Kritik

“Bir Fikirle Ne Yaparsın?” Kitabında Resim ve Metin İlişkisi

Resimli kitaplar, okul öncesi çocuklar için metnin daha iyi anlaşılması ve çocuğun dinlediklerini daha iyi hayal edebilmesi bakımından yazının az, görselliğin bol olduğu kitaplardır.

Resimli kitaplar, okul öncesi çocuklar için metnin daha iyi anlaşılması ve çocuğun dinlediklerini daha iyi hayal edebilmesi bakımından yazının az, görselliğin bol olduğu kitaplardır. Görselliğin bolluğu ve niteliği bu kitaplarda önem arz eder, çünkü metnin çoğunluktaki hedef kitlesini okuma-yazması olmayan çocuklar oluşturmaktadır. Bu sebeple de metin ile resimlerin birbirini destekler nitelikte olması mühimdir. Metnin içeriğine yalnızca dinleyerek ulaşabilen çocuk için resimler, metin hakkında kendisine bilgi verir, anlatılanı resimler ışığında tahmin edebilmesini sağlar. Bu bakımdan çocuk, yazıları okuyamasa bile resimlere baktığında metin hakkında fikir sahibi olabilmelidir. Metin ile paralel bir hâlde olan resimler, metnin tam olarak ne anlatmak istediğini gözler önüne sererken hem sözcüklerle ifade edilenden daha fazlasını okura gösterir hem de yazarın okura aktaramadığı duyguların çizimlerle ifade edilmesini sağlar.

Kobi Yamada’nın yazdığı, Mae Besom’un geleneksel yöntemler kullanarak resimlerini çizdiği Bir Fikirle Ne Yaparsın? ise metin resim ilişkisi ve resmin metne kattığı ekstra anlamlar bakımından güzel bir örnek teşkil eder. Kitabın genel tasarımında metnin cümleleri kimi zaman tek sayfada bulunurken kimi zaman da her iki sayfada birden verilmiştir. Bazı sayfalarda cümleler çok uzunken bazı sayfalarda çok kısa cümleler kullanılmıştır. Sayfa numaralandırması yoktur, fakat toplam 34 sayfadan oluşmaktadır. Ancak resimlerin, her iki sayfayı kaplayacak biçimde bir bütün olarak basılması kitabı 17 sayfaya indirmiştir. Yazının devamında verilecek olan referanslar, kitabın 17 sayfa olduğu kabul edilerek verilmiştir. Kitap, isminden anlaşılacağı üzere bir çocuğun bir fikir ile neler yaptığını anlatır. Çocuk, fikir ile ilk karşılaştığında onu görmezden gelir ancak fikir onun peşini bırakmaz. Zamanla çocukta fikri olmadan yapamayacağını anlar ve onu kabul eder. Bu onun fikrini ilk kabul edişidir, çünkü onu insanlara ilk kez gösterdiğinde birçok olumsuz yorumla baş etmesi gerekir. Ancak tüm bu olumsuz yorumlara rağmen o, fikrinden vazgeçemeyeceğini anlar ve onunla daha çok ilgilenip, onu daha da büyütür. Fikri yeterli büyüklüğe geldiğinde de gökyüzüne yükselerek her yere nüfuz eder. Tüm bu konu metnin yanında resimlerle de okurun önüne serilmiştir. Metin içinde verilen tüm karakterlerin, kavramların ve nesnelerin resme nasıl döküldüğü ile metinde verilmeyen ama çizimlerde metnin vermek istediği fikri destekleyecek belli ögelerin resmedilmesi, resim ve metin arasındaki ilişkiyi ortaya koymaktadır.

