Soruşturma

Ümit Yaşar Özkan: "Masalcılar geri döndü!"

Masalcılar geri döndü! Anlatıcılığın büyükşehirlerimizde yeniden canlanması çok güzel. “Geleneğin yeniden icadı” mı? Olsun, ne zararı var. Gelenek kendini yeniden icat ederek sürdürmez mi zaten. Masallar böyle yürümediler mi evvel zamandan günümüze.

Masalcılar geri döndü! Anlatıcılığın büyükşehirlerimizde yeniden canlanması çok güzel. “Geleneğin yeniden icadı” mı? Olsun, ne zararı var. Gelenek kendini yeniden icat ederek sürdürmez mi zaten. Masallar böyle yürümediler mi evvel zamandan günümüze. Masal anlatmayı ve dinlemeyi isteyen insanlar olduğu sürece anlatıcılık da varlığını sürdürerek değişecek, çeşitlenecek.

 

Masal kim için yazılır? Okunur mu anlatılır mı?

Şifahi kültürün içinde doğup şekillenen masallar kadim zamanlardan beri sözlü olarak anlatıldı, aktarıldı. Masal yazmaksa yeni bir icat, sözlü kültürün içinde oluşan ortak bir yaratım olan halk masalıyla bir yazarın tek başına yarattığı masal arasında ciddi farklar var. Bu yüzden yazılmış masalı nasıl adlandıracağımızı bilemiyoruz, "sanat masalı…" gibi kavramlaştırmalar tam da oturmuş değil. Sözle yazı, anlatmak ve okumak her ne kadar farklı evrenler, eylemler olsa da düşman kardeşler değil, masalın macerası da sadece sözden yazıya doğru ilerlemiyor; Billur Köşk gibi bir örnek ya da bugünün masalcılarının yazıdan öğrenip anlattıkları söze taşıdıkları masallar… Masal yediden yetmişe herkese anlatılır, çok değil kırk elli sene öncesinden gelen tanıklıklar masalların çoluk çocuk dinlendiğini gösteriyor bize. Bugüne has pedagojik ve püriten bariyerler her masalın çocuklara anlatılamayacağını söylese de bugün masal dinletilerinde çocuklarla yetişkinlerin bir araya geldiğini görüyoruz. Söz ve yazının birbirini ötelemediği bir yakın gelecekte masalların aynı anda her yaştan alıcıya ulaşabileceğini umabiliriz.

 

Sizce bir masalın olmazsa olmazı nedir?

"Olmaz olmaz deme olmaz olmaz." Masal bir şekilde bildiğimiz kabul ettiğimiz inandığımız gerçekliğin dışına savurmalı bizi.

 

İdeolojisiz masal mümkün mü?

Belli bir zihniyete mensup insandan sadır olan herhangi bir anlatı çeşidinin tamamen apolitik, ideoloji dışı olması mümkün mü? Masaldan bilimkurgu ve fantastik anlatıya doğru açılan bir tayfta bu çok da mümkünmüş gibi gözükmüyor. Kırmızı Başlıklı Kız, Star Wars ya da Yüzüklerin Efendisi’nin bir ideolojisi var. Kasten ideolojik olanla kendiliğinden anlatıcısının dünya görüşünü taşıyan anlatılar arasında bir ayrım yapılabilir belki. Derleme çalışmalarının bile ideoloji üstü olduğunu söylemek çok kolay değil. Bakınız Saim Sakaoğlu hocanın Oğuz Tansel’e itirazı. Tahir Alangu’nun derlediği Keloğlan masalları ile doğrudan ideolojik modern Keloğlan masalları karşılaştırılabilir ya da Vasıf Öngören’den Masalın Aslı’na bakılabilir.  

 

Masal anlatıcılığının giderek popülerleşmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?

Masalcılar geri döndü! Anlatıcılığın büyükşehirlerimizde yeniden canlanması çok güzel. “Geleneğin yeniden icadı” mı? Olsun, ne zararı var. Gelenek kendini yeniden icat ederek sürdürmez mi zaten. Masallar böyle yürümediler mi evvel zamandan günümüze. Masal anlatmayı ve dinlemeyi isteyen insanlar olduğu sürece anlatıcılık da varlığını sürdürerek değişecek, çeşitlenecek.

 

Klasik masalların yeniden yazılmasını ve ardarda beyaz perdeye taşınmasını nasıl yorumluyorsunuz?

Masalın doğasında var her anlatılışında değişmek. Elbette masallar yorumlanmalı, sinemaya, tiyatroya ve çizgi romana uyarlanmalı. Bu yapılırken mesela neden Disney’in görsel tahakkümüne boyun eğelim. Masallar için farklı görsel dillerin aranması gerekiyor. Belki de daha düşük bütçeli, efektlere boğulmamış uyarlamalar yapılmalı ki masalı seyrederken de hayal gücümüz aktif hâle gelebilsin.