Soruşturma

Elif Ayla: "Kediler Nuh Tufanı’ndan beri bizimle"

Eğer efsanenin izinden gidersek kediler Nuh Tufanı’ndan beri bizimle. İnsanlarla bu kadar iç içe, bebeğinden ihtiyarına herkesin yanında duran bu canların kitap sayfaları arasına da sızabilmesi bana hiç şaşırtıcı gelmiyor.

Eğer efsanenin izinden gidersek kediler Nuh Tufanı’ndan beri bizimle. İnsanlarla bu kadar iç içe, bebeğinden ihtiyarına herkesin yanında duran bu canların kitap sayfaları arasına da sızabilmesi bana hiç şaşırtıcı gelmiyor. Bir yazar olarak, evimin kedi dostları Hayrunkiti, Şehrazat, Smyrna ve Dürrdane’nin defaatle klavyemin üstüne çökmüşlükleri, “onu yazma beni yaz, ona anlatma bana anlat, yazıyı boşver bana bak…” demişlikleri vardır. Şimdiye kadar bu güzellerimi yazmadıysam, Yeleli’nin hatrınadır.

Kedi denildiğinde aklınıza ilk olarak hangi özellikleri geliyor? 

Kediler kadar (aslanlar,kaplanlar da dahil tüm kediler âleminden söz ediyorum) güzel uzanan, kollarını çenesinin altına koyup kurulan, bir tahtta oturur gibi sahasına tam olarak hakim olarak yayılan başka bir canlı gelmiyor aklıma. Onların alanlarına böylece kurulması beni hep çok etkiliyor. Doğanın en aristokrat canlıları bence onlar. Sokakta bile yaşasalar, eskilerin tabiriyle "asil azmaz bal bozmaz" dercesine davranıyorlar.

Kedi benim için bir tür "filozof sözü". Öyle değişken, öyle içi içine sığmaz ki, tam bir enerji patlağı diyorum. Hemen otuz saniye geçmiyor ki uyuklamaya  başlamasın. Zaman suyunda iki kere yıkanmayan canlar, kediler. Mırıltılarının içinde saklı gitme arzusunu da, gidip gidip kapınızı tırmalama cüretine de bayılıyorum. Kedi, hakiki bir  "can". Kendisi, olduğu gibi, bütün varlığıyla âlemde.

 

Çocukken okuduğunuz, sizi etkileyen kahramanı kedi olan kitaplar nelerdir? 

Doğrusu kendimi ne kadar zorlasam da hatıralarımda bir yazar tarafından yazılmış, kahramanı kedi olan bir çocukluk kitabıma ulaşamadım.

Alice’in yoluna çıkan Cheshire Kedisi dışında bir karakter hiç çıkmamış çocukluğumun yoluna. Yahut ben hatırlayamadım.

Ta ki, kendi uydurduğum kitaba kadar. Babaannemin bahçesindeki kirli siyah kediden ilhamla yazdığım serinin kahramanı Yeleli, beni gözyaşlarından kahkahaya, kıkırtıdan ağlamaya taşıyan; birlikte dünyayı kurtardığımız, Pippi ile tanışıp Afrika’daki susuzluğa çözüm bulduğumuz bir dosttu.

 

Güncel edebiyatta çeviri ya da yerli beğendiğiniz kedili kitaplar hangileridir? 

Kitaplığımda olup da, bunu çok sevdim dediğim kedili kitapları serdim yere. Sergimin mırıltılılarını sayayım size: Jill Tomlinson’un kaleme aldığı Evine Dönmek İsteyen Kedi, Avi tarafından yazılmış olan Kekik, Giuliana Fanti’den Kabadayı Kedi Cako ve Çevreci Fareler, Monika Filipina’nın muhteşem metinleri ve çizimleriyle Bak Sen Şu Kedilere, Göknil Genç’in kaleminden Çok Evin Yok Kedisi, Çetin Öner’den Dünyanın Bütün Kedileri, M. Banu Aksoy’dan Kediler Hep Dört Ayak Üstüne mi Düşer ve son olarak olmazsa olmaz Ursula’dan Kanatlı Kediler Masalı.

 

Çocuk edebiyatında dinozorlar, köpekler gibi en çok rastlanan kahramanlardan birinin kedi olmasını nasıl yorumluyorsunuz? 

Eğer efsanenin izinden gidersek kediler Nuh Tufanı’ndan beri bizimle. İnsanlarla bu kadar iç içe, bebeğinden ihtiyarına herkesin yanında duran bu canların kitap sayfaları arasına da sızabilmesi bana hiç şaşırtıcı gelmiyor. Bir yazar olarak, evimin kedi dostları Hayrunkiti, Şehrazat, Smyrna ve Dürrdane’nin defaatle klavyemin üstüne çökmüşlükleri, “onu yazma beni yaz, ona anlatma bana anlat, yazıyı boşver bana bak…” demişlikleri vardır. Şimdiye kadar bu güzellerimi yazmadıysam, Yeleli’nin hatrınadır.

Diyeceğim o ki, evlerimizin Tekirleri, Mavişleri, sokakların merhametimizi, muhabbetimizi uyandıran türlü cinsten bıyıklı dostları; onlar tarafımızdan kaleme alınmıyor. Kendileri sürüne sürüne giriyor sayfalara. Sonunda bize kedili kitaplara bakıp gülümsemek düşüyor.