 

Kitaptaki Ögeler

Fikir ve Yumurta Formu

Okura verilmek istenen ana düşünce soyut bir kavramdır. Çizer, verilen bu soyut kavramı somut bir hâle getirmeyi, Vefa Taşdelen’in tabiriyle “algılanabilir” kılmayı amaçlamıştır (Taşdelen 129). Mae Besom, bu algılanabilirliği, fikri, yumurta formunda çizerek oluşturmuştur. Metinde fikirle ilgili geçen “Biraz hassas ve tuhaf geldi.” düşüncesiyle de yumurta formu bir nevi desteklenir (2). Fikrin yumurta olarak çizilmesi, okurun aklında yumurtanın çatlayıp içinden bir şey çıkacağı düşüncesini oluşturur. Oluşan bu temel üzerinden de okur, kitabın sonuna kadar yumurtanın nasıl bir şeye dönüşeceği veya yumurtadan ne çıkacağı merakını taşır. Fikri, yumurta dışında betimleyen ikinci nokta da tepesine kondurulmuş tacıdır. Kitapta çizilen tüm fikirlerin başında birer tacın bulunması onlara soyluluk anlamı katar. Başına taç geçirilmiş her şey, bulunduğu ortam içinde göze çarpar ve etrafına önemli olduğu hissini verir. Fikri, betimleyen son nokta ise renkli oluşudur. Mekân ve karakterler renksizken, ortamda renkli olan tek şey yumurtadır. Renkli oluşu onu, tacı dışında bir şekilde resimlerin odak noktası hâline getirir aynı zamanda onda bir potansiyelin ve farklılığın olduğu hissini uyandırır.

 

Evler ve Toplum Sembolü

Resimlerde en az diğer ögeler kadar okurun karşısına çıkan evler hem yapı hem de toplumun sembolize edilmiş hâli olarak düşünüldüğünde evlerin renklerinin, detaylarının ve boyutlarının metne göre nasıl değiştiği ve metine başka nasıl anlamlar kattığı görülebilir. Çocuğun fikirle karşılaşması sırasında yeni olana karşı tedirgin bir merak metinle anlatılırken, aynı hava bu karşılaşmanın, yığın hâlinde verilen evlerin önünde çizilmesiyle desteklenir (1). Böylece ilk karşılaşma anına üçüncü şahıs olarak evlerin de şahit olduğu görülür. Çocuğun ilk başta sahip olduğu tedirginliğin bir sebebinin de arkada bulunan evlerden, aslında toplumdan ve insanlardan kaynaklandığı da anlaşılır. Evlerin toplu yığınlar hâlinde görkemli bir şekilde çizilmesine rağmen çocuğun ve fikrin boyutu, onları korkulacak bir hâle getirmez ancak kattığı havayı da azımsanacak duruma sokmaz. Fikir ile karşılaşmasının hemen ardından okur resme biraz daha yaklaşır ve evlerin ilk verilen görkemli hâlinin büyüdüğünü görür (2). Metinde çocuğun kararsız ve tedirgin hali açık bir şekilde söylenirken, resimlerde bu hâl boyutların değişimi ile ortaya konmuştur. Evlerin boyutunun büyümesi çocuğun toplumdan alacağı tepkiler altında ezilebileceğini temsil eder. Öte taraftan ilk buluşmada verilen merdiven detayı, bu evlerin içine girilebileceği fırsatını da sunmaktadır (1). Çocuk, fikrini saklarken, başkalarının ne düşündüğüyle ilgili endişeleri olduğunu dile getirdikten sonra korktuğu başına gelmiş, böylece bu evlerin içine girebilmenin yani toplumun yeni bir fikri kabul etmesinin ilk etapta zor olacağı resim yoluyla anlatılmıştır. Ancak fikrine gereken ilgi ve zamanı verdiğinde fikri gökyüzüne yükselip, her yere yayılmış ve hemen ardından çocuk okurun karşısına merdivenlerden inerken çıkmıştır. Bu yolla da fikrinin kabulü sonrasında evlere girdiğini hatta ayrılık yolunu bile tutmuş olduğunu okur görebilir (16).

