Kritik

Merakın Cazibesi: Seksen Günde Devri Âlem

“Merak” unsurunun bir edebî türün çıkış noktalarından biri olması, metinlerin ilerleyişindeki dikkat çekici ana etken olması ve okurun üzerinde kurduğu hâkimiyet onun ne kadar önemli bir temel yapı taşı olduğunu göstermektedir.

Yazın dünyasında bilimkurgu denince akla gelen ilk isimlerden olan Jules Verne, Hugo Gernsback ve H.G. Wells ile birlikte bilimkurgunun babası olarak anılıyor olsa da hikâyelerindeki ayrıntıları bilimsel gerçeklere uygun olarak kaleme aldığı için kimileri tarafından Verne’in bilimkurgu yazarı olarak değil bilim ve teknoloji yazarı olarak anılması gerektiği söylenmektedir. Böyle bir ayrım yapmak, mevzu bahis olan eserin edebî bir eser olup olmamasıyla alakalıdır. Şöyle ki; edebî bir eser her ne kadar bilimsel gerçeklerden bahsediyor olursa olsun, bu durum onun bir kurgu olduğunu değiştirmez. Bu sebeple, evvela Jules Verne için bilim ve teknoloji yazarı demenin yanlış olduğunu vurgulamak ve onun bilimkurgu ve macera türünün babası olduğunu kabul etmek gerekir. İlk örneklerini 19. asırda veren bu yeni türün çıkış noktası o dönemin en çok merak edilen mevzularıdır: coğrafya, uzay, deniz altı, teknolojik gelişmeler… Bilimsel keşiflerle birlikte 19. asır insanı için merak bambaşka bir boyut kazanmıştır. Aklın ve bilimsel gelişmelerin ışığında bambaşka bir yöne evirilen merak, ortaya konulan eserlerde de fazlasıyla ön plana çıkmıştır. Böyle bir ortamda ortaya çıkan bilimkurgu türünün -Jules Verne eserleri göz önüne alındığında- diğer edebî türlerden bir farkı vardır; yazıldığı okur kitlesi yetişkinler olduğu hâlde bu tür, çocuk okurlar için de fazlasıyla önem teşkil etmektedir. Bilimkurgunun hem yetişkinler için hem de çocuklar için önemi tek bir unsurla açıklanabilir; merak. Bu makalede dünya coğrafyasına duyulan merakın toplumsal sebepleri, merak duygusunun bilimkurgu türündeki inkâr edilemez varlığı ve merakın yetişkin/çocuk okur için önemi Seksen Günde Devri Âlem eseri minvalinde ele alınacaktır.

Phileas Fogg, hakkında kimsenin net bir şey bilmediği, zengin ve görgülü bir İngiliz beyefendisidir. Fazlasıyla dakik ve titizdir, son derece düzenli bir yaşam sürmektedir. Üyesi olduğu Londra Bilim Kulübü’ndeki bir toplantı sırasında dünyanın çevresini seksen günde dolaşmanın mümkün olmadığını söyleyenlere karşı iddiaya girer ve tüm mal varlığını ortaya koyar. Bu iddiayı en kısa zamanda gerçekleştirmek niyetiyle yola çıkmaya karar verir. Fakat birtakım yasaklar vardır, örneğin hava yolu kullanmayacaktır ve seyahate dair hiçbir planlama yapmayacaktır. Bir tek gecikme ve aksilik sonucunda bütün mal varlığını kaybedeceğinin farkında olan Fogg bu imkânsız gibi görünen yolculuğa yardımcısı Passepartout ile birlikte çıkar. Yolculuğun macera kısmı bir yana, ilgi çekici bir yönü de yol güzergâhıdır. İddia sırasında bahsedildiği üzere Morning Chronicle gazetesinde yayınlanan habere göre seksen günlük dünya seyahatinin güzergâhı şu şekildedir:

Mont-Cenis ve Birindisi’den geçerek Londra’dan Süveyş’e, demiryolları ve buharlı gemilerle yedi gün, Süveyş’ten Bombay’a buharlı gemiyle on üç gün, Bombay’dan Kalküta’ya demiryoluyla üç gün, Kalküta’dan Hong Kong’a (Çin) buharlı gemiyle on üç gün, Hong Kong’dan Yokohama’ ya (Japonya) buharlı gemiyle altı gün, Yokohama’dan San Francisco’ya buharlı gemiyle yirmi iki gün, San Francisco’dan New York’a demiryoluyla yedi gün, New York’tan Londra’ya buharlı gemi ve demiryoluyla dokuz gün. Toplam seksen gün. (Verne 30)

