Kritik

Hanımlara Mahsus Gazete’de “Çocuk” Meselesi

Geleneksel temeller üzerine kurulu Osmanlı Devleti'nin Tanzimat'la başlayan modernleşme sürecinde yaşadığı değişimler ve modernleşme arzusu, sadece siyasi yapıda değil, toplumun yeniden yapılanmasında da belirleyici bir etken olmuştur.

On dokuzuncu yüzyıl, Osmanlı Devleti'nde siyasal, ekonomik ve kültürel alanda modernleşmenin ivme kazandığı ve düşünsel alanda birçok değişimin ortaya çıktığı, “yeni” olanın hem devlet hem de toplum tarafından kabul gördüğü ve yaygınlaştırıldığı bir dönemi kapsamaktadır. Geleneksel temeller üzerine kurulu Osmanlı Devleti'nin Tanzimat'la başlayan modernleşme sürecinde yaşadığı değişimler ve modernleşme arzusu, sadece siyasi yapıda değil, toplumun yeniden yapılanmasında da belirleyici bir etken olmuştur. Bu yüzyılda eğitim ve hukuk alanında gerçekleşen reformlar sonrasında kadınların ve çocukların toplumsal hayata katılımları artmış ve aktif öğrenme imkânları genişlemeye başlamıştır. Kadınların ve çocukların eğitimi meselesinin sıklıkla tartışıldığı bu süreçte, yazılı basının önemli ve yön gösterici bir misyonu bulunmaktadır. Bu bağlamda 1895-1908 yılları arasında aralıksız olarak yayımlanan ve Osmanlı kadın dergilerinin en uzun soluklusu kabul edilen Hanımlara Mahsus Gazete, üst ve orta sınıf Müslüman Osmanlı kadınlarının bu değişimi ve “yeni” (Enis 46) olanı nasıl içselleştirdiklerini ve Osmanlı toplumunda yaşayan diğer kadınlara nasıl bir “örnek” sunduklarını incelemek açısından önemli bir kaynaktır. Bu dergi vasıtasıyla çoğunluğu kadın olan yazarlar, eğitimden aileye, ev idaresinden çocuk yetiştirmeye, hijyenden sağlığa, güzellikten dikiş-nakışa, eğlenceden modaya, edebiyattan kültür sanata kadar birçok konu hakkında yayımlanmış yazılarıyla ve haberlerle dönemin kadınlarına geniş bir yelpaze içerisinde ulaşmayı hedeflemişlerdir.

Dergide yayımlanan yazıları incelediğimizde kadınların eğitimi meselesinin yanı sıra, “ideal bir nesil” yetiştirme arzusunun bir sonucu olarak çocuk terbiyesine, sağlığına, giyimine ve eğitimine dair konulara geniş yer verildiği görülmektedir. Başka bir deyişle gelecek nesillerin zenginliğini yaratmada çocukluk dönemi, merkezî bir konuma getirilmiştir ve böylece kadınların “çocukları terbiye eden ve eğiten” vasfı öne çıkarılmıştır. Temel olarak ideal bir çocuk terbiyesi için hem bireysel bir tecrübenin hem de toplumsal bir farkındalığın gerekli olduğu düşüncesi vurgulanmıştır. Bu bağlamda HMG’de çocuk eğitimiyle alakalı birçok eğitici makale ve kurmaca eser; çocuklar için de “Çocuklara Mahsus Gazete” adıyla müstakil bir ek yayımlanmıştır (Okay 152-153).[1] Bu ekin varlığı, derginin muhatapları arasında çocukların da var olduğu sonucuna varmamız açısından anlamlıdır. Bu yazıda HMG’de yayımlanan makaleler ve kurmaca eserler bağlamında dönemin çocuk eğitimine ve tahayyülüne dair saptamalarda bulunulmaya çalışılacak ve Çocuklara Mahsus Gazete’deki çocuk edebiyatı fikrine dair kısa bir inceleme yapılacaktır.

 

Hanımlara Mahsus Gazete’de Çocuk Eğitimi

Çocuk eğitimi meselesinde dergide öne çıkan en önemli husus, Batılı yaşam tarzının ne derece uygulanacağı meselesidir ve çocuk yetiştirmede sadece Batılı tarzın örnek alınmasının hem dinî pratiklere hem de millî geleneklere aykırı olacağı düşüncesi yaygındır. Avrupalı standartların taklidinden ziyade seçici bir modernlik düşüncesinin öne çıkarıldığı yazılarda, çocuk eğitimi meselesinin bir toplumun terakkisini belirleme vasfından dolayı kadınların en önemli işi olduğu meselesi vurgulanmıştır. Derginin ilk sayılarında yer alan “Tahdîs-i Ni’met- Ta’yîn-i Meslek” adlı makalede geçen “Kadın ne derece malûmatlı olursa, onun âğûş-ı terbiyyetinde büyüyecek çocuk o kadar âlî terbiye görür. İleride mensup olduğu kavmin terakkisine, saadetine çalışacak bu çocuktur” (2) sözleri, bu anlayışın ilk sayılardan itibaren var olduğunu göstermektedir.