Evlerin bir süre boyunca resimlerden kaybolması, önce siluet hâlinde uzakta gözükmesiyle başlar. Uzakta yüzeysel bir hâlde bulunan evler, çocuğun toplumdan yavaş yavaş sıyrılıp, fikrini, onların bakışlarının olmadığı bir yerde kabul ettiğini gösterir (5). Çocuk, fikrin ihtiyaçlarının farkına vardığı sırada evler siluet hâlinden çıkıp, daha yakına gelerek onların izleniyor oluşunu ve insanların hâlâ bir şekilde olaya dâhil olabileceği haberini verir (6). Evlerin tamamen kaybolmasıyla birlikte çocuk, fikrini bir daha bırakmamak üzere benimser ve ona gereken ilgiyi insanlardan uzak bir yerde vermeye başlar. Fikrin özgürce gelişebilmesi için onun herkesten uzak bir yerde olması gerektiği metinde “Ona, yıldızlara bakabileceği, tavanı açık yeni bir ev inşa ettim; hayal kurmanın güvenli olacağı bir yer.” cümlesiyle desteklenmiştir (12). Uzaklaşmanın ardından çocuğun evlerle ilk karşılaşmasında “Beni büyük düşünmek, sonra da daha büyük düşünmek için cesaretlendirdi.” cümlesiyle onun artık daha cesur bir şekilde hareket ettiği ve düşündüğü söylenirken, binaların boyutlarının da küçük olması onların ne söylediğini ya da ne düşündüklerini önemsemediğini gösterir (13). Fikrin her yere nüfuz etmesiyle evlerin de son hali renkli ve detaylı bir şekilde gösterilir ve boyutları da ilk çizimlerdeki izlenme ve kınama duygusunu okura yansıtmaz (15).    

                                    

Saat ve Zaman Kavramı

Kitapta zaman kavramı önemli bir konumdadır ve bu olgu metinde, fikir için yeterince vakit ayırma gerekliliği ile verilirken, resimlerde zaman olgusu birçok farklı açıdan gösterilmiştir. “Beslenmek istiyordu. Oynamak istiyordu. Aslında bolca ilgi istiyordu.” cümleleriyle birlikte resimlerde bir saatin çizilmesi, fikrin ihtiyacı olan tüm bu gereksinimlerin giderilmesi için belli bir zamana ihtiyacı olduğuna işarettir (6). Okurun karşısına çıkan bu ilk saate daha detaylı bakıldığında henüz akrep ve yelkovanın olmadığı ve üzerindeki sayıların saate tam olarak yerleşmediği görülür. Bunun sebebi ise çocuğun fikri ile tam anlamıyla ilgilenmeye başlamamasıdır. Çocuk, fikriyle insanların olumsuz tepkilerinden sonra ilgilenmeye başlar ve bu kararı verdiğinde saat tekrar görülür. “Onu korumaya karar verdim. Ona sahip çıktım, güzelce besledim. Üzerinde çalıştım, güzelce oynadım. Her şeyden önemlisi de ona bütün ilgimi verdim.” cümleleriyle çocuk, okura fikri ile ilgilenmek istediğini tam olarak söyler ve saatin üstündeki sayıların çocuğun arkasında, hemen ayaklarının dibinde yerde sıralı bir şekilde dizilmiş olduğu görülür (10). Sıra hâlinde dizili olması ona yol havası katarken, belli bir zaman süresince de bir yolculuğa çıkacağı anlaşılır.

Çocuğun fikri için tavanı açık bir ev inşa ettiği zamandaki saat, kocaman ve içine bir sürü hayali almış, yelkovan ve akrebin de olduğu bir şekilde çizilmiştir (12). Yelkovan ve akrebin oluşu zamanın aktığına ve akan bu vakit içinde ona gereken ilgiyi gösterdiğine işaret eder. Fikir kendini gerçekleştirdiği zamandaki saatin sayıları, saatin içinde düzenli bir hâlde çizilmiş, yelkovan ve akrepte ortadan kaybolmuştur (15). Sayıların düzgün bir biçimde yerleşmesi, gereken zamanın gerçekleştiğine, yelkovan ve akrebin çizilmemesi ise fikir için ayrılan vaktin artık bittiğine işarettir. Çünkü fikir gerçekleşmiş, yani gereken zaman harcanmıştır. Yelkovan ve akrebin görüldüğü en son yer hikâyenin sonudur (17). Burada artık fikir gökyüzüne yükselmiş ve her yer renklenmiştir. Renklenen saatin üzerindeki yelkovan ve akrebin beyaz renkte olması geçmiş zaman hissi verir. Tüm o zaman içinde verilen emekle birlikte fikir bir ağaca dönüşmüş ve bu ağaç saatin üstünde konumlanmıştır. İşte tam da burada yelkovan ve akrep geçen bu zamanı temsil etmektedir.

