Kritik

Hakikat Sonrası Kırmızı Başlıklı Kız Anlatıları

Grimm Masalları’nın derlediği masalların biri olan “Kırmızı Başlıklı Kız” Vladimir Propp’un masalın biçimsel özelliklerini ve yapısal işleyişini olağanüstü masalların çeşitli versiyonlarında benzeşen ve tekrar eden morfolojik özelliklerinden hareketl

Grimm Kardeşler'in derlediği masallardan biri olan “Kırmızı Başlıklı Kız”; Vladimir Propp’un masalın biçimsel özelliklerini ve yapısal işleyişini, olağanüstü masalların çeşitli versiyonlarında benzeşen ve tekrar eden morfolojik özelliklerinden hareketle kaleme aldığı Masalın Biçimbilimi çalışmasında ortaya koyduğu klasik yapıyla birebir örtüşür. Propp’a göre "masal kişilerinin eylemleri, masalların temel bölümleridir" (Rifat 11); her bir eylemin işlevi vardır ve anlatıdaki bu işlevler “yedi kişinin eylem alanı içinde dağılım gösterir: Saldırganın (kötü kişinin) eylem alanı; bağışçının (sağlayıcının) eylem alanı; yardımcının eylem alanı; prensesin (aranan kişi) ve babasının eylem alanı; gönderenin (görevlendirenin) eylem alanı; kahramanın eylem alanı; düzmece kahramanın eylem alanı” (12). İşlevlerse otuz bir ayrı formda tasnif edilebilir.[1] İşlev sözcüğünden kasıt "bir kişinin eylemi, olay örgüsünün akışı içinde taşıdığı anlam açısından tanımlanmış eylemi"dir (Propp 24). Bu nedenle tasnif edilmiş işlevler aslında masalı oluşturan kısımlardır. Her zaman aynı sırada seyretmek zorunda olmadığı gibi bir masalda işlevler sınırlı sayıda da olabilir ancak her halükârda yapı açısından hepsi aynı tipe bağlanırlar.

