Soruşturma

Sezai Ozan Zeybek: "Masallar bugün de seyahatine devam edecek elbette"

İnsanın yüreğini sızlatan, bu coğrafyadaki insanların öyle ya da böyle paylaştığı çağrışımlı birtakım sözler var. Duyguları en damıtılmış şekilde aktaran tabirler.

İnsanın yüreğini sızlatan, bu coğrafyadaki insanların öyle ya da böyle paylaştığı çağrışımlı birtakım sözler var. Duyguları en damıtılmış şekilde aktaran tabirler. İyi masalların gücü bence bu sözleri doğru yerde, doğru etkiyi yaratacak şekilde kullanmasından geliyor. 

Masal kim için yazılır? Okunur mu anlatılır mı?

40 yaşında hâlâ büyük keyifle masal dinliyorum. Masalın yaşı yok. Anlatılsa daha iyi olur. Ama okunduğu zaman da ilgi gayet canlı kalabiliyor, okuyan kişiye, hikâyenin gücüne bağlı.

 

Sizce bir masalın olmazsa olmazı nedir?

Öyle bir formül var mı emin değilim. Ama belki şunu diyebilirim: İnsanın yüreğini sızlatan, bu coğrafyadaki insanların öyle ya da böyle paylaştığı çağrışımlı birtakım sözler var. Duyguları en damıtılmış şekilde aktaran tabirler. İyi masalların gücü bence bu sözleri doğru yerde, doğru etkiyi yaratacak şekilde kullanmasından geliyor. 

 

İdeolojisiz masal mümkün mü?

İdeolojiden ne anlaşıldığı önemli elbette. Yaygın kullanımında ideolojiden taraftar gibi bakmak anlaşılıyor. “Bu olaya ideolojik bakıyorsun, nesnel bakamıyorsun” deniyor. Benim anladığım bu değil. Uzun uzun anlatmayayım; ama kısaca şöyle cevap verirdim: İdeolojisiz yaşamak mümkün mü?

 

Masal anlatıcılığının giderek popülerleşmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?

İyi de yorumlanabilir kötü de...

İyisi şu: Hikâye anlatıcılığı hiçbir zaman ölmedi zaten. Ancak bu işi ekranlara, televizyona kaptırmıştık bir süredir. Televizyondan-telefondan bunalanlar, yüz yüze muhabbet arayanlar şimdi belki de yeniden buluşuyor. Yüz yüze icra edilen masal anlatıcılığında, ekranların tatmin edemediği, hayal gücünü kışkırtan bir taraf var.

Kötüsü: Masal orta sınıf değerlerle yeniden yoğruluyor. Masalların biraz yırtık olması, sınırların ötesini düşündürmesi, başka var oluşların mümkün olduğunu göstermesi, mümkünse oturmuş ahlâki değerleri sorgulaması bana kıymetli geliyor. Bugünkü masalların (hepsi değil ama) çoğu, konfor alanından çıkmaktan imtina ediyor diye düşünüyorum.

 

Klasik masalların yeniden yazılmasını ve art arda beyaz perdeye taşınmasını nasıl yorumluyorsunuz?

Neden olmasın... Klasik masallar sürekli değişim geçirmiş, süzülerek bugüne gelmiş. Bugün de seyahatine devam edecek elbette, niye dursun ki?

Ama bu esnada yüz yüze temasları, şenlikli buluşmaları da korumak gerek. Ekranın bunu elimizden almaması için biraz gayret etmek gerekiyor. Gözlemleyebildiğim kadarıyla, zamanın önemli bölümü artık ekranın karşısında geçiyor. Sadece işte değil, evde de. Çocuklar-yaşlılar bir yerde toplandığında dahi durum bu.