 

Mevsimlerle Belirtilen Zamanın Zemin ile İlişkisi

Yazar, çocuk ve fikir arasındaki inişli çıkışlı ilişkiyi sözcükleri kullanarak belirtirken, çizerimiz bunu birde mevsimlerle vurgulamıştır. Mevsimlerin baştan sona kadar sürekli olarak değişmesi ve bu değişimin zeminle olan alakası, metinde çocuğun fikri ile olan ilişkisinden kaynaklanır. Fikrin, çocuğun karşısına ilk çıkışında mevsimin bahar olduğu görülür (1). Fikirden doğru esen bir rüzgâr, havada uçuşan yaprakların ve bastığı yerlerin yeşil rengi alması bahar mevsiminin işaretidir. Bu ilk karşılaşmanın bulunduğu sayfadaki “Bir gün aklıma bir fikir geldi.” cümlesiyle de aslında fikrin tıpkı bahar gibi bulunduğu ortama yenilik ve farklılık getireceği vurgulanırken, rüzgârın da etkisiyle havada uçuşan yaprakların onun kabına sığamayacağını göstermektedir (1). Ancak zamanla yapraklar sararmaya ve kırmızı rengini almaya başlayarak sonbaharın gelişi okura gösterilir (7). Sonbahar, çocuğun fikri ile arasının açılmaya başlayacağının habercisidir. Çocuk, fikrini insanlara gösterdiğinde meyveler tamamen ortadan kalkmış, yaprakların tamamı kahverengi tonlarına bürünmüştür (8). Bu mevsimsel değişim yeni bir şeylerin olacağını okura bildirir. Devamında zeminin kısmen karla kaplanması ve çocuğun atkı takmaya başlaması havanın iyice soğuduğunu gösterir. Sonbahar ve kış, metnin aktardığı bilgiler ışığında önce olumsuz bir etki bırakırken, çocuğun fikrine sahip çıkacağını ve ona gereken ilgiyi vereceğini söylemesiyle bu olumsuzluk ortadan kalkmaktadır (10). Bu mevsim içinde kış uykusuna yatmış bir ayının çizilmesi, metinde çocuğun fikriyle ilgili sorumluluğu almasını, yani ayı ile aynı tarzda olmasa da, onun da fikri ile bir kış uykusuna yatmış olduğu düşüncesini destekler (11). “Ona, yıldızlara bakabileceği, tavanı açık yeni bir ev inşa ettim; hayal kurmanın güvenli olacağı bir yer.” cümlesiyle yerleşik bir yere geçtikleri metinde söylenirken, resimlerde de bu odanın, içinde bir saatle çizilmiş olması zamanın akıyor olduğunu, yani kışın yerini yavaş yavaş bahar ayına bıraktığını göstermektedir (12). Bu geçişten sonra “… kendimi daha canlı hissetmemi sağladı.” cümlesiyle birlikte bahar ayının gelişi, yeşil tonlarının, dalları sarmaya başlamasıyla görülür (13). Metinde, çocuk fikri ile vakit geçirip, ona ilgi gösterirken, resimde bahar ayının gelmesi bu uğraşın meyvelerini vereceği mesajı, baharın verdiği ürünlerle temsil edilmektedir (14). Tüm bu renkler ve detaylar fikrin gökyüzüne doğru yükselmesi sayesinde olmuştur. “Sadece benim bir parçam olmaktan çıkmış, her şeyin bir parçası olmuştu.” cümlesiyle fikrin herkes tarafından kabul edilmesi, resimde baharın getirdiği bu canlılığın her yeri sarmış olmasıyla ima edilmektedir (16). Tüm bu mevsim geçişleri bir yandan da okura, zamanın aktığını gösterir. Fikrin ortaya çıkmasından bu yana zaman sürekli olarak akmış ve mevsimler değişmiştir. Fakat saat ile buradaki durum karıştırılmamalıdır. Saat, kitapta çocuğun fikir üstüne harcadığı emeğin bir temsiliyken, mevsimler fikirsiz geçen, fikrine gereken ilgiyi göstermediği yani genel anlamdaki zamanın bir gösterimidir. Çizer, gösterilmesi gereken bu iki zamanı birbirinden bağımsız bir şekilde iki farklı temsil ile okura sunmuştur.