"Kırmızı Başlıklı Kız" masalının iki rivayetinde de olay örgüsü; Kurt (saldırgan), Avcı (bağışçı), anne (gönderen), Büyükanne (aranan), Kırmızı Başlıklı Kız (kahraman) kişilerinin eylemleri alanı üzerine kuruludur. İşlevsel olarak Kırmızı Başlıklı Kız evden uzaklaşır (I. İşlev, aileden biri evden uzaklaşır) ve bunun üzerine annesi kızını uyarır: "Sıcak bastırmadan yola çık hemen; ormandan geçerken de uslu uslu git, yoldan sağa sola sapayım deme! ... Unutma içeri girdiğin zaman 'Günaydın!' diyeceksin..." (Grimm 188) (II. İşlev, kahraman bir yasakla karşılaşır). Kurt kızın karşısına çıkar ve kızın nereye gittiğini, ne taşıdığını, büyükannesinin nerede oturduğunu sorar (189) (IV. ve V. İşlevler, saldırgan bilgi edinmeye çalışır ve kurbanıyla ilgili bilgi toplar). Büyükanne hastadır, şifaya gereksinim duyuyordur. (VIII. İşlev, aileden birinin bir eksiği vardır) "kurnaz davranmalıyım ki ikisini birden ele geçirebileyim" diye düşünen Kurt harekete geçer ve kahramanı kandırır: "Başını çevir de sağında solundaki şu güzelim çiçeklere bak! Ne diye gözlerini etrafta dolaştırmıyorsun hiç? Kuşların tatlı tatlı ötüşünü de işitmiyorsundur Allah bilir? Okula gidermiş gibi kös kös önüne bakıp yürüyorsun. Her yer neşeyle dolup taşıyor, seninse dünyadan haberin yok" (a.y.) (VI. İşlev, saldırgan kurbanını ya da servetini ele geçirmek için onu aldatmayı dener); Kırmızı Başlıklı Kız aldanır, “Şu taze çiçeklerden bir demet yapıp götürdüm mü, Büyükannem sevinir kuşkusuz. Nasıl olsa daha çok erken, geç kalmam” (a.y.) (VII. İşlev, kurban aldanır ve böylece istemeyerek düşmanına yardım etmiş olur); böylece annesinin koyduğu ilk yasağı çiğner “yoldan sağa sola sapayım deme!” (188) (III. İşlev, yasak çiğnenir); Kurt eve gider, Büyükanne’yi kandırır ve yer (190) (VIII. İşlev, saldırgan aileden birine zarar verir); daha sonra kulübeye gelen Kırmızı Başlıklı Kız’ı da yer ve uyur. O sırada kulübenin yanından geçmekte olan bir Avcı kurdun horultusunu Büyükanne zannedip içeri girer. Yataktakinin Kurt olduğunu görür “Demek buradasın ha? Ne zamandır ben de seni arıyordum” der ve kurdun karnını keser (191) (X. İşlev, arayıcı kahraman eyleme geçmeye karar verir); Büyükanne ve torun sağ salim çıkarılır, kurdun karnına taşlar konur, dikilir, Kurt ölür, Avcı kurdun postunu kazanır (192) (XVIII. İşlev, saldırgan yenik düşer); Büyükanne torununun getirdiği pastayı yer, sütünü içer, kendine gelir (XIX. İşlev, başlangıçtaki kötülük giderilir ya da eksiklik karşılanır); böylelikle masal mutlu sonla sonlanır.[2] Benzer şekilde masalın ikinci rivayeti de kurdun ölümüyle sonlanır. Bu sefer Kırmızı Başlıklı Kız da Büyükanne de bir önceki maceralarından ders aldıklarından temkinlidirler. Kapıyı açmazlar ve kurda tuzak kurarlar (194). Ancak masal klasik yapı korunarak birinci şekliyle alımlanır ve birçok uyarlaması yapılır. Hakikat sonrasında ise (post-truth) masalın alımlanışı çeşitlenir ve Propp’un yapı düzeneğinde belirttiği bazı klasik işlevler korunsa da bilinçli bir şekilde masal yapıbozuma uğratılır. Saldırgan-kurban ayrımının revize edildiği, giderilmesi gereken eksikliğin kahramanın gereksiniminden sıyrılıp masalın yapısına yöneltildiği bu metinlerde, klasik masalın iletmeyi hedeflediği mesaj yerini yeni mesajlara bırakır. Yeni okurlara söyleyiş ve kurgu çeşitliliği ile hakikatin göreceliği ve çoğulluğuna dikkat çekerek yeni anlam dünyaları sunar. Bu metinlerden biri kurdun da annesi olduğuna ve yetiştirilme tarzının önemine -hem görsel hem metinsel anlamda- dikkat çeken Kim Korkar Kırmızı Başlıklı Kız’dan’dır.

 

Evden Ayrılan Kahramanın Dönüşümü: Ya Kurban Kurt Olursa?

Kim Korkar Kırmızı Başlıklı Kız’dan metninin ana kahramanı anne ve yavru kurttur. Kırmızı Başlıklı Kız ve Avcı ise sakınılması gereken yan kahramanlardır. Anlatıda birinci işlev yavru kurdun artık büyüyüp tek başına ormana gitmek istemesiyle gerçekleşmeye başlar (Şahinkanat 2). Annesi onun bu isteğini olgunlukla karşılaşa da oğlunu sınava tabi tutar. Böylece metnin yavru kurda yönelik yasaklamaları tek tek ortaya çıkar. Yavru Kurt Kırmızı Başlıklı Kız’ı görünce çalılara saklanmalı (10), üşüyüp acıktığında karşılaştığı bir kulübede uyuyan bir Büyükanne görürse içeri girmeyip kaçmalı (13), karnı tok ve uykusu olunca derenin kenarındaki bir ağaç gölgesinde yatıp kestirmemelidir (17). Ancak anlatının tam bu noktasında yavru kurt yasağı deler ve uykuya kanarmış gibi yaparak annesini heyecanlandırır: “Diyelim karnım tok, uykum da çok. Derenin kenarında bir ağaç gölgesi. Kaçırılmaz keyfin böylesi” (a.y.). Oysaki kendince bir planı vardır -ki o büyük olasılıkla zaten vejetaryendir-. Önceden Avcı için bir afiş tasarlamıştır:

