Sinemasal

Seyirci Odaklı Bir Proje: Susam Sokağı

Bugün otuz-kırk yaş arasında olup da Susam Sokağı’nı izlememiş, minicik bir çocukken Edi-Büdü ikilisi, Kurabiye Canavarı, Kırpık ve Minik Kuş’u arkadaş edinmemiş, bu sevimli arkadaşlarından bir sürü şey öğrenmemiş kaç kişi vardır acaba?

Çocukların dikkatini dağıtacak tüm unsurları minimuma indirmek ve programı en ince ayrıntısına kadar seyircinin eğilimine göre düzenlemek konusunda büyük çaba gösterilen projede, bu çaba Susam Sokağı televizyonda gösterilmeye başladıktan sonra da devam eder, beğenilmeyen karakterler çıkartılır, bölümlerin süreleri, diyaloglar ve başka birçok hususta çocukların tepkilerine göre yeni düzenlemeler yapılır. Bu bağlamda, projede aslında çocukların da büyük bir emeği olduğunu kabul etmek gerekir ki programı güçlü ve başarılı kılan da bu sağlıklı iş birliği gibi görünüyor.

Bugün otuz-kırk yaş arasında olup da Susam Sokağı’nı izlememiş, minicik bir çocukken Edi-Büdü ikilisi, Kurabiye Canavarı, Kırpık ve Minik Kuş’u arkadaş edinmemiş, bu sevimli arkadaşlarından bir sürü şey öğrenmemiş kaç kişi vardır acaba? 1980’lerin sonunda TRT’de, sabah ve akşam saatlerinde günde iki kez yayınlanan Susam Sokağı, çocukluğu bu yıllara denk düşen hemen herkesin hafızasında yer edinmenin yanı sıra, aynı zamanda televizyon programları arasında birçok ilke imza atmış, çok sayıda programa ilham kaynağı olmuş bir yapım. Türkiye’de uyarlama versiyonu yayınlanan programın orijinali Sesame Street’in başarısı ise kaliteli bir televizyon programı olmanın ötesinde görülüyor. Programın çocuklar için eğitici-öğretici fonksiyonu, özellikle projenin sahipleri açısından çok daha fazla önem arz ediyor. Gerçek ve kukla karakterlerin birlikte yer aldığı programda, projeye ismini veren Susam Sokağı adlı bir mahallede geçen olaylar konu ediliyor. Amerika’da 46 yıldır yayınlanmaya devam eden Susam Sokağı, Türkiye’de sadece iki sezon uyarlanmış, sonrasında TRT aynı bölümlerin tekrarını göstermekle yetinmiş. Amerika’da, ayrıca programın çeşitli film uyarlamaları da seyirciyle buluşturulmuş[1].

Programın nesiller boyu süregelen başarısının ardında titizlikle hazırlanmış bir proje olmasının yattığı düşünülüyor. Televizyonun eğitim aracı olarak değerlendirilebileceği fikrinden yola çıkarak geliştirilen proje, 1960’larda okul öncesi çağındaki çocuklara temel bilgileri öğretmek ve kişisel gelişimlerine destek olmak üzere hazırlanır. Özellikle, böyle bir eğitimden faydalanma imkânı bulunmayan çocukları önceleyen ve bu yönüyle sosyal bir proje olma özelliği de taşıyan Susam Sokağı, hem televizyon ve medya, hem de psikoloji ve sosyoloji gibi alanlarda çok sayıda uzmanın dâhil olduğu geniş ve güçlü bir ekip tarafından tasarlanır. Çalışma o denli titizlikle yürütülür ki projenin araştırma yöneticisi Ed Palmer’in, ilk yayına kısa bir süre kala yaptığı testlerden edindiği bulgular sonucu radikal bir kararla hayali karakterlerin gerçek karakterlerle tamamen ayrı gösterilmesi fikrinden vazgeçilip programa yeni kuklalar eklenir, sokak sahnelerinde bu karakterlere insanlarla birlikte yer veren yeni sahneler çekilir[2].