 

Zemin ve Zaman İlişkisi

Metinde geçen karakterleri ve resimde verilen ek ögeleri destekleyen önemli noktalardan birisi de zemindir. Çünkü zemin, resimlerdeki değişimin okurun metinden aldığı mesajı etkilerken, karakterlerin hem birbiriyle hem de okurla olan ilişkisini de ortaya koyar. Bir yandan fikrin etrafa yaydığı potansiyeli ve havayı okura gösterir bir yandan da mevsimlere ve zaman akışına da temel olur. Zemin, çocuğun fikirle ilk tanıştığı zamanlarda en geniş ve en ayrıntılı haliyle okura sunulmuş, fikrin ortaya çıkardığı potansiyel, karakalemle çizilen dalların ve yaprakların çok az bir kısmının yeşillenmesiyle sağlanmıştır (1). Ayrıca çocuk ve fikrin arkasında toplu hâlde bulunan evlerin de aynı zemin üstünde bulunması, herkesin kıymetli ve yeşillenmeyi bekleyen bir temel üstünde olduğunu, bu renklenmenin ancak bir fikrin kabulü ile olacağı izlenimini verir. Zeminin geniş ve az detaylı çizimi fikir ile çocuğun arasındaki ilişkinin başlamasıyla daha dar, küçük ve detaylı bir katman olarak resmedilmiştir (6). Yerin yeni hâli okuru hem çocuk ve fikir arasındaki ilişkiye yaklaştırmış hem de mevsim geçişinin okur tarafından görülmesini sağlamıştır. Çizilen bu yeni düzlemle birlikte çocuk ile fikir arasındaki ilişkinin olumlu yönde değiştiği, zeminin renklenmesiyle anlatılırken, fikrin hâlâ belli ihtiyaçlarının olduğu ve bunların karşılanmadığı siyah beyaz olarak kalan yerlerden anlaşılır (6). Kitapta aynı sayfada geçen “Beslenmek istiyordu. Oynamak istiyordu. Aslında bolca ilgi istiyordu.” cümleleri, çizimlerde verilen bu betimleme destekler (s.6). Zeminin yeşille renklenmeye başlaması, sarı tonlarıyla ve meyvelerin soluk renkleriyle devam etmektedir. Bu renk değişimi sonbaharın gelişinin habercisiyken aynı zamanda çocuk ile fikir arasında bir şeyler olacağını da okura önceden bildirmektedir (7). Hemen ardından metinde verilen insanların olumsuz yorumları, resimde zeminin üstünde hiç meyvenin bulunmaması ve tamamen sarı, kahverengi yapraklarla kaplı olduğu değişimle gösterilir (8). Olumsuz yorumlara bir an olsun inanıp, fikrini terk etmeyi göze aldığı sırada resimlerde kışa geçiş olur ve karla kaplanan zemin, çocuğun fikrini terk edecek düşüncesiyle de birleşince okura, olumsuz bir hava hissettirilir (9). Ancak çocuğun fikrinden vazgeçmeyerek metnin iyi bir ivme kazanması, kış aynın aslında bahara kadar bir dinlenme ve hazırlık ayı olduğu fikrini oluşturur (10). Çocuk, fikriyle beraber verimli bir kış geçirmiş ve ardından zeminin tekrar yeşil renge dönmesiyle bahar gelmiştir (13). Alınan sorumluluk gerekli zaman içinde yerine getirildiğinde zeminin de saatten çıkan bir uzantı olduğu görülür (15). Burada zeminin ortaya çıkmasındaki kaynak saattir. Ayrıca fikir ile de birleşmiş bir durumdadır. Fikrin zemine bürünmesi ve zeminin, saatin bir uzantısı olarak ortaya çıkması, çocuğun fikir üstünde harcadığı emeğin bir temsilidir. Zaman ve fikrin buluştuğu nokta, zeminle okuyucuya gösterilir. Kitabın en son sayfasında saatin bir uzantısı olarak karşımıza çıkan ağacın, tamamen fikre dönüştüğü ve zemininde saat olduğu görülür (17). Zeminin tamamen saate dönüşmesi ve bu düzlem üstünde fikri temsil eden ağacın olması, tüm bu sürecin belli bir zaman ve emekle gerçekleştiği izlenimini okura verir.