Öncelikle dergide yayımlanan makalelere baktığımızda çocuk eğitimi meselesinin iki bağlamda ele alındığı görülmektedir. Bunlardan ilkinde, “ideal çocuk yetiştirme” kavramının ardında geleneksel-modern ayrımının yapıldığı ve sağlıklı nesiller yetiştirmek için “modern” bir bakış açısına ve yöntemlere ihtiyaç duyulduğu vurgulanmaktadır. Bundan dolayıdır ki toplumda çocuk denince akla gelen en sıradan konulara bile derginin muhtelif sayılarında geniş yer verilmiş ve geleneksel anlayışın ve metotların terk edilmesi gerektiği üzerinde sıklıkla durulmuştur. Temelde, “çocuk bir cevherdir” ve yeni toplum tahayyülü için kıymetli bir hazinedir savına dayanan bu yaklaşımda, çocukların eşyayla kurdukları ilişkinin incelenmesine, onların merak duygusunun geliştirilmesine ve vatandaşlık bilincinin kazandırılmasına özen gösterilmesi gerektiği düşüncesi vurgulanmıştır.

Zihinsel gelişimin yanı sıra dergide çocukların fiziksel durumlarının, görünüşlerinin ve faaliyetlerinin nasıl olması gerektiğine dair de birçok yazı dizisi yayımlanmıştır. “Çocukların Yiyecekleri”, “Çocukların Hastalıkları”, “Çocuk Kusurları”, “Çocuk Terbiyesinin Münasebatı”, “Kız Çocuklara Libaslar” gibi bölümler bağlamında okurlara bilgiler verilmiş ve geleneksel-modern ayrımını vurgulayarak artık çocuk yetiştirmede yeni bir dönemin başladığı düşüncesi yaygınlaştırılmaya çalışılmıştır. Örneğin bu ayrımın keskin olarak incelenebileceği alanlardan biri de “çocuk sağlığı” meselesidir. Çocuk sağlığının korunması ve tedavi tekniklerinin geliştirilmesi meselesi, özellikle Osmanlı entelektüelleri tarafından oldukça önemsenmiş ve bu, bir toplumun modernliğini ve gelişmişliğini gösteren bir gösterge olarak kabul edilmiştir. Böylece tedavi yöntemlerinden ilaç tedarikine, yeni çocuk mütehassısları yetiştirilmesi meselesinden yeni ve modern tekniklerle donatılmış çocuk hastanelerinin açılmasına kadar çocuk sağlığı konusunda hem kavramsal düşünceyi etkileyen hem de fiziksel ihtiyaçları yeniden düzenleyen bir süreç başlamıştır. Bu sürecin sağlıklı işleyebilmesinin temel koşulu olarak annelerin ve kadınların eğitilmesi meselesi öne çıkmış ve HMG’de olduğu gibi diğer kadın dergilerinde de bu konuda kadınları bilgilendiren yazılara sıklıkla yer verilmiştir.

Dergide genel olarak çocuk eğitimi alanı üzerinde tartışılan diğer bir konu da “mürebbiye-dadı” meselesidir. “Çocuğun terbiyesini kim verecek? Mürebbiye mi, anne mi?” sorusu bağlamında tartışılan bu meselede, Osmanlı’da zengin aileler arasında yaygın olan çocukları dadılara emanet etme alışkanlığının ve çocuğu dadı ile büyütmenin bir zenginlik emaresi olarak görülmesinin büyük bir hata olduğu fikri üzerinde durulmaktadır. “Kadın ne derece malumatlı olursa, onun ağuş-ı terbiyettinde büyüyecek çocuk o kadar âlî terbiye görür. İleride mensup olduğu kavmin terakkisine, saadetine çalışacak bu çocuktur” (“Dadılar” 1) düşüncesinden hareketle dadılar, bir çocuğun validesinin yerini almaya çalışan kişiler olarak görülmekte ve dadıların elinde büyütülen çocukların hem manevi eksikliklerinden hem de bedenlerinde oluşan birtakım kırık, çıkıklardan ve sakatlıklardan sıklıkla bahsedilmektedir. “Şefkat-i mader”den uzak çocuklar yetiştirmenin geleceksiz nesiller yetiştirmekle bir tutulduğu bu eleştirel yazılarda, çocuk terbiyesinin özellikle anneye isnat edilen bir vazife olarak kabul edildiği ve babanın vazifesinin “pek mahdut” olduğu fikrinin vurgulandığı görülmektedir.