Böylece annesinin sınavını başarıyla geçen yavru kurdun evden ayrılması gerçekleşerek (22) yine klasik masalın yapısal olarak birinci işlevi devreye girer. Ancak anlatıcı anlatıyı tersine çevirerek yeniden yazdığından metin masalın yeniden yazımının nasıl olabileceğini okurun hayal gücüne bırakarak son bulur. Böylelikle saldırgan-kurban ilişkisini kaldırır. Bu durumun bir diğer örneğine ise Kırmızı Başlıklı Küçük Kız’da rastlanır. Kurt, Kırmızı Başlıklı Kız’ın en sevdiği oyun arkadaşına dönüşür.

 

Kahramanın İşlevinde Dönüşüm: Oyun Arkadaşı Kurt ve Enerjik Büyükanne

Kırmızı Başlıklı Küçük Kız metni de küçük kızın evden ayrılışı ile klasik masal anlatısının birinci işlevine bağlanır. Annesinin kızına koyduğu yasak bu anlatıda “yasaklamanın tersine çevrilmiş biçimi, buyruk ya da öneri” olarak belirir (Propp 30): “Haydi bakalım. Büyük annene karşı kibar ol. Ve bir şey kırmamaya çalış!” (Heapy 3). Böylece ilk değişen yasağın mahiyeti olur. Kızın sakınması gereken dışarıdaki olası tehlike değil, evin içindeki kırılmaması gereken eşyalardır ki bu kaygı biraz daha modern dünyada yaşam alanının evin içine sıkışmasının bir tezahürüdür. Bu anlatıda küçük kızın öğrenmesi gerekenlerden ilki iç mekâna uyumdur. Klasik yapıdaki kurban ve saldırgan karşılaşması ise bu anlatıda kurdun dönüşümü üzerinden gerçekleşir. Kız Kurt’u ilk gördüğünde korkmak yerine “Bir tilkicik” diyerek boynuna sarılır (4). Kurt bu sevgi gösterisi karşısında şaşırarak “Sen cesursun” der (6). Oysa kız cesur olmadığını biliyordur. Üstelik Büyükannesine gideceğini Kurt sormadan söyler. Kurt’un ise isteği kahramana zarar vermekten ziyade pastayı yemektir. Pasta yemek için kandırma hamlesini yapar ancak başarısız olur. Zira küçük kız Kurt’un uzattığı sarı çiçeği beğenmez (9). Kurt ona kırmızı çiçek vermek zorunda kalır. Bir anda saldırgan-kurban ilişkisi oyun arkadaşlığına evrilir. Kovalamaca oynamaya başlarlar. Büyükanne’nin evine geldiklerinde kurdun elinde bir demet çiçek vardır, içeri girmek ister ancak Büyükanne istemez. Kurt camdan bakakalır. Bu noktada küçük kızın evden ayrılma nedeni de ortaya çıkar. Bu neden evden ayrılış amacı aileden birinin eksiğini gidermek değil, küçük kızın oyun oynama ihtiyacını karşılamaktır: “Çantamı, kırmızı ayıyı, fincanlarımı ve battaniyemi getirdim. Tilkicik çay ister misin?” (13).  Böylece Kurt Büyükanne’nin iznini alarak eve misafir olur. Hep birlikte oyunlar oynarlar. Büyükanne klasik masalın aksine gayet enerjiktir. Kurt’la birlikte küçük kıza ihtiyaç duyduğu oyun arkadaşlığını sunarlar. Ancak akşam olduğunda küçük kızın asıl gereksinimi ortaya çıkar: “Anne isteriiiiimmmmmm!” (18). Ne yapsalar kızın gözyaşını dindiremezler. Tam o sırada Kurt’un aklına bir fikir gelir ve klasik masalın sorgulaması biçim ve işlev değiştirerek anlatıya dâhil olur:

Kurt denemeye başladı.

