Soruşturma

Doğukan İşler: "Bir şeylerin popüler olması, hem iyidir hem kötü"

Sadece masallar için değil, aslında tüm anlatı türlerinin olmazsa olmazı; daha doğrusu, “o” olduğu zaman “olduğu” bir şey var, fakat nasıl anlatacağımı bilemiyorum.

Sadece masallar için değil, aslında tüm anlatı türlerinin olmazsa olmazı; daha doğrusu, “o” olduğu zaman “olduğu” bir şey var, fakat nasıl anlatacağımı bilemiyorum. Hangi yazardı hatırlamıyorum ama şöyle diyordu, kabaca: “Bir kitabı okuyup bitirdiğinizde, artık eski siz değilseniz, o kitap iyi bir kitaptır”. Sanırım masallar için de bu geçerli. Bizi olumlu anlamda değiştirecek, ama bunu didaktik bir şekilde değil, kalbimizi evirip çevirerek başaracak.

Masal kim için yazılır? Okunur mu anlatılır mı?

Borges, Yedi Gece kitabındaki "Binbir Gece Masalları" başlıklı yazısında, Doğubilimci Hammer-Purgstall’ın "confabulatores nocturni" yani "gece öykücüleri/masalcıları" diye birilerinden bahsettiğini aktarır. Bu adamların işi gerçekten de geceleri öykü/masal anlatmaktır. Hammer-Purgstall, eski bir İran metninden alıntı yapar ve metinde, bu tür öyküleri/masalları ilk dinleyenin, uykusuzluğuna umar bulmak amacıyla, Makedonyalı Büyük İskender olduğu belirtilmektedir. Yani belki de, Binbir Gece Masalları’nın ilk örnekleriydi bunlar ve uyuyamayan Büyük İskender için üretildiler.

Peki, sadece uykusuzluk mu sorunumuz? Hem bizler Büyük İskender de değiliz… Ama masallar, asırlardır hiç tükenmeden, hep yeniden yeniden üretilmeye devam ediyor bizler için.

Hâsılı; Büyük İskender de olsanız, küçücük bir çocuk da olsanız ve nedeniniz, derdiniz ne olursa olsun masallara ihtiyacınız var. Okunsa da, anlatılsa da, yazılsa da…

 

Sizce bir masalın olmazsa olmazı nedir?

Sadece masallar için değil, aslında tüm anlatı türlerinin olmazsa olmazı; daha doğrusu, “o” olduğu zaman “olduğu” bir şey var, fakat nasıl anlatacağımı bilemiyorum. Hangi yazardı hatırlamıyorum ama şöyle diyordu, kabaca: “Bir kitabı okuyup bitirdiğinizde, artık eski siz değilseniz, o kitap iyi bir kitaptır”. Sanırım masallar için de bu geçerli. Bizi olumlu anlamda değiştirecek, ama bunu didaktik bir şekilde değil, kalbimizi evirip çevirerek başaracak.

 

İdeolojisiz masal mümkün mü?

Belki de değil, ama dozu önemli. Çorbadaki tuz mu, su mu?

 

Masal anlatıcılığının giderek popülerleşmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bir şeylerin popüler olması, hem iyidir hem kötü. Biz iyi tarafından bakalım: Özellikle entelektüel ortamda masalın, anlatının, sözün kıymeti tekrar keşfediliyor belki de bu sayede. Yani, umarım.

 

Klasik masalların yeniden yazılmasını ve art arda beyaz perdeye taşınmasını nasıl yorumluyorsunuz?

“Yeniden yazım” çok doğru bir tabir mi bilemiyorum. Sonuçta sözlü kültürün bir parçası olan birçok masal, yazıya aktarmaktan tutun da farklı dillere çevrilirken dahi aslında sürekli yeniden yazılıyor. Burada, daha çok “günümüze ve piyasa şartlarına uygun” olarak yazılmasını ve beyaz perdeye aktarılmasını kastediyorsak eğer, güzel ve kaliteli bir şekilde yapılıyorsa neden olmasın? Bu da zincirin başka bir halkası olarak, kültürel bir değerdir bence. Zaman da en adaletli yargıçtır ve neyin kalburüstü kalacağına elbette karar verir.