Dosya

Çocukların Korkularıyla Yüzleşmesi: Karanlıktan Korkan Çocuk

Türkçe çocuk edebiyatında “korku” unsuru çok fazla ele alınan bir konu değildir. Özellikle Batı çocuk edebiyatı ile karşılaştırdığımızda korku hikâyeleri veya masalları bizim edebiyatımızda çok fazla yer bulamamış bir türdür.

Türkçe çocuk edebiyatında “korku” unsuru çok fazla ele alınan bir konu değildir. Özellikle Batı çocuk edebiyatıyla karşılaştırdığımızda korku hikâyeleri veya masalları bizim edebiyatımızda çok fazla yer bulamamış bir türdür. Korku unsuru barındıran eserlerin bizde kabul görememesinin en büyük sebeplerinden biri olarak çocukların ruhsal gelişimi açısından ebeveynlerin bunu bir risk faktörü olarak görmesi gösterilmektedir. Oysa nitelikli korku unsuru barındıran öyküler, çocuklara, korkularının ve hayatla ilgili sorunlarının üstesinden nasıl gelebileceklerine dair fikir çeşitliliği ve tecrübe kazandırır. Bu tür kitaplar, çocukların terk edilme, anne-baba/koruyucu kaybı, doğaüstü varlıkların tehdidi gibi temel korkularını tanımalarını ve bunlar üzerinde kontrol sağlamaya yönelik çabalarını olgunlaştırır (İskender, 296). Gisela Preuschoff Çocukların İçindeki Korkular kitabında korku unsuru barındıran hikâyelerin aynı zamanda sorunların yaşamın bir parçası olduklarını çocuklara öğrettiğini vurgular. Ben de bu makalede korku üzerine çocuk kitabı yazan Aytül Akal’ın Karanlıktan Korkan Çocuk metninde korkunun işleniş biçimi, gerçek hayatta tekabül ettiği yer ve okuyucu kitlesine neler ifade edebileceği konusunda bir çalışma ortaya koymaya çalışacağım.

Anlatıcı, klasik masal başlangıcı yaparak bir çocuk ve bir karanlığın varlığından bizi haberdar eder: “Bir varmış bir yokmuş. Bir çocuk bir de karanlık varmış.”. Ancak kahraman olarak karanlıktan korkan bir çocuğun aksine ondan korkmayan bir karanlık vardır. Çocuk karanlığın içinde korkunç şeyler var olduğunu düşündüğünden her gece ışığı yakarak uyur. Fakat bir gün annesinin ondan ışıkları kapatmasını istemesiyle çocuğun karanlıkla imtihanı başlar. Korkusunu yenmek için geceleri odasına şarkı söyleyerek gitmeye başlar. Böylece korkusu azalır ve kendini daha rahat hisseder. Bu davranışından dolayı bir peri kızı gelerek onun çok cesur bir çocuk olduğunu aydınlık ve karanlığın aynı olduğunu ve ne zaman korkarsa onu uzaktan koruyacağını söyler.

Metinde anlatılan korkuyla ilişki ve onunla yüzleşme serüveni bir çocuğun kalbine ve zihnine dokunacak kadar naif ve bir o kadar da gerçekçi kurulmuştur. Çocuğun karanlıktaki “Ya karanlığın içinden canavarlar çıkıp da saldırırsa?” hissi hikâyeye bizi daha da yaklaştırıyor, naifliğini hissetmemizi sağlıyor. Çünkü çocukluk evresinde belki herkesin düşündüğü o canavarlar hayallerimize hep geldi. Ve bu çocuk gibi biz de karanlıktan koşarak kurtulmaya çalıştık. Burada “karanlık” özelindeki bu korku bilinmeyen herhangi bir şeye karşı duyulan korkuyu ifade etmektedir. Dolayısıyla kurmacanın güçlü yanlarından biri karanlığın anlatımında aydınlık metaforunun birlikte kullanılmasıdır. Bu noktada anlatı dolayımıyla çocuk okurun zihninde bu iki kavramın zıt değil ikiz kardeş kadar yakın şeyler olduğu kanısı oluşturmanın hedeflendiği söylenebilir. “Karanlıkla aydınlık ikiz kardeşmiş. (..) Onlar birer renk, birisi açık birisi koyu renk.” anlatımı zihinde korkuyu oluşturan temel ögeleri yerinden sarsabilir. Çünkü bu anlatım çocuğun kafasındaki “bilinmeyen” unsurları görünür kılar ve ona karşı direnebilmesine yardımcı olur. Bu noktada hikâyede korkuya karşı gösterilen direnç, hikâyenin kırılma anı ile başlar.