“Gözlerin ne kadar büyük ve ıslak” dedi.

“Burnun ne kadar büyük ve sümüklü” dedi.

Sonra, “Ne kadar büyük ve kırmızı bir ağzın var” dedi Kurt.

“Ve...”

“Şimdi seni...”

“Fena gıdıklayacağım!” (21-25)

Bu yeniden yazımda soran Kurt, sorgulanan küçük kızdır. “Gıdıklama” eylemiyle saldırgan-kurban ilişkisi tamamen ortadan kaldırılır. Kurt’un bilgi edinme işlevi yine aldatma üzerinedir ancak bu sefer güzel bir amaca bağlanır. Anlatının sonunda herkesin mutlu bir şekilde uyumasıyla kimsenin yenik düşmediği bir anlatım oluşmuş olur. Burada masalın dönüşümü biçimden ziyade içeriktedir. Masalın yapısal dönüşümü post-modern kurmaca özellikleri taşıyan Kitaptan Düşen Kurt’ta görülür.

 

Yapısal Dönüşüm: Kendini Arayan Kurt

Kırmızı Başlıklı Kız anlatılarından farklı olarak Kitaptan Düşen Kurt’ta iki yan kahraman belirir, Kurt’un düşeceği kitabın bulunduğu kütüphanenin sahibi Deniz ve kedisi. Anlatı, tıka basa dolu kütüphanenin rafından bir kitabın düşmesi ile başlar. Kitap düşerken öyle sert yere çarpar ki içinden kitabın kahramanı Kurt fırlar. Kurt bilmediği bu dünyadan korkar korkmasına ama sakınması gereken asıl tehlike Deniz’in kedisidir. Zira kedi Kurt’u görür ve kütüphanenin raflarında bir kovalamaca başlar. Bu noktada anlatıda ev bir kitap, evinden ayrılan da Kurt olur. Mekân ise Deniz’in odası ve kahraman Kurt’un içine girmeye çalıştığı diğer masal kitaplarıdır. Kurt kediden kaçarken önce içinde koyunların olduğu bir kitaba girmeye çalışır. Koyunlar onu kovar: “Burada ne arıyorsun? Henüz senin sıran gelmedi” (6). Bunun üzerine başka bir kitaba girmeye çalışır. Bu kez de öyküde olması gerektiği yerde zamanında olmadığı için sürünün kurtları tarafından azarlanır ve kitaba alınmaz. Kurt kaçışı içinde balo düzenlenen başka bir kitapta olur. Ancak burada ise baloya uygun kıyafeti olmaması engeli ile karşılaşır. Balo kıyafeti giydiği takdirde diğer kurtların alay nesnesi hâline geleceğini düşünen Kurt buradan da ayrılır ve kendisini taş devrinde dinozorların arasında bulur. Dinozorlardan zor kaçan Kurt kitabın dışında kedi ile burun buruna gelince çaresiz son bir kez daha ilk gördüğü kitabın içine atlar. Burası ormandır ve Kurt’a bir şekilde tanıdık gelir. Kendi anlatısının milieusündedir Kurt ancak post-modern yapısal oyunların getirisi olarak bu durumun farkında değildir. Kurt bu anlatı mekânını sadece sever ve gezinirken kırmızı elbiseli küçük bir kızın ağladığını görür. Kız klasik masaldaki gibi Büyükannesine kurabiye ve tereyağı götürmeye çalışan Kırmızı Başlıklı Kız’dır ancak masalda doğru gitmeyen bir şey vardır. Ormanda karşılaşması gereken Kurt yoktur ve vaktinde gelmezse öyküsü mahvolma tehlikesi ile karşı karşıyadır (22). Kurt bu noktada öykünün gidişatını kurtaracak kahraman olarak belirir:

- İyi ya ben varım. Ben bir kurdum. Simsiyahım. Kocaman dişlerim var... İstersen sana yardım edebilirim. ...