 

Biçimsel Ögeler

Metinde geçen karakterlerin, soyut kavramların ve nesnelerin resimlerde gösterilmesinin yanında tüm bu çizimlerin renk, biçim ve sayfadaki konumları da resim ve metin arasındaki ilişkide önemli bir rol oynamaktadır.

 

Renkler

Renklerin kullanılması veya kullanılmaması metne birçok vurgu yapar. Kitapta renkler okurun karşısına ilk olarak yumurta formundaki fikirle birlikte çıkmıştır. Fikrin karakalem ile çizilmiş bir ortamda ortaya çıkması onun sahip olduğu potansiyeli, getireceği yeniliği ve değişimi gösterir. Yumurtanın bastığı her yer renklenmektedir. Hatta okur onun bastığı yerlerden uçan yaprakların bile renkli olduğunu görebilir. Yumurtanın kendi rengi ise zaman içinde değişim gösterir. İlk baştaki soluk sarı ve belli belirsiz olan benekleri zamanla daha da göze çarpar hâle gelmektedir. Bu renk değişimi onun olgunlaştığına işaret eder ancak fikir, kabuğunu kırdığında beyaz rengini alır ve resim düzleminde kendini gerçekleştirip, her yere nüfuz eder (15). Bu nüfuz ediş şekli okura yine renklendirme yardımıyla verilir. “Nasıl tarif edilir bilmiyorum ama sadece burada değil, o artık her yerdeydi. Benim bir parçam olmaktan çıkmış, her şeyin bir parçası olmuştu.” cümleleriyle birlikte ilk başta yalnızca fikre ait olan renklerin artık sayfanın tamamına yayılması, fikrin aslında her yerde olduğu anlamını taşır (16). Etrafta uçuşan beyaz renkteki yapraklarsa onun hâlâ etrafta olduğuna işaret eder ve bu yapraklar fikrin gökyüzüne doğru yükselmesinden sonra gösterilmiştir. Fikrin yumurta formunda etrafına saçtığı yapraklar yeşilken, burada yine aynı cins yaprakların beyaz olduğu görülür.

Çocuğun renklenme süreci ise onun tamamen kabul ettiği kararını okura kesin bir dille açıklamasından hemen sonra başlar (10). Öncesinde renklenen yerler yalnızca üstünde gezindikleri zemindir ve bu, ilk ayakkabısının altının renklenmesiyle gösterilir (11). Bunun işaret ettiği nokta da çocuğun, fikrin varlığını kabul etmesindeki ilk temelin atılmasıdır. Çocuk, bütün renklere tamamen kavuşmasını, fikrin gökyüzüne yükselip, her yere yayılmasıyla yaşar (15). Onun öncesinde tıpkı yumurtanın ilk zamanlarında sahip olduğu gibi renkleri tek tip ve soluk bir hâldedir. Ancak çocuk, geçirdiği bu sürecin sonunda kendi renklerine kavuşmuştur. Çocuk daha renksiz bir hâldeyken, fikrin ihtiyaçlarının farkına vardığı ilk anda önünde, havada uçuşan üç adet meyve bulunmaktadır (6). Renklerinin yeşil olması onların daha ham olduğu izlenimini verir. Ham meyvelerin resmedilmesi, çocuğun daha yolun başında olduğunu gösterirken, baharın gelişiyle ortaya çıkan meyvelerin renklenmesi, çocuğun sabrı ve emeğiyle fikrinin olgunlaştığını gösterir.