Çocukların dikkatini dağıtacak tüm unsurları minimuma indirmek ve programı en ince ayrıntısına kadar seyircinin eğilimine göre düzenlemek konusunda büyük çaba gösterilen projede, bu çaba Susam Sokağı televizyonda gösterilmeye başladıktan sonra da devam eder, beğenilmeyen karakterler çıkartılır, bölümlerin süreleri, diyaloglar ve başka birçok hususta çocukların tepkilerine göre yeni düzenlemeler yapılır. Bu bağlamda, projede aslında çocukların da büyük bir emeği olduğunu kabul etmek gerekir ki programı güçlü ve başarılı kılan da bu sağlıklı iş birliği gibi görünüyor. Bu noktadan bakınca, Susam Sokağı’nın ilk bölümlerinin 1980 sonlarında okul öncesi dönemde olan çocukların dünyalarını yansıttığını söylemek de mümkün. Amerika versiyonunun sürekliliği ise genel anlamda çocukların dünyasına dair birçok ipucu veriyor. Her sabah ve akşam, “Gün güneşli, insanlar neşeli/Sen de gel oyna Susam Sokağı’nda/Dostluk ve sevgi sarıyor her yeri/Gel katıl bize, verelim el ele/Sev dünyayı, açılır her kapı/İşte Susam Sokağı’na” giriş müziğiyle açılan bir programın okulöncesi çocukların anlam dünyasında olumlu bir karşılık bulması şaşırtıcı görünmüyor. Susam Sokağı, çocukları hayali karakterlerle, yetişkinlerin sorunsuzca bir arada yaşadığı, her gün yeni bilgilerle çevrelerindeki gizemi biraz daha çözdükleri, çeşitli oyunlar icat ettikleri mutlu bir evrene davet ediyor.

 

 

Orijinal versiyonda “Bert and Ernie” şeklinde adlandırılan Türkiye’deki seyircilerinse Edi ile Büdü olarak tanıdığı ikili, kukla karakterler arasında en yakından tanınanlar. İkilinin birbirlerine zıt gibi görünen ama bir yandan da birbirlerini tamamlayan karakterleri, seyirciye insanları olduğu gibi kabullenmek, farklı özelliklere sahip insanların bir arada mutlu olabileceğini fark etmek, tatlı çekişmelerin hayatı nasıl renklendireceğini görmek gibi hususlarda katkı sağlar. Gül reçeline bayılan kırtasiyeci Nihat Amca, tamirci Tahsin Usta ile eşi terzi Sabiha Teyze gibi mahalle sakinleri, her biri özgün bir karaktere sahip hayali kahramanlarla birlikte Susam Sokağı çocukların tüm dikkatini üzerine çeken masalsı evrenini oluşturur. Gerçeklerden kopmadan hayal kurdurtabilen bu masal dünyasında Minik Kuş’tan (Big Bird), Kırpık’tan (Oscar the Grouch), Kurabiye Canavarı’ndan (Cookie Monster) tıpkı manav Zehra Teyze, gitarcı Hakan Abi ya da Zeynep Abla gibi karakterlerden olduğu gibi çeşitli bilgiler öğrenmek, sayılar, geometrik şekiller, trafik kuralları ya da insan ve toplum hakkında malumat edinmek ve bütün bunları eğlenerek yapmak Susam Sokağı seyircilerinin günlük rutinidir.   