- Bunu benim için yapar mısın? Kovalayacağın çocuklar ya da yiyeceğin koyunlar yok mu?

- Hayır. ... Başka yapacak hiç bir işim yok.

- O hâlde... benimle Büyükannemin evine yürür müsün? Yolda sana yapman gerekenleri öğretirim.

- Neden olmasın! (23-24)

Böylece Kurt ne yapması gerektiğini öğrenir ve iki kahraman rollerine bürünerek öyküye devam ederler. Metin bu noktada klasik masal anlatısının içinde Brechtyen bir kesinti ile okunan ya da anlatılan metnin masal olduğunu okura hatırlatır. Sadece kahramanların işlevlerini değiştirmekle kalmaz aynı zamanda masalı kendi yapısını sergileyen bir oyuna dönüştürür. Kurt’un girmeye çalıştığı diğer kitaplar da bu noktada okurun elinde tuttuğu kitabın diğer anlatılarla ortaklaşmasının ya da ayrışmasının bir veçhesidir. Kurt’un kurtların arasına alınmayışı, diğer anlatılardan kovulur gibi gönderilmesi ise klasik yapının dönüşümü şeklinde yorumlanabilir. Propp bu dönüşümün “ayrışma”, “genişletme”, “biçimbozma”, “tersine çevirme”, “yoğunlaştırma ve hafifletme”, “iç değiştirim”, “gerçekçi değiştirim”, “dinsel inanca dayalı değiştirim” ve “boş inanca dayalı değiştirim” şeklinde on dört farklı biçimde gözlemlenebileceğini savunur (161-168). Kovulma eylemini yoğunlaştırma işlevinin göstergesi olarak ele alır. Öte yandan anlatıda dikkat çeken bir diğer dönüşüm saldırgan-kurban ilişkisinin geri dönüşüdür. Saldırgan kedi, kurban olan Kurt’tur ancak anlatı yine klasik anlatıyı yapıbozuma uğratarak arayıcı kahramanın zarar görmediği aksine kendisini bulduğu, başka bir deyişle anlatısal özneye dönüştüğü yeni bir yapı kurar. Bu özne içinde bulunduğu anlatıda Kırmızı Başlıklı Kız’la kuracağı saldırgan-kurban ilişkisinin bir kurgudan ibaret olduğunun bilincindedir. Yine de ipler kahramanın değil anlatı içindeki anlatının elindedir. Dolayısıyla anlatısal özne kendi kendisini kurgulayıp, anlatıya dâhil olmaz. Yazılana tabidir. Yazarlığa soyunan kahramanlar ise Başka Bir Kırmızı Başlıklı Kız anlatısında belirecektir.

 