Son olarak dergide dikkat çeken konulardan biri de çocukların tütün kullanımı ile ilgili yapılan uyarılardır. “Tütünün Çocuklarda Te’sirât-ı Muzırrası” başlıklarıyla yayımlanan ve kurmaca eserlerde de örnekleri görülen bu durum, Osmanlı kadınları arasında sigara içmenin yaygın bir alışkanlık olduğunu ve kadınların bu eğiliminin çocuklar bağlamında da bir alışkanlığa dönüşme riskini doğurduğunu göstermektedir.

 

Hanımlara Mahsus Gazete’deki Edebî Metinlerde “Çocuk” Fikri

Dergide yer alan çocuk edebiyatı örneklerine baktığımızda şiir, hikâye ve ninni türüne dair örneklerin verildiği ancak bunlardan en çok hikâyenin tercih edildiği görülmektedir. Bu edebî metinlerde, dergide yer alan eleştirel yazılara benzer konuların işlendiği ve bunların muhatabı olarak da çocuklardan ziyade ebeveynlerin tercih edildiği görülmektedir. Bir başka deyişle edebî metinlerde çocuk fikri, genellikle çocuk terbiyesi bağlamında ele alınmakta ve geleneksel-modern ya da alaturka-alafranga eğitim metotlarının neticeleri çocukluktan başlayarak anlatılmaktadır. Örneğin Emine Semiye tarafından yazılan “Terbiye-i Etfâle Dair Üç Hikâye: Havf, Felâket ve Nezâket” adlı dizinin mukaddimesinde yazar, çocuk terbiyesinde izlenecek usul meselesinde “alaturka-alafranga terbiye” ayrımını vurgulamaktadır. Bu hikâyeler de alaturka-alafranga terbiyenin mukayesesini yapmak amacıyla yazılmıştır ve “iyi hep iyi, kötü hep kötü” yaklaşımı tüm hikâyelerde ortaktır. Kadriye Kaymaz’a göre hikâyelerin “havf”, “felâket” ve “zekâvet” gibi üç soyut kavram üzerinden isimlendirilmesi dönem için yeni ve dikkate değer bir noktadır (110). Kısacası dergide yer alan edebî eserlerde çocukluk dönemine yetişkinlerin hayatındaki en önemli evre olması bakımından değinilmektedir ve müstakil bir çocuk edebiyatı fikrinden ziyade çocuk yetiştirenlere bir mesaj iletme kaygısı öne çıkmaktadır. Bu bağlamda HMG’de çocuk edebiyatı fikrinin nasıl olduğu meselesini Çocuklara Mahsus Gazete örneği üzerinden incelemek daha isabetli olacaktır. ÇMG’yi müstakil bir dergi olarak kabul eden araştırmacılar da vardır ancak iki dergi karşılaştırmalı olarak incelendiğinde HMG’nin kadınların ve çocukların eğitimine yönelik yayın çizgisiyle ve yöntemiyle ÇMG arasında benzerlikler bulunmaktadır. Bundan dolayı ister ek olarak isterse müstakil bir dergi olarak kabul edilsin, bu derginin HMG bağlamında tartışılması oldukça anlamlıdır.