 

Boyutlar

Çizimlerin boyutları da tıpkı renkler gibi kitap içinde değişkenlik gösteren özelliktir. Boyut değişimini en göze çarpan biçimde yaşayan, yumurta formundaki fikirdir. Çocuk ile ilk karşılaşmasında yumurtanın boyutu son derece küçüktür (1). Ancak küçüklüğü onun önemini azaltmaz çünkü renk ve rüzgâr detayı ondaki potansiyel ile yeniliği ortaya çıkarır. Çocuk, fikrini saklamaya çalıştığı sırada ikisi tekrar yan yana gelir ve yumurtanın daha da büyümüş olduğu görülür (4). O, fikri kabul etmek ya da görmek istemese de fikrin büyümeye devam ettiği görülmektedir. Metinde geçen “Fikrim büyüdükçe büyüdü.” cümlesi fikrin gittikçe büyüdüğünü okura söylerken,  resimde aynı durum çocuk ve yumurtanın tahterevallideyken ağır basan tarafın yumurta olmasıyla gösterilir (11). Fikir sahibinden daha büyük bir hâle geldiğinde artık onun amacı yalnızca sahibinin yanında durmak değil, her yere ulaşabilmektir. Bu da gökyüzüne doğru yükselip, her yere nüfuz etmesiyle gösterilir (15).

 

Resimlerin ve Metinlerin Sayfadaki Yerleri

Sayfanın resimle ve metinle ne kadar doldurulduğu da okuyucuya, metnin gidişatı hakkında bilgi verir. “Fikrim giderek büyüdü ve biz arkadaş olduk.” cümlesiyle az görselliğin olması birbirini destekler niteliktedir (7). Bir zemin üzerinde çocuk ve fikrinin samimi bir hâlde veriliyor oluşu, onların arkadaşlığını ön plana çıkararak, okurun dikkatini bu yöne toplamaktadır (7). Tek bir cümle ve az resimle odak bir noktaya çevrilmiştir. İnsanların fikrine karşı verdiği olumsuz tepkilerden dolayı ondan vazgeçmeyi düşündüğü zaman, sayfada yalnızca üç adet cümle verilmiş, yalnızlık ve çaresizlik hissi de okura sayfanın birçok kısmının boş bırakılmasıyla gösterilmiştir (9). Bu boşluğun hemen ardından uzun bir metin ve dolu bir görsellik sunulmaktadır (10). Sayfadaki doluluk metinle paralel olarak işlerin yoluna girdiğini ve çocuğun mutluluğunu gösterirken, ortama da canlılık katmaktadır. Ayrıca verilen paragrafta “Fikrimin faklı olmasında bir sorun yok, tuhaf olmasında da. Hatta biraz çılgınca bile olabilir.” cümlesinde geçen “farklı, tuhaf ve çılgın” kelimeleri resimdeki karışıklık, çeşitlilik, devasa boyutlar ve tek bir düzlemin bulunmaması ile karşılanmıştır (10). Okur bu kelimelerin olumlu oluşunu resimdeki ifadelerle de görmektedir. Resimlerin ve metinlerin çok veya az olması, metin ile verilen duyguların ifadesinde önemli bir noktadır.

Sonuç olarak resim, metnin ne demek istediğini bazen genel anlamda bazen de metinde geçen anlık bir hareketin çizilmesiyle ortaya koymaktadır. Ancak bazı kitaplarda resim, sözcükle ifade edilmeyen duyguları sembolik olarak okura gösterir. Bir Fikirle Ne Yaparsın? Kitabı Mae Besom’un çizimleri ile bunun en güzel örneğidir. Besom’un verdiği birçok detay ve sembol, metnin okur tarafından hem daha iyi anlaşılmasını hem de daha zevkle okunmasını sağlar. Bir diğer taraftan metne yalnızca dinleyerek ulaşabilen çocuk okur için resimlerin yorumlanabilir oluşu estetik bir haz yaratırken, hayal güçlerini de yalnızca metinde geçen cümlelerle sınırlandırmaz.

 

KAYNAKÇA

Taşdelen, Vefa. “Çocuk Edebiyatında Görsel Öge”. cocukvakfi.org, Web. 2016/1. 13 Ağustos 2020.

Yamada, Kobi. Bir Fikirle Ne Yaparsın? İstanbul: Nar Çocuk Yayınlar, 2017.