Yapı ile Oynayan Anlatı: Zamansallık, Tarihsellik ve Okur Kahramanlar

Başka Bir Kırmızı Başlıklı Kız metninde anlatıcı okurlar bir sunuş anlatısıyla elimizde tuttuğumuz kitabın “anti klasikler” serisinden olduğunu, düşünüp taşınıp kendisinden önce yazılmış bütün anlatıların uydurmalığını keşfettiklerini ve klasik masal yapısında kendiliğinden ortaya çıkan bir kahramanın bağışçılığını sorgulamaları gerektiğini deklare ederek yapay mutlu sonlara eleştiri getirirler. Bir tür yeniden yazım olan bu metni anlatıcılık görevini Karoline adında bir anlatıcı nine üstelenir ve anlatı bu çerçeve hikâye mahiyetindeki sunuş anlatısı ile başlar (Scaliter 3). Karoline Nine önce masalın sentagması tekerlemeleri eleştirerek klasik yapının sökümüne başlar. Burada eleştiri zamanadır: “Benim küçük dinleyicilerim bana hep, “Ninecik, senin masalların da amma tuhaf. Hiç biri, ‘Bir varmış, bir yokmuş...’ diye başlamıyor, derler. E tabii ki öyle olacak. Hiç ‘bir olur bir olmaz diye bir şey olur mu a yavrular? Siz deyin iki, ben diyeyim beş. Her anlatışta yeniden doğarlar” (4). Bu noktada ninenin söyledikleri metni anlamlandırırken zamansallığa dikkat çeken Ricoeur’u hatırlatır: “Zamansallık, kökensel kendi içinde ve kendi için ‘kendi-dışındalık’tır. Zamansallaşma bir dağıtarak bir araya getirme süreci olması bakımından bu farklılaştırmayı sonuç olarak içerir. Gelecekten geçmişe ve şimdiki zamana doğru geçiş hem bir birleştirme hem de çeşitlendirmedir” (Ricoeur 121). Başka Bir Kırmızı Başlıklı Kız’ın anlatıcısı da Kırmızı Başlıklı Kız’ların tarihselliğini de içinde barındıran bir zamansallıkta konuşur. Okurun şimdiki zamanıyla metnin zamansallığını bir araya getirir. Dikkati masalın geçmişten beri anlatılır oluşuna ve evrenselliğine çeker. Dolayısıyla, dinleyici muhayyel okursa “Dünya Kırmızı Başlıklı Kızlar Kongresi”ni toplamaya karar vererek anlatılan masalın geçmiş ve dünyanın diğer ülkelerindeki versiyonlarına eleştirel bir tutum geliştirir. Üstelik metnin dışının yazıldığı dönemdeki zamanını da anlatının şimdisine dâhil eder: “Ha bir de tabii masalların sesli olarak kaydedildiği, sesli masal diskleri varmış kimisinde” (Scaliter 6). Nihayetinde dünyanın bütün Kırmızı Başlıklı Kız’larına çağrı yapar ve anlatının tarihselliğini ve zamansallığını bir araya getirerek anlatının şimdisinde, anlatının geleceğini, anlatının kahramanlarına yazdırır. Kendi masalını yazan kadın kahramanlarla beraberdir artık okurlar. Üstelik Türkiye ölçeğinde global-lokal bir örnek olarak Ayşecik de metne dâhil olur. Masalda “değişikliği yapabilmek için dünyadaki tüm diğer kırmızı başlıklıları bir araya getirecek bir, Dünya Kırmızı Başlıklı Kızlar Kongresi’ni toplamaya karar veren ilk masal dinleyicisi” olur (8). “Metnin biçimlenişi, okumanın ötesinde, alımlanmış yapıtlar yoluyla öğrenilen somut eylemde, yeniden biçimlendiriliş hâline dönüştürülür... Bu formülün, metnin dünyası ile dinleyicinin veya okurun dünyası arasındaki geçişimi, yani şiir tarafından biçimlendirilen dünya ile somut eylemin kendisini ve kendi özel zamansallığını onun eşiğinde açıp serdiği dünya arasındaki geçişimi gösterir” (Ricoeur 267). Başka Bir Kırmızı Başlıklı Kız’ın okur ve yazar kahramanları da işe klasik anlatının gerçekliğini sorgulayarak başlar.

