Gülten Dayıoğlu'nun iki kitaptan oluşan Yeşil Kiraz serisi, köyden kente göç etmiş alt sınıf bir ailenin kızı olan Kiraz'ın yaşantısını, karşılaştığı sınıfsal ve kültürel sorunlar çerçevesinde anlatır.
Gülten Dayıoğlu'nun iki kitaptan oluşan Yeşil Kiraz serisi, köyden kente göç etmiş alt sınıf bir ailenin kızı olan Kiraz'ın yaşantısını, karşılaştığı sınıfsal ve kültürel sorunlar çerçevesinde anlatır. Kiraz’ın babasının görevi kapıcılıktır ve genç kız bundan bir hayli utanmaktadır. Babası ve ağabeyinin tutumu Kiraz’a karşı daima engelleyicidir; annesinin de hayat hakkında durmadan korku aşıladığı, aşırı korumacı bir tavır sergilediği açıktır. Kiraz, kendi tavır ve davranışlarıyla, çoğu zaman rol yaparak çevresi ile arasındaki sınıfsal farklılığı değiştirebileceğini düşünür. Sonrasında bunun mümkün olamayacağını fark eder ve çareyi ait olduğu sınıfı gizlemekte bulur. Özgür ile tanışıp onunla yakınlık kurmaya başlaması romandaki kırılma noktalarından biridir. Özgür, Kiraz'ın bir “kapıcı kızı” olduğunu öğrendiğinde, ilişkilerindeki Kiraz’ı sınıfsal durumundan dolayı “fahişe” olarak tanımlar. Hikâyenin kalan kısmı ve serinin ikinci kitabı, Kiraz’ın Özgür’e karşı kendisini ispat çabasını ve intikam odaklı tepkisel davranışlarını konu edinir.
Yeşil Kiraz'ı bir olgunlaşma romanı olarak okumak mümkündür. Köyden kente göç travmasını deneyimlemiş bir ailenin kızı olarak Kiraz'ın, kent kültürüyle karşılaşması ve kendini bu kültüre kabul ettirme çabası görülür. Kitabın başlangıcında Kiraz, daha ergenlik çağındadır; anlatı zamanı içerisinde bir yetişkin olur ve kendisini yazarın kıstaslarına göre “gerçekleştien” bir bireye dönüşür. Kitabın ismi için Yeşil Kiraz ifadesinin seçimi de, “hamdım piştim” haline bir gönderme olarak okunabilir. Bu yazıda; Yeşil Kiraz serisinin ilk kitabına odaklanılarak duygusal ilişki bağlamında anlatının çizdiği ideal kadın portresi ile ataerkil düzenin nasıl olumlandığı tartışılacaktır.
Dayıoğlu'nun Yeşil Kiraz romanında Kiraz, kendisini; üst sınıftan insanlara, baskıcı babasına, cahilliğe ve eşitsizliğe karşı bir noktada bulmaya çalışırken; aslında anlatıcı roman boyunca kahramanın içinde yaşadığı normları ve ataerkil sistemi olumlar. Eserin başlangında, “çok zekiydi, güzeldi, diğerlerinden başkaydı” sözleriyle tanıtılan Kiraz'ın olgunlaşması, sistemin dışına çıkmak ya da sistemi eleştirmekle değil, sisteme entegre olmakla gerçekleşir. Kiraz, bakire olduğunu ispat etmek için Özgür ile birlikte olarak ondan kendisine “çürük kiraz” demesinin intikamını aldığına inanır.
Nietzsche, efendi ve köle etiği farkını anlatırken; kölelerin efendilerine karşı duydukları hınç (ressentiment) duygusunun, onların etiğinin dinamosu olduğunu söyler. Kölelerin bu hınç duygusu sebebiyle gerçek bir eylemde bulunamadıklarını, ancak reaksiyonda, tepkisel eylemde bulunabildiklerini açıklar. Kiraz'ın roman boyunca sergilediği tavırları bu bağlamda tepkisel eylem olarak okumak mümkündür. Kiraz'ın Özgür’ü aşamaması, onunla olan problemli ilişkisi ve kendisini ispat derdi; Kiraz'ı gerçek anlamda bir eylemlilik göstermekten uzaklaştırır.Tam da bu yüzden, Kiraz'ın olgunlaşma projesi sınıfta kalır: Çünkü kendisini özgün bir birey olarak ortaya koymak yerine çevresi tarafından şekillenir.
Olay örgüsündeki diğer duraklar da bu tepkisel eylemliliğe örnek teşkil ederler: Kiraz'ın kuaförde çırak olarak çalıştığı yıllardan barda sosyalleşme çabalarına, okul yaşantısındaki motivasyonundan arkadaş ortamına dek tüm eylemleri, dışarıdan gelen uyarıcılarla şekillenmiştir. Örneğin, kuaförde üst sınıf mensubu kişilerden gördüğü aşağılayıcı muamele, zengin bir ailenin kızı olan Müge'nin kendisini bir memur kızı olarak tanıtan Kiraz'a karşı kurmaya çalıştığı iktidar, Kiraz'ın komşularının kızlarına ders çalıştırırken kurduğu gelecekte “Kiraz Hanım” olma hayalleri... Neredeyse tüm detaylar, ortalama bir Yeşilçam filminden çıkmış gibidir. Kiraz’ın özgün bir birey olamaması, eylemlerinin temelinde Nietchze’nin işaret ettiği manada hıncın bulunması, olgunlaşma projesini sekteye uğratır.
Kiraz’ın yaşam öyküsünde, köyden kente göç olgusu ve sınıfsal çatışmaları dert edindiği dönemin başlangıcı ergenlik yıllarıdır; bu sebeple ilk kitap üzerinden inceleme yapmak anlamlıdır. Dayıoğlu Yeşil Kiraz'da bir olgunlaşma romanı projesine girişmiştir; “ideal birey” olarak kurgulanan Kiraz, çevresi tarafından şekillenen, kendi kararları olmayan, intikam ve hınç duygusu ile hareket eden bir kahramandan öteye gidememiştir. Bu noktada Yeşil Kiraz, ataerkil düzenle baş etmenin değil, bu sistem içerisinde yer edinmenin hikâyesidir.
Kaynakça
Dayıoğlu, Gülten. Yeşil Kiraz. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2016.