Çocuklara Mahsus Gazete’de Çocuk Edebiyatı

1896 tarihinde yayın hayatına başlayan Çocuklara Mahsus Gazete’nin en önemli özelliği, 11 yıl 627 sayı süren uzun soluklu bir serüveninin olmasıdır. Derginin mukaddimesi mahiyetinde olan “Tahdîs-i Nimet” başlıklı yazıda, ÇMG’nin çıkmasına “irade buyurması”ndan dolayı Sultan Abdülhamid’e teşekkür edilir, vatana ve millete gelecekte hizmet edecek çocukların iyi yetişebilmeleri için nitelikli yayınlara ihtiyaç duyulduğu ve ÇMG’nin de bu boşluğu dolduracağı fikri üzerinde durulur (2). HMG gibi ÇMG’de de modern-geleneksel tartışmasının izlerini sürmek ve bu ayrımın birbirine yaklaştığı alanları tespit edebilmek mümkündür. Bu bağlamda “modern” bir çocuk edebiyatı fikrinin yaygın olduğu bu dergide, Keloğlan, Nasrettin Hoca, Dede ile Korkut, Karagöz ve Hacivat gibi geleneksel figürlere de yer verildiği görülmektedir. Fransızcadan çevirilerin önemli bir yer kapladığı dergide, çocukların roman okumasının faydasından bahsedilir ve derginin ilerleyen sayılarında çeviri romanlara sıklıkla yer verilir. Görsel bakımdan zengin bir malzeme sunan dergide, çocuk okurlarla mektuplar, ilanlar, bilmecelerin doğru cevapları ve kazananlar listesi gibi örnekler bağlamında sıkı bir iletişim bağı mevcuttur. Bunun yanı sıra dergide, okul derslerine ve genel kültür bilgilerine dair eğitici makaleler; şiir, fabl, hikâye, roman, tiyatro, anı, biyografi ve mektup gibi edebî türler, yazısız resimli hikâyeler ve eğlendirici fıkra ve bilmeceler yer almaktadır. Derginin yazı kadrosu arasında çoğunlukla öğretmenler ve öğrenciler yer almaktadır. Edebî metinlerin yazarları arasında az da olsa Sünbülzade Vehbi, Recaizade Mahmut Ekrem, Muallim Naci, Ahmet Mithat, Süleyman Nesip, İsmail Safa gibi tanınmış isimler yer alır. Telif eserlerin önemli bir yer kapladığı dergide, tahkiye amacının ve çocuklarının derslerinde başarılı olması düşüncesinin öne çıktığı ve bu bağlamda nitelikli edebî eserlerin sayısının çok fazla olmadığı tespit edilmiştir. Bununla birlikte dünya edebiyatlarından birçok nitelikli eser çeviriler yoluyla derginin okurlarına ulaştırılmıştır. Dergide çocukların anlayabileceği sade bir dil kullanılmış ve kullanılan görsellerle çocukların hayal dünyası da zenginleştirilmek istenmiştir.

Sonuç olarak 19. yüzyılda başlayan toplumsal değişimin izlerini kadınlara ve çocuklara dair yayınlarda geleneksel-modern ayrımı bağlamında inceleyebilmek mümkündür. “Terakki” fikrinin öncelikli muhatabı olarak görülen kadınların ve çocukların eğitimi meselesi, dergiler ve gazeteler bağlamında toplumun genelinde yaygınlaştırılmak istenmiştir. Toplumsal tahayyülde bireysel tecrübenin devrin yenilikleriyle birleştirilmesi gerektiği düşüncesi önem kazanmış ve böylece “yeni” çocuk kimliği edebiyatın imkânları da kullanılarak inşa edilmeye çalışılmıştır.

 

Kaynakça

“Dadılar”, Hanımlara Mahsus Gazete. No. 17. s.1(9 Cemaziyelevvel 1313/ 28 Ekim 1895).

Enis, Ayşe Zeren. Everyday Lives of Ottoman Muslim Women: Hanımlara Mahsus Gazete. İstanbul: Libra Kitap,

2013.

Kaymaz, Kadriye. Gölgedeki Kalem: Emine Semiye. İstanbul: Küre Yayınları, 2009.

Küçük, Sena. “İlk Türkçe Çocuk Dergileri ve ‘Çocuklara Mahsus Gazete’”. Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi

Dergisi 24, (2010):22.

Okay, Cüneyd. Osmanlı Çocuk Hayatında Yenileşmeler (1850-1900). İstanbul: Medyatek Yayınları, 2002.

Onur, Bekir. Türkiye’de Çocukluğun Tarihi: Çocukluğun Sosyo-Kültürel Tarihine Giriş. İstanbul: İmge Kitapevi,

2005.

“Tahdîs-i Ni’met- Ta’yîn-i Meslek”. Hanımlara Mahsus Gazete. No. 1. 12 s.2 (Rebiülevvel 1313/ 19 Ağustos

1311/31 Ağustos 1895).


[1] Sena Küçük’e göre Çocuklara Mahsus Gazete ile Hanımlara Mahsus Gazete’nin aynı kişi tarafından çıkarılması, ÇMG’de HMG yazarlarına ait yazıların zaman zaman yayımlanması ve HMG’nin ilanlarına yer verilmesi dışında organik bir bağ yoktur (229). Ancak iki dergiyi de yakından incelediğimizde Küçük’ün iddia ettiğinden, ki zannımızca bu sebepler de iki dergi arasında organik bir bağ olduğunu göstermektedir, daha fazla benzerliğin olduğu tespit edilmiştir. Dergi hakkında daha fazla bilgi için bkz: Bekir Onur, Türkiye’de Çocukluğun Tarihi: Çocukluğun Sosyo-Kültürel Tarihine Giriş, İstanbul: İmge Kitapevi, 2005.