Kahramanlar tıpkı klasik edebiyattaki Sevgili’nin güzellik anlatısını resmeden Namık Kemal gibi kendi masallarındaki global-lokal kötü yaratıkların özelliklerini bir araya getiren bir kötü yaratık resmetmeye çalışırlar. Ortaya hiç de inandırıcı olmayan bir yaratık çıkar. Daha sonra Kırmızı Başlıklı Kız’ın pelerininin neden kırmızı olduğu sorgulanır. Tarihten bir cevap verilir bu soruya, “eskiden çok ama çok eskiden, kadınların en sevdiği renge, doğadaki çiçeklere, kimi meyvelere ve bir de güneşin batışı sırasında bulutların aldığı renge bakılıp kırmızı adı verilirmiş. Ama bu kadarla da bitmemişi dünyadaki bütün dillerde kırmızı denilince hep aynı şeyler akla gelir olmuş” (Scaliter 10). Burada Strauss’un mit anlayışını somutlaştırır. Kırmızı göstergesine yüklenen mitik söyleme dikkat çeker. Tam da bu noktada aceleci Sindirella masallarının nasıl olması gerektiğini sabırsızlıkla sorar ve zaten gerçekçilik gösterge ile mitsel anlam arasındaki bağ koparıldığından, ilmek söküldüğünden gerisi kendiliğinden gelir: “Bir de bakmışlar ki zaten bundan sonraki hayatlarını tümden değiştirecek yepyeni öyküleri hiç farkında olmadan akıllarında yazmaya çoktan başlamışlarmış bile” (10). Böylece ikinci çerçeve hikâye kapanırken okurun alımlama zamanı da başlar.

Metnin yeni anlatıcıları, önce Kırmızı Başlıklı Kız masalının eylemsel işlevlerini ortaya koyan kahramanlarının niceliksel özelliklerini ters yüz eder (“biçim bozma”, Propp 162). Arayıcı ve evden ayrılacak olan kahraman Kırmızı Başlıklı Kız cesur, klasik anlatıdan olmayan baba hamarat yemek pişiren, anne mucit ve kulübe bacasından dışarı renkler fışkıran bir evdir. Saldırgan bir kişi değil, hastalıktır ve aileden birine değil aile dışındaki herkese zarar verir. Ancak müsebbibi Avcı’dır. Zira Avcı hayvan sever anneannenin ondan satın almadığı avlarını köyün kuyusuna atıyormuş (Scaliter 20). Kuyu yerine akarsudan içtikleri için Kırmızı Başlıklı Kız ve ailesi hasta olmamış. Anneanne durumu anlar anlamaz Avcı’yı klasik anlatıdaki kurban Kırmızı Başlıklı Kız’ın Kurt’u sorguladığı gibi sorgular:

- Gözlerin neden o kadar iri?

- Merak ettiğim şeylerin cevabını araştırmaktan ve kitap okumaktan tabii ki, ...

- Ama... Kulakların da kocaman senin?

- Elbette öyle çünkü bana söylenenleri çok dikkatli dinlemeliyim.

- Peki ya ağzın? Ağzın da tabak kadar büyük neredeyse? ...

- Ne sandın Avcı? Gerçekleri herkese duyurmak için öyle olması gerek ağzımın da! ... Salgın hastalık senin yüzünden çıktı Avcı biliyorum! (21-22)

Bu noktada saldırgan avcı kurban avcıya dönüşür, büyük ağıza ise mecazi anlam yüklenir. Ölümle değil, kuyuyu temizlemek ve terzilik yapmakla cezalandırılır. Onun terziliği de anlatıda metinlerarası bir köprü kurularak “Akıllı Terzi” masalına bağlanır. Anlatı ise bütün okur ve yazar kahramanların bir araya gelerek kendi öykülerini yazmaya karar verdikleri Ricoeurcü bir edayla son bulur “Zaten hep bunu istememişler mi yıllardır? Haydi, bir cesaret! Bir araya gelip kafa kafaya vermişler ve başlamışlar kendi gerçek öykülerini yazmaya. Tarih’i yeniden yazmakmış aslında bu yaptıkları... Bundan böyle yazılanlar da artık masal değil, öykü olarak anılır olmuş ve gelmiş bugüne” (26).