Örneğin şu bölümde altı (6) rakamı Edi ile Büdü’nün eğlenceli diyaloğu ile öğretilir. Başka bir bölümde bu kez sekiz (8) rakamı, pazarlamacı kılığına sokulmuş bir kukla ile Edi arasında geçen diyalog aracılığıyla öğretilir. Kahvaltıyla ilgili bir başka bölüm ise Sabiha Teyze, Zeynep ve Hakan arasında geçen diyalogda aktarılır. Kurabiye Canavarı’nın kare, üçgen ve daireyi öğrettiği bölümde malzeme bu üç geometrik şekilde yapılmış kurabiyelerdir. Bir başka bölümde okuduğu kitaba odaklanmış Büdü, Edi tarafından oyun davetiyle rahatsız edilir. Büdü, bu durumdan herkesin hissedeceği türden bir rahatsızlık duymasına rağmen Edi’ye karşı olabildiğince anlayışlı davranır ve sonuç yine eğlencelidir. Minik Kuş’un Tahsin Amca’ya verdiği söze sadık kalmak için sergilediği çabanın olumlu bir davranış örneği olarak gösterildiği bölüm doğru davranma erdeminin herkesin hayrına sonuçlanacağı mesajını içeren bir şekilde aktarılır. Açıkgöz’ün (Grover) küçük bir kız çocuğunun rüzgarda uçan şapkasını kurtarmaya çalıştığı şu bölüm ise yine insanlar ve kuklaların bir arada yer aldığı öğretici bölümlere güzel bir örnektir.

Susam Sokağı’na yönelik önemli bir eleştiri gerçek hayatta her şeyin bu kadar yolunda gitmediği üzerinden yapılmış olsa da okulöncesi çocuklara sadece bilgi ve eğitim vermekle yetinmeyip umut aşılamanın da gerekliliğine inanan proje için bu eleştirinin tam anlamıyla bir karşılığı olmadığını söyleyebiliriz. Programda ölüm gibi hayatın büyük acılarından birine yer veriliyor olması, zamanla toplumsal dışlamaya maruz kalan sosyal gruplara yer açılması ve İsrailli ve Filistinli çocuklara yönelik sosyal deney mahiyetindeki proje gibi çalışmaların yer alması, gerçekçilik konusunda ciddi bir mesai harcandığını gösteriyor. Örneğin şu bölümde (8.53 ila 9.47 dakikaları arasında) akvaryumda beslediği balığı ölen minik kızın duyguları sadelikle aktarılarak bu durumun hayatın olağan bir parçası olduğu mesajı veriliyor. Benzer şekilde, programın Amerika versiyonunda manav Mr. Hooper rolünü canlandıran oyuncunun ölmesi üzerine şöyle bir bölüm çekiliyor. Filistinli ve İsrailli yapımcıların ortak çalışmasıyla ortaya çıkan ve iki toplumun birbirlerine karşı geliştirdikleri önyargıları çocukların zihninden uzaklaştırmayı hedefleyen projeninse programı seyreden çocuklarda olumlu etkiler oluşturduğu biliniyor[3]. Programın Amerika versiyonunda yer alan işitme ve konuşma engelli Linda ile ekibe yeni katılan otizmli Julia karakterleri ise şu iki bölümde* görüleceği üzere engelliliği hayatın gerçeği olarak kabul etmek ve normalleştirmek konusunda eğlenceli bir dille eğitici bir misyon üstleniyor.

Bu çerçevede, hâlâ çok sayıda akademik çalışmaya konu olan Susam Sokağı, çocukların hayata gerçekçi bir iyimserlikle yaklaşmalarına yardımcı olmak, okul öncesi grubun eğitimine yardımcı olmak, şu bölümde ifade edildiği gibi insanların birbirlerini olduğu gibi sevmelerini sağlamak ve televizyonun eğlendirici fonksiyonundan faydalanarak uzun vadede toplumsal uzlaşıya katkı sağlamak gibi sorumluluklarla yoluna devam ediyor. Ayrıca, 1980 kuşağı Türkiyeli seyirci içinse çocukluk nostaljisi olarak özel bir yerde duruyor.


[1] O Kuşu Takip Et (Follow That Bird, 1985) ve Elmo'nun Grouchland Maceraları (The Adventures of Elmo in Grouchland, 1999).