Bu güzergâhın gerçekten bir İngiliz gazetesinde yayınlanmış olması bizi 19. yüzyıl insanının yaşam görüşüne ve meraklarına iten bir unsurdur. Dolayısıyla romanın nasıl bir ortamda yazıldığı ve nasıl bir okura hitap ettiği bizim için önemli birer dayanak noktasıdır. 19. yüzyılın fazlasıyla akla ve bilime yönelmiş olması dünya tarihi içinde en keskin ayrımların sebebi olarak görülebilir. Aklın ön plana çıkmasıyla insanlığın yaşam görüşü değişmiş, bu durum bilimden sanata birçok alana da etki etmiştir. Edebiyatta romantik anlatılar yavaş yavaş yerini daha realist ve natüralist anlayışa bırakmışken bilim ve teknoloji alanındaki gelişmeler ise insanlığa yepyeni pencereler ve meraklar doğurmuştur. Çağın insanı için en önemli meraklardan biri de coğrafi konulardır. Teknolojideki gelişmelerle birlikte dünyanın ve uzayın keşfedilmesi artık hayal olmaktan çıkmıştır. Coğrafya hakkındaki bu son gelişmeler yazın dünyasını etkisi altına alan ve tüm dünyaya yayılan gazete ve dergilerde fazlasıyla yer bulmuştur. İnsanların dünyadaki gelişmelerden kolayca haberdar olabilmeleri ise bu meraklarını daha da tetiklemiş ve edebiyat dünyası da hâliyle bu meraka kayıtsız kalamamıştır. Roman türü başlı başına okurun merakı ve isteği doğrultusunda ortaya çıkmış ve evirilmiş bir tür olduğundan çağın en büyük merakının edebî alana yansımamış olması düşünülemez. Akıl çağının ve bilimsel buluşların etkisiyle dünyanın her yerine ulaşabilme imkânının doğmasının dönem insanının merakını ne denli cezbettiğini anlamak için Seksen Günde Devri Âlem romanındaki şu diyaloğa bakmak yeterlidir: 

“- Dünya küçüldü mü acaba?

- …Dünya küçüldü, yüz sene öncesinden on kat daha hızlı kat edebildiğimize göre” (29).

Jules Verne’in hâlâ herkes tarafından bu denli fazla okunuyor oluşunun ve birçok farklı dile çevrilmesinin altındaki en büyük etkenler yazarın çağının ahvalini ve merakını iyi analiz edip o ahvalin ve merakın da ötesinde bir görüşle romanlarını yazması, yazarken de fazlasıyla sade bir dil kullanmış olmasıdır. Fakat merak unsuru yalnız romanın yazılış amacı değil aynı zamanda serüven anlatılarının temel taşıdır. Londra’dan Süveyş’e ve diğer birçok doğu memleketinden geçerek Büyük Okyanus’a, Amerika’ya ve tekrar Londra’ya geliş yolculuğunda birbiri ardına anlatılan maceraların okurun her adımda dikkatini bir nebze daha cezbetmesine sebep olmuş merak unsuru olmadan bir serüven hayal bile edilemez. Seksen Günde Devri Âlem söz konusu olduğunda ise birbiri ardına gelişen olaylar ve hiç görülmemiş bambaşka mekânların cazibesi okuru metnin içine iyice dâhil etmeye yardımcı unsurlardır. Hikâye ilerledikçe bir döngü hâlini alan bu durum her olayın merakı biraz daha arttırmasıyla devam etmektedir. 

Serüven, keşfetme ve merak duygusu… Jules Verne kitaplarının neden çocuk edebiyatıyla bu denli fazla anılıyor oluşunun cevabı da burada verilebilir. Çocukların ilk yaşlarından itibaren keşfetmeye duydukları ilgi ve dünyayı tanıma çabaları hâliyle bir ihtiyacı zorunlu kılmaktadır: çocuk yazını. Bu noktada çocuk yazınının çocuklara yeni şeyler keşfettirirken bir yandan da keşfetmeyi ve merakın peşinden koşmayı öğretmesi gerekir. Çocuk edebiyatının bu işlevselci tutumu onu diğer edebî türlerden daha ayrı bir noktada konumlandırmaktadır. Çocuğun gelişimi sırasında merak duygusu araştırmayı tetikler ve bu durum öğrenmeye giden yolun en etkili yöntemidir. Tüm bu unsurlar göz önüne alındığında Jules Verne’in kitapları çocuk okur için için ilgi çekicidir, demek yanlış olmaz. Çocuklar için yazılan bir kitabın üslubunun fazla girift olması işlevselliğini yitirmesine sebep olabilir, Jules Verne’in yazım üslubu göz önüne alındığında bu konuda da çocuk okuru destekleyecek bir eğilimi olduğunu söylemek mümkündür. Aynı zamanda hikâyenin işleyişi sırasında kesintiye uğramaması, ritmin hiçbir şekilde bozulmaması çocuğun hikâye anlatısının içine girebilmesini mümkün kılar. Makalemizde örnek olarak incelediğimiz Seksen Günde Devri Âlem romanı hem üslup hem de içerik olarak bahsettiğimiz her ayrıntıya ziyadesiyle iyi örnek teşkil etmektedir. Roman boyunca maceranın dozunun hiç kesilmemesi sade bir üslupla da birleşince roman çocuk-okur üzerinde büyük bir etki uyandırmaktadır. 

“Merak” unsurunun bir edebî türün çıkış noktalarından biri olması, metinlerin ilerleyişindeki dikkat çekici ana etken olması ve okurun üzerinde kurduğu hâkimiyet onun ne kadar önemli bir temel yapı taşı olduğunu göstermektedir. Bir metni bütün dinamikleriyle ele alırken tek bir kavramı kullanabilmek aslında metni oluşturan dinamiklerin (yazar, okur, metnin kendisi, yazıldığı çevre ve dönem) nasıl da birbiri ile ilişkili olduğunu bize göstermektedir. Seksen Günde Devri Âlem minvalinde düşünüldüğünde de tek bir unsurun tüm dinamikleri birbiri ile ilişkilendirebilmesi, bu metnin gücünü temsil etmektedir. İster çocuk edebiyatı başlığı altında olsun isterse yetişkin edebiyatı, hiç fark etmez, bu roman tüm dinamikleriyle tutarlıdır ve gücünü bu tutarlılıktan almaktadır.

 

Kaynakça                                                                                            

Verne, Jules. Seksen Günde Devri Âlem. İstanbul: İthaki Yayınları, 2008.