hâlâ işlevseldir. Büyümek, çocuklar ve gençler için hâlâ bir mesele olduğundan bu kodların günümüzün çocuk edebiyatı metinlerine uyarlanması önemlidir. Keloğlan masallarının seçtiğimiz yeniden yazım örneklerinde yani mitostan kurtarılarak ideolojik bir logosun tahakkümü altında yeniden biçimlenen anlatılarda erginlenme kodlarının tahribata uğradığı görülmektedir. İlerlemeci tarih anlayışının mitostan logosa çizdiği istikamet bu anlatılarda karşılık bulmaktadır. Bu anlayışa göre mitler insanlığın çocukluk zamanına ait naif düşlerdir ve insanlık “büyüdükçe” bu çocuksu düşlerden kurtulup daha ileri bir aşamaya kavuşacaktır. Modern pedagojinin tornasından geçecek çocuklar da reşit olmak için mitostan logosa düşten akla geçmek durumundadırlar. Fakat mitle logosu düşle aklı birbirinden ayırmak mümkün müdür ve doğru mudur? Mitostan yoksun bir logos, hissedemeyen ve hayal edemeyen bir akıldır; duygusuz, derinliksiz, kupkuru bir rasyonalite… Öte yandan masalların mitik yapısına dair bir okumanın anlatının sosyokültürel arka planını tamamen göz ardı etmemesi gerekmektedir. Tahir Alangu’nun makalesi, bu açıdan önemini ve değerini korumaktadır. Ele alınan yeniden yazımlar, logosu ideolojik bir perspektifle sınırladıkları ve dondurdukları için sorunludurlar. Çocuk edebiyatı bağlamında mitosla logosun diyalogunu düşünmek elzemdir. Keloğlan masallarının esnek yapısı, mitosla logosun yeni bir ahenk kurabilmesi için çocuk edebiyatındaki yeniden yazımlarda bize yeni alanlar açacaktır.

 

Kaynakça

Alangu, Tahir. Keloğlan Masalları. İstanbul: Yapı Kredi, 2019.

Berke, Zeynep. “İki Ayrı Perspektiften Mitos-Logos İlişkisi.” Kaygı 19. 1 (2020): 135-151. DOI: 10.20981/kaygi.701236

Burdurlu, İbrahim Zeki. Keloğlan Masalları. İzmir: Yaytaş, 1978.

Campbell, Joseph. Kahramanın Sonsuz Yolculuğu. Çev. Sabri Gürses. İstanbul: İthaki, 2017.

Demiralp, Seda. “Keloğlan’dan Köse Değirmenciye: Kâmil Erkekliğin İnşası.” Motif Akademi Halkbilimi Dergisi 15. 40 (2022): 1183-1196. DOI Number: 10.12981/mahder.1185511

Harmancı, Meriç. “Keloğlan’ın Mitik Aynadaki Görüntüsü.” Millî Folklor 24. 94 (2012): 72-80.

Ölçer Özünel, Evrim. “Kel Ata’dan Keloğlan’a ‘Hilebaz’ Dönüşüm.” Millî Folklor Dergisi 17. 67 (2005): 47-52.

Özkan Konar, Elif ve Özkan, Ümit Yaşar. “Sözlü Kültürden Çocuk Edebiyatına ‘Keloğlan’ın Hatıratı’.” IV. Uluslararası Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Sempozyumu, ÇOGEYB, İstanbul, 2017. https://cogeyb.org/wp-content/uploads/2018/01/4.-SEMPOZYUM-B%C4%B0LD%C4%B0R%C4%B0LER-K%C4%B0TABI.pdf

Sarpkaya, Seçkin. “Dionizyak Bir Tip Olarak Keloğlan.” Uluslararası Mitoloji Sempozyumu Bildiri Kitabı içinde. Ardahan Üniversitesi, 2019. 809-820.

Sezer, Sezer ve Özyalçıner, Adnan. Keloğlan ile Köse. Res. Ferit Avcı. İstanbul: Özer, 1989.

Uysal, Ahmet. Keloğlanın Diliyle. İstanbul: Cem, 1977.

 

[2] Lévi Strauss’un da belirttiği gibi, “mitler dönüşüme uğrar; aynı mitin bir varyanttan diğerine, bir toplumdan diğerine dönüşümleri bazen çerçeveyi, bazen kodu, bazen mitin iletisini etkiler; fakat mit varlığını her zaman korur” (“How Myth Dies?”). (akt. Evrim Ölçer Özünel, 2005)

[3] Meriç Harmancı’ya göre “Türk masal hazinesi içinde önemli bir yere sahip olan Keloğlan masalları, kahramanın bireyselleşme yolculuğu ve bu yolculuktaki maceraları odağında çevrelenir. Mitik dönemden başlayarak görülen bu yapı destan, masal, halk hikâyesi gibi türlerin temelini oluşturur.”

[4] Zeynep Berke, İki Ayrı Perspektiften Mitos-Logos İlişkisi makalesinde bu ikiliğin Batı düşüncesinde nasıl temellendirildiğini ve eleştiriye tabi tutulduğunu anlatmaktadır. Bkz. DOI: 10.20981/kaygi.701236

[5] Çocuk edebiyatımızda Keloğlan’ın ben anlatıcı olarak kurgulandığı ilk örnek, Abdullah Ziya Kozanoğlu’nun önce Çocuk Dünyası dergisinde 1927 yılı Mart-Haziran aylarında tefrika edilen, 1928 yılında da Muallim Ahmed Kitabhanesi (İstanbul) tarafından kitap olarak basılan Keloğlan’ın Hatıratı anlatısıdır. Kozanoğlu, anonim Keloğlan masallarını çocuk edebiyatı için yeniden işlemiş; sözlü kültür ürünü olan masalı yazılı bir esere bir çeşit romana dönüştürmüştür. Bkz. Sözlü Kültürden Çocuk Edebiyatına “Keloğlan’ın Hatıratı”, https://cogeyb.org/wp-content/uploads/2018/01/4.-SEMPOZYUM-B%C4%B0LD%C4%B0R%C4%B0LER-K%C4%B0TABI.pdf