Başka Bir Anne, pek çok kişinin belirli yaş dönemlerinde yaşadığı bir sorunu çocuklar için tartışmaya açıyor: Aileyi beğenmeme, onlardan utanma.
Başka Bir Anne, pek çok kişinin belirli yaş dönemlerinde yaşadığı bir sorunu çocuklar için tartışmaya açıyor: Aileyi beğenmeme, onlardan utanma. Aile ve toplumsal meselelere değinmesi bakımından bu kitap sorun odaklı çocuk kitaplarına bir örnek sayılabilir. Sorun odaklı çocuk kitaplarının özelliklerinden bahsederken Selahattin Dilidüzgün, bu kitapların okurun yaşında önem taşıyan değerleri ve sorunları konu edinmesi gerektiğini, kendi sorunlarına benzer bir dünyayı yazınsal ürünlerde gören gencin bilinçleneceğini söyler ve ekler: Kitap, bu sorunların çözümünde hazır bir reçete değil, yalnızca yol gösterici olmalıdır. Bunu sağlamak içinse çocuğa çok yönlü çözümler sunmalıdır (77-78). Başka Bir Anne kitabında ebeveynini beğenmeme durumunu yaşayan küçük kahraman için de sonunda doğruyu bulma ve bir çıkarımla sonuca varma meselesi gerçekleşir. Elbette ufak sorunlarıyla.
Hikâyede diğer annelerden ‘farklı’ bir anneye sahip olan ve bunu sorun eden kız çocuğu, annesinden utanır ve okula gelip onu almasını istemez. Annesinin de herkes gibi olmasını ister ve hayalindeki annenin resimlerini çizip durur. Giyimiyle, hareketleriyle herkesten farklı olan kendi annesi, düşünce sisteminin farklılığıyla da dikkat çekmektedir. Garip pantolonlar ve ayakkabılar giyip saçlarını komik denecek kadar garip yapar. Yağmurlu havalarda akvaryumdaki balıkları şemsiyenin içine doldurup gezdiren, doğum günü partilerini sirk gibi hazırlayan, ayakkabının altına yay takıp zıplamak gibi değişik fikirler üreten bir annedir bu. Kitapta verilen bu farklılıkları takip edip irdelediğimizde karşımıza toplumsal cinsiyet rollerinin, normların, kalıplaşmış ritüel ve geleneklerin tartışıldığı bir ortam çıkmaktadır. Küçük karakterimiz ilk başta bunları utanılacak durumlar olarak görürken sonrasında bu farklılıkların kötü değil iyiye işaret ettiğine kanaat getirir ve karakterimizin annesinin kıymetini anlamasıyla kitap sona erer. Bu anlamda hikâye, minyatür bir bildungsroman olma özelliği taşımaktadır.
Toplumsal cinsiyet rolleriyle çocukta yer etmiş bilgilerden ilki kıyafetlerle ilgilidir. Kitapta, anne özelinde kadınların elbise ve etek giyeceği, pantolonun erkek kıyafeti olduğu, topuklu ayakkabı giyince gerçek bir anne olunabileceği gibi meseleler vurgulanır. Kitabın içindeki resimlerde küçük kız ve annesi önde renkli bir şekilde bulunurken, arkada silik ve renksiz şekilde küçük kızın hayalindeki diğer anne figürlerine de yer verilmiştir. Bu annelerin hemen hepsi etek, elbise ve topuklu ayakkabı giyer. Küçük kızın annesinin ise pantolon koleksiyonu vardır. Üstelik her biri birbirinden ilginç ve rüküş pantolonlardır bunlar. Kitabın bir büyük sayfası bu koleksiyonun gösterilmesine ayrılmış, böylece annenin farklılığı iyice vurgulanmıştır ve annesinin pantolon giymesi küçük kız için utanç verici bir şey olarak aktarılmıştır.
Bunlar dışında küçük kızın odasına kapanıp hayalindeki anne figürünü çizdiği bölümde, tüm anneler benzer şekilde etek, elbise ve topuklu ayakkabı giymektedir. Bu konu ile ilgili önemli olan kısımsa kitabın sonunda küçük kızın vardığı sonuçlardır. “[Keşke benim annem de] Beril’in annesi gibi sade etekler giyse,” (27) dedikten sonra, bu etekle annesinin bisiklet süremeyeceğini, aynı şekilde topuklu ayakkabı giydiği hayalini kurduğundaysa bu ayakkabılarla annesinin ağaca çıkamayacağını fark eder. Her iki sonucun da gösterildiği sayfada küçük kız yalnız ve mutsuzdur. İlk durumda önden bisikletle gider fakat annesinin eteği yırtıldığı için annesi geride kalır ve birlikte bisiklet süremezler. İkincisinde de ağacın üzerindeki kız şaşkınlıkla ağaca tırmanamayan annesine bakar ve anne yine arkada kalmıştır. Bu gibi sahnelerle çocuğa, önemli olanın dış görünüş değil, birlikte vakit geçirmek ve sevilmek olduğu çıkarımı için yol gösterilir.
Kitapta vurgulanan bir diğer toplumsal rol ise annelerin ayakları yere basan ağırbaşlı kişiler olduğu ve bebek baktığı imajıdır. Bu anneninse ayakları yere hiç basmaz; ya ayakkabısının altına yay bağlamış zıplıyordur ya balonlara tutunmuş uçuyordur ya da tek tekerlekli bisiklet üzerinde dolaşıyordur. Benzer şekilde küçük kız doğum günü partilerinin diğer annelerin hazırladığı gibi olmadığını söylemektedir. O sayfada annesi tek teker bisiklet üzerinde ellerinde hediyelerle yüzü güler vaziyettedir, arkasında ise etekli diğer anneler durmuş şaşkınlıkla onu seyretmektedir. Bu sayfada annelerin etek kumaşları dahi aynı seçilmiş, adeta “herkes gibi olmak” meselesinin altını çizmek için tektipleştirilmişlerdir.
Ayrıca, kadınlara özgü olarak düşünülen bir durumun daha altı çizilmektedir: Kadınlar çocuk bakar. Küçük kız, diğer annelere benzesin diye annesinin de bebek bakması gerektiğini düşünür. Çünkü zihninde “anneler bebek bakar” diye yer etmiş bir bilgi vardır. Oysa sonunda, bebek olursa annesinin kendisiyle daha az ilgileneceğini fark edip bunu istemekten de vazgeçer.
Yazının başında bahsedilen bazı sorunlara gelince, göze batan en önemli sorun kızın doğruyu çok çabuk ve kolay buluyor oluşudur. Çocuklar hangi yaş grubunda olursa olsunlar okudukları karakterle özdeşleşirler. Dolayısıyla karakterlerin gerçek hayata uygun karakterler olması önemlidir. Ayrıca olayların da buna uygun akışta olması gerekmektedir. Bu hikâyedeki küçük kız bunca takıntılı olduğu mesele karşısında birkaç örnek düşünüp hızlı bir geçişle utandığı annesi için bir anda “benim annem harika” diyebilmektedir. Sorun odaklı yaklaşımla yazılmış çocuk kitaplarının bu kadar ani ve tek yönlü çözüme ulaştırılmaması gerektiği düşüncesindeyim. Küçük kızın kendi annesinin değerini anlayabileceği kritik bir olay yaşaması, sonucu okur için daha ikna edici kılabilirdi.
Kaynakça
Albukrek, Sandra-Navaro, Sebban Leyla. Başka Bir Anne. İstanbul: Can Yayınları, 2011.
Dilidüzgün, Selahattin. Çağdaş Çocuk Yazını. İstanbul: Morpa Kültür Yayınları, 2004.