Anlatıda kırılma anı annesinin çocuktan başka bir odadan hırkasını getirmesini istemesiyle yaşanır. O zamana kadar karanlıktan korktuğunu belli etmeyen çocuk, o andan itibaren bununla yüzleşmek zorunda kalır. Girişte bahsedilen korku hikâyesinin okuyucusu olan çocuğun yaşadığı olgunlaşmayı hikâyemizin kahramanı bizzat yaşar. Burada kahraman çocuk, karanlıkla ilgili korkularının nasıl üstüne gidebileceğini, onlarla nasıl yüzleşeceğini tam da bu andan sonra fark etmeye başlar. Başka bir deyişle kırılma noktası çocuğun bu tehdidi tanıması ve onun üzerinde kontrol sağlaması için bir zemin oluşturur.

Hikâyenin en kahramanca kısmı ise çocuğun korkuyu yenmek için geliştirdiği stratejidir. Preuschoff, gerçek hayatta korkularıyla yüzleşmek isteyen çocukların korkuya karşı merasimler üreterek ondan kurtulduğunu söyler. Örneğin, karanlık bodrumda şarkı söylemek ya da şiir okumak, şans getirecek sembollerin asılması ya da muska taşımak, korkuya karşı bir şeyler yapmanın bir parçası olarak, çocuklar tarafından yapılabilir. Hatta çoğu zaman çocuklar "tehlikelerden" korunmak için özel oyunlar icat ederler, aslında yaptıkları oyun oynayarak korkuyu yenmektir. Bu hikâyede de kahramanımız korkusunu yenebilmek için sesli şarkı söyleme eylemini kullanır. Aklından korkuyu atmak, zihnini ondan uzaklaştırmak için başka bir şeyle meşgul olmaya çalışır. Bu eylemiyle başarıya ulaştığında ise anlatıcı, kahramanımızı bir peri ile ödüllendirir. Buradaki onaylayan, destek veren, arkasında duran peri figürü çocuğu bulduğu bu merasimi sürdürmesinde çok etkili bir faktördür. Yani aslında bu korkuyu yok edebilmenin yolu, annesi, öğretmeni veya arkadaşı tarafından çocuğa duyulan güven duygusudur.

Öte yandan anlatının geneline baktığımızda burada bir yüzleşme ve direniş hikâyesi görmekteyiz. Buradaki karanlık, çocuğun hayatındaki baş edemediği herhangi bir şeyi temsil edebilmektedir. Büyüyene kadar sorunuyla yüzleşmeyen bu çocuk, kırılma olayı ile birlikte artık onu rahatsız eden ve üstüne gitmediği “o şey” ile yüzleşmek zorunda kalır. Bu hikâyeyi okuyan bir çocuğun karanlık değil de içeriğini bilemediği herhangi bir şeye dair bir korkusu olabilir. Hikâyenin verdiği mesajsa korktuğumuz o şeylerin yok olmayacağını bize belirtmektedir. Karanlık hiçbir zaman yok olmayacaktır. Ama düşünce yapımız değiştirip onu aydınlıkla birlikte düşünmek bilinmeyeni kavramamızı sağlayacaktır. Hayatta bizi zorlayan diğer şeylere bakış açımızı değiştirip, başka bir ritüelle onu görmezden gelmeye çalışmak bizi birer yetişkin yapacaktır. Çünkü “korkmak” kahramanın annesinin de söylediği gibi “çocukların” işidir. Dolayısıyla okuyucu kitlesinde olan çocuklar “yetişkin” olabilmek için korkularına karşı durmayı göze alacaklar ama her zaman peri gibi bir desteği de arkalarında hissetmek isteyeceklerdir.

Neticede bu anlatıda korkunun anlatım biçimi dolaysız, gerçekçi ve örnek teşkil edecek bir şekilde anlatılmıştır. Hikâyedeki gerginlikler ve korkular, çocuk okurun bunu bilinçaltında anlayabileceği ve sorunlarını nasıl çözeceğine, korkularını nasıl yeneceğine dair zihninde farklı örnekler de geliştirebileceği şekilde resmedilmiştir. Hikâye aynı zamanda sorunların yaşamın bir parçası olduklarını çocuklara öğretmektedir. Okurda korkarak, geri çekilmeyerek, çevresinde güven duygusunu da hissederek, tüm engelleri aşacağı ve sonunda savaşı kazanacağı izlenimi bırakır.

 

Kaynakça

Preuschoff, G. Çocukların İçindeki Korkular. (Çev. Ö. Schulze). İstanbul: Beyaz Yayınları, 1988.

İskender, H. “Korku Türünün Dünya Çocuk Edebiyatındaki Yeri ve Türk Çocuk Edebiyatında Yaygın Olmamasının

Nedenleri”. Ana Dili Eğitimi Dergisi 4 (2016): 295-310.

Akal, A. Karanlıktan Korkan Çocuk. İstanbul: Uçan Balık Yayınları, 2016.