 

Sonuç

Vladimir Propp Masalın Biçimbilimi’nde masal üzerine kendisinden önce yapılmış araştırmaları eleştirerek “masalın kökenini, doğuşunu, kaynaklarını araştırmak için öncelikle masalın ne olduğunu bilmek gerekir” der (Rifat 9). Bu yüzden eşsüremli (senkronik) incelemeyi artsüremli (diyakronik) incelemeden öncelikli kılar. Bu inceleme sonucu masalda işlevlerin saptamasına girişir ve belirlediği tekrarlayan yedi kişilik eylem alanından hareketle otuz bir ayrı işlev saptar. Böylece masallar, “kompozisyonları, yapıları bakımından karşılaştırılabilir; o zaman da benzerliklerine yeni bir ışık tutulmuş olur” (Propp 152). Ancak bu çalışmada belirli ilkeler belirlenmelidir ve bu genel ilkeler “masalın ortamıyla, içinde yaratılmış olduğu ve yaşadığı insan çevresindeki yakınlıklar kurmadan” belirlenemez (154). Bu noktada eşsüremli olarak düşünebileceğimiz 2000’li yıllarda yazılan Kim Korkar Kırmızı Başlıklı Kız’dan?, Kırmızı Başlıklı Küçük Kız, Kitaptan Düşen Kurt ve Başka Bir Kırmızı Başlıklı Kız metinleri gerçeklik sonrası bir pencereden klasik anlatıya yaklaşır.

“Buna karşılık olağanüstü masaldaki türemiş biçimlerin incelenmesi gerçekliğe bağlıdır. Birçok dönüşüm, gerçekliğin masala girmesiyle açıklanır” (158). Bu noktada masalın zamansallığına yansıyan, gerçeklik sonrası gerçekliğin veçhesidir. “Gerçek yaşam masalın genel yapısını ortadan kaldıramaz. Eski şemada meydana gelen farklı değiştirmelerin gereci oradan alınır” (159). Dönüşen ana kahramanların niceliği, anlatının yapısı ve verilmek istenen mesajlardır. Kahramanın ailesinden birinin eksiğini gidermek için evden ayrılışı, anlatının gerçek sonrası yapısal eksiğini gidermeye evrilir. Buradaki eksiklik gereksinimdir. Yapı, klasik anlatının zamansallığında gereksinim duyulduğu için bozuma uğratılır. Metnin anlatım versiyonları ve anlam çoğullaşır.

 

Kaynakça

Grimm Masalları I. Çev. Kâmuran Şipal. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2016.

Heapy, Teresa. Kırmızı Başlıklı Küçük Kız. Res. Sue Heap. Çev. Ceren Aral. Ankara: 1001 Çiçek Kitaplar, 2016.

Propp, Vladimir. Masalın Biçimbilimi. Çev. Mehmet ve Sema Rifat. İstanbul: Türkiye İş Bankası, 2017.

Ricoeur, Paul. Zaman ve Anlatı 4: Anlatılan (Öykülenen) Zaman. Çev. Umut Özsuzan ve Atakan Altınörs.

İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2013.

Robberecht, Thierry. Kitaptan Düşen Kurt. Res. Grégoire Mabire. İstanbul: Remzi Kitabevi, 2016.

Scaliter, Juan. Başka Bir Kırmızı Başlıklı Kız. Res. Delia Iglesias. Çev. Celil Denktaş. İstanbul: Notabene, 2017.

Şahinkanat, Sara. Kim Korkar Kırmızı Başlıklı Kız’dan? Res. Ayşe İnan Alican. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları,

2017.


[1] Bu işlevler, “uzaklaşma; yasaklama; yasağı çiğneme; soruşturma; bilgi toplama; aldatma; suça katılma; kötülük (eksiklik); aracılık (geçiş anı); karşıt eylemin başlangıcı; gidiş; bağışçının ilk işlevi; kahramanın tepkisi; büyülü nesnenin alınması; iki krallık arasında yolculuk (bir kılavuz eşliğinde yolculuk); çatışma; özel işaret; zafer; giderme; geri dönüş; izleme; yardım; kimliğini gizleyerek gelme; asılsız savlar; güç iş; güç işi yerine getirme; tanı(n)ma; ortaya çıkarma; biçim değiştirme; cezalandırma; evlenme.” (Rifat 11)

[2] Kişilerin işlevlerinin tamamı için bknz. Vladimir Propp,  “Kişilerin İşlevleri”, Masalın Biçimbilimi: 28-63.